TÜRKİYE
NEDEN DENİZCİ DEVLET OLMAK ZORUNDA VE NASIL OLACAĞIZ?
Deniz
Tarihçisi ve Jeopolitikçi
DENİZCİ
DEVLETİN ANLAMI
1. Altı
yüz senelik Osmanlı Devleti ve doksan bir yaşındaki Türkiye Cumhuriyeti neden denizci
bir devlet olamamıştır? Dünyanın en güzel coğrafi deniz konumuna sahip bir
ülkenin denizci bir devlet olamamasının, aslında yıllardır dillere pelesenk
edilen bir tek cevabı vardır: Türk milletinin denizcilik geleneği ve
kültüründen yoksun olmasıdır.
2.
Denizcilik bilinci nasıl sağlanacaktır? Yine tek bir cevap var. Eğitim. Milletimiz
denizcilik bilincine ancak eğitimle kavuşturulabilecektir.
3. Bu
sonuca ne kadar zamanda ulaşılabilir? Kararlı ve sürekli bir stratejik
planlamayla en az bir buçuk nesil sonra, yani 25-30 yıl sonra.
4.
Peki bu uğraşa değer mi? Sorusu bile yanlış. Çünkü sadece ülkemizin geleceği
değil, dünyamızın da geleceği, denizleri nasıl kullanacağımıza bağlıdır. Dünya
var oldukça dünya ulaşımındaki deniz yolunun vazgeçilmezliği ve hayatiyeti de
devam edecektir. Çünkü başka hiç bir alternatif taşıma vasıtası deniz yolu ile
rekabet edecek durumda olamayacaktır. Deniz taşımacılığı ile 1 liraya taşınan
bir mal, demiryoluyla 3,5 liraya, karayoluyla 7 liraya ve nihayet havayoluyla
ancak 22 liraya taşınmaktadır. Dünya ticaretinin % 98’ i deniz yolu ile
yapılmaktadır ve dünya deniz ticaret yollarının güvenliği 500 yıl öncesine göre
çok daha önemli hale gelmiştir. Çünkü 250 yıl önce, ülkeler belirli bölgelerde
birbirlerine muhtaç olmadan gruplar halinde yaşayabiliyorlardı. Bu gün böyle
bir durum söz konusu değildir. Bu nedenle dünyanın kritik su geçitleri bugün
daha önemli hale gelmiştir. Bu nedenle, Türk Boğazları, Hürmüz Boğazı, Süveyş,
Cebelitarık, Panama Kanalları kapandığında dünyamız kaosa sürüklenecektir. Bundan
daha da önemlisi insanlar gıda, su ve enerji olarak denizlere bağımlı
olacaklardır. Çünkü küresel ekonomik sistemin iç içe geçmiş mekanizmaları bütün
ülkeleri ekonomik bir prangayla birbirine kilitlemiştir. Sonuç olarak başta su
olmak üzere, karalardaki kaynakların giderek tükenmesi ve kirlenerek
kullanılmaz hale gelmesi insanoğlunun denizlere yönelmesini zorunlu kılmıştır.
Bu yarışta deniz araştırmalarına önem veren ülkeler, yani denizci devletler,
denizlerdeki kaynaklara daha çabuk ulaşacaklardır. Bu bağlamda henüz yeterince
bilinmeyen ancak potansiyel olarak ümit vaat eden Karadeniz ve kutup bölgeleri
gibi deniz alanları üzerindeki paylaşım mücadelesi de öne çıkacaktır. Bu
alanların sahipleri ile yüksek teknolojiye sahip ülkeler ya zorunlu olarak
anlaşacaklar veya çatışacaklardır. Böylece 500 yıl sonra, karasal
sömürgecilikten denizsel sömürgecilik çağına geçilmiş olacaktır. Bu çağın
galibi ve sömürenleri askeri bakımdan güçlü olanlar değil, bilim ve teknolojik
açıdan güçlü olanlar olacaktır. Çünkü kaynaklar derindedir ve deniz ortamı
bilim ve teknolojiye kayıtsız kalanlara hiç bir şey vermez. Yeni bin yılda
ülkeler artık kara sınırlarına göre değil, kıta sahanlığı ve Münhasır Ekonomik
Bölge (EEZ) sınırlarına göre komşu olacak, buna göre, birlik veya ittifak
oluşturacaklardır. Türkiye açısından gelecekteki en temel deniz araştırmaları
sorununun Kıbrıs ve civarındaki bölgelerde yaşanacağı beklenmelidir. Gelecek
bin yılın yaşam alanı olacak denizlerin, başta gıda ve enerji olmak üzere her
alanda uzun erimli ve yüksek seviyeli bir rekabet ve mücadeleye sahne olması
kaçınılmazdır.
5.
Denizci devlet olursak ne kazanacağız? Ekonomik açıdan sadece Yunanistan’a
bakmak yeter. 300 milyar dolarlık dünya deniz taşımacılığı pastasının 60
milyarı (% 20) onun. Ulaştırmanın dışında yukarıda da bahsedildiği gibi, güvenlik,
deniz dibi ve deniz içi kaynaklardan da istifade edebilmek gelecekte bir yaşam
sorunu olacaktır ve tamamen Denizci Devlet olmaya bağlıdır.
.
Bunun kim yapacak? Devletin öncülüğünde konuyla ilgili herkes elini taşın
altına sokacaktır.
7.
Peki Cumhuriyet döneminde bu konu hiç ele alınmadı mı? Alındı. Atatürk 1937
yılında hükümet programını açıklarken, denizciliğe verdiği önemi çok net bir
biçimde bu sözlerle belirtmiştir: Denizcilik sadece ulaştırma işi değil,
iktisadi iş olarak anlaşılacak ve tersaneler, gemiler, limanlar ve iskeleler
inşa edilecek, deniz sporları kulüpleri kurulacak ve korunup geliştirilecektir.
Çünkü: Toprakların ucu deniz olan bir ulusun sınırını, halkının kudret ve
yeteneğinin hududu çizer. En uygun coğrafi konumda ve üç tarafı denizlerle
çevrili olan Türkiye; endüstrisi, ticareti ve sporu ile en ileri bir denizci
ulus yetiştirmek yeteneğindedir. Bu yetenekten yararlanmasını bilmeliyiz.
Denizciliği Türk'ün büyük ulusal ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda
başarmalıyız..."
Türkiye’nin
içinde bulunduğu siyasi, ekonomik, askeri (jeostratejik), coğrafi ve demografik
koşullar, onun denizci bir devlet
olmasını gerektirmektedir. Bu durumda, devletten tabana bir akış izlenecektir.
Devlet, demografik gücü denizciliğe yöneltmek için (eğitim gibi) gereken yasal
ve idari düzenlemeler ile milli güç unsurlarını, denizcilik gücünün
geliştirilmesi için yönlendirecektir.
B. DENİZCİ
DEVLET OLMA HEDEFLERİMİZ NELER OLMALIDIR?
1937
Hükümet Programında yer alan ana hedef doğrultusunda Denizci Devlet olma
yolundaki alt hedeflerimiz ise şöyle sıralanabilir:
Denizci
devlet olmak, devletin milli hedefi olmalıdır,
Denizcilik
vizyonu belirlenmeli ve ilan edilmelidir
Toplumda
denizcilik bilinci oluşturulmalıdır,
Ulusal
gereksinimleri karşılayacak ve dünya deniz ticaretinden yeterli payı alacak
seviyede deniz ticaret filosuna sahip olunmalıdır,
Deniz
dibi ve deniz içi kaynaklara ulaşacak teknolojiye sahip olunmalıdır.
Güçlü
bir deniz kuvvetine sahip olunmalıdır.
C. DENİZCİLİK
GELENEĞİ NEDİR?
Denizcilik
bir gelenek işidir ve bu geleneğin kazanılması uzun yıllar gerektirir. Toprak
fethederek bir imparatorluk haline gelen devletlerin çoğu, denizcilik ananeleri
olmadığından denizci bir devlet olamamıştır. Bu, sahip olunan donanmanın
gücünden farklı bir şeydir. Para karşılığında çok sayıda modern gemi
alabilirsiniz. Ancak, kaliteli denizci personel ve denizcilik geleneğiniz yoksa
bu güç hiç bir şey ifade etmez. Tarihin en canlı örnekleri, Fransa, İtalya,
Osmanlı Devleti ve Almanya’dır. ABD bu özelliğine, kurumsallaşan ve deneyim
kazanan deniz gücü sayesinde ancak İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra
kavuşabilmiştir. Naziler bu ananeyi geliştirmek için savaş öncesi çok büyük
gayret sarf etmişlerdir. Coğrafi konumun uygunluğu ve etrafı denizlerle çevrili
Türkiye’nin böyle bir geleneğe sahip olamaması,
Osmanlı’dan bu yana uygulanan hatalı politikaların bir sonucudur. Türk
tarihine ve Türk Denizciliğine bakıldığında genellikle ikinci eğilimin, yani
devletin, deniz gücünü dış politika enstrümanı olarak kullandığını veya diğer
bir deyişle savunma amaçları ile desteklediğini ve özellikle harp bahriyesine
önem verdiğini görmekteyiz. Türkiye’nin eşsiz coğrafi konumunun bu kadar
elverişli olmasına rağmen, denizcilik gücünün gelişememesinin temel nedeninin,
yöneticilerin ve milletin karakterinden kaynaklandığı şüphesizdir. Bu açıdan
bakıldığında ise, tarihten gelen alışkanlıklarla, halkın deniz ve denizcilikten
yeteri kadar menfaat sağlamaya yönelmediği, devleti, bu potansiyelden
faydalanma yönünde yeteri kadar zorlayamadığı, devletin de, deniz gücünü
ekonomi aracı olarak görmemesi neticesinde Türkiye’nin Denizci Devlet sıfatını
kazanamadığı anlaşılmaktadır.
D. DENİZCİ
DEVLETLERDEN ÖRNEKLER
Macellan’lar,
Kaptan Cook’lar, Scott’lar, Amundsen’ler yaptıkları ile dünya tarihinde yer
alırken, aynı zamanda ülkelerinin de Denizci Devlet olmasına büyük katkıda
bulunmuşlardır. Denizci Uluslar ( Maritime Nations) doğal bir sonuç olarak
zengin bir kültür birikimi de yaratmışlardır. Bütün denizci ülkelerin yazılı
eser, müzik, resim gibi temel sanatları denizden yansımış zenginliklerle
doludur. Yazılı eserlerinde kütüphaneleri dolduran başlı başına bir Deniz
Literatürü bütün göz alıcılığı ile yer almaktadır. Deniz, ulusça o insanların
yaşamına da doğal olarak bütün unsurları ile girip yer etmiştir. Türkülerinde
söylenmiş, davranışlarına, insan olarak karakterlerine yansımıştır. Örneğin
Norveçli, İspanyol, İngiliz’in genlerinde, denizin varoluşu o insanların ruhsal
ve fizik yapılarına yansıması doğal bir kalıtım olayıdır. O denizci ülkelerin
insanları, denizle, gemilerle, rüzgârla, denizdeki canlılarla içli dışlı olmuş,
böylece toplumlarında tümüyle deniz kaynaklı bir bilgi birikimi örf ve adetleri
oluşmuştur. İşte Deniz Kültürü bunların hepsidir ve ancak uzun süreçlerde deniz
denilen o gizemli, güzel ve zor ortamda bir şeyler yaratmakla oluşur.
Denizci
devleti, denizcilik bilincine sahip millet yaratır. Sadece hükümetin konuyu ele
alması ile denizci devlet olunamaz. Bu nedenle öncelikle yapılması gereken iş,
millette bu bilincin oluşturulması, geliştirilmesi ve korunmasıdır. Denizci
devlet olma hedefine ulaşılabilecek en kolay, ancak en uzun zaman gerektiren
stratejik hedef, halkta denizcilik bilincinin oluşturulmasıdır. Kolay olmasının
nedeni yatırımın çocuklara yapılmasıdır. Çocuklara yapılacak yatırımlar
sayesinde bir kaç nesil sonrasında deniz ve denizciliğin önemini kavrayan
demografik güce sahip olmak mümkün görülmektedir. ABD, İskandinav Ülkeleri,
İtalya, Yunanistan, İspanya, Portekiz ve İngiltere, Hollanda gibi ülkelerde
denizcilik bir yaşam tarzı, hayatlarının vazgeçilmez bir parçasıdır.
1.
Yunanistan
Yunanistan,
Rumların denizci bir halk olması sayesinde kurulmuştur. Deniz ticareti ile
zenginleşen Rumlar, hem mücadeleye finansal destek sağladılar, hem de cepheye
cephane ve silah taşıdılar. Bundan daha da önemlisi, deniz ticareti vasıtasıyla
kurdukları iyi ilişkiler ile, başta Rusya ve İngiltere olmak üzere büyük
devletlerin siyasi desteğini de kazandılar. Böylece denizci bir halk olan
Rumlar, denizci devlet Yunanistan’ı kurdular. Yunanlılar, yılbaşında çam ağacı
süslemek yerine, gemi maketi süslemektedir ve Yavuz'la yaşıt 95 yaşındaki
Averof' adlı gemilerini restore edip sergilemektedirler. Dünyanın en büyük ağaç
gemisi Mahmudiye Kalyonundan kalanlar İstanbul Beşiktaş’taki Deniz Müzesi’nde
sergilenmektedir. Bu tarihi gemiyi, maaş ödemekte zorluk çeken zamanın hükümeti
memurlarına yakacak olarak dağıtmak üzere parçalatmıştı. Yavuz'un
pervanelerinden sadece biri, hurdacılara satılmaktan kurtulabilmiştir. Biz ise
benzeri yüzlerce yapılmış ikinci el Amerikan muhriplerinden Gayret'i İzmit'te
kıçtankara yapabildik.
2.
İngiltere
Almanların,
1940’da Dunkirk’te kuşattığı Fransız ve İngiliz Kuvvetleri, İngiltere halkı
tarafından sağlanan ve bizzat kullanılan yatlar, balıkçı gemileri, ticaret
gemileri ve gezi tekneleri ile kurtarılmıştır. Bu harekât kapsamında
İngiltere’nin denizci halkı, 385 bin kişiyi bir haftada tahliye etmişlerdir. Bu
durum, İngiliz halkının küçük yaşta, okullarda verilen eğitimle geliştirilen
denizcilik bilincinin, denizci bir millet olarak hayat alanına yansıyan en
güzel örneğini oluşturmaktadır.
Bugün
Southampton’da rıhtıma bağlı duran 255 yaşında tümüyle ahşap bir gemi olan
Amiral Nelson’un sancak gemisi, HMS Victory, Trafalgar Savaşı’ndaki haliyle muhafaza
edilmekte ve İngilizler ona titizlikle bakmaktadır. Uzak Doğu seferlerinin vazgeçilmez
gemisi Cutty Sark da Greenwich’de bir taş havuzda her gün binlerce deniz
tutkununun görmeye geldiği 138 yaşında bir başka kültür mirasıdır. Bu gemiler
artık İngiltere’nin değil, dünya denizciliğinin bir zenginliği olarak kabul
edilmektedir.
Denizcilik
işindeki gelişmeler kendiliğinden bazı kurumları da yaratmaktadır. Londra’da
1688 yılında Tower Street’de basit ve küçük bir kahvehane olarak gemi
kaptanları, deniz ticareti ile ilgili brokerlar, acenteler gibi deniz
ticaretinin çeşitli elemanlarının uğrak yeri olan Coffee House, üzerinde güneş
batmayan İmparatorluğun dünya denizlerine gönderdiği her türlü gemi ve gemici
için haber merkezi, iş merkezi olarak varlığını sürdürmüştür. Aradan geçen 300
yıldan daha fazla bir süre sonrasında bugün bu Coffee House tüm dünyanın
bildiği ünlü Lloyd Register haline dönüşmüştür. Lloyd Register, bir devlet
kurumu olmadığı halde, denizlerin getirdiği başarı ve gelişmelerin biriktirdiği
kültür birikimi ile bugünlere gelmiş uluslararası bir otoritedir.
1744’de
yine Londra’da, Antwerp Towers isimli bir barda, elektriğin henüz olmadığı
dönemde mum ışığında navlun sözleşmeleri yapılır, gemilerin sigorta işleri
görüşülür ve anlaşmalara bağlanırdı. Bu küçük cafe bar, uzun yıllar boyunca
uluslararası denizcilikte yaptığı işlerin hacim ve çeşitliliği sayesinde
büyüyerek bugünkü Londra’da Dünya Gemi Kiralamaları Borsası yani, ünlü Baltic
Exchange olmuştur
Londra,
Greenwich’deki Deniz Müzesi’ni hakkıyla dolaşmak Dünya Denizcilik Tarihini
okumak gibi bir şeydir. Tamamını gezmek günler almaktadır. Her bir müzenin dev
kitaplıklarını, binlerce kitaptan oluşan deniz literatürü ve belgeler
oluşturmaktadır. İskandinav ülkeleri, İtalya, Fransa gibi deniz ülkelerinin
yanı sıra Kuzey Avrupa’daki küçük ülkeler de inanılmaz zenginlikte deniz
müzeleri ile doludur
3. ABD
6
Eylül 1620 tarihinde “May Flower” isimli bir gemi ile, Protestan İngiltere’de
ağır din baskısı gören Puritan’lardan oluşan kaptan, tayfa dahil 102 kişilik
bir grup, 67 günlük bir yolculuktan sonra, yeni keşfedilmiş Amerika’da Cape
Cod’a varırlar. Ağır kış şartlarından sonra bahar geldiğinde Plymouth Rock
denilen yerdeki kulübelerde 45 kişi hayatta kalabilmiştir. O korkunç kışa
dayanamayıp ölenlerden geride kalmış bu bir avuç Avrupalı bugünün Amerika
Birleşik Devletleri’ni yaratmışlardır. O gün her 23 Kasım’da Şükran Günü olarak
kutlanmaktadır. İlk yerleşim yeri bugün de aynen korunmaktadır. Bir replikası
yapılmış olan ve taka tipi Türk teknelerinden biraz büyük “May Flower” da orada
bağlıdır. Macera dolu denizcilik tarihinin anısı bugün de korunmaktadır.
Boston’da
1798’de yapılmış tümüyle ahşap olan USS Constitution gemisine girerken iskele
tavasının üzerinde yer alan onur yazısı şu şekildedir: Amerikan Bahriyesinin
halen faal durumdaki bir gemisine giriyorsunuz. Sadece büyük devletlerin
kıyılarında değil, Hollanda, Belçika ve İskandinav ülkelerinin limanlarında da
sakin köşelere çekilmiş, ulusal bir özenle muhafaza edilmiş birçok gemi halen
koruma altındadır.
San
Francisco şehir merkezinde, mendirek çevresinde kurulmuş olan National Maritime
Historical Park’ta deniz müzesi, tarihi gemiler, gemilerde kullanılan objelerin
sergilendiği açık alanlar ile satış mağazalarından meydana gelen bir site yer
almaktadır. Buradaki Balclutha isimli yelkenli gemide, küçük yaştaki çocuklara
güverte temizliği, yemek pişirme, palanga donanımları kullanarak yük kaldırma
gibi faaliyetler icra ettirilmekte, filikalarla mendirek içinde kürek
çektirilmekte ve benzer diğer denizcilik faaliyetleri yaptırılmaktadır. Tüm bu
faaliyetler bir oyun düzeninde çocuklara verilerek onların denizle iç içe
olmaları sağlanmakta, hafta sonu tatilleri için buraya getirilen çocuklar
geceyi de bu gemi içinde uyku tulumları ile geçirmekte ve dönüşlerinde
kendilerine sunulan denizcilikle ilgili anı objelerini almaktadırlar.
Başka
bir örnek ise, yılın 365 günü açık olan Connecticut eyaletindeki Mystic
Seaport’dur. Mystic Seaport, 19’uncu yüzyıla ait bir liman kasabasının,
orijinaline uygun olarak yeniden inşa edilmiş halidir. 1937 yılında kurulan
park 68 dönümlük geniş bir alana yayılmıştır.
Bu parkta halen günümüze kadar muhafaza edilmiş bir tersane, okul,
kilise, banka, matbaa, tekne atölyeleri, marangozhane, yelken atölyesi, halat
imalathanesi, gökevi, gemicilik malzemelerinin satıldığı dükkânlar, taverna,
balık ağı ambarları bulunmaktadır. Kasaba görünümlü 41 adet binadan oluşan bir
parkta değişik sergilerin düzenlendiği sekiz galeri bulunmaktadır. Rıhtımda
ayrıca 1841 yapımı Charles W. Morgan yelkenli balina gemisi, 1882 yapımı Joseph
Conrad yelkenli eğitim gemisi, 1908 yapımı kömürlü Sabino feribotu ve 1921
yapımı L. A. Dunton balıkçı teknesi ziyaretçiler tarafından gezilebilmektedir. Günümüzde
de yüzer halde muhafaza edilen Captain Charles W. Morgan balina gemisinin
ambarlarına inildiğinde yağ kaynatılan fırınların, tayfanın, kaptanların yaşam
yerlerinin mükemmel korunduğu görülmektedir. Başlarında öğretmenleri ile gelen
öğrenciler geminin hâlâ çelik gibi sert ağaçtan bordasına dokunmakta,
güvertesinde gemici şarkıları söylemektedirler. Kasabada görevli personel de
19’uncu yüzyıl kıyafetleri ile dolaşmaktadır. Tesiste sene boyunca turlar,
sergiler, seminerler, okul tatil programları, deniz bilimleri ile ilgili
çalışmalar, yelken dersleri, gençler ve yetişkinler için yelkenli gemi ile
seyir, gençlik kampları düzenlenmekte, gençler ve çocuklar için geceleme ve
hafta sonu geçirme imkânları bulunmaktadır.
Denizciliği
sevdirme faaliyetleri kapsamında ABD’de anıt ve müze haline dönüştürülmüş çok
sayıda gemi bulunmaktadır. Bu kapsamda, beş
uçak gemisi, yedi muharebe gemisi, dokuz muhrip, 19 denizaltı, iki yelkenli
gemi ve 18 adet çeşitli tiplerden oluşan askeri gemi vardır. Ayrıca, 100’e
yakın asırlık sivil gemi de genelde o şehrin belediyeleri veya belirli
dernekler tarafından işletilmekte, masrafları gezenlerden alınan giriş
ücretleri ve bağışlarla karşılanmaktadır.
Orlando,
San Diego gibi şehirlerde “Sea World” adı altında, denizle ilgili akla
gelebilecek tüm canlıları doğal ortamlarına uygun olarak yapılmış suni havuz,
göl ve akvaryumlarda izleme imkânı sunan tesisler bulunmaktadır. Buraya gelen
ziyaretçiler gün boyunca;
* Katil
balinalar, foklar, yunuslar ve denizaslanları tarafından yapılan gösterileri
izlemekte, Penguen, müren balığı, pelikan, flamingo, köpekbalığı, baraküda gibi
doğal ortamlarında kolaylıkla karşılaşamayacağı canlıları görebilmekte,
* Sürat
motorları ve su kayağı ile yapılan akrobasi hareketlerini, su, müzik ve ışık
birleşiminin yarattığı muhteşem gösterileri seyretmekte,
*Denizlerle
ilgili temel bilgilerin, araştırmaların ve koruma çalışmalarının yer aldığı
filmleri izleyerek denizcilik bilgilerini artırmaktadır.
* Özellikle
ilköğretim çağındaki çocuklar ile gençler için özel programlar düzenlenmekte ve
yılda yaklaşık 200 bin öğrenciye deniz yaşamı öğretilmektedir.
Sea
World benzeri tesislerin sayıları, büyük yatırımlar gerektirmesi nedeniyle çok
fazla değildir. Ancak, çeşitli balıklar ile diğer deniz canlılarının
izlenebildiği yaklaşık 500 m3lük veya daha büyük akvaryumları ise hemen hemen
her Avrupa şehrinde görmek mümkündür.
Hawai’de
Maui Adası’nda sadece balina avcılığı ile ilgili bir açık hava müzesi vardır.
Dünya tarihinin petrolsüz, motorsuz 200 yıllık bir periyoduna Balina Çağı ismini
koyduran bir kültürün gururla gösterildiği bir yerdir. Hiç bilmeyen insanlar
oradan ayrılırken birçok şey öğrenmiş olarak çıkmaktadır. New Bedford
(Connecticut), Salem (Massachussets) ve Nantucket Deniz Müzeleri de öyledir.
Denize
ve denizciliğe yönelik bir diğer güzel örnek de Amerikan Deniz Havacılık
Müzesi’dir. Açık hava müzesi şeklinde düzenlenen bu geniş alanda Amerikan
tarihini anlatan orijinal objeler ziyaretçilerin beğenisine sunulmaktadır.
Ahşap güverteli ilk uçak gemilerinden USS CABOT’un güvertesinin orijinal şekli
de ziyaretçiler tarafından dolaşılabilmektedir. Burada hemen herkes gönüllü
rehberler aracılığı ile Amerikan tarihi, denizcilik ve deniz gücü ve deniz
havacılık unsurları hakkında ayrıntılı bilgi alabilmektedir.
Katil
balina (Orca) olarak bilinen canlıların Orlando Sea World’de günde iki veya üç
seans gösterisi olmakta ve her şovu yaklaşık üçbin kişi izlemektedir. Katil
balinaların eğiticileri ile birlikte yaptıkları gösterileri izleyen
seyircilere, bu canlılara ve denize karşı merak ve sevgi duyguları
aşılanmaktadır.
4.
Hollanda
Türkiye’nin
yaklaşık yirmide biri yüzölçümüne (41,160 km2) sahip, 16 milyon nüfuslu
Hollanda’da 32 deniz müzesi bulunmaktadır. Rotterdam’daki Deniz Müzesinin çatı
katında Profesör Plons isimli bir oyun parkı bulunmaktadır. Bu oyun parkı
sadece çocukların suyla ilgili her şeyi eğlenerek öğrenmelerini sağlamak,
denizi tanıtmak ve sevdirmek amacıyla yaklaşık 500 m2 lik bir açık alan ve 150
m2 lik bir kapalı alan üzerinde kurulmuştur. Parktaki istasyonlardan başka açık
sahalarda iki metre yüksekliğindeki bir deniz feneri vb. görsel objeler de yer
almaktadır. Açık havada yer alan bu istasyonlara ilave olarak bilgisayar
destekli eğitim de verilmektedir. Dokunmatik monitörleri kullanarak sorular
soran çocuklara denizle ilgili cevaplar verilmekte veya çocuklar merak
ettikleri konularla ilgili detaylı bilgileri kolaylıkla öğrenebilmektedirler.
Hollanda’nın
Sweningen limanında insanlar kışın hafta sonları dahi balığa çıkmak
istediklerinden, 20-30 kişilik gruplara günü birlik turlar düzenlenmektedir.
E.
DENİZCİLİK BİLİNCİ VE KÜLTÜRÜ İÇİN ÖNERİLER
Öncelikle,
Denizcilik Bakanlığı ihdas edilmelidir. Böylece, denizle ilgili ticari,
ekonomik, sportif her türlü profesyonel ve amatör faaliyetin koordinasyonu,
süratle sağlanabilecek, projeler daha kolaylıkla uygulanabilecek ve
denetlenebilecektir. ABD’nin denizcilik politikasının temelini oluşturan “denizi
daima halkın düşünce alanında tutabilmek için zorunlu halk eğitimi” yaklaşımı,
kurulması teklif edilen Denizcilik Bakanlığı’nın takip edeceği temel ilkeler
arasında yer almalı ve bu konudaki eğitim her kademede devlet ve özel sektör
işbirliğiyle verilecek şekilde gerekli politikalar izlenmelidir.
İkinci
olarak, okul öncesi dönemdeki çocuklara oyun, oyuncak ve resimli kitaplar
yoluyla deniz ve denizcilikle alakalı bilgiler, ilgi çekici, sevdirici temalar
hazırlayarak gerek bu tür eğitim veren kurumlar yoluyla bu sevgi aşılanmalıdır.
İlköğretim
müfredatına deniz, denizcilik ve deniz kültürü ile ilgili mecburi dersler
konmalıdır. İlköğretim sürecinde okullarda sürdürülen eğitsel kol
faaliyetlerinde denizcilik konusuna yer verilmelidir.
Denize
kıyısı olmayan illerdeki okulların başarılı öğrencilerinin (özellikle denizi
hiç görmemiş olanların), mükâfat olarak yaz tatillerinde büyük şehirlerde misafir
edilmeleri ve denizciliğimizin tanıtılması, liman şehirlerimizin gezdirilmesi,
buralarda gemileri ve denizcilik ile ilgili müzeleri ziyaret etmeleri
sağlamalıdır.
Kıyısı
olan belediyeler tarafından, nüfusu 100 bin için bir, 500 bin olanlar için, her
250 bin kişi için amatör su sporları kulübü açılması için yasa çıkarılmalıdır.
Bu kulüplerdeki eğitimlerin parasız olması ve eğitmenlerin Milli Eğitim
Bakanlığı kadrolarından temini sağlanmalıdır.
Türkiye’de
her ile bir yüzme havuzu yaptırılması ve başta çocuklar olmak üzere o ildeki vatandaşların
yüzme öğrenmeleri sağlanmalıdır.
İki
senede bir tespit edilecek bir limanda, harp gemileri, yelkenli
gemiler/tekneler ile her tipten sivil gemilerin katılacağı denizcilikle ilgili
sergi, seminer/konferanslar düzenlenmelidir. Buna ilaveten, yelken, kürek,
yüzme yarışları ve bot şovları içeren geniş kapsamlı Uluslararası Deniz
Festivali düzenlenmelidir. Ayrıca, her yıl Deniz Turizmi Fuarı düzenlenmelidir.
Avrupa
Birliğinde ilki 20 Mayıs 2008 tarihinde icra edilen AB Denizcilik Günü’ne uygun
olarak, Türkiye’de de her yıl 1 Temmuz gününün
Denizcilik Günü olarak ilan edilmelidir. Böylece Kabotaj Bayramının kutlanma
şeklinin daha aktif ve halka mal edilmiş hale getirilerek, denizciliğin tanıtım
faaliyet ve şenliklerine dönüştürülmesi sağlanmalıdır.
27
Eylül Preveze Deniz Zaferi’nin yurt çapında fazla sayıda ve geniş kapsamlı
etkinlikler ile kutlanması; aynı dönemde Denizcilik Haftası ihdas edilmesi ve
ilköğretim okullarında hafta boyunca denizcilikle ilgili konuların işlenmesi
sağlanmalıdır.
Bugün
unutulmuş olan, ancak, Kurtuluş Savaşı’nda çok büyük katkılar sağlamış olanlar
başta olmak üzere Türk Denizcilik Tarihinde özel yerlere sahip gemilerin,
anılarına saygı olarak onları gelecek kuşaklara aktarabilecek her şeyin özenle
saklanacağı bir Deniz Ticaret Müzesi kurulmalıdır. Ayrıca, denizcilik
tarihimizin tüm detaylarıyla anlatıldığı ve gösterildiği müzeler başta büyük
sahil şehirlerimiz olmak üzere Türkiye genelinde yaygınlaştırmalıdır.
Sualtı
dünyasının özellikle çocuklara tanıtılması ve sevdirilmesi maksadıyla büyük şehirlerimizde
dev akvaryumlar kurularak halkın ziyaretine açılmalıdır.
Ülkenin
sahil ve göl kesimlerinde, modern deniz canlıları parkları açılmalıdır. Hizmet
dışına çıkmış harp gemilerinden istifade ile müzeler açılmalıdır.
Her
yaştan insanın çok az masrafla yürütebileceği denize yönelik hobi alanları
yaratılmalıdır. Bunlar kurutulmuş deniz kabukları ve diğer deniz ürünleri
olabileceği gibi denizcilikte kullanıla objeler ya da süs balıkçılığı gibi
hobiler olabilir.
Medyada
deniz ve denizcilikle ilgili dergi yayınlaması teşvik edilmeli ve
desteklenmelidir. Kamu ve özel kanallarda denizcilikle ilgili mecburi
yayınların programlanması sağlanmalıdır.
Başta
teknik ve sanat okulları olmak üzere gemi maketçiliği kursları açılmalıdır.
Denizle ilgili resim, desen yarışmaları düzenlenmeli, film, dizi, belgesel ve
klipler teşvik edilmelidir.
Denizden
kültürel ve sanatsal anlamda da faydalanmak maksadıyla denizle ilgili sanatsal
ve tarihi olayların canlandırılması planlanmalıdır. Örneğin; Osmanlı
Donanmasının sefere çıkışı her yıl canlı bir görsel şölen ile kutlanmalıdır. Bu
konuda gerekli senaryo hazırlanmış ve destek beklemektedir.
Moda
ve tekstil sektörünün periyodik olarak denizcilik temasını işlemeleri teşvik
edilmelidir.
Deniz
kirliliğini önlemek amacıyla dernekler kurulmalı ve eğitim faaliyetleri
yaygınlaştırılmalıdır.
Deniz
turizmi (gezi ve dalış) ve yatçılık desteklenmelidir.
Almanya’nın denizcilik eğitiminde uyguladığı
gibi; firmalar ve okullar arasında sağlanan düzenli işbirliği sayesinde, ulusal
standartları korumayı ve denizcilik firmalarının taleplerini yerine getirerek
eğitim yapmayı mümkün kılan, eğiten ve eğitilenlerin becerikli ve mesleki
açıdan yeterli olmalarını sağlayan “denizcilik firmalarının kiralanarak
kullanılması yönteminin Türk denizcilik eğitim sisteminde uygulanabilirliği
araştırılmalıdır.
Buraya
kadar sıralanan tüm tekliflerin kapsadığı konuları içeren, denizciliğin, tüm
sektörleri ile bir bütün olarak ve tek başlık altında Hükümet Programları ile
Beş Yıllık Kalkınma Planlarında yer alması Türkiye Cumhuriyet Hükümetleri
tarafından sağlanmalıdır. Ayrıca, tüm siyasi partilerin, iktidara geldiklerinde
Hükümet Programlarında denizciliğe yer vermeleri sağlanmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder