RUMLARIN GENETİK ARAŞTIRMA
TEZGÂHI
Prof. Dr. ATA ATUN
22 Haziran günü
Politis gazetesinde çıkan bir yazıya aramızdaki nesebi belli olmayan bir grup
balıklama atladı ve akla zarar her tür iddiayı da ortaya koydu. Bence bu kesim
kısa yoldan Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğu Türk soyundan gelme ama “bizler
Türk değiliz” deselerdi daha mertçe olurdu.
Bu mantıksız ve
adanın tarihi geçmişine aykırı habere göre “Kıbrıs Nöroloji ve Genetik
Enstitüsü” bünyesinde gerçekleştirilen ve geçen haftalarda “PlosOne” isimli
Bilim Dergisi’nde yayımlanan bir araştırmada, Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı
Rumların aynı “genetik havuzdan” geldikleri ve Kıbrıslı Rumlarla Kıbrıslı
Türklerin, Lübnan ve İtalya’nın Calabria bölgesi halkıyla çok yakın bir genetik
ilişkiye sahip oldukları tespit edilmiş(miş).
Özellikle,
yapılan araştırmanın bir bölümü alınarak ve kimsenin İngilizce bilmediği
farzedilerek yayınlanan haber, gerçeklerden ve bilimsellikten fersah fersah
uzak olduğu gibi, araştırmanın içindeki esas detaylar haberleştirilmemiş nedense!
Yazının tam
adresi: http://journals.plos.org/plosone/article?id=10.1371/journal.pone.0179474
Gelelim
araştırmaya; Kıbrıslı Rum olan 344 Kıbrıslı Rum erkek ile Kıbrıslı Türk olan
380 Kıbrıslı Türk erkeğine yapılan DNA testlerinin toplam maliyeti tanesi €260’dan €188,240 ediyor. Bu
parayı da dolaylı bir şekilde Kıbrıs’taki “The Cyprus Institute of Neurology
& Genetics” adlı bir kuruluş vermiş araştırmacılara. Aslında bu haber
tamamen Kıbrıs Rum kaynaklı ve Araştırmayı yapan 6 araştırmacının 3’ü Rum/Yunan
soyadı taşıyor. Bu araştırma projesini de “Cyprus National Bioethics Committee”
adlı Rumlara ait resmi bir kuruluş onaylamış. Tezgah belli ve güzel, aynı zamanda
da dahiyane.
Araştırmada
denek Rumların hangi bölgelerden kaçar tane oldukları belirtilmiş (Nicosia
(central) n = 78; Limassol (South) n = 75; Famagusta (East) n = 42; Larnaca
(South East) n = 42; Paphos (South West) n = 27; Kyrenia (North) n = 42; and
Morfou (North West) n = 38). Herhalde bunların hepsi asgari 45 yaş ve üzeriydi
ki, Mağusa, Girne ve Güzelyurt bölgelerini temsil etmişler. Denek Kıbrıslı
Türklerin sayısı verilmiş ama nereden ve hangi şehirlerden oldukları
belirtilmemiş. Benim tanıdıklarımın arasında böyle bir test için örnek vermiş
olan yok.
Araştırmanın
“Giriş” bölümünün 3. paragrafında şu ifadeler yer
alıyor;
“…. Tarihsel
geçmişe rağmen her iki toplumun genetik ataları sistematik bir şekilde
karşılaştırılmış değildir. Genel olarak iki farklı fakat karşılıklı münhasır
bir senaryo düşünülebilir. Senaryo 1: Kıbrıslı Türkler ve Rumlar aynı babaya
ait gen havuzundan gelme ve Osmanlı dönemindeki İslamlaştırmadan dolayı da
aşamalı bir şekilde Kıbrıs Türk toplumu oluşmuştur. Senaryo 2: Kıbrıslı
Türkler, Osmanlı döneminde Anavatan’dan Kıbrıs’a göç eden Türk baba genetik
havuzundan türemişlerdir.”
1’inci senaryo
doğru ise Rumların, Türkler daha önceleri adada yoktu ve adaya 1570 yılında
geldi iddialarını çürütmekte ve aynı zamanda da Padişahın 1572 tarihli fermanı
ile adaya Konya, Karaman bölgesinden gönderdiği Oğuz boylarının gelişini ve
varlığını yalanlamakta.
2’inci senaryo
doğru ise atalarımızın Türk oldukları ortaya çıkmakta….
Hiçbir bilimsel
gerçeği olmayan bu araştırma hikayesine, Türlüklerinden imtina edenler
inanabilir ancak bu konuda bilimsel çalışmalar yapmış bir babanın oğlu olarak
benim inanmam mümkün değil. Babam, tam da bu konuda 1961 yılında akademik
araştırma yapmış ve yayınlamıştı.
Kıbrıs’ta 1961
yılında Lefkoşa Genel Hastanesi Kan Bankası müdiresi Melihat Hacıburgul ile
birlikte -ilk kez- Kıbrıs’taki Rumların ve Türklerin kan dağılımı araştırmasını
yapan babam, Kıbrıslı Rumların büyük çoğunluğunun kan grubunun Yunanistan’da
yaşayan Helenlerin kan grubu ile değil, Anadolu’da yaşayan Türklerin kan grubu
ile uyuştuğunu ortaya koymuştu. Örnekler de kan bankasının kendi içindeki
laboratuvarda analiz edilmişti.
Bu akademik
tıbbi araştırma yayınladığı vakit çok dikkat çekmiş ve Rumlar tarafından örtbas
edilmeye çalışılmıştı. Belli ki bu araştırmayı ortaya koymamız ve bununla
ilgili bir köşe yazısı yazmamız gerekecek…
RUMLARIN İZOLASYON BASKISINA
TIK YOK!
PROF. DR. ATA ATUN
Avrupa
Parlamentosu’nun Türkiye ile ilgi Raporunun taslağı
içinde yer alan “Kıbrıslı Türklere uygulanan izolasyonların kaldırılması”
tavsiyesi, Avrupa parlamentosundaki Rum Milletvekilleri ve AKEL de dahil
olmak üzere bütün Rum siyasilerin ve bürokratların müştereken gösterdikleri
yoğun çaba ve girişimler sonucunda bu hafta başında rapordan çıkarıldı.
Cumhurbaşkanı
Mustafa Akıncı’nın seçildikten sonra canla başla sürdürdüğü ve ne pahasına
olursa olsun, -halen daha sürüncemede olan ve de hiçbir yaptırım ve icra
yetkisi olmayan- “Dönüşümlü Başkanlık” uğruna vermediği tavizin kalmadığı
“Ortak Devlet Kurmak” görüşmelerindeki müstakbel ortağımız Kıbrıslı Rumlar,
işte böyle birileri. Onlara göre Kıbrıslı Türklere hiçbir yaşam hakkı
verilmemeli. Boğazları öyle bir sıkılmalı ki, kurtuluş çaresini Rumların tüm
isteklerini kabul etmekte ve Rumların kölesi veya da bir başka tanımla tebaası
olmakta bulmalılar. Sadece oy verebilen kullar olsunlar, başka bir yetkileri de
olmasın Kıbrıslı Türklerin.
Cumhurbaşkanı
Akıncı’nın çanak tuttuğu, Rumların istedikleri ve akıllarındaki “Ortak Devlet”
kavramına göre;
Görüşmelerde her
şey Rumların istedikleri gibi gitmeli.
Görüşmeler sonrasında hayata geçirilecek yeni ortak devlet, mevcut Kıbrıs
Cumhuriyetini ortadan kaldırmayan mevcutun yeni bir versiyonu olmalı. Bu yeni
devletin anayasasında, Makarios’un 1964 yılında Temsilciler Meclisinde sadece
Rum Milletvekillerinin oyları ile kabul ettirdiği uyduruk “Gereklilik Yasası”
içeriğince tek taraflı ve Anayasaya aykırı olarak iptal ettiği Türklere
ortaklık hakkı veren 13 madde asla yer almamalı. Yeni devlet Rum çoğunluğun
mutlak idaresi altında olmalı. Türkler sadece vatandaşlık haklarına, yani
sadece oy verme haklarına sahip olan köleler olmalı. Türkiye’nin garantörlüğü
ile adaya askeri müdahale hakkı tartışılmayacak şekilde ortadan kaldırılmalı ve
Türk askeri bir daha gelmemek üzere adadan gitmeli.
Bu nedenle de
Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye ile ilgi Raporunun taslağı içinde yer alan
“Kıbrıslı Türklere uygulanan izolasyonların kaldırılması” tavsiyesinin Rumlar
tarafından iptal edilmesi halen daha KKTC gündemine gelmedi nedense.
Dolayısıyla bırakın protesto için yollara dökülmeyi kınanmadı bile.
Aramızda Rumlara
ayılıp bayılanlardan, uğurlarına her tür dini ve ulusal değerlerimizi
çiğnemekten çekinmeyenlerden, Paskalya’da pilavuna ve paskalya çöreği yiyen ama
Ramazanda oruç tutmayan ve tutanlara da
düşman gözüyle bakanlardan, camiye gidip ibadetlerini yapanlara yobaz yaftasını
takanlardan, liselerimizden daha zengin bir müfredata sahip olan İlahiyat
kolejlerinin kapatılması için canla başla çalışanlardan, anavatan Türkiye’ye
laf etmeyi marifet sayanlardan, her fırsatta anavatandan gelerek adamızı
kendilerine vatan yapan kardeşlerimizi kötülemekten çekinmeyenlerden ve de
Rumları bir kurtarıcı gibi gören bu kesimden hiçbir “protesto” veya da kınama
duymadım. AP’nin Türkiye Raporu taslağından bizlere uygulanan acımasız ve
insanlık dışı izolasyonların kaldırılması tavsiyesinin çıkarılmasını eleştiren
hiçbir karşı eylem görmedim. Türkiye’yi ve adamıza gelip yerleşenleri
acımasızca eleştiren medya silahşörlerinden de tık bile çıkmadı. İşte Rum
hayranı olmak ve kendi ırkını, milletini inkar etmek böyle bir şey.
Uğruna toprak
tavizi verilmesi tarafımızca önerilen, mevcuttan daha da küçültülmüş bir KKTC
haritası sunulan, Kıbrıslı Türklerin varoluş garantisi olan “Garantiler ve
Güvenlik” konularını tartışmaya açmak ,Türk Ordusunun tamamen çekilmesini
gündeme almak gibi tavizlerin verildiği, içi tamamen boş, yaptırım gücü
olmayan, icra yetkisi bulunmayan, bir kukladan öteye hiçbir değeri bulunmayan
“Dönüşümlü Başkanlık” uğruna böylesi tavizlerin verilmesini Kıbrıs Türk
halkının büyük bir çoğunluğu elbet onaylamayacaktır, hele de müstakbel
ortağımız Rumlar bizi her konuda boğmak için elinden gelenleri yaparken.
Rumlar (Grekler) asker sayısını
arttırıyor!..
Prof. Dr. ATA ATUN
Bir
taraftan görüşmeler devam ederken, Rumlar diğer taraftan Milli Muhafız Ordusunun
sayısını arttırmak için paralı asker kiralamayı sürdürüyor.
Rum
Savunma Nakanı Fotiou, bu yıl içinde 4 bin aparalı asker daha alınacağını
açıkladı geçen gün. Yeni alınacak 4 bin paralı askerler ile Rum Milli Muhafız
Ordusu (Ethniki Fruro) içindeki paralı asker sayısı 27 bine çıkacak. Bu
bilgileri toplamak için de son 6 yılın Rumca gazetelerini okumak yeterli, başka
bir araştırma gerekmez.
Paralı
askerlerin tümü Yunanistan’dan geliyor. Ekonomik iflas nedeni ile işsiz olan
Yunanlı gençler, kendi ülkelerinde zorunlu askerlik görevlerini yaptıktan sonra
doğru Güney Kıbrıs’a gelip paralı asker oluyorlar. Hem paralı askerlikten iyi
maaş alıyorlar, hem de Kıbrıs (Rum) vatandaşı oluyorlar.
Yunanistan’da
Kıbrıs (Rum) vatandaşı olmanın büyük ayrıcalıkları var. İş kurmak, gayrı menkul
almak, devlete vergi ödemek ve benzeri konularda Kıbrıs (Rum) vatandaşlarına
ayrıcalık uygulanıyor. Daha az vergi, sıfır emlak vergisi, sıfır tapu harcı ve
benzerleri gibi.
Makarios
hükümeti, 21 Aralık 1963 sabahı adada mutlak Rum hakimiyetini kurmak için
Akritas Planı gereğince Kıbrıslı Türklere karşı silahlı saldırı başlatmıştı.
Dönemin Akritas Planı dâhileri Policarpos Yorgadjis ve Tassos Papadopulos’un
yaptığı stratejik hesaplara göre de 45 dakika içinde tüm Kıbrıslı Türkleri esir
alınacaktı. Ama Kıbrıslı Türklerden hiç beklemedikleri ve hesaplayamadıkları bir
direnişle karşılaşınca Akritas Planını “uygulanamaz” kararı ile rafa kaldırdılar
ve başka bir strateji belirlediler.
Bu
yeni stratejiye göre sadece Kıbrıslı Rumlardan oluşacak düzenli bir ordu
kurulacak ve Makarios’un da başkanlığının söz konusu olduğu “Bağlantısızlar
Grubu” üyesi devletlerden de yasal yollardan bu ordu için silah ve askeri araç
temin edilerek Kıbrıslı Türklere karşı daha bilinçli ve profesyonelce
saldırılar yapılacaktı. Rum Temsilciler Meclisi Nisan 1964 tarihinde yaptığı
toplantıda kabul ettiği “Milli Muhafız Ordusu Kuruluş yasası” ile bu karar
hayata geçirildi ve (Rum) Milli Muhafız (Ethniki Fruro, National Guards) resmen
kuruldu. Arkasından da resmi yollardan Mısır’dan, Arjantin’den ve
Çekoslovakya’dan silahlar ile zırhlı araçlar alınarak Türklere karşı
kullanıldı. (Bu silah ve araçlar, Girne, Yavuz Çıkarma Plajı bitişiğindeki
Karaoğlanoğlu Şehitliği Açık Hava Müzesi’nde görüp incelenebilir. Gerçekte
günümüzde Rumların borusunu çalan, Rum tarafını öven, Kıbrıslılığı yaymaya
çalışan, Anavatan Türkiye ile Türkiye’den gelen kardeşlerimize karşı nefret
duyguları besleyen ve bu duygularını yaymaya çalışan “nesepleri karışık”
kişilerin gidip görmeleri gerekir bu “Açık Hava Müzesi”ni. Hayranı oldukları
Rumların ne için ve hangi maksat için bu silah ve askeri araçları aldıklarını
belki biraz olsun anlarlar.)
Rum
Temsilciler Meclisinde kabul edilen “Milli Muhafız Ordusu Kuruluş Yasası”
içinde, Yunanistan’dan gelip (Rum) Milli Muhafız Ordusunda görev yapan
Yunanistan vatandaşlarının otomatikman Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti vatandaşlığını
kazanacaklarına dair bir de madde yer almaktadır.
Bu
ülkeye gelip yerleşen, iş kuran, evlenen, çoluk çocuğa karışan kardeşlerimize
vatandaşlık verilmesine şiddetle karşı çıkan bu “nesebi karışık”dan herhangi
birinden ben daha bugüne değin, Rum tarafında askerlik yaptı diye vatandaşlık
verilen Yunanlılara karşı ağzını açıp tek bir eleştiri yapanını veya da
protesto edenini de görmedim ve duymadım.
Özetleyecek
olursak; Rum tarafında yayınlanan gazeteler, Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetinin resmi
nüfusunun 850 bin olduğunu, bunların 550 bininin Kıbrıslı Rum, geri kalanın da
sonradan vatandaş yapılan Rum olmayan kişilerden oluştuğunu yazmakta. Bu 300
bin sonradan yapılma vatandaşların sayısı, bu yıl alınmış ve alınacak paralı
askerlerle birlikte 357 bin olacak. Bir taraftan Anastasiadis “Sıfır Güvenlik,
sıfır garanti, sıfır asker” derken diğer taraftan da “paralı asker” alıyor.
Herhalde bu talepleri asırlardır olduğu gibi Avrupa sayesinde gerçekleşirse,
ilk fırsatta Kıbrıslı Türkleri adadan temizlemek düşüncesinde….
Rumların
bu pis oyunlarına kanacak yok artık Anastasiadis, boşuna çabalıyorsun…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder