29 Haziran 2017 Perşembe

"RUMLARIN İZOLASYON BASKISINA TIK YOK!", "RUMLARIN GENETİK ARAŞTIRMA TEZGÂHI", "Rumlar asker sayısını arttırıyor", Prof. Dr. ATA ATUN

RUMLARIN GENETİK ARAŞTIRMA TEZGÂHI
Prof. Dr. ATA ATUN
22 Haziran günü Politis gazetesinde çıkan bir yazıya aramızdaki nesebi belli olmayan bir grup balıklama atladı ve akla zarar her tür iddiayı da ortaya koydu. Bence bu kesim kısa yoldan Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğu Türk soyundan gelme ama “bizler Türk değiliz” deselerdi daha mertçe olurdu.
Bu mantıksız ve adanın tarihi geçmişine aykırı habere göre “Kıbrıs Nöroloji ve Genetik Enstitüsü” bünyesinde gerçekleştirilen ve geçen haftalarda “PlosOne” isimli Bilim Dergisi’nde yayımlanan bir araştırmada, Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların aynı “genetik havuzdan” geldikleri ve Kıbrıslı Rumlarla Kıbrıslı Türklerin, Lübnan ve İtalya’nın Calabria bölgesi halkıyla çok yakın bir genetik ilişkiye sahip oldukları tespit edilmiş(miş).
Özellikle, yapılan araştırmanın bir bölümü alınarak ve kimsenin İngilizce bilmediği farzedilerek yayınlanan haber, gerçeklerden ve bilimsellikten fersah fersah uzak olduğu gibi, araştırmanın içindeki esas detaylar haberleştirilmemiş nedense!
Gelelim araştırmaya; Kıbrıslı Rum olan 344 Kıbrıslı Rum erkek ile Kıbrıslı Türk olan 380 Kıbrıslı Türk erkeğine yapılan DNA testlerinin toplam maliyeti tanesi €260’dan €188,240 ediyor. Bu parayı da dolaylı bir şekilde Kıbrıs’taki “The Cyprus Institute of Neurology & Genetics” adlı bir kuruluş vermiş araştırmacılara. Aslında bu haber tamamen Kıbrıs Rum kaynaklı ve Araştırmayı yapan 6 araştırmacının 3’ü Rum/Yunan soyadı taşıyor. Bu araştırma projesini de “Cyprus National Bioethics Committee” adlı Rumlara ait resmi bir kuruluş onaylamış. Tezgah belli ve güzel, aynı zamanda da dahiyane.
Araştırmada denek Rumların hangi bölgelerden kaçar tane oldukları belirtilmiş (Nicosia (central) n = 78; Limassol (South) n = 75; Famagusta (East) n = 42; Larnaca (South East) n = 42; Paphos (South West) n = 27; Kyrenia (North) n = 42; and Morfou (North West) n = 38). Herhalde bunların hepsi asgari 45 yaş ve üzeriydi ki, Mağusa, Girne ve Güzelyurt bölgelerini temsil etmişler. Denek Kıbrıslı Türklerin sayısı verilmiş ama nereden ve hangi şehirlerden oldukları belirtilmemiş. Benim tanıdıklarımın arasında böyle bir test için örnek vermiş olan yok.
Araştırmanın “Giriş” bölümünün 3. paragrafında şu ifadeler yer alıyor;
“…. Tarihsel geçmişe rağmen her iki toplumun genetik ataları sistematik bir şekilde karşılaştırılmış değildir. Genel olarak iki farklı fakat karşılıklı münhasır bir senaryo düşünülebilir. Senaryo 1: Kıbrıslı Türkler ve Rumlar aynı babaya ait gen havuzundan gelme ve Osmanlı dönemindeki İslamlaştırmadan dolayı da aşamalı bir şekilde Kıbrıs Türk toplumu oluşmuştur. Senaryo 2: Kıbrıslı Türkler, Osmanlı döneminde Anavatan’dan Kıbrıs’a göç eden Türk baba genetik havuzundan türemişlerdir.”
1’inci senaryo doğru ise Rumların, Türkler daha önceleri adada yoktu ve adaya 1570 yılında geldi iddialarını çürütmekte ve aynı zamanda da Padişahın 1572 tarihli fermanı ile adaya Konya, Karaman bölgesinden gönderdiği Oğuz boylarının gelişini ve varlığını yalanlamakta.
2’inci senaryo doğru ise atalarımızın Türk oldukları ortaya çıkmakta…. 
Hiçbir bilimsel gerçeği olmayan bu araştırma hikayesine, Türlüklerinden imtina edenler inanabilir ancak bu konuda bilimsel çalışmalar yapmış bir babanın oğlu olarak benim inanmam mümkün değil. Babam, tam da bu konuda 1961 yılında akademik araştırma yapmış ve yayınlamıştı.
Kıbrıs’ta 1961 yılında Lefkoşa Genel Hastanesi Kan Bankası müdiresi Melihat Hacıburgul ile birlikte -ilk kez- Kıbrıs’taki Rumların ve Türklerin kan dağılımı araştırmasını yapan babam, Kıbrıslı Rumların büyük çoğunluğunun kan grubunun Yunanistan’da yaşayan Helenlerin kan grubu ile değil, Anadolu’da yaşayan Türklerin kan grubu ile uyuştuğunu ortaya koymuştu. Örnekler de kan bankasının kendi içindeki laboratuvarda analiz edilmişti.
Bu akademik tıbbi araştırma yayınladığı vakit çok dikkat çekmiş ve Rumlar tarafından örtbas edilmeye çalışılmıştı. Belli ki bu araştırmayı ortaya koymamız ve bununla ilgili bir köşe yazısı yazmamız gerekecek…
RUMLARIN İZOLASYON BASKISINA TIK YOK!
PROF. DR. ATA ATUN
Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye ile ilgi Raporunun taslağı içinde yer alan “Kıbrıslı Türklere uygulanan izolasyonların kaldırılması” tavsiyesi, Avrupa parlamentosundaki Rum Milletvekilleri ve AKEL de dahil olmak üzere bütün Rum siyasilerin ve bürokratların müştereken gösterdikleri yoğun çaba ve girişimler sonucunda bu hafta başında rapordan çıkarıldı.
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın seçildikten sonra canla başla sürdürdüğü ve ne pahasına olursa olsun, -halen daha sürüncemede olan ve de hiçbir yaptırım ve icra yetkisi olmayan- “Dönüşümlü Başkanlık” uğruna vermediği tavizin kalmadığı “Ortak Devlet Kurmak” görüşmelerindeki müstakbel ortağımız Kıbrıslı Rumlar, işte böyle birileri. Onlara göre Kıbrıslı Türklere hiçbir yaşam hakkı verilmemeli. Boğazları öyle bir sıkılmalı ki, kurtuluş çaresini Rumların tüm isteklerini kabul etmekte ve Rumların kölesi veya da bir başka tanımla tebaası olmakta bulmalılar. Sadece oy verebilen kullar olsunlar, başka bir yetkileri de olmasın Kıbrıslı Türklerin.
Cumhurbaşkanı Akıncı’nın çanak tuttuğu, Rumların istedikleri ve akıllarındaki “Ortak Devlet” kavramına göre;
Görüşmelerde her şey Rumların istedikleri gibi gitmeli.  Görüşmeler sonrasında hayata geçirilecek yeni ortak devlet, mevcut Kıbrıs Cumhuriyetini ortadan kaldırmayan mevcutun yeni bir versiyonu olmalı. Bu yeni devletin anayasasında, Makarios’un 1964 yılında Temsilciler Meclisinde sadece Rum Milletvekillerinin oyları ile kabul ettirdiği uyduruk “Gereklilik Yasası” içeriğince tek taraflı ve Anayasaya aykırı olarak iptal ettiği Türklere ortaklık hakkı veren 13 madde asla yer almamalı. Yeni devlet Rum çoğunluğun mutlak idaresi altında olmalı. Türkler sadece vatandaşlık haklarına, yani sadece oy verme haklarına sahip olan köleler olmalı. Türkiye’nin garantörlüğü ile adaya askeri müdahale hakkı tartışılmayacak şekilde ortadan kaldırılmalı ve Türk askeri bir daha gelmemek üzere adadan gitmeli. 
Bu nedenle de Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye ile ilgi Raporunun taslağı içinde yer alan “Kıbrıslı Türklere uygulanan izolasyonların kaldırılması” tavsiyesinin Rumlar tarafından iptal edilmesi halen daha KKTC gündemine gelmedi nedense. Dolayısıyla bırakın protesto için yollara dökülmeyi kınanmadı bile.
Aramızda Rumlara ayılıp bayılanlardan, uğurlarına her tür dini ve ulusal değerlerimizi çiğnemekten çekinmeyenlerden, Paskalya’da pilavuna ve paskalya çöreği yiyen ama Ramazanda oruç tutmayan ve  tutanlara da düşman gözüyle bakanlardan, camiye gidip ibadetlerini yapanlara yobaz yaftasını takanlardan, liselerimizden daha zengin bir müfredata sahip olan İlahiyat kolejlerinin kapatılması için canla başla çalışanlardan, anavatan Türkiye’ye laf etmeyi marifet sayanlardan, her fırsatta anavatandan gelerek adamızı kendilerine vatan yapan kardeşlerimizi kötülemekten çekinmeyenlerden ve de Rumları bir kurtarıcı gibi gören bu kesimden hiçbir “protesto” veya da kınama duymadım. AP’nin Türkiye Raporu taslağından bizlere uygulanan acımasız ve insanlık dışı izolasyonların kaldırılması tavsiyesinin çıkarılmasını eleştiren hiçbir karşı eylem görmedim. Türkiye’yi ve adamıza gelip yerleşenleri acımasızca eleştiren medya silahşörlerinden de tık bile çıkmadı. İşte Rum hayranı olmak ve kendi ırkını, milletini inkar etmek böyle bir şey.
Uğruna toprak tavizi verilmesi tarafımızca önerilen, mevcuttan daha da küçültülmüş bir KKTC haritası sunulan, Kıbrıslı Türklerin varoluş garantisi olan “Garantiler ve Güvenlik” konularını tartışmaya açmak ,Türk Ordusunun tamamen çekilmesini gündeme almak gibi tavizlerin verildiği, içi tamamen boş, yaptırım gücü olmayan, icra yetkisi bulunmayan, bir kukladan öteye hiçbir değeri bulunmayan “Dönüşümlü Başkanlık” uğruna böylesi tavizlerin verilmesini Kıbrıs Türk halkının büyük bir çoğunluğu elbet onaylamayacaktır, hele de müstakbel ortağımız Rumlar bizi her konuda boğmak için elinden gelenleri yaparken. 
Rumlar (Grekler) asker sayısını arttırıyor!..
Prof. Dr. ATA ATUN 
Bir taraftan görüşmeler devam ederken, Rumlar diğer taraftan Milli Muhafız Ordusunun sayısını arttırmak için paralı asker kiralamayı sürdürüyor.
Rum Savunma Nakanı Fotiou, bu yıl içinde 4 bin aparalı asker daha alınacağını açıkladı geçen gün. Yeni alınacak 4 bin paralı askerler ile Rum Milli Muhafız Ordusu (Ethniki Fruro) içindeki paralı asker sayısı 27 bine çıkacak. Bu bilgileri toplamak için de son 6 yılın Rumca gazetelerini okumak yeterli, başka bir araştırma gerekmez.
Paralı askerlerin tümü Yunanistan’dan geliyor. Ekonomik iflas nedeni ile işsiz olan Yunanlı gençler, kendi ülkelerinde zorunlu askerlik görevlerini yaptıktan sonra doğru Güney Kıbrıs’a gelip paralı asker oluyorlar. Hem paralı askerlikten iyi maaş alıyorlar, hem de Kıbrıs (Rum) vatandaşı oluyorlar.
Yunanistan’da Kıbrıs (Rum) vatandaşı olmanın büyük ayrıcalıkları var. İş kurmak, gayrı menkul almak, devlete vergi ödemek ve benzeri konularda Kıbrıs (Rum) vatandaşlarına ayrıcalık uygulanıyor. Daha az vergi, sıfır emlak vergisi, sıfır tapu harcı ve benzerleri gibi.
Makarios hükümeti, 21 Aralık 1963 sabahı adada mutlak Rum hakimiyetini kurmak için Akritas Planı gereğince Kıbrıslı Türklere karşı silahlı saldırı başlatmıştı. Dönemin Akritas Planı dâhileri Policarpos Yorgadjis ve Tassos Papadopulos’un yaptığı stratejik hesaplara göre de 45 dakika içinde tüm Kıbrıslı Türkleri esir alınacaktı. Ama Kıbrıslı Türklerden hiç beklemedikleri ve hesaplayamadıkları bir direnişle karşılaşınca Akritas Planını “uygulanamaz” kararı ile rafa kaldırdılar ve başka bir strateji belirlediler.
Bu yeni stratejiye göre sadece Kıbrıslı Rumlardan oluşacak düzenli bir ordu kurulacak ve Makarios’un da başkanlığının söz konusu olduğu “Bağlantısızlar Grubu” üyesi devletlerden de yasal yollardan bu ordu için silah ve askeri araç temin edilerek Kıbrıslı Türklere karşı daha bilinçli ve profesyonelce saldırılar yapılacaktı. Rum Temsilciler Meclisi Nisan 1964 tarihinde yaptığı toplantıda kabul ettiği “Milli Muhafız Ordusu Kuruluş yasası” ile bu karar hayata geçirildi ve (Rum) Milli Muhafız (Ethniki Fruro, National Guards) resmen kuruldu. Arkasından da resmi yollardan Mısır’dan, Arjantin’den ve Çekoslovakya’dan silahlar ile zırhlı araçlar alınarak Türklere karşı kullanıldı. (Bu silah ve araçlar, Girne, Yavuz Çıkarma Plajı bitişiğindeki Karaoğlanoğlu Şehitliği Açık Hava Müzesi’nde görüp incelenebilir. Gerçekte günümüzde Rumların borusunu çalan, Rum tarafını öven, Kıbrıslılığı yaymaya çalışan, Anavatan Türkiye ile Türkiye’den gelen kardeşlerimize karşı nefret duyguları besleyen ve bu duygularını yaymaya çalışan “nesepleri karışık” kişilerin gidip görmeleri gerekir bu “Açık Hava Müzesi”ni. Hayranı oldukları Rumların ne için ve hangi maksat için bu silah ve askeri araçları aldıklarını belki biraz olsun anlarlar.)
Rum Temsilciler Meclisinde kabul edilen “Milli Muhafız Ordusu Kuruluş Yasası” içinde, Yunanistan’dan gelip (Rum) Milli Muhafız Ordusunda görev yapan Yunanistan vatandaşlarının otomatikman Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti vatandaşlığını kazanacaklarına dair bir de madde yer almaktadır.
Bu ülkeye gelip yerleşen, iş kuran, evlenen, çoluk çocuğa karışan kardeşlerimize vatandaşlık verilmesine şiddetle karşı çıkan bu “nesebi karışık”dan herhangi birinden ben daha bugüne değin, Rum tarafında askerlik yaptı diye vatandaşlık verilen Yunanlılara karşı ağzını açıp tek bir eleştiri yapanını veya da protesto edenini de görmedim ve duymadım.
Özetleyecek olursak; Rum tarafında yayınlanan gazeteler, Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetinin resmi nüfusunun 850 bin olduğunu, bunların 550 bininin Kıbrıslı Rum, geri kalanın da sonradan vatandaş yapılan Rum olmayan kişilerden oluştuğunu yazmakta. Bu 300 bin sonradan yapılma vatandaşların sayısı, bu yıl alınmış ve alınacak paralı askerlerle birlikte 357 bin olacak. Bir taraftan Anastasiadis “Sıfır Güvenlik, sıfır garanti, sıfır asker” derken diğer taraftan da “paralı asker” alıyor. Herhalde bu talepleri asırlardır olduğu gibi Avrupa sayesinde gerçekleşirse, ilk fırsatta Kıbrıslı Türkleri adadan temizlemek düşüncesinde….      
Rumların bu pis oyunlarına kanacak yok artık Anastasiadis, boşuna çabalıyorsun…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder