10 Şubat 2014 Pazartesi

Prof. Dr. M. Akif Çukurçayır, Bilinç Üniversitesi Kurucu Rektörü Galip Baran ve Prof. Dr. Ruşen Keleş

Prof. Dr. M. Akif Çukurçayır, Bilinç Üniversitesi Kurucu Rektörü Galip Baran ve Prof. Dr. Ruşen Keleş
DENETLEMEK
Bir ülkede yasalar çok güzel yapılabilir. Ülke, çok önemli insan kaynaklarına ve doğal kaynaklara sahip olabilir; çok rasyonel organizasyonlar gerçekleştirilebilir. Siyasal ve toplumsal sistem kusursuz işliyor görünebilir. Bütün bunlar, etkili bir denetim sisteminin olmadığı toplumlarda, bir noktadan sonra anlamsızlaşır. Çünkü denetimin olmadığı yerde bozulma ve çözülme kaçınılmazlaşır. Yasal denetim de çoğu kez yetersizdir. Bu yüzden, yönetsel süreçleri halkın sürekli izleyebileceği ve denetleyebileceği bir yapıya kavuşturmak gerekir. Her türlü sosyal ve siyasal tıkanıklıkların önünün alınabilmesi için bu zorunludur. Bu yaklaşım benimsendiği zaman, “kent yönetimlerinin seçimden seçime hesap verme yöntemi yerine ’saydamlık’ ilkesi korunmuş olur. (Prof. Dr. M. Akif Çukurçayır/ Siyasal Katılma ve Yerel Demokrasi /sayfa: 108)
GALİP BARAN: Yasal denetimin çoğu kez değil, hiç işlemediğini gördüm. Örneğin, Turgutreis Yat Limanını (D_Marin’i) inşa eden Doğuş Grubu, limanı inşa ederken de işletirken de yolsuzluk yaptı. Bu yolsuzlukları; ne Turgutreis Belediyesi, ne Bodrum Kaymakamı, ne Muğla Valisi, ne İçişleri Bakanı, ne de Başbakan, yani bu işin sorumluları olan kamu görevlileri değil, o kamu görevlilerine yaptığım başvurularla/baskılarla ben önledim..
Diğer taraftan; D- Marin’in açılışını Başbakan Erdoğan yaptı (BKZ: 17. 08. 2003 Hürriyet/ “D-Marin Gururu” ve 17. 08. 2003 Vatan/ “Dünyanın “en kaliteli” marinası D-Marin açıldı”.)
Üstelik;  Önceki Meclis Başkanlarında Köksal Toptan Ferit Şahenk’e TBMM Hizmet Ödülü verdi.
“Parayı verenin düdüğü çaldığı”, “Bal tutanın parmağını yaladığı”, “Gemisini kurtaranın kaptan olduğu”, “Dokunmayan yılanın bin yaşadığı”, “Devletin malının deniz sayıldığı”  Türkiye’de Doğuş’un yaptığı yolsuzluklarla benden başka kimse ilgilenmedi.
DEMOKRASİ (1)
Demokratik rejimlerin en önemli erdemlerinden birisi, açık toplumu kurabilmeleridir. Kamusal kaynakların, bazı kişi, grup, ya da sınıfların çıkarları doğrultusunda kullanılmasına demokratik sistemler izin vermezler. Eşit gelir dağılımı ve ekonomik imkânlardan eşit yararlanma başarılamazsa, demokrasinin diğer niteliklerinin yaşanması da imkânsız hale gelir. Demokrasi, hem ekonomik kalkınmayı sağlayan, hem de ekonomik kalkınmadan etkilenen bir rejimdir. Dolayısıyla, sistemin demokratik niteliklerinin kaybolmaması, onun aynı zamanda ekonomideki başarısına doğrudan bağlıdır. ((Prof. Dr. M. Akif Çukurçayır/ Siyasal Katılma ve Yerel Demokrasi /sayfa: 254)
GALİP BARAN : Demokrasi sözcüğü sık sık kullanılıyor. Örneğin, Türkiye Cumhuriyeti lâyık, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu söyleniyor.
Bu sözcüğü kullananlar demokrat mı yoksa otokrat mı?
Trafik Yasası’nın yayalarla ilgili “kırmızı ışık kuralı”nı ihlâl edenler, bu yolsuzluğı yapanlar ( Türkiye’de bu yolsuzluğu neredeyse herkes yapmaktadır) , demokrasi kavramından bi-haber, bencil ve otokrat varlıklardır. Sözü edilen kuralı ihlâl edenleri, bu yolsuzluğu yapanları 1996 yılından beri uyarıyorum.
Bu yolsuzluğu yapanları uyardığım kavşakları “demokrasi dershanesi” kendimi “demokrasi öğretmeni”, olarak tanımlıyorum
DEMOKRASİ (2)
“Demokrasi ülke çapında ne ise, yerel düzeyde de hemen hemen odur. Hastalıkları yukarıdan aşağı inildikçe düzelmez. Hatta, artabilir de. Her ikisinin de kalitesini hamurun niteliği, yani halkın duyarlığı ve bilinci belirler. Bu nedenler, çağımızın, yurttaşlık ve kentdaşlık (hemşehrilik) gibi kavramlara yüklemiş olduğu yeni işlevler, demokrasinin sağlıklı bir yörüngeye oturtulmasına  katkı yapabilecek bir önem kazanmıştır. Bu bağlamda, yerel yönetimlerde katılımcı uygulamaların geliştirilmesinde yeni ufukların açılmasından, henüz emekleme evresinde bulunan yerel demokrasimizin büyük yararlar sağlayacağına kuşku yoktur. Tam anlamıyla üyesi olmaya çalıştığımız Batı’nın halka en yakın olan yönetim basamaklarına giderek daha büyük sorumluluklar verme eğilimi dikkate alınırsa, Türkiye’de yerelleşmenin desteklenmesinde hem iç politika, hem de uluslar arası ilişkilerimiz açısından yarar ve zorunluluk bulunduğu daha iyi anlaşılır.” Prof. Dr. Ruşen Keleş
(Prof. Dr. M. Akif Çukurçayır/ Siyasal Katılma ve Yerel Demokrasi /sayfa: arka kapak)
GALİP BARAN : Demokrasi kavramıyla ilgili görüşümü yukarıda açıkladım.
DEMOKRASİ (3)
Bir toplum modelidir, katılımcım toplum. Katılımcı topluma ulaşmak uzun ve yorucu bir demokratik eğitim sürecini gerektirir. Yurttaşlık kültürünün gelişmesi, siyasal ve yönetsel etkinliklere ilgide başlar, bu etkinliklerin yürütülmesinde rol alma aşamasına kadar sürer.Kirlenmenin gittikçe arttığı siyasal ve yönetsel sistemin sorunlarının çözümünde en önemli katkıyı yapacak olan yurttaşın kendisidir. Bu yüzden çağdaş değerlerle donanmış ve sorumluk bilincine sahip olan yurttaşların siyasete ve yönetime ilgisiz kalması düşünülemez.
Doç. Dr. Mehmet Akif Çujurçayır
(Prof. Dr. M. Akif Çukurçayır/ Siyasal Katılma ve Yerel Demokrasi /sayfa: arka kapak)
GALİP BARAN : Demokrasi kavramıyla ilgili görüşümü yukarıda açıkladım.
Demokrasi öğretmeni
Bilinç Üniversitesi Kurucusu
Bilinçolog Galip (Diğerkâm)Baran
TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@windowslive.com
Bilinç Üniversitesi’nin
(a)    İşlevi: “Bilgi Çağı”  üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, bundan böyle, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog  v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmak.
(b)   Kuruluş amacı: Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu, eşdeyişle, “dünyevi değerler”in yerini “uhrevi değerler”in aldığı bir dünya düzeni kurmak. 09. 02. 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder