12 Haziran 2017 Pazartesi

ANKARA KALESİ "KATAR TÜRKİYE’YE NE KATAR?" Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN

ANKARA KALESİ
KATAR TÜRKİYE’YE NE KATAR?
Prof. Dr. ANIL  ÇEÇEN
S-1- Katar  nasıl  bir ülkedir ?
C-1- Katar  Orta Doğu’nun tam ortasında ,ayrıca  Basra Körfezi’nin de  tam merkezinde yer alan bir   yarımada ülkesidir . Körfezin güney kıyısında  Arabistan sınırından İran’a doğru uzanan bir jeopolitik konuma sahiptir . 22.000  kilometre kare yüzölçümüne sahip bulunan bu Arap ülkesinde  dünyanın çeşitli ülkelerinden çalışmak için gelen büyük işçi  topluluklarıyla birlikte beş milyona yakın insan yaşamaktadır . Doğal yapısı itibarıyla bir taş çölü yüzeyine sahip bulunan Katar ülkesi ,ikinci dünya savaşı sonrasında petrol şirketlerinin bu bölgeye gelmesiyle birlikte  çöl ülkesinden petrol ülkesine doğru bir değişim geçirmiştir . Katar’ın petrol ile başlayan macerası daha sonraki aşamada doğal gaz rezervleri ile birlikte devam ederken , dünyanın  en küçük ülkelerinden birisi olan Katar , yirmi birinci yüzyıla girerken aynı zamanda yer kürenin en zengin ülkelerinden birisi konumuna gelmiştir . Batılı petrol şirketleriyle birlikte doğal gaz tekelleri de Katar’ın bu zenginliklerinden yararlanabilmek üzere bu ülkeye gelmişler  ve Katar’ı dünyanın en zengin ülkelerinden birisi haline getirmişlerdir .  İran ve Pakistan’dan gelen binlerce işçi petrol ve doğal gaz şirketlerinin kampuslarında çalışarak  enerji üretimi yapmışlar ve bu sürecin sonunda bugünkü Katar  devleti meydana çıkmıştır . Dünyanın en küçük devletlerinden birisi olan Katar’ın , gene dünyanın en zengin ülkelerinden birisi konumuna gelmesiyle birlikte  ortaya bir çok sorun çıkmış ve bu yarım adanın başı dertten bugüne kadar  kurtulamamıştır . Bugün zenginler Katar’ kıskanmakta ve önünü kesmeye çalışmaktadır . 
S-2- Katar’ın nasıl bir tarihi  vardır  ?
C-2- Katar eski bir Osmanlı ülkesi olmasına rağmen, merkezi coğrafyanın tarih öncesi dönemlerden gelen bölgesel tarihi içinde yer alan bir geçmişe sahip bulunmaktadır . Merkezi coğrafyada meydana gelen siyasal gelişmeler bütün bölge ülkeleriyle birlikte Katar’ı da  yakından etkilemiştir . Özellikle Arap yarımadası üzerinden meydana gelen yeni siyasal yapılanmalar bu yarımadanın bir parçası konumunda olan Katar’ı da doğrudan etkilemiştir . Katar bir küçük coğrafya olarak hiçbir zaman  ayrı devlet olma şansına sahip olamamıştır . Merkezi alanı kontrol altına alan bütün büyük güçler ya da emperyal  devletler bölgenin diğer yerleri ile birlikte Katar’ı da bu coğrafyanın bir parçası olarak ele geçirmişlerdir . Asya ve Avrupa kökenli emperyal saldırılar bölge ile birlikte Katar’ı da içine almıştır . Orta Doğu’da  Osmanlı öncesinde kurulan   Roma,Bizans, Emevi, Abbasi,Selçuklu gibi  devletlerin sınırları içinde  yer alan Katar’a zaman zaman çeşitli topluluklar gelerek yerleşmiştir . Özellikle  İslamiyet’in ortaya çıktığı  sekizinci yüzyılda  Hazar İmparatorluğundan  gelen göçlerin bazı uzantıları Katar yarımadasında yerleşmişlerdir . Bu nedenle , Katar isminin Hazar kavramından ileri geldiği öne sürülmüştür . Hazar-Tatar-Macar ve Katar  sözcükleri arasında  tarihsel bir süreç bağlantısı olduğu , Hazar’dan yapılan göçler arasında  bu yarımadaya gelen Hazar boyunun bu ülkeye Katar adını verdiği bazı  kaynaklarda öne sürülmüştür . Orta Doğu’nun  Arap dünyasında Filistinliler gibi Hindistan kökenli bir halk topluluğu nasıl  bugünlerde  de yaşıyorsa  ,Hazar kökenli Katar’lıların da bu çizgide bölgede var oldukları öne sürülmüştür . Hatta daha da ileri gidilerek Batı dünyasının  Hazar lobileri tarafından  yönetilen büyük şirketlerinin gene  merkezi coğrafyaya gelirken Katar’ı  üs olarak seçtikleri de dile getirilmektedir . Bir anlamda tarihten gelen bir Hazar-Katar çizgisi günümüze uzanmaktadır . Katar’ın  bölgedeki devletlerden ayrılan yanı  emperyal  güçler tarafından bölge devletlerine karşı kullanılmıştır . İngiliz icadı olan Vahhabillik Osmanlı devletine karşı harekete geçerken  Katar’ı merkez olarak seçmiştir.Osmanlılar I913 yılında Katar üzerindeki haklarından vazgeçmiş  ve bu ülke 1916 yılında İngiltere’ye doğrudan bağlanmıştır . İngiltere bölgenin haritasını çizerken , 7 kız kardeş adı verilen 7 büyük petrol şirketine Basra körfezinde  ayrı ayrı şeyhlikler ve krallıklar üzerinden  alanlar tahsis ederken , Katar’da  diğer körfez ülkeleriyle birlikte  bağımsız devlet konumuna gelmiştir . 1970 yılının Mayıs ayında Katar diğer Birleşmiş Milletler üyesi devletler gibi bağımsızlığını kazanmıştır ama  eski İngiliz sömürgeleri gibi  “COMMON WEALTH “ ülkesi konumunu da  muhafaza etmiştir .
S-3-  Katar 20 .yüzyılda ne gibi gelişmeler ile karşı karşıya kaldı ?
C-3-Katar devleti 1971 yılından sonra bağımsız emirlik olarak  çalışmalarını sürdürdü ama  Körfez de kurulan  Birleşik Arap Emirlikleri federasyonunda yer almayarak  Arap Birliği ve Birleşmiş Milletlere doğrudan üye olarak daha sağlam bir devlet statüsünü kazanmıştır . Katar Emiri ülkesini güçlendirirken , başbakanın kendisine karşı darbesi ile karşılaşmış batılı emperyalistlerin  desteğini alan  Katar başbakanı Emir’i tahttan indirerek, yerine geçerek ülkeyi modernleştirme doğrultusunda önemli adımlar atmıştır . Yeni Katar şeyhi kendisini aynı zamanda Halife ilan ederek  krallık ile birlikte bir din devleti yapılanmasını da  aynı zamanda  tamamlamaya çalışmıştır . Petrol şirketleri bu küçük ülkenin iç işlerine karışırken  önce başbakan darbesini şeyhe karşı desteklemişler,  daha sonra da yeni şeyhin oğlunu babasına karşı kışkırtarak ikinci bir darbenin gerçekleşmesini de sağlamışlardır . Bu gibi dış müdahalelerden kurtulmak isteyen Katar, hem Körfez işbirliği paktına hem de Arap Birliğine üye olarak kendisini güvence altına almaya çalışmıştır . Katar  daha sonraki aşamada Suudi Arabistan devleti ile de bir güvenlik antlaşması imzalayarak  sınır komşusu ile çatışmaları önlemeye çaba göstermiştir . Ne varki , bu küçük ülke topraklarından çıkartılan petrol ve doğal gaz miktarı kısa zamanda fazlasıyla artınca ortaya çıkan güvenlik sorunlarını Katar devleti  Amerika Birleşik Devletleri ile bir güvenlik antlaşması imzalamakta görmüş ve ABD’ye  ülke içinde büyük bir askeri üs kurma hakkı tanınarak güvenlik açığı kapatılmaya çalışılmıştır . Bahreyn ve diğer Arap  şeyhlikleri ile  sınır anlaşmazlıkları bulunan Katar’ın  sürekli olarak güvenlik problemi olduğu için ,bu küçük ülke kendi güvenliği için  bir çok ülke ile  işbirliği antlaşmaları imzalamıştır . Bu çizgide ,en son olarak Türkiye ile de bir güvenlik antlaşması imzalanarak, ABD’ye olduğu gibi Türkiye’ye de bu yarım ada üzerinde bir askeri üs bulundurma hakkı tanınmıştır .
S-4-Bu kadar fazla güvenliğe önem veren Katar , neden günümüzde büyük bir  güvenlik sorunu ile karşılaşmıştır ?
C-4-Soğuk savaş döneminde İngiltere ve Fransa ikilisinin çizmiş olduğu sınırlar içerisinde Orta Doğu devletleri  belirli bir durgunluk dönemi içinde idi .Bölge devletleri  batılı petrol şirketlerinin baskıları altında yollarına devam etmeye çalışırken  Arap ve İslam Birliği örgütlerinin çatısı altında birbirleriyle iyi geçinmeye çalışıyorlardı . Ne var ki , küreselleşme dönemi ile birlikte var olan devletlerin parçalanmaları olgusu gündeme gelince , sırasıyla Irak,Libya ve Suriye  gibi orta boy merkezi devletler daha küçük devletçikler oluşturularak  parçalanmaya çalışılmıştır . Bir yandan etnik ve mezhepsel çatışmalar körüklenerek toplumlar ve devletlerin parçalanması için uğraşılırken  diğer yandan  da  şirketler aracılığı ile devletlerin ve ulusların ekonomik kaynaklarına el konulmaya devam edilmiştir . Bu gün Katar var olan devlet yapısının çok fazla ilerisinde bir ekonomik güce ulaşmış ve bu doğrultuda eline geçen  parayı  ülke dışında etkin bir biçimde kullanmıştır . Afrika’nın ortasındaki büyük ülke olan Kongo’da Katar bugünkü ülkesinin üç misli toprak alarak bir anlamda yeni bir Afrika ülkesi olmuştur . Ayrıca gelecekte gıda sorunu ile karşılaşmamak için , Sudan ve Somali gibi Afrika ülkelerinde de tarım arazileri  satın almıştır .Uluslararası alanda on trilyon doların üzerindeki bir ekonomik gücü  çeşitli yatırımlar ile  siyasal güce dönüştürmüştür . Bankacılık sistemlerinde  Katar  büyük ülkelerin fonlarından  daha büyük bir yapılanmayı Asya,Avrupa,Afrika ve Latin  Amerika kıtalarında gerçekleştirdiği için  batılı emperyal güçlerin ciddi bir rakibi olarak hedef haline gelmiştir . Batı sistemi petrol için verdiği paraları bu ülkelere silah satarak geri aldığından dolayı ekonomik alanda büyüyen İran,Libya,Kuveyt gibi Müslüman ülkelerin önü kesilmiştir .Şimdi sıranın Katar’a geldiği görülmektedir . Petrol ve Doğal gaz zengini Katar’a bu zenginlik bırakılmak istenmemekte  ,kapitalist sistemin çıkmazlarının aşılmasında  petro-dolarlara el konularak  eski dengeler korunmak istenmektedir . Suudi Arabistan’ın ABD bankalarında bulunan iki yüz milyar dolarlık hesaplarına el konulduğu gibi , Katar’ın bankacılık sistemi içindeki fonlarına el konularak bu ülkenin daha fazla  batı karşıtı çizgide dış yatırımları yönelmesinin önü kesilmeye çalışılmaktadır . Ayrıca , Arap dünyasına  batı tipi demokratik rejimleri  getirmek isteyen  İngiltere destekli Müslüman kardeşler örgütüne  Katar’ın ekonomik yardımlarda bulunması , bölgedeki İsrail ve ABD planlarını bozduğu için  bu ülke bugün hiç hak etmediği biçimde teröristlik ile suçlanmaktadır . Orta Doğu bölgesinde savaşı yaygınlaştırmak için silah  dağıtan ve satan ABD-İsrail ikilisi  açıktan terör örgütlerine destek olurken , Müslüman kardeşler gibi demokrasiyi savunan bir örgütü  terör örgütü gibi göstererek , bu örgüt üzerinden Katar’ı  terör suçlusu ilan etmeleri  tamamen gerçeklere ters düşen bir durumdur . Bölge devletlerine savaş açanların bu çelişkisine bütün dünya  bugün  karşı çıkmak durumundadır .
S-5-  Katar ve Türkiye ilişkileri ne düzeyde sürdürülmektedir ?
C-5-Türkiye Cumhuriyeti bir Orta Doğu devleti olarak  , bölgedeki bütün devletler ile ilişkilerini en üst düzeyde geliştirmeye çalışmıştır . Osmanlı  döneminden kalma ortaklıklar  güncellenerek bölgesel bir dayanışma ortamı yaratılmaya çalışılmış ama  İsrail ve ABD ikilisinin bölgeye egemen olma çabaları  yüzünden ilişkiler bir türlü geliştirilememiştir . Türkiye bölgede İran,Irak,Suriye ve Mısır gibi büyük devletler ile yakınlıklar oluşturmaya öncelik vermiş ve bu yüzden   Körfezin küçük devletleri ile ilişkiler fazla geliştirilememiştir . Son dönemde Irak,Suriye ve Libya gibi bölge devletlerinin parçalanması ile  petrol ve doğal gaz trafiği önem kazanınca , Türkiye körfez ülkelerine daha yakın durmaya çalışmıştır . Körfezin küçük devletlerinin hemen hepsi ile ekonomik ilişkiler geliştirilirken , Sünni ya da Şii kimlikli siyasetten uzak durmaya çalışan  Katar, laik Türkiye cumhuriyetine    diğerlerinden daha yakın gelmiştir . Katar kendi nüfusu içinde  Sünni çoğunluğun yanı sıra   toplumun dörtte biri oranında  Şii nüfusa da sahip olduğu için olabildiğince Şii-Sünni çekişmelerinden uzak durmaya çaba göstermiştir .ABD-İsrail ikilisinin Büyük Orta Doğu ve Büyük İsrail projeleri etnik ve mezhepsel çatışmalar çıkarmaya dayandığı için , Katar sahip olduğu nüfus yapısını dikkate alarak  Sünni ve Şii kamplaşmalarına karşı mesafeli durarak  siyasal ve ekonomik yapısını  korumaya çalışmıştır . ABD başkanı ise bölgeye gelerek Şii İran’a karşı Sünni Arabistan’a  yüz milyarlarca dolarlık silah satarak  bölgede İsrail’in istediği   mezhep savaşının kışkırtıcılığını yapmıştır . Türkiye bir bölge ülkesi olarak bu gibi tehditlerle karşı karşıya kalınca ,kendisini de kurtarmak üzere  bölge devletleri ile yakınlaşmaya başlamıştır . ABD-İsrail  ve İngiltere üçlüsü Türkiye’yi  komşusu olan bölge devletleri ile  savaştırmaya çalışırken , Türkiye Katar gibi ülkelerin güvenilir desteği ile bu gibi emperyal oyunları bozmaya çalışmıştır . Türkiye’de işbaşında  uzun süre kalan ılımlı İslamcı kadro  Arap ve İslam dünyası ile ters düşünce,  Katar’a daha yakın durmuş ve batılı emperyalistlerin hazırladığı ekonomik tuzakları aşarken , Katar’ın maddi desteklerinden yararlanmıştır .Katar son yıllarda Türkiye’ye büyük yatırımlar yaparak  bankalar,şirketler ve topraklar alarak Türkiye ekonomisinin içine girmiştir .Katar Türkiye’ye ekonomik yatırımların ve yardımlarını artırırken , Türkiye’de büyük bir devlet olarak Katar’da  kurduğu askeri üs ile Katar’ın güvenliğinin sağlanmasında önde gelen bir rol üstlenmeye çaba göstermiştir . İki ülke arasında ticaret artarken geleceğe dönük bir biçimde sağlam  ilişki düzeni kurulmuştur .
S-6- Katar ile ilgili olarak son  kriz olayı nasıl gelişti ?
C-6-Katar’ın son yıllarda artan zenginliği ve uluslararası alanda yaptığı büyük yatırımlar hem batılı devletleri hem de Suudi Arabistan gibi bölge devletlerini rahatsız ediyordu . Bölgede mezhep savaşı çıkartmak isteyen  ABD-İsrail ikilisi  Suudi Arabistan’a çok miktarda silah satarak bu büyük ülkeyi bir Sünni kamplaşmasının öncüsü yapmağa çalışmıştır .  Silahları alan ve ABD desteğini yanına çeken Suudiler de  İran’a yönelik bir savaş hazırlığı içine girdikleri aşamada, İran ile Arabistan arasında yer alan Katar devletine  yönelik bir komplo içine girmişlerdir . Arabistan Katar ile ilişkilerini keserek  diplomatlarını geri çekmesiyle birlikte bölgedeki 8 Müslüman devlet  de ,  Suudiler ile birlikte hareket ederek Katar ile ilişkilerini kestiklerini  ileri sürmüşlerdir . ABD ve İsrail ikilisi yıkmak istedikleri devleti önce teröristlikle suçlayarak harekete geçtiği için,  benzeri strateji  Irak,Suriye ve Libya sonrasında  Katar için de gündeme getirilmiştir . Arabistan İran’a karşı bir mezhep savaşı doğrultusunda  provoke edilirken  ,öncelik  İran ile arasında yer alan Katar’a verilerek savaşa giden yolda bu ülke hedef alınarak kışkırtılmıştır .ABD terör örgütlerine dağıttığı silahların parasını Suudiler’den almış ve  böylece bölgede savaşın tırmanmasının önünü açmaya çalışmıştır . Arabistan diğer İslam ülkelerini Sünni dayanışması doğrultusunda  yanına çekerek , Şiiliğin merkezi görünümündeki  İran’a  ABD ve İsrail desteği ile meydan okumuştur .ABD başkanı Arabistan’ı ziyaret ederken , Mısır devlet başkanı da oraya gelerek üç devletin başkanı  dünyayı yansıtan bir küreyi birlikte avuçlayarak  ortaklıklarını tüm kamuoyuna göstermeye çalışmışlardır . Daha önceleri de İsrail’li diplomat ile  Arabistan’lı bir komutan  ABD başkentinde ortaklıklarını İran ve Türkiye’ye karşı açıklarken  ,Müslüman kardeşlere karşı Mısır’da darbe yapan bugünkü başkan Sisi’yi birlikte desteklediklerini  ilan ediyorlardı .
Çin’in öncülüğünü yaptığı  yeni İpek Yolu projesinin , dünyanın ortasında yer alan  bölgeden geçmesi , ABD ve İsrail’in  merkezi alanı ele geçirme projelerini tehdit ettiği için  merkezi  alanda  batılı ülkeler acilen savaş çıkartarak yeni ipek yolunun önünü kesmeye yönelmektedirler . Tam bu aşamada  Amerika ve İngiltere gibi iki büyük  Atlantik gücünün bir çok alanda karşı karşıya gelmesi de  Orta Doğu’daki gelişmeleri fazlasıyla etkilemiştir . İngiltere önceden kurmuş olduğu düzeni savunurken  bir Sünni-Şii savaşına karşı çıkmaktadır çünkü hem İran’ın hem Arabistan’ın hem de Katar’ın  devlet olmasını sağlayan İngiltere’dir . Şimdi Büyük İsrail’in  orta dünyada kurulabilmesi için İran ve Arabistan arasında mezhep çatışmaları üzerinden bir büyük savaş çıkartılmaya çalışılmakta ve bu doğrultuda da ilk raund arada kalan ülke olarak Katar üzerinden oynanmaya çalışılmaktadır . Petrol ve gaz kaynaklarının en çok bulunduğu Basra  Körfezi  bölgesinde  mezhepler üzerinden bir dünya savaşı çıkartmak ABD ve İsrail planlarına uygundur  ama bu duruma  Çin,Rusya,İngiltere  , Fransa,Almanya  ve Hindistan  gibi büyük  devletler  açıkça  karşı çıkmaktadırlar .Kurban olarak seçilen Katar’a, savaş istemeyen ve dünya barışından yana bütün devletler destek olmaktadır .
Türkiye ,bu aşamada  ilk günden itibaren Katar’ın yanında olmuş ve bu ülkenin güvenliği için yardımcı olmaya çalışmıştır . Ne var ki , Katar olayının ana amacının bir İran-Arabistan savaşı ya da bir mezhepler çatışması çıkartmak olduğu artık açıkça kesinleşmiştir . Türkiye doğu komşusu  İran’a yönelik bir mezhep savaşına girmemek durumundadır . Katar son yıllarda Türk ekonomisine önemli miktarda para aktararak ve yardım yaparak  Türk devletinin yanında olmuştur ama bu durum Katar üzerinden bir mezhep savaşına Türkiye’nin sürüklenmesini gerektirmez . Katar Türkiye’ye  bir çok maddi desteklerle  katkılar sağlamıştır ama Türkiye’de bunun karşılığında Katar’a her türlü yardımı yapmaya çalışmıştır . Bundan sonrası  bütün dünyayı tehdit eden ve kıyamet senaryosuna dönüşebilecek bir Orta Doğu savaşı senaryosu olduğuna göre ,Türkiye böyle bir oyuna alet olmamalıdır . Katar  sorunu Türkiye’yi  büyük komşusu İran ile savaşa sürüklememelidir .
(14.6.2017-ANAYURT  GAZETESİ)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder