ANKARA KALESİ
KATAR TÜRKİYE’YE
NE KATAR?
Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN
S-1- Katar
nasıl bir ülkedir ?
C-1-
Katar Orta Doğu’nun tam ortasında
,ayrıca Basra Körfezi’nin de tam merkezinde yer alan bir yarımada ülkesidir . Körfezin güney
kıyısında Arabistan sınırından İran’a
doğru uzanan bir jeopolitik konuma sahiptir . 22.000 kilometre kare yüzölçümüne sahip bulunan bu
Arap ülkesinde dünyanın çeşitli
ülkelerinden çalışmak için gelen büyük işçi
topluluklarıyla birlikte beş milyona yakın insan yaşamaktadır . Doğal
yapısı itibarıyla bir taş çölü yüzeyine sahip bulunan Katar ülkesi ,ikinci
dünya savaşı sonrasında petrol şirketlerinin bu bölgeye gelmesiyle
birlikte çöl ülkesinden petrol ülkesine
doğru bir değişim geçirmiştir . Katar’ın petrol ile başlayan macerası daha
sonraki aşamada doğal gaz rezervleri ile birlikte devam ederken , dünyanın en küçük ülkelerinden birisi olan Katar ,
yirmi birinci yüzyıla girerken aynı zamanda yer kürenin en zengin ülkelerinden
birisi konumuna gelmiştir . Batılı petrol şirketleriyle birlikte doğal gaz
tekelleri de Katar’ın bu zenginliklerinden yararlanabilmek üzere bu ülkeye
gelmişler ve Katar’ı dünyanın en zengin
ülkelerinden birisi haline getirmişlerdir .
İran ve Pakistan’dan gelen binlerce işçi petrol ve doğal gaz
şirketlerinin kampuslarında çalışarak
enerji üretimi yapmışlar ve bu sürecin sonunda bugünkü Katar devleti meydana çıkmıştır . Dünyanın en küçük
devletlerinden birisi olan Katar’ın , gene dünyanın en zengin ülkelerinden
birisi konumuna gelmesiyle birlikte
ortaya bir çok sorun çıkmış ve bu yarım adanın başı dertten bugüne
kadar kurtulamamıştır . Bugün zenginler
Katar’ kıskanmakta ve önünü kesmeye çalışmaktadır .
S-2- Katar’ın nasıl bir tarihi vardır
?
C-2- Katar
eski bir Osmanlı ülkesi olmasına rağmen, merkezi coğrafyanın tarih öncesi
dönemlerden gelen bölgesel tarihi içinde yer alan bir geçmişe sahip bulunmaktadır
. Merkezi coğrafyada meydana gelen siyasal gelişmeler bütün bölge ülkeleriyle
birlikte Katar’ı da yakından
etkilemiştir . Özellikle Arap yarımadası üzerinden meydana gelen yeni siyasal
yapılanmalar bu yarımadanın bir parçası konumunda olan Katar’ı da doğrudan
etkilemiştir . Katar bir küçük coğrafya olarak hiçbir zaman ayrı devlet olma şansına sahip olamamıştır .
Merkezi alanı kontrol altına alan bütün büyük güçler ya da emperyal devletler bölgenin diğer yerleri ile birlikte
Katar’ı da bu coğrafyanın bir parçası olarak ele geçirmişlerdir . Asya ve
Avrupa kökenli emperyal saldırılar bölge ile birlikte Katar’ı da içine almıştır
. Orta Doğu’da Osmanlı öncesinde
kurulan Roma,Bizans, Emevi,
Abbasi,Selçuklu gibi devletlerin
sınırları içinde yer alan Katar’a zaman
zaman çeşitli topluluklar gelerek yerleşmiştir . Özellikle İslamiyet’in ortaya çıktığı sekizinci yüzyılda Hazar İmparatorluğundan gelen göçlerin bazı uzantıları Katar
yarımadasında yerleşmişlerdir . Bu nedenle , Katar isminin Hazar kavramından
ileri geldiği öne sürülmüştür . Hazar-Tatar-Macar ve Katar sözcükleri arasında tarihsel bir süreç bağlantısı olduğu ,
Hazar’dan yapılan göçler arasında bu
yarımadaya gelen Hazar boyunun bu ülkeye Katar adını verdiği bazı kaynaklarda öne sürülmüştür . Orta
Doğu’nun Arap dünyasında Filistinliler
gibi Hindistan kökenli bir halk topluluğu nasıl
bugünlerde de yaşıyorsa ,Hazar kökenli Katar’lıların da bu çizgide
bölgede var oldukları öne sürülmüştür . Hatta daha da ileri gidilerek Batı
dünyasının Hazar lobileri
tarafından yönetilen büyük şirketlerinin
gene merkezi coğrafyaya gelirken
Katar’ı üs olarak seçtikleri de dile
getirilmektedir . Bir anlamda tarihten gelen bir Hazar-Katar çizgisi günümüze
uzanmaktadır . Katar’ın bölgedeki
devletlerden ayrılan yanı emperyal güçler tarafından bölge devletlerine karşı
kullanılmıştır . İngiliz icadı olan Vahhabillik Osmanlı devletine karşı
harekete geçerken Katar’ı merkez olarak
seçmiştir.Osmanlılar I913 yılında Katar üzerindeki haklarından vazgeçmiş ve bu ülke 1916 yılında İngiltere’ye doğrudan
bağlanmıştır . İngiltere bölgenin haritasını çizerken , 7 kız kardeş adı
verilen 7 büyük petrol şirketine Basra körfezinde ayrı ayrı şeyhlikler ve krallıklar
üzerinden alanlar tahsis ederken ,
Katar’da diğer körfez ülkeleriyle
birlikte bağımsız devlet konumuna
gelmiştir . 1970 yılının Mayıs ayında Katar diğer Birleşmiş Milletler üyesi
devletler gibi bağımsızlığını kazanmıştır ama
eski İngiliz sömürgeleri gibi
“COMMON WEALTH “ ülkesi konumunu da
muhafaza etmiştir .
S-3-
Katar 20 .yüzyılda ne gibi gelişmeler ile karşı karşıya kaldı ?
C-3-Katar
devleti 1971 yılından sonra bağımsız emirlik olarak çalışmalarını sürdürdü ama Körfez de kurulan Birleşik Arap Emirlikleri federasyonunda yer
almayarak Arap Birliği ve Birleşmiş
Milletlere doğrudan üye olarak daha sağlam bir devlet statüsünü kazanmıştır .
Katar Emiri ülkesini güçlendirirken , başbakanın kendisine karşı darbesi ile
karşılaşmış batılı emperyalistlerin
desteğini alan Katar başbakanı
Emir’i tahttan indirerek, yerine geçerek ülkeyi modernleştirme doğrultusunda
önemli adımlar atmıştır . Yeni Katar şeyhi kendisini aynı zamanda Halife ilan
ederek krallık ile birlikte bir din
devleti yapılanmasını da aynı
zamanda tamamlamaya çalışmıştır . Petrol
şirketleri bu küçük ülkenin iç işlerine karışırken önce başbakan darbesini şeyhe karşı
desteklemişler, daha sonra da yeni
şeyhin oğlunu babasına karşı kışkırtarak ikinci bir darbenin gerçekleşmesini de
sağlamışlardır . Bu gibi dış müdahalelerden kurtulmak isteyen Katar, hem Körfez
işbirliği paktına hem de Arap Birliğine üye olarak kendisini güvence altına
almaya çalışmıştır . Katar daha sonraki
aşamada Suudi Arabistan devleti ile de bir güvenlik antlaşması imzalayarak sınır komşusu ile çatışmaları önlemeye çaba
göstermiştir . Ne varki , bu küçük ülke topraklarından çıkartılan petrol ve
doğal gaz miktarı kısa zamanda fazlasıyla artınca ortaya çıkan güvenlik
sorunlarını Katar devleti Amerika
Birleşik Devletleri ile bir güvenlik antlaşması imzalamakta görmüş ve
ABD’ye ülke içinde büyük bir askeri üs
kurma hakkı tanınarak güvenlik açığı kapatılmaya çalışılmıştır . Bahreyn ve
diğer Arap şeyhlikleri ile sınır anlaşmazlıkları bulunan Katar’ın sürekli olarak güvenlik problemi olduğu için
,bu küçük ülke kendi güvenliği için bir
çok ülke ile işbirliği antlaşmaları
imzalamıştır . Bu çizgide ,en son olarak Türkiye ile de bir güvenlik antlaşması
imzalanarak, ABD’ye olduğu gibi Türkiye’ye de bu yarım ada üzerinde bir askeri
üs bulundurma hakkı tanınmıştır .
S-4-Bu kadar fazla güvenliğe önem veren Katar ,
neden günümüzde büyük bir güvenlik
sorunu ile karşılaşmıştır ?
C-4-Soğuk
savaş döneminde İngiltere ve Fransa ikilisinin çizmiş olduğu sınırlar
içerisinde Orta Doğu devletleri belirli
bir durgunluk dönemi içinde idi .Bölge devletleri batılı petrol şirketlerinin baskıları altında
yollarına devam etmeye çalışırken Arap
ve İslam Birliği örgütlerinin çatısı altında birbirleriyle iyi geçinmeye çalışıyorlardı
. Ne var ki , küreselleşme dönemi ile birlikte var olan devletlerin
parçalanmaları olgusu gündeme gelince , sırasıyla Irak,Libya ve Suriye gibi orta boy merkezi devletler daha küçük
devletçikler oluşturularak parçalanmaya
çalışılmıştır . Bir yandan etnik ve mezhepsel çatışmalar körüklenerek toplumlar
ve devletlerin parçalanması için uğraşılırken
diğer yandan da şirketler aracılığı ile devletlerin ve
ulusların ekonomik kaynaklarına el konulmaya devam edilmiştir . Bu gün Katar
var olan devlet yapısının çok fazla ilerisinde bir ekonomik güce ulaşmış ve bu
doğrultuda eline geçen parayı ülke dışında etkin bir biçimde kullanmıştır .
Afrika’nın ortasındaki büyük ülke olan Kongo’da Katar bugünkü ülkesinin üç
misli toprak alarak bir anlamda yeni bir Afrika ülkesi olmuştur . Ayrıca
gelecekte gıda sorunu ile karşılaşmamak için , Sudan ve Somali gibi Afrika
ülkelerinde de tarım arazileri satın
almıştır .Uluslararası alanda on trilyon doların üzerindeki bir ekonomik
gücü çeşitli yatırımlar ile siyasal güce dönüştürmüştür . Bankacılık
sistemlerinde Katar büyük ülkelerin fonlarından daha büyük bir yapılanmayı Asya,Avrupa,Afrika
ve Latin Amerika kıtalarında
gerçekleştirdiği için batılı emperyal
güçlerin ciddi bir rakibi olarak hedef haline gelmiştir . Batı sistemi petrol
için verdiği paraları bu ülkelere silah satarak geri aldığından dolayı ekonomik
alanda büyüyen İran,Libya,Kuveyt gibi Müslüman ülkelerin önü kesilmiştir .Şimdi
sıranın Katar’a geldiği görülmektedir . Petrol ve Doğal gaz zengini Katar’a bu
zenginlik bırakılmak istenmemekte
,kapitalist sistemin çıkmazlarının aşılmasında petro-dolarlara el konularak eski dengeler korunmak istenmektedir . Suudi
Arabistan’ın ABD bankalarında bulunan iki yüz milyar dolarlık hesaplarına el
konulduğu gibi , Katar’ın bankacılık sistemi içindeki fonlarına el konularak bu
ülkenin daha fazla batı karşıtı çizgide
dış yatırımları yönelmesinin önü kesilmeye çalışılmaktadır . Ayrıca , Arap
dünyasına batı tipi demokratik
rejimleri getirmek isteyen İngiltere destekli Müslüman kardeşler
örgütüne Katar’ın ekonomik yardımlarda
bulunması , bölgedeki İsrail ve ABD planlarını bozduğu için bu ülke bugün hiç hak etmediği biçimde
teröristlik ile suçlanmaktadır . Orta Doğu bölgesinde savaşı yaygınlaştırmak
için silah dağıtan ve satan ABD-İsrail
ikilisi açıktan terör örgütlerine destek
olurken , Müslüman kardeşler gibi demokrasiyi savunan bir örgütü terör örgütü gibi göstererek , bu örgüt
üzerinden Katar’ı terör suçlusu ilan
etmeleri tamamen gerçeklere ters düşen
bir durumdur . Bölge devletlerine savaş açanların bu çelişkisine bütün
dünya bugün karşı çıkmak durumundadır .
S-5-
Katar ve Türkiye ilişkileri ne düzeyde sürdürülmektedir ?
C-5-Türkiye
Cumhuriyeti bir Orta Doğu devleti olarak
, bölgedeki bütün devletler ile ilişkilerini en üst düzeyde geliştirmeye
çalışmıştır . Osmanlı döneminden kalma
ortaklıklar güncellenerek bölgesel bir
dayanışma ortamı yaratılmaya çalışılmış ama
İsrail ve ABD ikilisinin bölgeye egemen olma çabaları yüzünden ilişkiler bir türlü
geliştirilememiştir . Türkiye bölgede İran,Irak,Suriye ve Mısır gibi büyük devletler
ile yakınlıklar oluşturmaya öncelik vermiş ve bu yüzden Körfezin küçük devletleri ile ilişkiler
fazla geliştirilememiştir . Son dönemde Irak,Suriye ve Libya gibi bölge
devletlerinin parçalanması ile petrol ve
doğal gaz trafiği önem kazanınca , Türkiye körfez ülkelerine daha yakın durmaya
çalışmıştır . Körfezin küçük devletlerinin hemen hepsi ile ekonomik ilişkiler
geliştirilirken , Sünni ya da Şii kimlikli siyasetten uzak durmaya çalışan Katar, laik Türkiye cumhuriyetine diğerlerinden daha yakın gelmiştir . Katar
kendi nüfusu içinde Sünni çoğunluğun
yanı sıra toplumun dörtte biri
oranında Şii nüfusa da sahip olduğu için
olabildiğince Şii-Sünni çekişmelerinden uzak durmaya çaba göstermiştir
.ABD-İsrail ikilisinin Büyük Orta Doğu ve Büyük İsrail projeleri etnik ve
mezhepsel çatışmalar çıkarmaya dayandığı için , Katar sahip olduğu nüfus
yapısını dikkate alarak Sünni ve Şii
kamplaşmalarına karşı mesafeli durarak
siyasal ve ekonomik yapısını
korumaya çalışmıştır . ABD başkanı ise bölgeye gelerek Şii İran’a karşı
Sünni Arabistan’a yüz milyarlarca
dolarlık silah satarak bölgede İsrail’in
istediği mezhep savaşının
kışkırtıcılığını yapmıştır . Türkiye bir bölge ülkesi olarak bu gibi
tehditlerle karşı karşıya kalınca ,kendisini de kurtarmak üzere bölge devletleri ile yakınlaşmaya başlamıştır
. ABD-İsrail ve İngiltere üçlüsü
Türkiye’yi komşusu olan bölge devletleri
ile savaştırmaya çalışırken , Türkiye
Katar gibi ülkelerin güvenilir desteği ile bu gibi emperyal oyunları bozmaya
çalışmıştır . Türkiye’de işbaşında uzun
süre kalan ılımlı İslamcı kadro Arap ve
İslam dünyası ile ters düşünce, Katar’a
daha yakın durmuş ve batılı emperyalistlerin hazırladığı ekonomik tuzakları
aşarken , Katar’ın maddi desteklerinden yararlanmıştır .Katar son yıllarda
Türkiye’ye büyük yatırımlar yaparak
bankalar,şirketler ve topraklar alarak Türkiye ekonomisinin içine
girmiştir .Katar Türkiye’ye ekonomik yatırımların ve yardımlarını artırırken ,
Türkiye’de büyük bir devlet olarak Katar’da
kurduğu askeri üs ile Katar’ın güvenliğinin sağlanmasında önde gelen bir
rol üstlenmeye çaba göstermiştir . İki ülke arasında ticaret artarken geleceğe
dönük bir biçimde sağlam ilişki düzeni
kurulmuştur .
S-6- Katar ile ilgili olarak son kriz olayı nasıl gelişti ?
C-6-Katar’ın
son yıllarda artan zenginliği ve uluslararası alanda yaptığı büyük yatırımlar
hem batılı devletleri hem de Suudi Arabistan gibi bölge devletlerini rahatsız
ediyordu . Bölgede mezhep savaşı çıkartmak isteyen ABD-İsrail ikilisi Suudi Arabistan’a çok miktarda silah satarak
bu büyük ülkeyi bir Sünni kamplaşmasının öncüsü yapmağa çalışmıştır . Silahları alan ve ABD desteğini yanına çeken
Suudiler de İran’a yönelik bir savaş
hazırlığı içine girdikleri aşamada, İran ile Arabistan arasında yer alan Katar
devletine yönelik bir komplo içine
girmişlerdir . Arabistan Katar ile ilişkilerini keserek diplomatlarını geri çekmesiyle birlikte
bölgedeki 8 Müslüman devlet de , Suudiler ile birlikte hareket ederek Katar
ile ilişkilerini kestiklerini ileri
sürmüşlerdir . ABD ve İsrail ikilisi yıkmak istedikleri devleti önce
teröristlikle suçlayarak harekete geçtiği için,
benzeri strateji Irak,Suriye ve
Libya sonrasında Katar için de gündeme
getirilmiştir . Arabistan İran’a karşı bir mezhep savaşı doğrultusunda provoke edilirken ,öncelik
İran ile arasında yer alan Katar’a verilerek savaşa giden yolda bu ülke
hedef alınarak kışkırtılmıştır .ABD terör örgütlerine dağıttığı silahların
parasını Suudiler’den almış ve böylece
bölgede savaşın tırmanmasının önünü açmaya çalışmıştır . Arabistan diğer İslam
ülkelerini Sünni dayanışması doğrultusunda
yanına çekerek , Şiiliğin merkezi görünümündeki İran’a
ABD ve İsrail desteği ile meydan okumuştur .ABD başkanı Arabistan’ı
ziyaret ederken , Mısır devlet başkanı da oraya gelerek üç devletin
başkanı dünyayı yansıtan bir küreyi
birlikte avuçlayarak ortaklıklarını tüm
kamuoyuna göstermeye çalışmışlardır . Daha önceleri de İsrail’li diplomat ile Arabistan’lı bir komutan ABD başkentinde ortaklıklarını İran ve
Türkiye’ye karşı açıklarken ,Müslüman
kardeşlere karşı Mısır’da darbe yapan bugünkü başkan Sisi’yi birlikte
desteklediklerini ilan ediyorlardı .
Çin’in
öncülüğünü yaptığı yeni İpek Yolu
projesinin , dünyanın ortasında yer alan
bölgeden geçmesi , ABD ve İsrail’in
merkezi alanı ele geçirme projelerini tehdit ettiği için merkezi
alanda batılı ülkeler acilen
savaş çıkartarak yeni ipek yolunun önünü kesmeye yönelmektedirler . Tam bu
aşamada Amerika ve İngiltere gibi iki
büyük Atlantik gücünün bir çok alanda
karşı karşıya gelmesi de Orta Doğu’daki
gelişmeleri fazlasıyla etkilemiştir . İngiltere önceden kurmuş olduğu düzeni
savunurken bir Sünni-Şii savaşına karşı
çıkmaktadır çünkü hem İran’ın hem Arabistan’ın hem de Katar’ın devlet olmasını sağlayan İngiltere’dir .
Şimdi Büyük İsrail’in orta dünyada
kurulabilmesi için İran ve Arabistan arasında mezhep çatışmaları üzerinden bir
büyük savaş çıkartılmaya çalışılmakta ve bu doğrultuda da ilk raund arada kalan
ülke olarak Katar üzerinden oynanmaya çalışılmaktadır . Petrol ve gaz
kaynaklarının en çok bulunduğu Basra
Körfezi bölgesinde mezhepler üzerinden bir dünya savaşı
çıkartmak ABD ve İsrail planlarına uygundur
ama bu duruma
Çin,Rusya,İngiltere ,
Fransa,Almanya ve Hindistan gibi büyük
devletler açıkça karşı çıkmaktadırlar .Kurban olarak seçilen
Katar’a, savaş istemeyen ve dünya barışından yana bütün devletler destek
olmaktadır .
Türkiye
,bu aşamada ilk günden itibaren Katar’ın
yanında olmuş ve bu ülkenin güvenliği için yardımcı olmaya çalışmıştır . Ne var
ki , Katar olayının ana amacının bir İran-Arabistan savaşı ya da bir mezhepler
çatışması çıkartmak olduğu artık açıkça kesinleşmiştir . Türkiye doğu
komşusu İran’a yönelik bir mezhep
savaşına girmemek durumundadır . Katar son yıllarda Türk ekonomisine önemli miktarda
para aktararak ve yardım yaparak Türk
devletinin yanında olmuştur ama bu durum Katar üzerinden bir mezhep savaşına
Türkiye’nin sürüklenmesini gerektirmez . Katar Türkiye’ye bir çok maddi desteklerle katkılar sağlamıştır ama Türkiye’de bunun
karşılığında Katar’a her türlü yardımı yapmaya çalışmıştır . Bundan
sonrası bütün dünyayı tehdit eden ve
kıyamet senaryosuna dönüşebilecek bir Orta Doğu savaşı senaryosu olduğuna göre
,Türkiye böyle bir oyuna alet olmamalıdır . Katar sorunu Türkiye’yi büyük komşusu İran ile savaşa
sürüklememelidir .
(14.6.2017-ANAYURT GAZETESİ)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder