10 Temmuz 2023 Pazartesi

C.H.P değişim, değişim peşinde

 RUKİYE SULTAN DİYOR Kİ:

Sevgili okurlar, bugün size çok önemli bir istifa olayından bahsedeceğim.

Biliyorsunuz bizim 1950 yılından bu yana muhalefetten iktidara gelemeyen bir CHP’miz var.

Mustafa Kemal Atatürk’ün kurmuş olduğu parti. 1950 yılına kadar tek başına iktidarda idi.

1923 den 1938 e kadar Mustafa Kemal Atatürk’ün himayesinde ve yönetiminde olan parti, o kadar çok şeyler yapmış ki; ülkeyi hastalıklardan temizlemiş, fabrikalar kurmuş, uçak üretmiş. Köy enstitülerinin temeli atılmış, ileride ki yıllarda köyler uyanmış, aydınlanmıştı .

Kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmiş, bir dolar iki Türk lirası karşılığında olmuş, ekonomi canlanmış, halk huzur ve mutluluk içerisinde geleceğine güvenle bakmaya başlamıştı.

Tüm dünya liderleri Mustafa Kemal Atatürk’ün ayağına gelmiş, saygı göstermişler ve dünya lideri olarak kabul etmişler. Birçok ülke, onun fikir ve düşünceleri ile hareket ederken, CHP ondan uzaklaşmış ve değişim peşine düşmüş!

Peki, 1950 de Cumhuriyet Halk Partisi neden iktidarı Demokrat Partiye teslim etmiş ve o günden bu yana bir türlü iktidara gelememiş, hep muhalefette kalmış!..

Bilindiği üzere CHP’nin kemikleşmiş % 25-26 bir oyu var. Bu oy yer yer azalıyor, fakat bir türlü artmıyor. CHP’nin başına gelenlerin herhalde iktidar olma hevesi  yok, onlar muhalefeti daha çok seviyorlar düşüncesi bizlerde yer ediyor.

Bir ara Karaoğlan Bülent Ecevit, SHP, lideri Karayalçın ve Erdal İnönü arttırdı ama onlar da çok çabuk fıs diye söndü.

Şimdi gelelim bugünlere:

CHP’de Demokrasi var mı? Var deniyor!  Peki delegeler kimin elinde, kim hâkim?  

Delegeleri kim yönetiyor ve yönlendiriyor?  

Hangi İl, ilçe başkanı CHP’nin üyelerinin verdiği oylar ile seçiliyor?  

Hangi CHP’li Milletvekilleri halkın oyları ile sıralanabiliyor?  

Hepsi merkezden yönetiliyor, yönlendiriliyor!



Bir kere CHP’nin tüm teşkilatında birlik ve beraberlik yok. Dayanışma yok. Göreve gelenler, göreve gelene kadar hoşgörülüler, iyi niyetliler, göreve geldikten sonra ulaşabilirsen ulaş, mümkün değil.

Seçim zamanlarında uğraş, didin, çalış, oyları alabilmek için mücadele et, sonra, sonra senin ne derdin dinlenir, ne de sana selam verilir.

CHP’de de iş adamları, ya da parası olanlar Milletvekili olur. İş adamı değilsen, paran yoksa, bir yerlere gelebilmen mümkün değil! Hani sen Sosyal Demokrat bir parti idin?

Kayseri’de ben 23 senedir CHP saflarında mücadele ediyorum. Delegeliğim vardı.



Dokunulmazlığı ortadan kalkan Kılıçdaroğlunun her an hakkında davalar açılabilir mi açılabilir. O halde bunun korkusunu yaşayan Kılıçdaroğlu istediği sert muhalefeti yapabilir mi, bence bundan sonra yapamaz.

Halen de hata üzerine hata yapıyorlar, değişim değişim deyip duruyorlar. Neyin değişimi? Siz değişim yapmak istiyorsanız, silkinin ve kendi kuruluş ayarlarınıza dönün. Ülkeyi mi düşünüyorsunuz, yoksa muhalefette kalalım, böyle mücadele edelim mi diyorsunuz?

Kayseri’deki milletvekillerimiz AKP nin düğünlerinde boy gösteriyor. İl, ilçe başkanları partililer ile ilgilenmiyor. Eski İl başkanlarından bazıları tutarlı ve iyi idiler. Bir bahane ile onlar alınıyor, yenileri geliyor ve yenilerinin yanlarına bile yaklaşamıyorsun.

Kılıçdraroğlu’na bir mektup yazdım seçim atmosferinde, başka bir partinin başkanına yazsa idim, hemen cevap gelirdi, sağ olsun, kılıçdaroğlundan tık yok.

Kayseri milletvekillerine bazı konuları arz ediyoruz, ettiriyoruz,  hiç umurlarında değil. İl başkanına, partili başka kişilere bir takım sıkıntılar intikal ettiriliyor, kimsenin umurunda değil.  Onlar düğünlerde, yemeklerde boy göstermeyi seviyorlar.

AKP’nin  üyelerine ve kendisine hizmet edenlere  nasıl sahip çıktığını herhalde biliyorsunuzdur. Onlar gönül bağı ile birleşmişler, birlik ve beraberlik içerisinde, birbirlerine yardımlaşma ve dayanışma içerisindedirler.

CHP’de ise Birlik yok, beraberlik yok, ilgi yok, alaka yok. Umutlarımızı yitirdik.

Ben bugüne kadar ki mücadelemde, CHP’nin bir türlü tutarlı bir politika izleyerek, iktidar olabilme çabasını gösterdiğine şahit olamadım!

Mustafa Kemal Atatürk’ün partisiyiz diyen CHP, Atatürk’ün çizgisinden uzaklaşmış, şimdi yeniden değişim peşine düşmüştür!...

Değişimi Atatürk’ün çizgisinden uzaklaşarak yapan CHP, yeni bir değişim istiyorsa Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923 deki çizgisine dönsün.

Bugüne kadar CHP olarak kaç çocuğa, kaç gence, kaç orta yaşlı ve yaşlı insana, kaç bağnaz, katı fikirli olan kişiye Atatürk’ü anlatabildin, kaç kişiyi eğittin. Kaç seminer, toplantı, okul, gazete, TV. Açtın?

Bugün tarikatlar, şeyhler, şıhlar mantar gibi çoğalırken, çocukların, genç dimağların beyinlerini Cumhuriyete karşı, Atatürk'e karşı  düşmanca yanlış fikirlerle doldururken,  sen Atatürkçü, Kemalist düşünceyi kaç kişiye anlatabildin?

Gerçekleri dile getirebildin mi?

Etrafında kaç tane gerçek Atatürkçü kişi var? Partinin tabanı sağlam, ancak idari kademe zayıf.

İl örgütlerin, ilçe örgütlerin topluma Mustafa Kemal Atatürk'ü ve onun fikirlerini, düşüncelerini, çağdaş, ileri görüşlülüğünü, anlatabiliyorlar mı?

TC tabelalardan kaldırıldı, Türk'üm Doğruyum andı kaldırıldı, şimdi anayasanın ilk dört maddesinin kaldırılması hususunda çalışmalar var. CHP yöneticileri hangi tedbirleri alıyor, bunun olamayacağını halka arz edebiliyor, halkı bilgilendirebiliyorlar mı?

 Altı oktaki ilkeleri yeterli savunulabiliyorlar mı?

CHP’nin bu yönetimi, illerdeki ilçelerdeki bu teşkilatları ile bundan sonra da hiçbir atılım yapamayacağı kana atındayım!

Bugüne kadar kendisine hizmet edenlerin yanında olmadığı gibi, kendi aralarında anlaşmazlıklar ve ne kadar pasif kişiler varsa onların yönetime getirilmesi, önümüzdeki Belediye seçimlerinde de CHP’nin çok zor günler yaşayacağına delalettir.

Büyük şehirleri kaybettiğiniz de, bakın gelecekte neler olacaktır. Ülkede neler değişecektir!

Kayseri’den CHP Milletvekili olan Aşkın Genç gazetelerin karşısına geçip, gururla ne demişti: “Kayseri’de partisinin oyunun arttığını ve 1977 yılından sonra ilk kez Kayseri’de 2 milletvekili kazandıklarını” söylemişti.

Sayın Genç, bu milletvekilliğini nasıl kazandınız? Kimin sayesinde kazandınız? CHP’ye gönül verenler canlarını dişlerine taktılar, hiçbir karşılık beklemeden çalıştılar, uğraştılar ve sizleri Meclise gönderdiler. Peki şimdi siz size hizmet eden bu insanların ufacık bile olsa dertleri ile ilgileniyor musunuz?

Demokrasiyi kendi içerisinde uygulayamayan, üyelerine sahip çıkamayan, onların dertleri ile ilgilenmeyen, yardım etmek bir yana, köstek olan bir anlayış içerisinde olan CHP’den bugün üzülerek istifa ettim.

Bu köşe yazımda, gerçekleri liderlerine söyleyemeyen parti milletvekillerine de sesleniyorum. Gerçekleri söyleyin. Bu gidişle, hayat boyu CHP’si iktidar olamaz.

Değişim şart, ancak yeni bir arayış değil, Tek Yol Mustafa Kemal Atatürk’ün yoludur. Bu yolu bulun ve bu yolda yürüyün. İşte Değişim budur.

Sevgili okurlar, şunu da çok iyi biliyorum ki, bir atasözü vardır, sen ne söylersen söyle, İmam bildiğini okurmuş. Elbette İmamın okuyacağı değişmez sözlerdir. Bu nedenle bildiğini okuyacaktır.

Ancak, biz ne dersek diyelim, Kılıçdaroğlu ve CHP de bildiğini okumaya devam edecektir. NOKTA.

Rukiye DEMİR

10.07.2023

 

 

 


9 Temmuz 2023 Pazar

Padişah imama ve bektaşiye sormuş

Rukiye Demir

 RUKİYE SULTAN DİYOR Kİ:

Sevgili okurlar, bilindiği üzere emeklilere %25 zam verileceği yayınlandı. 

Sosyal medyada paylaşılan güzel bir hikaye tarafıma geldi. Ben de bunu sizlerle paylaşmak istedim. Nedeni ise Emeklilerin aldıkları zam ile idare etmelerinin haklı nedenleri olduğudur. 

Hikaye bu ya biz de anlatalım istedik. 

Vakti zamanında bir padişah varmış. Padişah huzuruna bir imamla, bir Bektaşi dedesini birlikte kabul etmiş.

Padişah konuklarından ilk önce İmama şu soruları sormuş:

Padişah demiş ki: İmam efendi, içki var mı? Yani içki içer misin?

İmam bu soru karşısında şaşırmış ve "Haşa Sultanım! ağzıma sürmediğim gibi içki içilen yere bile uğramam. 

Padişah bu sefer de "Kumar var mı? arada sırada kumar oynar mısın? diye sormaz mı!

İmam "Sümme haşa Sultanım! demiş. 

Bu sefer padişah daha da can alıcı soruyu sormuş,  "Kadın, kız var mı?" Bir erkeğin en zayıf noktasına değinmiş. İmam efendi bu soru karşısında da şaşırmış ve hemen cevabını vermiş.

-"Elfi elfi haşa sultanım! Benim kadın ile kız ile işim olmaz. Ben evli barklı insanım,"demiş. 

Padişah sorduğu sorulara aldığı cevabın karşılığında İmam efendi'ye kuşağından bir altın çıkarıp hediye etmiş. Güle güle harca demiş.  İmam o anda padişah'ın lütfuna ve hediyesine sevinmiş elbette. 

Padişah hazretleri bu sefer karşısında duran ve dikkatle Padişahın İmama sorduğu soruları dinleyen Bektaşi dedesine aynı soruları sormaya başlamış. 

Padişah Bektaşi dedesine dönmüş ve dedeye:

-Erenler içki var mı? diye sormuş. Bektaşi dedesi şu cevabı vermiş:

-Akşamdan akşama olur sultanım!

Bu sefer Padişah Bektaşi dedesine: "Kumar var mı, kumar" diye sormuş. 

Bektaşi Dedesi cevap vermiş Padişah'a: "Arada sırada oynarız Sultanım!" demiş. 

Padişah en can alıcı soruyu sormuş Bektaşi Dedesine: "Kadın, kız ayağı var mı?"

Bektaşi dedesi ne cevap vermiş, adam Bektaşi yalan söyleyemez ya. Demiş ki Bektaşi dedesi: "Eh işte, o da oluyor bazen Sultanım" demiş. 

Padişah bu sorulardan sonra kuşağından bir kese dolusu altını çıkarıp Bektaşi Dedesine hediye etmiş. Bunu gören İmamın canı sıkılmış. Hemen atılmış ve Padişah'a şunları söylemiş:

-Sultanım bu nasıl bir iştir! Ben içki içmem, kumar oynamam, harama uçkur çözmem. Bana bir altın verdiniz, bütün bu süfli işleri yapan dedeye bir kese altın verdiniz. Valla ben bundan birşey anlamadım, demiş İmam Efendi. 

Padişah bunun üzerine İmama demiş ki: 

"İmam efendi, senin hiçbir masrafın yok. İçki içmiyorsun, kumar oynamıyorsun, kadın, kız ayağın da yok. Sen hiç fazladan masraf yapmıyorsun ki, ama dedenin masrafları çok. Onun için ona fazla verdim. Dedeye bu bir kese altın bile az gelir, demiş. 

Bu hikaye bana emeklilerin durumunu hatırlattı. 

Emeklilere seyyanen zama bile gerek yok. Emekli zevata yüzde 25 lik zam bile fazla.

Neden mi? Bu kesim zaten emekli olmuş, evinde, ya da kahvehane köşesinde, ya da cami avlusunda oturuyor. Bu kesimin et, süt, yumurta, bal, baklava, yeme alışkanlığı olmadığı gibi, içki içme, kumar oynama, kadın, kız ayağı da yoktur.  Taksiye binme alışkanlığı yoktur. Otobüslere bedava biniyorlar zaten. 

Tatile gitme, hele ki tatil köylerine gitme, dünyayı gezme alışkanlığı hiç yoktur. Öyle seyahat ederek lüks otellerde kalma hevesi ise hiç yoktur. Otellerin önünden bile geçmezler. 

Eğlenmeye, sinemaya, tiyatroya, gezmeye gitmeye de vakit bulamazlar, gitmezler. 

Yeni kıyafetler almazlar, eskileri ile yıllardır idare etmişlerdir, gene etmeye devam ederler. 

Hele ki, ailece lokantaya gitmeye, kitap, dergi almaya vb. fuzuli hiçbir masraf yapmaya niyetleri yoktur. Cep telefonları zaten ya çocukların kullanıp, onlar yenisini alınca onların eskisi ile idare ederler, ya da en eski telefonu kullanırlar. Bilgisayar merakları da pek yoktur. 

Yabancı devletlerdeki emekliler gibi, dünyayı gezelim, gibi hevesleri de yoktur. Ceplerindeki paranın çoğunu zaten ya çocuklarına, ya da torunlarına verirler. Kendisi ben zamanında doğal beslendim, şimdi torunlarım beslensin, çocuklarım yesin içsin, gezsin diye düşünürler.

Kendileri ya Cami avlusunda, ya parklarda, ya da bir arkadaşı ile arada sırada kıraathane'de ya okey oynar, ya tavla, ya da kağıt oyunu. Çay parası vermek istemeyen, ya da cebinde çay parası olmayan emekliler ise, parklarda, ya da beleş oturulabilecek yerlerde otururlar akşamı ederler. 

Üstelik 15 bin TL. Bayram ikramiyesini istemeyen, 2 bin lira Bayram İkramiyesini alıp bol bol harcayan, emeklilere çok zam yapmanın ne alemi var. Öyle veya böyle yaşıyorlar. 

Allah Devletimize zeval vermesin. Büyüklerimizi başımızdan eksik etmesin. 

Rukiye Demir.

09.07.2023





Yeni kıyafetler almaya, ailece lokantaya gitmeye, kitap dergi alma, vb gibi hiçbir masrafı yoktur.👍

........

Padişahım çok yaşa...

1 Temmuz 2023 Cumartesi

Siyasal Partiler de tüzükleriyle yönetilir.

 Sosyal Medya'nın Watsap  TABANIN sesi grubunda yayınlanan bazı görüşler: 

TABANIN SESİ GRUBU CHP'lilerin grubudur. 

BAZI TARTIŞMALAR YARARSIZ!

Siyasal Partiler de tüzükleriyle yönetilir.

Organlara seçimler, görev süreleri, organlarda boşalma hallerinde yapılacaklar partinin tüzüğünde, yönetmeliklerinde belirtilir.

Bunlara uymak hem organ yöneticileri, hem de üyeler için zorunludur.

Bir süredir CHP yönetimi ve genel başkanlığı çeşitli kesimlerce sorgulanıyor, herkes görüş beyan ediyor, telkin ve temenniler zaman zaman talimat vermeye varıyor.

Genel Başkanlık için gönlünüzden geçen aslanı yine tüzük dahilinde o makama taşımak için çalışabilir, çabalayabilirsiniz.

Bu satırların yazarı aktif siyasetten kopalı/koparılalı yıllar oldu.

BAZI tartışma platformlarına bilgim ve onayım olmaksızın üye yapıldığımı (arkadaşlarımın samimi eylemleri ve benden beklentileri) sanal alemde görüyor ve yaşıyorum.

Çok kısaca şunu söylemek isterim eski bir parti iletişimcisi ve yöneticisi olarak:

Yapılacak her şeyin yolu var olan tüzükte bellidir.

Genel Başkanı değiştirmek hakkınızdır ama Genel Başkanın, gönlünüzde yer bulan aslana görevi devretmesini beklemek, onu kendisinde bulunmayan yetkileri kullanmaya zorlamak anlamına gelir. Bir anlamda, görevden almak istediğiniz genel başkanı kurultay yetkilerini gasbederek istediğiniz kişiyi adeta genel başkan ilan etmesini isteyen bir tablodur görünen.

Tüzükle de, üyenin hukukuyla da, parti içi demokrasi ile de bağdaştırılamaz  bu beklenti.

Elbette mevcut genel başkan da aynı zamanda parti üyesidir. Günü geldiğinde, adaylığının  söz konusu olmadığı bir aşamaya varılmış olursa o zaman onun da gönlünde bir aslan varsa ve dilerse açıklaması beklenebilir.

Onun dışında, genel başkanlık görev  ve yetkileriyle donanmış bir kişiyi tüzük dışı davranmaya zorlamak kamuoyu önünde yıpranmaya yol açar, bütünlüğe zarar verir, odaklanmaya, motivasyona engel olur.

Herkese açık alanlarda tartışmak 

yerine, başlayan mahalle, ilçe, il kongre süreçlerinde uygun iletişim kanallarını kullanarak gönüllerdeki aslanlar için çaba gösterilmelidir.

Yetmiş yaşından sonra gördüklerim karşısında dilim bunlara döndü.  

Umarım yazımın başlığına rağmen  yararsız yeni bir tartışma yaratmış olmam.

İyi bayramlar dilerim.

&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&

Fransa'da çıkacak olaylara karşı, nasıl tedbirler alınacağı ile ilgili Ordu'nun şehrin merkezinde tatbikatı yapılmıştı. 

Fransa'da yaşayan bilhassa Suriyeli göçmenlere karşı şüpheler duyulmakta. 

Fransa'da neler oluyor?

Fransa'nın başkenti Paris'te 17 yaşındaki bir gencin trafik polisinin dur ihtarına uymamasının ardından öldürülmesi sonrası ülkede şiddetli gösteriler başladı. 


Bazen karışıklık çıkarmak isteyen gruplar bir bahane beklerler. Trafik polisinin dur ihtarına uymayan bir gencin öldürülmesi ile, çamların kırılması, etrafın ateşe verilmesi, talanların başlaması ile ne alakası var. 

Halkın sokağa dökülmesi, şehrin her yerinde yağmalar yapılması sosyal medyaya düşen görüntülerde bir çok noktada dumanların yükseldiği görülmekte. 


Bu hareketleri kimler yapıyor. Amaçları ne? 

Fransa içlerinde bulunan yabancılardan şüphelenmekte. Hiç bir ülke bizim kadar toleranslı davranmaz. Olayların yabancılar tarafından çıkarıldığını tespit ettikleri anda, Fransa çok sert tedbirler alır ve ülkesinde bulunan Suriye'li göçmenler dahil, bir çok ülke göçmenlerini ülkesinden kovar.

Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin'in sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, protestoların devam ettiği, gözaltı sayısının 1000 i bulduğu, sokak olaylarının engellenmesi için ülke genelinde toplu taşıma seferlerinin durdurulduğu, bazı bölgelerdeki eğlence ve festivallerin iptal edildiği ifade edilmektedir. 

Cumhurbaşkanı Macron ise göstericilerin arasında çok sayıda genç ve çocukların olması nedeniyle, "Çocuklarınızı evde tutun" diye seslendi. 

Tüm dünyada'ki anneler gibi Fransa'da oğlunun öldürülmesi olayı anne Mounia'nın da yüreğini yaktı.

"O Benim Hayatımdı" diye seslendiği ve sosyal medyada yayımladığı videoda, "oğlum daha çocuktub Annesine ihtiyacı vardı. Saba beni öpmüş ve 'Seni seviyorum anne' diyerek yola çıkmıştı" dedi ve ekledi: "Bir saat sonra bana, birinin oğlumu vurduğunu söylediler. Ben şimdi ne yapmalıyım? O benim 

hayatımdı, her şeyimdi." diyerek, bir annenin evladını kaybetmenin ne kadar acı olduğunu ifade etmektedir. 

Sosyal medyada yayımlanan videoda bir polis memurunun, önündeki aracın sürücüsüne silah doğrulturken görüldüğü, silah sesinin duyulmasından sonra aracın çarparak durduğu görüntüsü, yayınlandı. 

Göğsünden vurulan Nahel M, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Onu vurmakla suçlanan polis memuru, cinayet suçlamasıyla gözaltına alındıktan sonra tutuklandı. 

Le Monde'a gazetesinin haberine göre polis ilk ifadesinde, Nahel M.'nin kendilerine zarar vermek amacıyla aracını üzerlerine sürdüğünü söyledi. Ancak İnternette yayımlanan ve Fransız haber ajansı AFP'nin teyit ettiği görüntüler polisi yalanlıyor. 



BM Dünya Bankasının açıklaması.

 Suriyelilerin Lübnan ekonomisinin üzerindeki maliyetini BM Dünya Bankası aşağıdaki veriler ile açıkladı  !!!

Lübnan nüfusu 5,5 milyon       Suriyeli sığınmacı nüfus 2.1 milyon  

Sağlık giderleri - $ 611 milyon  

Ulaşım giderleri - $ 1,5 milyar  

Eğitim giderleri - $ 1,5 milyar  

Sübvansiyon malların toplamı (2020-2022 arası sadece) -$ 3,47 milyar  

Ekonomik ve Finansal etkileri ( sadece 2012-2014 arası ) $ 7,5 milyar  

Kayıp Elektrik gideri -$ 23,2 milyar  

Toplam = US$ 49,69 milyar

Sizce gerçekten 11 yıldır ülkemizde bulunan sözde 5 milyon Suriyelinin maliyeti Türkiye'ye 40 Milyar $ mıdır?


Daha ne kadar olmayan paramızı harcayıp, kendi vatandaşımızı aç bırakıp Suriyeli doyuracağız?