29 Kasım 2017 Çarşamba

DÖRT PARMAK YANİ “RABİA” İŞARETİNİN HAKİKİ VE TARİHİ (GERÇEK) ANLAMI NEDİR VE NE DEĞİLDİR?!.. - ERDAL AKALIN

4 PARMAK YANİ “RABİA” İŞARETİNİN ANLAMI!
ERDAL AKALIN
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, katıldığı her toplantıda kendisini ayakta alkışlayanlara selam verirken, sağ elinin başparmağını avucuna doğru kıvırarak ve elinin dört parmağını gererek artık simge haline gelen bir jestle karşılık veriyor.  Bu selamın ve el hareketinin adına “Rabia” simgesi dendiğini de kendisinden öğrenmiştik. Erdoğan, bu selamlama jesti ile tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlet vurgusunu yaptığını ifade buyurmaktadır.
RABİA İŞARETİNİN ACABA GERÇEK VE TARİHSEL ANLAMI BU MUDUR?
Sayın Tayyip Erdoğan’ın kalfalık dönemi ile başlayan diğer Arap ülkeleri ile yakın ilgisi, bölgenin güçlü devleti Mısır üzerinde yoğunlaşmıştı.  Çünkü Mısır uygarlığı, tüm diğer Arap kökenli devletler üzerinde özel bir konuma sahiptir. 
Uzun yıllar Mısır Devleti’nin başında olan Mübarek makamından alaşağı edilince, iktidarı İhvan (Müslüman Kardeşler) Partisinin güçlü ismi Mursi ele geçirmişti.  Mursi’nin iktidarı ise sorunlarla dolu geçmiş ve karşı darbe ile başkanlıktan indirilerek yargılanmaya başlamıştı.  Hem Mursi taraftarları ki, bu grup İhvan adı verilen Siyasi İslam ve Selefi grubunu temsil ediyordu, hem de Mursi karşıtları sayılan ve ülkelerinde gerçek demokrasi için birleşenler karşı karşıya gelmişlerdi.
Bir tür iç savaş konumuna dönüşen çatışmalar için seçilen ana mekân Rabiatul Adeviye Meydanı olmuştu.   Bu alan içerisinde yer alan Mursi taraftarları ise Rabia işareti (yani dört parmak) yaparak birbirlerini tanımaya çalışıyorlardı.   Kendilerine simge yaptıkları Rabia işareti bağımlısı oldukları İhvan harekâtının simgesini ve bir tür Siyasal İslam’ın zaferini işaretliyordu.
Bu simge, Sayın Erdoğan tarafından ülkemizde tanıtıldı.  Bizim sözüm ona Liberal Demokratlar (!) olarak geçinenlerimiz, yani AKP safında yer alan ve Siyasal İslam’a kendilerini yakın sayanlar da Mursi yandaşlarının ‘Dört Parmak’ yani “Rabia” işaretini artık ülkemiz içerisinde simge yapmaya başlamışlardı.  Bırakın bizim AKP’ye yakınlık duyan siyasileri, kendilerini sanatçı olarak tanıtan bazı şarkıcılar ve bazı futbolcular bile bu işareti yapıp secdeye varmaya başladı.  
Rabia, sözcük anlamı olarak Arapça da 4’üncü anlamını taşıyor iken, bazı çok bilenlerce (!)  Siyasal İslam’ın zaferinin simgesi olarak tanıtılmıştı. Acaba böyle mi idi?
Bu sorgulamaya vardığımızda ise bize Rabia işaretinin ilk kullanıcısını ve gerçekten hangi anlamda kullanıldığını internet dostumuz Sayın Gürbüz Evren anlatıyor.  Kendisine şükranlarımızı sunuyorum bu bilgiyi paylaştığı için.  Sayın Gürbüz Evren şu bilgileri veriyor bizlere, birlikte izleyelim;
MUAVİYE BİN EBU SÜFYAN KİMDİR BİLİR MİSİNİZ?
Emevî hanedanının kurucusu Muaviye, 657 yılındaki Sıffın Savaşı’nda, Hazreti Ali’yi yenememiş, ancak hakemleri ikna ederek, alavere dalavere ile kendini Halife ilan etmişti.
Bu dönemde Müslümanlar; Muaviye taraftarları (Sünniler), Ali taraftarları (Şiiler), Tarafsızlar (Hariciler) olarak bölünmüştü.  Muaviye’den yana tavır alan Hariciler ise bir süre sonra Hazreti Ali’yi öldürmüştü.  Muaviye ise, bir süre sonra da Hazreti Ali’nin çocukları, Peygamberin de torunları olan Hazreti Hasan ile Hazreti Hüseyin’i öldürtmüştü.
Özellikle Hazreti Ali’nin öldürülmesinden sonra Halifeliğini sağlama alan Muaviye, her fırsatta Ali’yi ve Şiileri yok saymak ve de dışlamak için taraftarlarına, Dördüncü Halife’nin kendisi olduğunu DÖRT PARMAK işaretini yaparak ilan etmişti, taraftarları da aynı işareti kullanmıştı.  Bundan sonra gidilen savaşlarda da Muaviye’nin ordusundaki askerler bu işareti yapar olmuşlardı.
Zaten “Rabia” ismi, Muaviye ailesinde bir takıntı idi.  Zira Muaviye bin Ebu Süfyan’ın dedesinin adı da Rabia’dır.  Kureyş aşiretinin liderlerinden olan dede Rabia, torununa, “adıma uygun davran, önemini unutma” tavsiyesinde bulunmuştur.
Sünni kesimin temsilcisi olduğu iddia edilen, ama İslamiyet’te ilk ağır sorunları yaratan Muaviye’nin DÖRT PARMAK işareti, bugün Mısır’da, Sünni İslam’ın yılmaz savunucuları olarak gösterilen bağnaz Siyasi İslamcıların yani Mursi yandaşlarının ve İhvan (Müslüman Kardeşler) örgütünün işaretine dönüştü. Acaba yandaşları şimdi de gerçek dördüncü halifeliğin Mursi ile devam ettiğine mi inandırılmışlardı?!.
Dedim ya, dünyadan bihaber bazı futbolcular ile sanatçı denilen bir takım şarkıcı takımı da bu işareti yapıyor.   Konuyu derinlemesine araştırmak için çaba göstermeyen ve mütedeyyin olmanın ötesinde, bazı simgelerle İslam adına ayak oyunu yapılabileceğini asla düşünemeyen müminlere de bağnaz Siyasal Dinci olan İhvan ve Müslüman Kardeşler Örgütü’nün simgesine safça inanmak düşmüştü anlaşılan.
Sayın Tayyip Erdoğan ise ülkemizde ‘Rabia’ sembolünü bizzat kullanarak hemen her fırsatta işaret buyuran bir liderdir.  Kendi yorumu ile bu işaretle; “tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” kavramını vurguladığını ifade buyurmaktadır.  Bu yaklaşımına saygı duyuyor olmakla birlikte, Sayın Erdoğan acaba bu simgenin “Dördüncü Halife Benim!” anlamı ile kullanıldığını kendisine söylemeyen bazı danışmanlarının ve özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kendisine bu simgenin yanlış anlaşılabileceğini ve maksadı aşan bir jest olabileceğini ne zaman anlatacaklarını itiraf edeyim ki merak ediyordum.
Belli ki, iş başa düştü!.. Erdal Akalın (28.11.2017)

22 Kasım 2017 Çarşamba

Erdoğan’ın Asenası: (iyi parti kurucusu ve genel başkanı) Meral AKşener - CEM KANIBİR, Atasen Genel Başkanı, Türkbilimci (Türkolog)



Cem Kanıbir
22 KASIM 2017 - ÇARŞAMBA
Erdoğan’ın Asenası: Meral AKşener
“...Meral AKşener, dün partisinden istifa ederek Recep Tayyip Erdoğan'ın yeni oluşumuna katıldı. Abdullah Gül ve Abdüllatif Şener'le basın toplantısı düzenleyen AKşener, ‘Erdoğan ailece görüştüğüm dostum. Herkesi kucaklayacağız.’ dedi.
AKşener, yeni harekete katılma gerekçesini, tarihi milletle, milleti devlet ve kurumlarıyla barıştıracak; sözü ile eylemi, yüreği ile dili bir, herkesi kucaklayacak büyük bir oluşum içinde bulunma isteğine dayandırdı.
AKşener, katıldığı bu oluşumun mimarlarının, daha önce üç partide de laikliğe aykırılık iddiasıyla kapatılmış kişilerden oluşmasının gelecek için kendisi açısından bir endişe oluşturup oluşturmadığı sorusuna da, şu yanıtı verdi:
‘Öyle bir endişe taşımıyorum. Bu yeni oluşum bütün Türkiye'yi kucaklayacak bir yapı olacaktır. Bizler ülkedeki gerginliğin ortadan kaldırılmasında rol oynayıp katkıda bulunacağız. Dini, manevi değerler milletin ortak değerleridir. Bu değerler gibi demokrasi ve liberallik de tek partinin uhdesinde yer alabilecek kavramlar değildir. Bütün partiler bu değerleri savunmaktadır. Milletin omurgasını oluşturan bu kavramlar elbette bu yeni oluşumda da olacaktır...’
Abdullah Gül de ‘Dürüstlük, açıklık ve mertliğiyle ismi öne çıkan ve doğru bildiğini söyleyen bir politikacı’ diyerek AKşener'i övdü.
AKşener de bir soru üzerine Erdoğan'la görüştüğünü belirtti ve ‘Erdoğan eski dostumdur, ailece de görüşürüz. Şimdi de görüştüm. Ancak siyasi anlamda görüşmelerimiz yeni değildir.’ dedi.
AKşener, DYP Genel Başkan Yardımcılığı döneminde medyaya tehdit savurduğu için yargı önüne çıktı. Çiller Ailesi'ne toz kondurmadı, bu yüzden DYP'de adı ‘Ailenin tetikçisi’ne çıktı. Susurluk skandalının ardından Mehmet Ağar'ın istifası üzerine Çiller, Akşener'i Türkiye'nin ‘İlk kadın İçişleri Bakanı’ yaptı. Refahyol'un gerilimli günlerinde askerlerle doğrudan çatışmaya girdi ve basın toplantılarında generalleri ağır bir üslupla eleştirdi. ‘Türk Silahlı Kuvvetleri’ni tahkir ve tezyif' nedeniyle soruşturma açıldı.
Köstebek olarak hatırlanan ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na ajan yerleştirerek bilgi sızdırdığı gerekçesiyle yargılanan Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanvekili Bülent Orakoğlu'nu göreve getirdi.
Hürriyet Gazetesi yöneticilerinin telefon konuşmalarının kayıtlı olduğu bazı kasetleri kamuoyuna açıkladığı için milyarlarca liralık tazminat ödemeye mahkûm edildi. 18 Nisan 1999 seçimlerinde DYP'nin oy oranının yüzde 12'ye düşmesi üzerine Çiller'in çekilmesini isteyen çevrelere diklendi ve gazetecilere, ‘Oligarşi istiyor diye kelle vermeyiz.’ dedi.
Bir süre sonra Çiller'le yollarını ayırdı. Parti içi muhalefet cephesine geçerek Çiller'i devirmeye çalıştı. Hürriyet Gazetesi'ndeki bir röportajında, ‘Çiller burjuva kızı’ diyerek eski lideriyle köprüleri attı.
***
Türkiye’yi bu hâle getiren mevcut kadrodan kurtulalım derken başka bir yanlışa da düşmemek gerekmektedir.
Tek çıkış yolumuz millî ideolojimiz Atatürkçülüğe (Kemalizm'e) sarılmaktır.
Millî Stk Atasen olarak "Ne sağdan ne de soldan, Atatürk'ün çizdiği yoldan..!" anlayışıyla hem sendika hem de dernek kolumuzla -4688 ve 5253 sayılı kanunlar çerçevesinde- Atatürk Türkiyesi yolundaki çalışmalarımıza destek verip katkı sunmak amacıyla bize başvurun. Harekete geçin; teşkilatlı ve kurumsal mücadeleye katılın.
Dernek kolu üyelik başvurusu: http://www.atasen.org.tr/iletisim/iletisim.htm
(Dernek koluna herkes başvurabilir.)
Sendika kolu üyelik başvurusu: http://www.atasen.org.tr/uyelik/uyelik.htm
(Sendika koluna ise ilgili kanun gereği kamuda görevli öğretmenler, akademisyenler ve diğer eğitim çalışanları başvurabilir.)
(Yetkilimiz, başvuruda bulanan herkesle tek tek bağlantı kurmaktadır. Temsilcilik görevi almak isteyenler başvuruda bunu belirtebilirler.)
Ne sağdan ne de soldan, Atatürk'ün çizdiği yoldan..!
H. Cem KANIBİR
Atasen Genel Başkanı
Türkbilimci (Türkolog)
Görüntünün olası içeriği: 3 kişi, gülümseyen insanlar

8 Kasım 2017 Çarşamba

Tartışma: "ORTADA GÖLGE KABİNE YOKSA, Muhalefet Namına Bir Unsur YOK Demektir" İktidar ve Hükümet Dışında GÖLGE KABİNE Kurmaya Muktedir Olmayan "SİYASİ PARTİ NAM" Teşekküller Aciz, Tacir ve Yok Hükmündedir

ÜNİTER DEVLET SİSTEMİNDE GERÇEK MUHALEFET VE “GÖLGE KABİNE” UYGULAMASI
ZAFER ÖZDEMİR (11 Aralık 2013)
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Siyaset ve Uluslararası İlişkiler
Demokratik yönetim sistemlerinde, seçimler sonucunda en yüksek oyu alan parti veya partiler hükümeti kurarak iktidar olurlar. İktidara göre daha az oy olan parti veya partilerde muhalefet kurumunu oluştururlar. Yine parlamenter sistemlerde yasamanın dolayısıyla, muhalefetin hükümeti denetlemesi anayasal bir haktır. Ancak etkin bir muhalefetin ölçütü yalnız anayasal hakkı kullanarak siyasi arenada yer almak değildir.
Çünkü muhalefet yapılırken tek başına kullanılan anayasal hak iktidarın alternatifi olmak ve bir sonraki seçimleri kazanmak için yeterli değildir. İşte çalışma tam bu noktada önem kazanmaktadır. Çalışma iktidarın alternatifi olabilmek ve sıradaki seçimleri kazanabilmek için klasik muhalefet anlayışından sıyrılarak “Gölge Kabine” uygulamalarının önemini analiz etmektedir.
Sonuç olarak çalışmanın etkin muhalefet olabilmenin ölçütü olarak “Gölge Kabine” anlayışının muhalefetin takip etmesi gereken yöntemlere katkı sunabileceği düşünülmüştür. Çalışma bu bağlamda muhalefetin tanımını, çeşitlerini, Gölge Kabinenin önemini, görevlerini ve Türkiye ile İngiltere üzerindeki yansımalarını irdelemektedir.
MUHALEFETİN TANIMI VE MUHALEFET ÇEŞİTLERİ
Muhalefet kelime kökü olarak bir tutuma, bir görüşe, bir davranışa karşı olma durumu, aykırılık anlamlarını taşımaktadır. Arapça menşeli bir terimdir. Kavramı biraz daha açtığımızda karşı görüşte, tutumda olan kimseler topluluğu ve demokraside iktidarın dışında olan parti veya partiler tümceleriyle karşılaşıyoruz. (Tdk güncel Türkçe sözlük)
Bu tanımlamalar ışığında siyasal muhalefet kavramına bakacak olursak; Durç tarafından şöyle tanımlanmıştır.  “ Muhalefet; karşısındaki kuruma, yapıya mekanik olarak sahip çıkarak uygulama biçim ve düşüncelerine tepki göstermektir. “ (Durç, 2010, s.63). İktidarın halk merkezli bir kaynak olduğunu söyleyen Durç bu nedenle devleti yönetmeye talip olan iktidar partilerinin de muhalefet partilerinin de kaynakları aynıdır. O halde “devlet gemisini yürütenler, karşılarında kendi hareketlerini tenkit eden, kendi felsefesini beğenmeyen ve kendilerinin yerine iktidara geçtikleri takdirde daha isabetli bir program tatbik edeceklerini ileri süren siyasi teşekküllere hürmet etmelidirler.” (Durç, 2010, s.63).
Durç’un son tanımında muhalefetin yapıcı tarafı karşımıza çıkmaktadır. Muhalefet bu yapıcı politikalarla bir taraftan iktidarı ikaz edecek, diğer taraftan ise; iktidara oy vermiş seçmenlerin oylarına talip olduğunu ifade edecektir. Bu bağlamda toplumsal sorunlara alternatif çözümler geliştirerek iktidara hazır olduğunu gösterecektir. (Arslan, 2009.). Ancak demokrasinin sözde değil özde benimsenmiş bir yönetim biçimi olduğunu ortaya koymak demokratik cumhuriyetlerde oldukça önemlidir. Bu elzem durumu İpek şöyle ifade ediyor. “Bütün yönetimlerde iktidar oluyor ama, muhalefet sadece demokrasilerde bulunmaktadır. Muhalefeti çok iyi koruyup kollamamız lazım” (İpek, 2011). Ülke vatandaşlarının çoğulcu özgür iradeleri ile katılımcı olarak yönetim ve denetim süreçlerinde tam manada temsil edilebilmelerinin göstergesi güçlü bir muhalefet makamından geçmektedir. Turgut “Siyasal muhalefet demokrasinin onsuz olmaz unsurudur.” Söyleminde bu yapısal durumun altını çizmektedir. (Turgut, 2011).
Bu açıklamalar ışığında muhalefet çeşitlerini irdelemeye çalışalım. Bu denetleme politikalarını şöyle sıralayabiliriz; a-) Katı Rekabetçi Muhalefet, b-) İşbirliğine Dayalı Muhalefet ve c-) Rekabetçi ve İşbirliğine Dayalı Muhalefet.
A. KATI REKABETÇİ MUHALEFET
Katı rekabetçi politikaların temeli, hükümete ve iktidar partisine kesin tavır takınmak anlamında tutum ve davranışlara dayanmaktadır. Bu politikaların uygulamasında siyasi yönetim sistemi benimsenmektedir. Politikaların genel çizgisi hükümete her hangi bir konuda düzeltme yapma güdüsünü ortaya koymadan yürütülmektedir. Bir sonraki seçimi kazanabilmenin hırsıyla gerek mecliste gerekse de meclis dışında iktidar ile mücadele etmek ana politika olarak kabul edilmektedir. (Arslan, 2009).
Yapıcı politikalardan uzak olan katı rekabetçi muhalefet anlayışı aynı zamanda meclisin etkinliğinin ve aktif çalışmasının önüne geçmektedir. Meclisin sadece kürsüden seçmenlere seslenilen ve alternatif politikalar geliştirmeden karşıt durumların dile getirildiği bir çatı olarak ortaya çıkmasına sebebiyet vermektedir.
Yapısal nitelikte hedefi bulunmayan muhalefet partisinin bütün mücadelesi iktidarı ele geçirmeye yöneliktir. Bu mücadele kapsamında muhalefet partisinin belirgin bir politikayı gerçekleştirme arzusu yoksa, bu minvalde iktidarın politikasını değiştirmede söz konusu olmayacağından iktidara karşı yalnızca muhalefet etmek için muhalefet yapmış olur. (Kirman, 2006). Katı rekabetçi muhalefet politikalarının sonucunda muhalefet partisi anayasanın kendisine vermiş olduğu hükümeti kontrol etme görevini de tam olarak yerine getiremeyecektir. Muhalefetin bu ihmali iktidarın denetlenmesini ve ülkenin daha iyi yönetilmesini de engellenmiş olacaktır. (Arslan, 2009).
B. İŞBİRLİĞİNE DAYALI MUHALEFET
İşbirliğine dayalı muhalefet anlayışı, katı rekabetçi muhalefet politikalarının tam aksine bir sonraki seçimi kazanmaya odaklanmak yerine, tamamen kendi parti politikaları doğrultusunda, iktidarı etkileme ve yönlendirmeye yönelik yürütülmektedir. Bu politikaların amacı hükümeti meclis çalışma alt komisyonlarında ikna ederek uzlaşmaya zorlamak ve parti programlarının bir kısmını iktidara kabul ettirerek uygulanmasını sağlamaktır. (Arslan, 2009).
Ayrıca bu uygulamanın iktidar ile muhalefet arasında karşılıklı rol çalma sahnelerini doğurması sebebiyle, demokratik yönetim sistemlerinde seçmen tarafından muhalefetin var olma sebebinin sorgulanmasına sebebiyet vermektedir. Uygulamanın bir başka etkisi ise; seçmenler nezdinde iktidar politikalarının doğru olduğu izlenimini doğurmasıdır. Bu izlenim neticesinde seçmenlerin bir sonraki seçimlerde alternatifsiz bir ortamda tekrar iktidar partisine doğru yönlenmesi kaçınılmaz olmaktadır.
Yine işbirliğine dayalı muhalefet anlayışında da katı rekabetçi muhalefet politikalarında olduğu gibi muhalefet anayasal hakkını sınırlı oranda gerçekleştirmiş olacaktır. (Arslan, 2009).
C. REKABET VE İŞBİRLİĞİNE DAYALI MUHALEFET
Diğer iki muhalefet anlayışının karma bir şekilde yer aldığı rekabetçi ve işbirliğine dayalı muhalefet politikaları mevcut siyasal rejimde ve sosyo-ekonomik düzende ister radikal olsun ya da olmasın sonuç itibariyle bir değişikliği amaç edinen muhalefet tarzıdır. Batı demokrasilerinde, içinde bulunulan mevcut düzeni kabul edip, kısmi reformlar aracılığıyla yurttaşların yaşam düzeylerinin yükseltilmesini savunan sosyal demokrat partiler bu muhalefet anlayışını benimsemektedirler. (Kirman, 2006).
Bu karma politikalarda diğer iki anlayışta vurgulanan muhalefetin bir sonraki seçimlerde iddialı olabilmesi için yapılan uygulamaların tam tersine orta bir yol izleyerek seçmenlerin nezdinde onların güvenini kazanarak ikna etmesi gerekmektedir. Yine muhalefet bu orta yolu izlerken bir yandan iktidarı yapıcı politikalarla uyaracak, diğer taraftan ise; ülke sorunlarına alternatif çözümler üreterek iktidara hazır olduğunu gösterecektir. Bu noktada diğer iki anlayışta sınırlı oranda gerçekleştirilen anayasal hak bu karma modelde daha ikna edici bir şekilde yerine getirilmiş olacaktır. (Arslan, 2009).
Bu rekabetçi ve işbirliğine dayalı muhalefet anlayışı sonucunda artık muhalefet seçmen nezdinde izlenen ve hayata geçirmek istediği bu karma politikaları hangi kadrolarla gerçekleştireceği takip edilen bir  parti konumunda olacaktır. İşte bu kapsamda muhalefetin, çalışmamızın ana omurgasını oluşturan Gölge Kabine uygulamasını başlatması gerekmektedir.
ETKİN BİR MUHALEFET OLABİLMENİN ÖLÇÜTÜ; 
GÖLGE KABİNE
Gölge Kabine, parlamenter yönetim sistemlerinde seçimlerde oy kaybına uğrayarak muhalefet konumuna düşen partilerin, anayasal görevleri olan hükümeti denetlemek için başvurdukları yöntemlerden biridir.
Gölge Kabine uygulaması özellikle demokrasinin beşiği sayılan İngiltere’de bir gelenek haline gelmiştir. (Kayalar, 2002). Kayalar Gölge Kabinenin tanımını şöyle yapmaktadır. “Bazı Batılı ülkelerin siyasi hayatında, iktidara en yakın talip olan kuvvetli bir muhalefet partisi, hükümeti daha iyi ve ayrıntılı denetleyebilmek amacıyla kendi içinde bir nevi hükümet gibi her bakanlığın işlerini yakından izleyen elemanlardan oluşan bir çalışma grubu kurar ki buna genellikle “Gölge Kabine” denir. Böylece, bir yandan muhalefet denetimi yapılırken, bir yandan da iktidara gelinmesi halinde lazım olacak hükümet elemanları hazırlanmış olur.” (Kayalar, 2002).
İngiltere’de parti sistemi iki partiden oluşur. Çoğunluğu kazanan parti hükümeti kurar, akabinde diğer parti veya partiler muhalefeti oluşturur. Muhalefetin elinde iktidar partisinin hazırlamış olduğu hükümet programına karşılık hazırlanmış bir program bulunmaktadır. Muhalefet iktidarın politikalarına alternatif olarak hazırlamış olduğu bu program sayesinde hiçbir zaman zayıflamaz ve “Majestelerinin Muhalefeti” ismini alır. Bu vasfından dolayı muhalefet partisi başkanı ayrı bir maaş alır ve kurmuş olduğu gölge kabineye başkanlık eder. (Mutlu, 2005).
Kayaların gölge kabine tanımının bir başka yönü iktidara hazırlıktır. Diğer bir deyişle muhalefet konumundayken gölge kabine üyesi olanlar, iktidar olunması halinde bakanlıklara atanırlar. Bu tezin bir örneği; 1995 yılında İngiltere’de Tony Blair!in muhalefet lideri iken oluşturduğu gölge kabinenin, bazı üyelerinin 1997 yılında iktidara gelince hükümet kabinesinde yer alması şeklinde görülmüştür. Uygulamaya ilişkin örnek Tablo 1’de verilmiştir. (Kayalar, 2002).

TABLO: 1
İngiltere’de 1995 Yılındaki Gölge Kabine Üyeleri ve 1997 Yılındaki Bakanlar
Görevi
1995 Yılındaki Gölge Kabine
1997 Yılındaki Hükümet Kabinesi
Başbakan
Tony Blair
Tony Blair
Başbakan Yrd.
David Blunkett
David Blunkett
Sağlık
Harriet Harman
Alain Milburn
Dış İşleri
Robin Cook
Robin Cook
Lordlar Kamarası
Lord Irvine
Lord Irvine
Sosyal Güvenlik
Chris Smith
Aliester Darling
Hazine
Andrew Smith
Andrew Smith
Savunma
Paul Murphy
Geof Hoon
Galler
Ron Davies
Paul Murphy
Gölge kabinenin dolayısıyla muhalefetin öncelikli görevleri şöyle sıralanabilir; a-) hükümeti kontrol etmek, b-) hükümeti yönlendirmeye çalışmak, c-) geniş toplum kesimleriyle ilişkileri geliştirmek, d-) edinilen deneyimlerle parti programındaki eksiklikleri gidermek, e-) seçimleri kazanma olasılığı durumunda hükümeti her an üstlenmeye hazır halde beklemek. (Arslan, 2009).  Şimdi de bu görevleri sırasıyla analiz etmeye çalışalım.
1. HÜKÜMETİ DENETLEMEK
Muhalefet bir taraftan hükümetin siyasi icraatlarını gölge kabine uygulaması ile takip ederken, diğer yandan iktidarın yasama ve yürütme üzerinde baskın olması sebebiyle elinde toplanmış olan siyasal gücü otoriter bir sistem lehine kötüye kullanmaması için teyakkuz halinde olması gerekmektedir. Bu sebeple muhalefet önemli bir denetim ve frenleme işlevine sahiptir. (Yıldız, 2013).
Yürütme organı, hiyerarşik otorite bakımından kamu yönetiminin tepesinde yer alması nedeniyle, denetim mekanizmasının işlemesi bakımından en uygun konumdadır. (Eryılmaz, 2012). Muhalefet hükümeti denetleme görevini anayasa gereği; yazılı ve sözlü soru önergeleriyle, meclis araştırması, genel görüşme, gensoru ve meclis soruşturması yollarıyla gerçekleştirebilmektedir. (Eryılmaz, 2010). Bunlara ilave olarak yasama organının dolayısıyla muhalefet kurumunun bir diğer denetim aracı ulusal bütçelerin yapılması ve onaylanması sırasındaki yasama faaliyetleridir.
Muhalefet bu denetim araçlarından derlediği bilgileri gölge kabinesine bağlı çeşitli çalışma alt gruplarına sevk ederek analiz etmeli ve bu bilgiler kapsamında iktidarın hükümet programına karşılık alternatif politikalar belirleyebilmelidir. Hazırlanan raporlar parti teşkilatlarıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla ve kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Daha sonra bu kesimlerin geri dönüşleri dikkate alınarak raporlara nihai halleri verilmelidir. Muhalefet bu raporları zamanı geldiğinde, meclisteki platformlarda dile getirerek yazılı ve görsel medyada paylaşmış olacaktır. Bu paylaşım sonucunda hükümet üzerinden kamuoyu baskısı oluşturabilecektir. Kurulan kamuoyu baskısı sayesinde hükümet kanun taslaklarını farklı bir şekilde hazırlamayı düşünmüş olsa bile yeniden şekillendirmeye zorlanmış olacaktır. (Arslan, 2009).
2. HÜKÜMETİ YÖNLENDİRMEYE ÇALIŞMAK
Muhalefet sahip olduğu oy tabanına ait seçmenlerinin ve kendisini iktidara taşıyacak olan oy alamadığı diğer yurttaşların, çıkarlarını, taleplerini yerine getirip onların haklarını savunabilmek için imkanlar ölçüsünde ve alternatif politikaları doğrultusunda hükümeti etkilemeye ve yönlendirmeye çalışmalıdır.
Muhalefet bu etkileme ve yönlendirme çalışmalarını yürütürken, inandırıcı olmalı ve argümanlarını hukuki zeminlere oturtmalıdır. Kullanacağı üslupta popülist yaklaşımlardan kaçınarak, ikna edici bir iletişimi benimsemelidir. Bu çerçevede meclis kürsüsünden yönelteceği eleştirileri, seçmenleri başta olmak üzere, STK ve diğer toplum kesimlerinin düşüncelerine tercüman olmalıdır. (Arslan, 2009).
Tabiî ki bu üslup uzun soluklu ve özveri gerektirecek çalışmalar gerektirmektedir. Zira bu tarz bir çalışmayı ancak profesyonel çalışan bir gölge kabine gerçekleştirebilir. Yürütülen bu tarz muhalefet anlayışı seçmenlerin beğeni ve takdirini kazanmış olacağından seçmene yatırım yapılmış olmaktadır. (Arslan, 2009)
3. GENİŞ TOPLUM KESİMLERİYLE İLİŞKİLERİ GELİŞTİRMEK
Muhalefet iktidarın alternatifi pozisyonuna konumlanabilmek için; yürümüş olduğu yeniden yapılanma yolunda, think – tang kuruluşlarından, ticari kuruluşlara, dini örgütlenmelerden, eğitim ve kültürel çalışmalara kadar geniş bir yelpazede faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarıyla sağlıklı bir iletişim ağı oluşturarak farklı seçmen kitlelerine ulaşabilmelidir.
Bahsi geçen çalışmaların amacı, muhatap olunan kesimler ile parti arasındaki ilişkileri geliştirmek ve güvenlerini kazanabilmektir. Dolayısıyla bu bağlamda geniş toplum kesimlerinin desteğinin sağlanması durumunda, tarafların hükümet üzerinde baskı oluşturması ve muhalefet ile ortak hareket etmesi sağlanabilecektir. Böylece muhalefetin katılımcı demokrasiye olan katkısı kaçınılmaz olacaktır. (Arslan, 2009)
Ancak muhalefet bu kesimlerle çalışmalarını yürütürken ön yargılardan uzak bir şekilde, örgütlerin hedef kitlelerinin hassasiyetlerini dikkate almak suretiyle iletişimine devam etmelidir. Çünkü bu kurum ve kuruluşların var olma sebebi hedef kitlelerinin menfaat ve çıkarlarını koruyup gözetebildiği ölçüde anlam kazanmaktadır.
Muhalefet bu süreçte hassas bir yaklaşımı benimseyerek, mensuplarının kazanımları için hükümetin yanında yer alıp, ortak çalışmalar yapmak zorunda kalan, hatta bu sebeple muhalefetten uzak durmak zorunda kalan bu kesimlerin içinde bulundukları durumu yadırgamamalıdır.  Kısacası bu kesimlerin hükümete yakın duruşları doğal kabul edilmeli ve bu koşullar dikkate alınarak bu kesimlerle ilişkiler geliştirilmelidir. (Arslan, 2009).
4. HÜKÜMETİ ÜSTLENMEYİ HAZIR BEKLEMEK
Demokratik yönetim sistemlerinde, yapılan seçimlerin ardından meclis aritmetiğinde en çok sandalyeye sahip parti veya partilere seçmenler tarafından hükümeti kurma yani ülkeyi yönetme görevi verildiği kabul edilir. Buna nazaran iktidardan daha az bir oranda sandalyeye sahip olan muhalefet partisine ise; iktidar nezdinde yürütmeyi denetleme görevi verilir. Ancak muhalefet partisi mecliste bulunma sebebini yalnızca anayasal bir hak olan denetleme görevine indirgememelidir.
Muhalefet partisinin iktidarın icraatlarına karşı alternatif politikalar üretip her şartta hükümet olabilme sorumluluğuna sahip bir konumda hazır olarak beklemesi ülkenin siyasi belirsizliklere sürüklenmemesi açısından önem arz etmektedir. Arslan muhalefetin hazırlıklı beklemesinin şu nedenlerden dolayı önem arz ettiğini belirtmektedir. (Arslan, 2009).
“Hükümetin herhangi bir nedenden dolayı istifa etmesi veya meclisteki çoğunluğunu yitirmesi durumunda ülkede siyasi krizin yaşanmaması için muhalefetin hükümet boşluğunu hemen doldurur durumda beklemesi önem taşımaktadır. Bu nedenle muhalefetin hükümeti üstlenebilecek kadro ve programı ile hazır beklemesi gerekmektedir. Muhalefetin hükümeti üstlenebilecek konumda olması vatandaşlara güven verebilecek ve ülkede siyasi belirsizlik yaşanmayacaktır. “
“Muhalefetin hükümeti üstlenebilecek olması ekonomide psikolojik güven sağlayacaktır. Psikolojik güven ekonomik aktörler açısından önem taşımaktadır. Çünkü siyasi belirsizlikler yatırımları olumsuz etkileyebilmekte ve ülke ekonomik kayıp yaşayabilmektedir. Psikolojik güven ayrıca yabancı yatırımcıları da olumlu etkileyebilmekte ve ülke yabancı ülkeler nezdinde siyasi istikrar sunabilen bir görünüm sergileyebilmektedir. “
“Muhalefetin hükümeti üstlenmeye hazır konumda beklemesi vatandaşların siyasi yönetim sistemlerine olan güvenini de arttıracaktır. Hükümetin krize girmesi durumunda muhalefetin iktidarı sorunsuz bir şekilde üstleniyor olabilmesi vatandaşları karamsarlıktan uzak tutacaktır. Muhalefetin Gölge Kabinesini oluşturup etkin ve yapıcı çalışmalar yapması vatandaşları siyasi istikrar konusunda endişelendirmekten uzak tutacaktır."- “Böylece muhalefetin anayasal görevleri olan hükümeti kontrol etmenin yanında, siyasi belirsizlikleri ve siyasi rejim krizlerini önlemek için hükümeti üstlenebilecek konumda hazır beklemesi yerinde olacaktır.”
Çalışmanın bu aşamasında etkin bir muhalefet anlayışına sahip olabilmenin en önemli etmenlerinden biri olan “Gölge Kabine” uygulamalarının Türkiye üzerindeki yansımalarına değinmek istiyorum.
Gölge Kabine uygulamasının Türkiye’de batıya nazaran çok eski bir siyasi geçmişinin olmadığını Örmeci’ nin “Sosyal Demokrasi” adlı çalışmasına baktığımızda görebiliyoruz.
1989 genel yerel seçimlerinde Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) önemli bir zafere imza atarak, seçimlerden yüzde 28,7 oyla birinci parti olarak çıkmıştır. Ancak bir süre sonra SHP’li belediye başkanlarının isimleri birbiri ardına gelen skandallara karışacaktır. Bu durum bırakın partinin oyunu arttırmayı, partinin isminin ciddi bir şekilde lekeleyecektir. Akabinde 1990 yılında yeni oluşturulan belediyeler için yapılan ek seçimlerde SHP oyu yüzde 12’ ye iniyor fakat beklenmedik bir şekilde Demokratik Sol Parti (DSP) yüzde 31,2 oy almayı başarıyordu. İşte SHP Türk siyasetinde yaşanan bu gelişmeler üzerine muhalefet partisi olarak Anavatan Partisi (ANAP) iktidarına karşı Türkiye’de daha önce uygulanmamış olan çağdaş bir çalışmayı gündeme getiriyor ve parti içerisinde “gölge kabine” kuruluyordu. Kurulan gölge kabine vasıtasıyla partinin muhalefet etkinliklerine ciddi bir boyut getiriliyordu. Türkiye’nin kurulan bu ilk gölge kabinesinde; İstemihan Talay, Hikmet Çetin, İsmail Cem, Fikri Sağlar gibi tanınmış sosyal demokratlar yer alıyordu. Yürütülen gölge kabine çalışmaları tüm iyi niyetine karşın, medyatik olmaktan öte geçemeyip her hangi bir işlev yapamamıştır. Kısa bir süre sonra çalışmanın durdurulmasıyla Türkiye’nin ilk gölge kabinesi dağılma sürecine girmiştir. (Örmeci, 2010).
Türkiye’de 1990 yılında denenip ancak akıbeti kısa süren gölge kabine anlayışını Gürseler “Eksiksiz Demokrasi İçin Öneriler” adını verdiği makalesinde biraz daha ileri boyuta taşıyarak yalnız muhalefet partisinin değil iktidarında gölge kabinesi olması gerektiğini söylüyor. Bir oluşumun gerçek manada siyasi parti olup olmadığını gösterme açısından gölge kabine uygulaması büyük önem arz etmektedir. Gölge kabinesi olmayan muhalefet partisi olur mu; Türkiye’de oluyor. Aslında gölge kabine uygulamasını muhalefet partisi ile sınırlamamak gerekir. Çünkü siyasi konjonktürde kimin ne zaman iktidar, kimin ne zaman muhalefet olacağı belli değildir. Bu noktada iktidardaki siyasi parti dahil bütün partilerin gölge kabinesi olması gerekir. (Gürseler, 2011). 
Gölge kabine uygulaması partilerin olası bir iktidara gelme durumunda hazırlıklı olması noktasında büyük faydalar sağlıyor. Uygulama sayesinde partiler hangi bakanlığa hangi parlamenteri atasam telaşına kapılmıyor. Gölge kabine anlayışında, bakan olarak atandığı alanda daha önce hiç çalışmamış ve projeler geliştirmemiş olan deneyimsiz, liyakat sahibi olmayan siyasilerin bakan olmasının önüne geçilmiş oluyor. Uygulamanın batıya dönük yüzüne baktığımızda 2010 yılında İngiltere’de muhalefetteki partinin gölge içişleri bakanı adının bir eşcinsel skandala karışması üzerine gölge kabinedeki görevinden istifa ettiğini görüyoruz. Kısacası gölge bakanlık batıda istifa edilebilecek derecede bir makam olarak muamele görmektedir. Burada atlanılmaması gereken, işlevli bir gölge kabine hedefleniyorsa bu gölge kabinenin sadece bakanlarla sınırlı kalmaması gerekir. Gölge kabine her şeyden önce partinin kurumsallaşmasına hizmet etmektedir. Öncelikle partinin kendi bünyesinde bütün bakanlıkların ilgili birimlerini kurması, sonrasında ise; kadrolu maaşlı çalışanlarıyla birlikte politikalar üretmesi gerekmektedir. Böylelikle parlamenterler uzmanı oldukları veya olmaya çalıştıkları gölge bakanlığa atanacak ve iktidar olduklarında ülke meselelerine karşı büyük oranda tecrübe sahibi olacaklardır. (Gürseler, 2011).
SONUÇ
Etkin bir muhalefet olabilmenin ölçütü “Gölge Kabine” uygulaması anlatılırken tanımlayıcı bir yöntem kullanılmıştır. Bu noktada öncelikle kavramlar tanımlanarak sonrasında muhalefet çeşitlerinin neler olduğu belirtilmiştir. Daha sonra sağlıklı bir muhalefetin profesyonel çalışılabilecek ekiplerle mümkün olabileceği anlayışı öne çıkartılmıştır. Çalışmanın ilerleyen safhalarında Türkiye’de muhalefet partileri başta olmak üzere siyasi partilerin gölge kabine modelini uygulamadıkları, buna keza batıda özellikle İngiltere’de oldukça yaygın bir uygulama olduğu görülmüştür. Ayrıca çalışma bir diğer öne çıkan sonucuyla; gölge kabine uygulamasının muhalefet partilerine tecrübe kazandırdığı ve anayasal görevleri olan hükümeti kontrol etmenin yanında alternatif politikalar üreterek iktidar olmak üzere hazır konumda beklemeleri gerektiğini ortaya koymuştur.
KAYNAKÇA
Arslan, R. (2009). Parlamenter yönetim sisteminde gölge kabineli muhalefet, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 11.(2).
Durç, A. (2010). Türk muhalefet gelenğinde Demokrat Parti, Mukaddime Dergisi, 1,(2010).
Eryılmaz, B. (2010). Bürokrasi ve siyaset bürokratik devletten etkin yönetime. (4. bs.). İstanbul. Alfa Yayınları.
Eryılmaz, B. (2012). Kamu yönetimi. (5. bs.). Kocaeli. Umuttepe Yayınları.
Gürseler, İ. (2011). www.gurselertufan.av.tr , Eksiksiz demokrasi için öneriler, Erişim Tarihi: 1 Aralık 2013.
İpek, H. (2011). www.dha.com.tr, Muhalefeti çok iyi koruyup kollamak lazım,  Erişim Tarihi: 1 Aralık 2013.
Kayalar, M. (2002). Yönetim ve yönetici geliştirme amacıyla gölge yönetim konseptinin incelenmesi ve işletmelerde uygulama olanaklarının araştırılması, yayınlanmamış doktora tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Isparta.
Kirman, E. (2006). Çok partili döneme geçiş süreci ve Türk siyasal kültüründe muhalefet olgusunun gelişimi 1946-1950, Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Isparta.
Mutlu, A. (2005). Kurumsallaşmış demokrasilerdeki siyasi partiler sistemi ile ülkemizdeki siyasi partiler sisteminin karşılaştırmalı değerlendirmesi ve özgün model arayışları, Yayımlanmamış uz. tezi, İçişleri Bakanlığı, Ankara.
Örmeci, O. (2010). ydemokrat.blogspot.com, Türkiye’de sosyal demokrasi, Erişim Tarihi: 1 Aralık 2013.
Tdk Güncel Türkçe Sözlük, www.tdk.gov.tr, Erişim Tarihi: 1 Aralık 2013.
Turgut, N. (2011). Siyasal muhalefet onsuz olmaz unsurudur, Atılım Üniversitesi.
Yıldız., H. (2013). Türkiye’de parlamentarizm uygulamaları, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 4.(1).
***
CHP TARAFINDAN AÇIKLANAN "GÖLGE KABİNE MODELİNE" İLK YORUM VE KATKILAR!..
CHP, bakanları adam adama markaja alacağı gölge kabine modeline geçiyor. Peki hayata geçirilmesi planlanan bu modelle ilgili kim ne dedi? (GÜNCEL. 21 Temmuz 2011 Perşembe Haber: ARZU ERDOĞRAL)
CHP, GÖLGE KABİNE MODELİNE GEÇİYOR.
CHP bu uygulamayla bakanları adam adama markaja alacak. Konu ile ilgili konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin,  “Laf olsun diye gölge kabine kurmayacağız. Kabine üyelerini artık gölge gibi takip edeceğiz. Gölge kabine sayesinde artık mağdur veya şikâyetçi vatandaşın bir muhatabı olacak. Türkiye’de yeni bir muhalefet anlayışını hayata geçireceğiz” dedi. CHP’nin hayata geçirmeyi planladığı yeni hedefini farklı kesimlere sorduk. İşte yanıtlar…
GEÇ KALMIŞLARDI…
AK Parti Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaş İyi yada kötü yaparlar bizim iktidar partisi olarak bir şey söylememiz uygun değil. Bir yola çıkmışlar. Bugüne kadar yapmamaları büyük bir eksiklikti. Geç kalmışlardı. Başarılar diliyoruz kabinelerine!  
HEM CHP HEM TOPLUM AÇISINDAN FAYDALI OLUR
AK Parti Rize Milletvekili Nusret Bayraktar İyi niyetli çalışma olduğu sürece demokratik toplumlarda; sivil toplum hareketlerinin, muhalefetin yapıcı eleştirileri ve fikir üretmeleri faydalı olur. Muhalefetin kendine özgü "ben hükümet olsam şunu şöyle yaparım" demesi öneriler açısından faydalı olur. Aslında iktidarın çalışmalarına da güç katar. Böylece iktidar daha titiz, daha dikkatli olur. Bizim zaten çalışma anlayışımız, çıtamız çok yüksek. Daha yükseklere götürebilme açısından bir hizmet yarışı olur. Bu yarışta da iktidarın bu faaliyetlerine bir başka siyasi partinin ulaşması mümkün değil. Hayal edecekler, onların hayal ettikleri ise bizim yaptıklarımız kadar olur ancak. Biz 2023 vizyonu ile ülkenin gelecek temellerine hazırlık yapma çalışmalarını yürütürken onlar bizim yaptığımız çalışmaların programlarını alabiliyorlar. Bizi takip etmeleri bir gelişme aslında… Bu muhalefetin alternatif bir hükümet çalışması içerisinde olduğunu gösterir. Yapacakları bu tür çalışmalar hem CHP hem toplum için faydalı olur diye düşünüyorum.
GÖLGE ETMEYİN BAŞKA İHSAN İSTEMEZ
Zaman Gazetesi Köşe Yazarı Hüseyin Gülerce CHP’liler gölge kabine kurarlarken bu işi sırf muhalefet etmek için yaparlarsa o zaman da atasözünde olduğu gibi “gölge etmeyin başka ihsan istemez” denilebilir.  Aslında batı demokrasilerinde böyle bir uygulama var. Bu kapsamda bütün ana muhalefet partileri ciddi bir çalışma yaparak, halkı bilgilendirmek için gölge kabineler kuruyor. CHP bu işi sırf hükümetin açıklarını arama yeni polemikler gündeme getirme gibi bir anlayıştan uzak olarak yapabilirse faydalı olur.    
POZİTİF MİSYON İKTİDARA KATKI SAĞLAYABİLİR
Bugün Gazetesi Köşe Yazarı Ahmet Taşgetiren Ana muhalefet partisinin böyle bir yapılanmaya gitmesini çok doğru buluyorum. Ama muhalefette anlamsız olan boykottu. Halkın ana muhalefet olarak görevlendirdiği bir partinin meclisi boykot gibi bir tercih de bulunması kabul edilemez bir şeydi. Fakat daha sonra ana muhalefet bundan vazgeçti; meclise girdi, yemin etti. Ana muhalefetin görevlerinden biri; Hükümetin icraatını denetlemek, ikincisi kendini iktidara hazırlamaktır. Normalde ana muhalefet yakın iktidar olarak görülür. Fakat CHP oy tabanı itibariyle iktidar olabilir mi? Yakın gelecekte iktidar alternatifi midir? Bu gibi sorular genelde olumlu cevaplandırılamıyor. Yakın veya uzak gelecekte CHP'nin tek başına iktidarı akla gelmiyor. Her şeye rağmen kendisini bakanlıklar seviyesinde ülkenin meselelerini anlamaya, değerlendirmeye, alternatif görüşler geliştirmeye yöneltmesini doğru buluyorum. Aslında kategorik karşı çıkmalar yerine daha pozitif bir muhalefetten söz edilebilir. Alternatif düşünceler üretebilir. Türkiye dünyada etkinliği artan bir ülke olduğu gibi bir yandan da sorunları olan bir ülke… Bu sorunların çözümünde de iktidarı tek başına bırakmak ana muhalefet stratejisi olarak görülmemelidir. Pozitif yönde muhalefet misyonu ifa edilebilir. Diyelim Kıbrıs sorununda, dünyadaki ekonomik bunalımında, Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerinde, terör konusunda çok hayati problemler var. Artı bölgenin çok hayati sancıları var. Bunun içinden yürüyerek Türkiye kendisine dünyada etkin bir rol arıyor. Ben ana muhalefet pozitif misyonunun iktidara katkı olabileceğini düşünüyorum.
GÖLGE KABİNE İLE BU İŞİN YÜRÜYEMEYECEĞİ CHP TARAFINDAN SÖYLENMESİ GEREKEN BİR SÖZ!
Gazeteci Yazar Fikri Akyüz Gölge kabine açıklanmadan önce CHP şöyle bir karar almıştı. Milletvekili çıkaramadığı yerlerde bazı milletvekillerini görevlendirdi. Örneğin Ankara Milletvekili Mardin'de sorumlu olacak diyerek bir çalışmaya gitti. Bu işin aslında tabiatına aykırı... Çünkü milletvekilleri her yerden sorumludur. Gölge kabinesi için ise şunu söylemek istiyorum. “Gölge etmeyin başka ihsan istemem.” Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı'nda Muharrem İnce, Nur Serter gibi isimlerin söylenmesi tamamen faciadır. Nur Serter'in neler yaptığını biliyoruz. Muharrem İnce'nin de öğretmen kökenli olmasına rağmen Milli Eğitim gibi çok önemli bir meselede tamamen ideolojik yaklaşımlarla meseleye bakıyor oluşu ciddi bir sorun. Bunun dışında gölge kabineyle ilgili söylenebilecek olan şu; birtakım gölge bakanların adı geçiyor, bu bakanlardan bazıları başbakan yardımcısı olarak gözüküyor. Tek tek isimlere baktığımızda birçoğu ideolojik takıntısı son derece yüksek olan isimlerden müteşekkil... Çok azda olsa meselelere akli yönden bakan kişiler var. Fakat kamuoyunda Süheyl Batum gibi, Nursel Serter gibi ideolojik çerçeveden bakan kişilerde yer alıyor. Gölge kabine meselesi yıllardır hep tartışılır. Gölge kabine staratejik açıdan da yanlış aslında. İktidar partisinde, birtakım bakanlar atanır. Bakan olamayanlar bakanlık beklentisi içinde olur. Bu nefsanî bir şey… Dolayısıyla kimse sesini çıkarmaz. Bir muhalefet partisinin gölge kabine oluşturması durumu da gölge kabineye giremeyen milletvekilleri açısından ciddi bir rahatsızlık oluşturur. İktidar değil ki 3 ay sonra kabine değişirse bende gelirim düşüncesiyle bir beklenti içine girmiş olsun! Gölge kabine Avrupa'da uygulanabilir. Çünkü halklar ve milletvekilleri arasında demokratik kültür yaygın. Meselelere ülkenin çıkarlarıyla ilgili bakma açısı olduğu için Avrupa'da işliyor. Ama Türkiye'de dediğim gibi iktidar olmakla birlikte insanların nefsani duyguları kabarır. Bunu yadırgayamazsınız. Mühim olan bunu eyleme sokarken bir tavır göstermemektir. Milli Eğitim Bakanlığı'na kendini layık gören birisi iktidarda iken bakan olamamışsa çok fazla rahatsızlık duymaz. Türkiye koşullarında söylüyorum bunu. Muhalefetten birinin bakan olması çok ciddi bir rahatsızlık doğurur. Gölge kabine tamamı ile taktik ve stratejik yanlışlık meselesi. Gölge kabineyle bu işin yürümeyeceği CHP açısından söylenmesi gereken bir sözdür. Önemli olan iktidara gelebilmektir. Ben hiç kimseye gölge olmak istemem demesi lazım. Kendi açısından konjonktürün en müsait olduğu zaman bile iktidara gelemeyen bu partinin gölge kabine ile meseleleri çözümlemeye çalışması herhalde ters tepecektir.
EKSİKLİKLER VAR AMA DOĞRU BİR GİRİŞİM!
Gazeteport Yazarı Ahu Özyurt Fikir olarak uzun süredir CHP'nin içinde konuşulan bir konuydu. Modelin biraz İngiliz modeline yakın olduğu anlaşılıyor. Fikir babasının Prof. Dr. Sencar Ayata olduğunu tahmin ediyorum. Çünkü bu konular da o modeli en iyi bilen isim Sencar Ayata'dır… Anlaşılan o ki İngiliz modelini CHP üzerinde deniyor. İşçi Partisi modelinin egzersizini yapıyorlar. Fikir olarak doğru ve güzel… Fakat milletvekili ve bakanları tabandan kopuk çalışmaya sevk edecektir. Pek çoğu yeni milletvekili olan ve (bazıları partiye bile yeni girmiş isimler) kendileri mecliste AKP'nin performansına göre konumlandıracaklardır. Gerçek seçmenler yada ulaşmak istedikleri seçmenler dışında çok sağlıklı bir manevra olmayabilir. Doğal olarak CHP'yi defansif bir pozisyona çeker. Sadece hükümetin attığı adımlara karşılık verir. Anayasanın, demokratik açılımın konuşulacağı pek çok noktada açıkçası CHP'nin kendi içinden politika üretmesi bana göre gölge kabine veya bakan takibinden çok kendi öz politikasını belirlemesi açısından doğru olur. Aslında bu gölge kabine seçmen gözünde de büyük örneği kopyalamak gibi duracak. CHP seçmeni onlar ne yapıyorsa biz tepki veriyoruz gibi algılayacak. Tabi özgün metodlar üretebilirlerse parti içinde çok önemli bir egzersiz olabilir. Diğer milletvekillerinin bir kısmı yasama sürecinde çok yeni oldukları için belki bu dönem bu görevi almazlar. Ama Kemal Kılıçdaroğlu gerekirse kabineyi 6 ay sonra değiştirir. Yerine başka tecrübesi olan insanları alır. Meclis komisyonlarında ağırlık vermesini istediği kişileri meclis komisyonunda görevlendirir. Böyle de bir görevlendirme yapacağını görüyoruz. Elindeki insan havuzunu en iyi şekilde değerlendirecek gibi görülüyor. Sonuç itibarı ile İngiliz modeli bunu ağırlıklı olarak iki partili bir parlamentoda; yani Avam ve Lordlar kamarası olan bir parlamentoda kullanıyor. Şimdi TBMM'de 3 parti ve aynı zamanda oldukça karmaşık bir de bağımsız milletvekilleri grubu var. CHP'nin kendini gölge kabineyle tamamen AKP'nin kurduğu kabineye angaje etmesi diğer muhalefet partileriyle işbirliği alanını bana göre daraltır. Öte yandan onların kaygılarından faydalanma yada onların gündeme getireceği konuları takip etme refleksini de zayıflatabilir. Aynı zamanda tabanla irtibatın koparılması ve özgün bir politika üretilmesinin engellenmesine sebep verebilir.
CHP’NİN NE YAPACAĞINA CHP’LİLER KARAR VERİR
Akit Gazetesi Köşe Yazarı Abdurrahman Dilipak İyi bir adım ama nasıl yapacaklarına bağlı… CHP, bu konu hakkında eğer proje üretecekse (ki daha önce onları denediler ama söylemediler, bizim projemizi çalarlar diye... Nasıl bir siyaset anlayışıysa?) olumlu sonuçlar verir. Ama bir şey önermeyeceklerse, her şeyi eleştirmek insanları yoruyor, geri teper. Gölge bir kabine oluşturacaksanız kendi projenizi getireceksiniz. AK Parti’nin yaptığı anayasaya hayır demek, anayasa yapmak değil. Böyle değil şöyle olsun, sizin dediğinizin maliyeti bu, benim dediğimin şu tarzında bir haklılık mücadelesi yapmak gerekir. Ama CHP’nin bu zihniyetle yeni bir kabine oluşturması demek Bakanlıkların açığını yakalayıp bunu polemik konusu yapmak gibi bir anlam taşır. Bunun da bir faydası vardır aslında; AK Parti daha dikkatli çalışır, hareket alanı sağlanır. Necip Fazıl’ın bir sözü var; “Ey düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın. Gündüz geceye muhtaç bana da sen lazımsın” diye. Tabi burada konu düşman meselesi değil ama yıkıcı propagandanın iktidarın hem denetimini yoğunlaştıracağını hem de ona cevap verme adına daha aktif hale getireceğini düşünüyorum. Netice itibari ile CHP’nin ne yapacağına CHP’liler karar verir.
TOPLUM YARARINI GÖZETEN GERÇEK BİR MUHALEFET MODELİ DAHA İYİ OLUR
Yeni Şafak Gazetesi Köşe Yazarı Özlem Albayrak CHP, gölge kabine modeli ile muhalefet etme kararı almış. Bu kapsamda, kabine üyelerini gölge gibi takip edeceklermiş, bütün bakanlıkları takip etmek üzere de CHP’den bir isim belirlenmiş. Türkiye’de siyasal iktidarın en büyük handikabının;  karşılarında, tutarlı, faydalı, ayağı yere basan, ciddi bir muhalefet olmadığını düşünen biri olarak memnuniyetle karşılamam gerekirdi. Ama karşılayamıyorum, çünkü çok yakın bir zamana dek muhalefetten anladığı tek eylem, “çimlerin kesilme süresi hakkındaki kanun”u bile anayasa mahkemesine götürüp iptal ettirmek olan bir CHP’den söz ediyoruz. CHP’nin kemik geleneklerini değiştirmeye çalışan ama değiştiremeyen bir siyasal parti olduğu da seçim sürecinde kanıtlandığına göre, söz konusu durum “köstek olma işini abartma” olarak bile yorumlanabilir.   Kaldı ki, kabinenin eyledikleri ortada, bu eylemleri tek bir kişinin takibine tahsis etmek birincisi, “geride kalan CHP’li vekiller ne iş yapacak?” sorusuna yol açar, ikincisi CHP yönetiminin tek kişinin takibindeki hata payının çoğalacağını düşünmedikleri anlamına gelir. Bu yöntem bana kalırsa muhalefet etme biçimi filan değil, olsa olsa CHP’nin klasik göz boyamacılığının ürünü olan yeni bir strateji. “Bakın bakın milletin yararı için muhalefet görevimizi nasıl da yerine getiriyoruz” diye kendini gösterme çabası içine girmek yerine, eylemleriyle bunu ortaya koysalar ve toplum yararını gözeten gerçek bir muhalefete imza atsalar, daha iyi olurdu sanki. Umudum yok ama bakacağız.
DEĞİŞİKLİK POLEMİĞİ DEVAM ETTİREN İSİMLERLE YAPILIRSA BAŞARI GETİRMEZ
Siyaset Bilimci Dr. Murat Yılmaz Doğru bir model… Ana muhalefet partisinin hükümeti değerlendirirken birebir takip edecek olması önemli fakat bu iş iyi yapılırsa ortaya verimli neticeler çıkarılabilir. Hem ana muhalefet partisi açısından, hem kamuoyu açısından önemli. Hem de hükümettin ne yapıp ettiğini bu muhalefet karşısında açıkça ortaya koyabilir. CHP'nin böyle bir gayrete girmesi şu bakımdan önemlidir; CHP şimdiye kadar ideolojik gerekçelerle muhalefet ediyordu. Gölge kabineyle ideolojik gerekçeler ötesinde bir pratiği değerlendiren, ideolojik perspektifin ya da katı ideolojik perspektifin dışında bir şey yapabiliyorsa bu anlamlı olur. CHP'nin bugüne kadar yaptığı gibi; rejim ekseninde muhalefet ve polemiği devam ettirecek isimlerle bu değişiklik yapılırsa bir başarı getirmez. Sadece şimdiye kadar olduğu gibi CHP'nin bu rejim üzerinden yaptığı muhalefetin başarısızlığıyla sonuçlanır.
ON5YİRMİ5.COM - CHP'nin "Gölge Kabine Modeline" İlk Yorumlar!
kaynak: http://www.on5yirmi5.com/haber/guncel/olaylar/51208/chpnin-golge-kabine-modeline-ilk-yorumlar.html