KIRIM’IN DOMATES KADAR ÖNEMİ YOK MU?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya
Devlet Başkanı Vladimir Putin görüşmesinden sonra yapılan basın
toplantısında öne çıkan başlıklardan biri “domates” olmuştur.
Rusya’nın Karadeniz kıyısındaki olimpiyat kenti Soçi’de Putin ile görüşmesinin
ardından basın toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Domates
dışında her konuda mutabık kalındı” derken, Putin şu açıklamayı
yapmıştır: “Domates dışında kısıtlamaların kaldırılması için anlaştık.
Kendi pazarımızı Türk domatesine sonsuza kadar kapatmayacağız. Fakat
bahsettiğim yatırım sonuçlanınca bu konu da liberalleşecek.”Domates dışında her
konuda mutabık kalındığını Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan da onaylamıştır: “Şu
anda bir geçiş süreci var. Bu arada ara formüller bulmak suretiyle süreci
belirli bir zemine oturtacağız. Domates konusundaki soru işaretleri konusunda
mutabık kalındı.”
Daha önce Kalkınma Bakanı olan Cevdet Yılmaz (DPT’deki
son Avrupa Birliği Genel Müdürüdür. Kurucu Genel Müdür, o dönemdeki ismiyle AET
Daire Başkanlığını kuran bu satırların yazarıdır), Rusya’nın,
Türkiye’nin önemli bir ticari ortağı ve önemli bir komşusu
olduğunu belirterek şunları söylemişti: “…Ukrayna’da yaşayan bütün
etnik grupların, bütün değişik kesimlerin de memnun olacağı bir çerçevede bu
sorunların aşılmasını arzu ediyoruz. Orada Kırım Türkleri de yaşıyor
biliyorsunuz. Özellikle, Kırım Türklerinin koşulları tabi bizi çok yakından da
ilgilendiriyor.”
Soçi’deki görüşmede Kırım’da yaşayan soydaşlarımızın günlük
hayatlarını ve eğitimlerini etkileyen sorunların gündeme gelip gelmediğini
bilemiyoruz. Bununla beraber bir gerçeği hatırlamakta yarar vardır: Günümüzde
başta Eskişehir olmak üzere Kırımdaki Tatar nüfusundan daha çok Kırım Türkü
Anadolu’da yaşıyorsa, bunun sebebi Kırım Hanlığının Rus nüfuzuna geçmesidir.
Kırım’dan Türkiye’ye kitle göçleri, 1783’de Kırım Hanlığının
ortadan kaldırılarak Rusya İmparatorluğu’nun Kırım’ı ilhak etmesinden sonra
gerçekleşmiştir. İki yüzyıldan fazla bir süredir Anadolu’ya yönelik göçün
sebebi, Kırım Türklerine yönelik baskıdır. 18 Mayıs 1944 de Stalin
tarafından vatanlarından sürülen ve yarısı yollarda katledilen Kırım Türklerini
unutmayalım.
Dokuzuncu Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel Mayıs
1998’de Kırım’ı ziyaretinde şunları söylemiştir: “Tarihin karanlık bir
döneminde zorla, yaşadıkları topraklardan koparılmış olan Kırım Tatarlarının
yeniden anayurtlarına dönmeleri, demokrasi ve hukukun üstünlüğünün küresel bir
mutabakata dönüştüğü zamanımızın ruhuna uygun bir tarihi gelişmedir.”
Torun tarafından Tatar olduğunu açıklayan eski Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun“Ukrayna’nın bütününün, Kırım da dahil olmak üzere
istikrara kavuşması en büyük temennimizdir” demeci önemlidir. Fakat,
Kırım’ın referandum sonucunda Rusya’ya bağlanması, Suriye ve
Irak’taki son gelişmeler göz önüne alındığında, bazı kesimlere örnek
olabilir. Soçi’de Cumhurbaşkanı Erdoğan YPG ile Rus askerlerinin
fotoğraflarını Putin’e gösterdiğini söyleyerek, “Fotoğrafları
ilettik. Tarihleri yerleri ile verdik. Konuyu anlattık. İnceleyeceğini söyledi.
Bundan sonraki süreç Putin’e kaldı” demiştir ama ben Putin’in bilgisi
dışında bu askerlerin orada bulunduğuna inanmak istemiyorum. Eğer
inanırsam, kendimi çok saf bir Kırımlı olarak değerlendiririm.
Eski Başkanı olduğum Kırım Türkleri Derneği’nin 11-12
Ekim 2014 tarihleri arasında Eskişehir’de düzenlediği Çalıştay’ın sonuç
bildirisinde, “Türkiye ve Rusya arasında bu yıl sonunda yapılacak olan Üst
Düzey İşbirliği Konseyi’nde ve Türkiye ile Rusya arasında yapılacak olan tüm
toplantılarda Kırım Tatarlarının yaşadığı sorunlar gündeme getirilmelidir” tespiti
yapılmıştır. Ortak Akıl Çalıştayı Sonuç Bildirisi’nde belirlenen ilkeleri
Türkiye-Rusya Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nde Türkiye’nin
muhataplarına iletmesi, Türkiye’de yaşayan Kırım Türklerinin arzusudur. Alınan
kararlar günümüzde de geçerlidir:
Kırım’ın 2014 Şubat ayında Rusya tarafından işgali
uluslararası hukuka aykırıdır. Rusya 1994 yılında Budapeşte Mutabakatı ile
kabul ettiği Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü Kırım’ı işgal ederek ortadan
kaldırmıştır.
Kırım Tatarlarının Milli Lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu
ile Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı Refat Çubarov ve aktivistleri Kırım’dan
uzak tutacak tüm kısıtlama, karar ve uygulamalara son verilmelidir.
Kırım’da insan hakları ve uluslararası hukuka aykırı
uygulamalar ile basın, yayın ve haberleşme hürriyetinin önündeki engellemeler
kaldırılmalıdır.
Rus işgali ile birlikte Kırım Tatarlarının vatan Kırım’da
yaşama, ibadet ve eğitim hürriyetlerini kısıtlayan tehdit, darp, insan kaçırma
ve cinayetlere son verilmelidir.
Türkiye ve Rusya arasında bu yıl sonunda yapılacak olan Üst
Düzey İşbirliği
Konseyi’nde ve Türkiye ile Rusya arasında yapılacak olan tüm toplantılarda Kırım Tatarlarının yaşadığı sorunlar gündeme getirilmelidir.
Konseyi’nde ve Türkiye ile Rusya arasında yapılacak olan tüm toplantılarda Kırım Tatarlarının yaşadığı sorunlar gündeme getirilmelidir.
Her yıl yapılan 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nde tüm
dünyada Kırım’da
insan hakları ihlal edilen Kırım Tatarlarının korunması için KTMM’nin Karar alması beklenmektedir.
insan hakları ihlal edilen Kırım Tatarlarının korunması için KTMM’nin Karar alması beklenmektedir.
Kırım’daki Kırım Tatar varlığı her zamankinden daha ciddi
tehdit altındadır. Türkiye ve Türkiye dışındaki Kırım Tatarlarının işbirliğini
geliştirici somut çalışmaları başlatmaları gereklidir.
Kırım’da vatanlarından diktatör Stalin tarafından sürgün
edilmiş Kırım Türklerinin bir daha bu sürgünü yaşamamaları için Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın bu konuda Putin nezdinde ağırlığını hissettirmesi, Türkiye’de
yaşayan Kırım Türkleri için çok önemlidir.
Türkiye ve Rusya arasındaki krizin olumsuz etkileri
giderilmeye çalışılırken Kırım Tatar Milli Meclisi üyesi Gayana Yüksel;
Rusya’ya Birleşmiş Milletler Uluslararası Adalet Divanı’nın ara kararını yerine
getirme, Rusya tarafından işgal edilen Kırım’da Kırım Tatarlarına
karşı uygulamaları durdurma ve Kırım Tatarlarının temsil
organı Kırım Tatar Milli Meclisi’nin faaliyet yasağını kaldırma çağrısı
yapmıştır.
BM Yerli Meseleleri Daimi Forumu’nun 16’ncı
toplantısının ikinci haftasında, hakları için mücadelelerinde yerli
halklara yardımcı olanlara destek hususunda özel raportör ile diyalog kurulması
konulu toplantıda konuşan Yüksel, “Özel Raportör’ün dikkatini,
Rusya’yı köklü halk Kırım Tatarlarına karşı baskıları, takibat ve ırk
ayrımcılığını durdurmaya ve halkın temsil organı Kırım Tatar Milli Meclisi’nin
faaliyetlerini yenilemeye mecbur tutan Lahey’deki BM Uluslararası Adalet
Divanı’nın ara kararına çekiyoruz” demiştir.
Kırım’ın işgal altında bulunduğu 3 yıl boyunca Rusya’nın
Kırım Tatarlarını korkutmaya ve bölmeye, yarımadada meydana gelen olaylar
hakkında gerçeklerin sesini susturmaya çalışarak Kırım Tatarlarına karşı baskı
uyguladığını vurgulayan Yüksel, günümüzde 23 Kırım Tatarının düzmece
suçlamalarla cezaevinde tutulduğunu açıklamıştır.
Rus baskısının örneği olarak Kırım Tatar Milli Meclisi Başkan Yardımcısı Ahtem Çiygöz’e karşı başlatılan davayı gündeme getiren Yüksel, Çiygöz’ün, 26 Şubat 2014 tarihinde Kırım’ın işgaline karşı düzenlenen barışçıl mitinge katıldığı için iki yıldan fazla tutuklu bulunduğunu ve toplu kargaşa organize etmekle suçlandığını söylemiştir. Yüksel ayrıca, toplantı katılımcıların dikkatini, işgal edilen Kırım’da Kırım Tatarlarının avukatları Emil Kurbedinov ve Edem Semedlayev ile baskılara uğrayanlara hukuki yardım sağlayan diğer avukatlara çekerek şunları söylemiştir:
Rus baskısının örneği olarak Kırım Tatar Milli Meclisi Başkan Yardımcısı Ahtem Çiygöz’e karşı başlatılan davayı gündeme getiren Yüksel, Çiygöz’ün, 26 Şubat 2014 tarihinde Kırım’ın işgaline karşı düzenlenen barışçıl mitinge katıldığı için iki yıldan fazla tutuklu bulunduğunu ve toplu kargaşa organize etmekle suçlandığını söylemiştir. Yüksel ayrıca, toplantı katılımcıların dikkatini, işgal edilen Kırım’da Kırım Tatarlarının avukatları Emil Kurbedinov ve Edem Semedlayev ile baskılara uğrayanlara hukuki yardım sağlayan diğer avukatlara çekerek şunları söylemiştir:
“Kırım, korku yarımadası olmasının yanı sıra Birleşmiş
Milletler Yerli Halklar Hakları Bildirisi’nin maddelerinin ihlal edildiği bir
yer oldu, çünkü zorunlu izolasyon şartlarında yaşamaya devam ediyoruz. Kırım’da
köklü halk Kırım Tatarlarının susması, onların 16 Mart 2014 tarihinde
yapılan sözde referandumun sonuçlarını kabul ettiği anlamına gelmiyor.
Düzenlenmesi sırasında askeri unsurların baskısı ve demokratik sürecin olmaması
dikkate alınarak Venedik Komisyonu tarafından yasallığı kabul edilmeyen sözde
referandumun sonuçlarını da kabul etmiyoruz.”
Kırım Haber Ajansı’na (QHA) göre Birleşmiş Milletler
Uluslararası Adalet Divanı, 19 Nisan’da Ukrayna’nın Rusya Federasyonu’na
karşı açtığı dava kapsamında ilk kararını açıklamıştır. Divan, Rusya tarafından
işgal edilen Kırım’da ulusal azınlıkları koruma amaçlı Her Türlü Irk
Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme‘yi ihlal
ettiği için Rusya’ya karşı sınırlayıcı tedbir uygulanmasını onaylamıştır.
Birleşmiş Milletler Uluslararası Adalet Divanı’nın kararını
açıklayan hakim Ronny AbrahamRusya’yı, Kırım Tatar Milli Meclisi’nin
faaliyetlerinin yasaklanması dahil Kırım Tatarlarına karşı sınırlamalardan
kaçınmaya mecbur tutmuştur: “Kırım Tatar Milli Meclisi’nin faaliyetlerinin
yenilenmesi dahil olmak üzere Kırım Tatarlarına yönelik çıkarların temsil
edilmesine ilişkin sınırlamalardan kaçınılsın. Ukraince eğitim verilmesi
sağlansın.”
Mahkeme, Uluslararası Adalet Divanı’na Terörizmin
Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmeyi ihlal ettiği için bu ülkeye
karşı geçici tedbir uygulanmasını kabul etmemiştir. Mahkeme, Ukrayna’nın,
uygulanacak geçici tedbirlerin ülkeye verilen zararı durduracak olmasını
kanıtlayamadığını açıklamıştır.
Rusya, Adalet Divanı’nın kararını kendine göre yorumlamış ve
kararda Kırım Tatar Milli Meclisi’nin faaliyet yasağının kaldırılması
talebinin olmadığını öne sürmüştür. Fakat, Avrupa Konseyi Parlamenterler
Meclisi üyesi 45 ülke Rusya’dan, BM Uluslararası Adalet Divanı’nın kararını
yerine getirmesini istemiştir.
Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı, Ukrayna milletvekili Refat
Çubarov, Birleşmiş Milletler Uluslararası Adalet Divanı’nın Ukrayna’nın
Rusya’ya karşı açtığı dava kapsamında verdiği ara karar ile ilgili
olarak Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasını QHA’na şöyle yorumlamıştır: “Bu
tür açıklamalar, saldırgan ülkenin tipik, yüzyıllardır değişmeyen alışılageldik
davranışlarıdır. İngilizce olarak net bir şekilde açıklanan ve onlarca önde
gelen politikacı tarafından yorumlanan, uzmanlar tarafından Ukraince ve
Rusça’ya tercüme edilen, net ve açık şekilde ‘Rusya Kırım Tatar Milli Meclisi
yasağını iptal etmeli’ diyen karar, Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın tepkisine
neden oluyor! Dün (2 Mayıs) Rusya Dışişleri Bakanlığı, kararda böyle bir
talebin olmadığını, Ukrayna’nın her şeyi yanlış anladığını iddia etti… Moskova,
yüzyıllar boyunca tarihin izahı dahil olmak üzere tüm alanlarda bu şekilde
davranmıştır.”
Çubarov, Rusya Federasyonu’nun hiçbir
girişiminin, Ukrayna’nın Kırım’ın işgaline son vermekle ilgili siyasi
tavrını değiştirmeyeceğini, ancak işgal edilen yarımada için ve Kırım
Tatarlarının vatanlarında yaşama hakkı için mücadelesini daha da
güçlendireceğini belirtmiştir:“Biz kendi işimizi yapmalıyız. Sergiler
düzenlemeliyiz, tarihimizi öğrenmeliyiz, halkımızın çıkarlarına uygun olan
şeyleri yapmalıyız, uluslararası arenada kendimizi savunmalıyız, Uluslararası
Adalet Divanı’nın benzer kararlar vermesi için çalışmalıyız ve Rusya’yı köşeye
sıkıştırmaya devam etmeliyiz. İstedikleri açıklamalarda bulunsunlar, çünkü
söyledikleri her şey yalandır.”
Şubat 2017’de yapılan Kırım Tatar Platformu toplantısında
Kırım Tatar halkının lideri, Ukrayna milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun
değerlendirmeleri de önemlidir: “Biz Kırım’ı silah zoruyla değil,
diplomasi ve yaptırımların baskısıyla kurtarmayı istiyoruz. İşgalden sonra
Ukrayna ve dünyada Kırım Tatarlarına bakış bambaşka oldu. Tatarların itibarı
çok yükseldi. Zira başka unsurlar da işgale karşı çıksa da, topyekün işgale bir
millet olarak direnen tek topluluk Kırım Tatarları olarak öne çıktı. Bu
fırsattan faydalanıp halkımız ve Ukrayna için uygun ve faydalı olacak
kararların alınmasını sağlayacağız.”
Kırımoğlu, Türkiye’nin son zamanlardaki tutumuna da
değinerek şunları söylemiştir:“Türkiye dünyadaki birçok ülkenin uyguladığı
yaptırımlara katılmadı. Tersine, şimdi Türkiye-Rusya arasında ‘işbirliği’ ve
‘dostluk’ kelimeleri kullanılıyor. Ambargoya katılmayı bırakın, son zamanlarda
iki ülke arasında ticaret hacmi artıyor. Şimdi dünyada bize soruyorlar, Türkiye
size bu kadar yakın, en kalabalık diasporanız da orada, Türkiye niye böyle
davranıyor diye. Biz elimizden geldiğince Türkiye’yi savunuyoruz. Ama bunlar
çok tesirli, çok inandırıcı olmuyor. Diyorlar ki, akrabalık böyle olmaz.”
Kırım, Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya arasında bir barış ve
huzur köprüsü olmalı, şövenist yaklaşımlara ortam hazırlayan bir alan asla
olmamalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder