28 Şubat 2014 Cuma

Kuzey Kıbrıs TÜRK CUMHURİYETİ'ni Yok Etme Plâni, (YERLİ AKRİTAS VE ANADOLU EOKACILARI)

KKTC'yi yok etme planı - 1
Ali Serdar Bolat, 25 Şubat 2014
“Amerika Tayyip’i sildi” söylentileri devam ederken, 6 ay aradan sonra Obama Tayyip Bey ile 19 Şubat Çarşamba günü telefonla görüştü. Konuşmada Obama Tayyip Bey’e “Türkiye dünyada liderlik yapabilir” dedi, İsrail ile ilişkilerin normalleşmesinin önemini belirtti ve Kıbrıs’ta müzakerelerin yeniden başlaması için oynadığı yapıcı rolden dolayı Tayyip Bey’e teşekkür etti.
Bu konuşma, Obama’nın “Haziran ayaklanması, Cemaat, Rüşvet ve Yolsuzluk olayı  karşısında zor durumdasın, KKTC’yi ver seni desteklemeye devam edelim”teklifini kabul ederek KKTC yetkililerini devreden çıkaran Tayyip Bey’e söz verilen desteğin açıklanması olarak değerlendiriliyor.
Tayyip Bey, “Kıbrıs sorununu artık çözelim” kılıfı altında KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nu tekrar masaya oturmaya zorladı. Hangi sorun? Sorun eskiden vardı. Rumlar Türkleri yok etmek için Faşist Akritas Planı çerçevesinde son saldırıya geçmişlerdi. 1974 Barış harekatı ile sorun çözüldü. O günden beri kan akmıyor, çatışma olmuyor. O bakımdan sorun yok.
Ama ABD, AB ve Kıbrıs Rum Yönetimi’nin KKTC’yi yok etme, Kıbrıs Türklerini Türkiye’den kopartarak Rum yönetimi altına sokma sorunları var. İşte Tayyip Bey’e bu sorunu çözme, Kıbrıs’ı Girit benzeri bir operasyonla “Türklerden arındırma sürecine sokma” görevi verildi.
KKTC, 2004 yılında Annan Planı ile yok edilmek istenmişti. AKP ve Kıbrıslı sahte solcuların işbirliği ile kandırılan KKTC halkı, hain plana evet demişti. Ancak bu planı yeterli bulmayan, Türklerin koşulsuz teslim olacağı günlerin hayalini gören Rum tarafı, planı kabul etmemişti.
İşte şimdi, Annan Planı’nı mumla aratacak satış planı için düğmeye basıldı. 15 Şubat 2014 günlü Aydınlık’taki “Karşılığı Kefendir” başlıklı köşe yazısında, E. Tuğamiral Türker Ertürk olayı şöyle değerlendirdi: “”Annan Planı ile verilen tavizlerin çok ötesine geçilmiştir. Bu bir ihanettir. Bu suçun tüm dünyada karşılığı bellidir. Müslüman dünyasındaki karşılığı ise kefendir.”
KKTC ve Rum Kesimi arasında 10 Şubat’ta yapılan ilk toplantıdan sonra BM Kıbrıs Özel Temsilcisi Buttenhaim’ın okuduğu ortak açıklamaya göre, Kıbrıs tek devlet altında birleşecek, KKTC’nin egemenliği ortadan kaldırılacak, ve bu şekilde oluşan Birleşik Kıbrıs, AB’ye üye sayılacak. Yani: KKTC toprağı, üzerindeki Türklerle birlikte AB’ye satılacak. Ne karşılığında? Tayyip Erdoğan’ın bir süre daha iktidarda kalması uğruna. Tayyip Erdoğan, KKTC Cumhurbaşkanı’nın görüşünü almadan ortak açıklama metnini kabul ederek KKTC yönetimini emrivaki karşısında bırakmıştı.
KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu, ortak açıklama hakkında şöyle konuştu:
"ABD’nin devreye girmesi Doğu Akdeniz ve Ortadoğu'daki kendi menfaatleri içindir. Ortak metne 'Yüzde yüz bayıldım' diyemem. Mesela o metinde, "Hiçbir taraf diğeri üzerinde egemenlik ve otorite iddiasında bulunamaz" ifadesini görmek isterdim. Bu sağlansaydı, o zaman metin ortak açıklama metni olurdu"
"ABD'liler 2004'teki referandumda evet çıkması için 30 milyon dolar harcadı. 2004 yılında Annan Planı’na yüzde 65 evet çıkması Türkiye'nin eseridir. Annan Planı bizim lehimize olsaydı ben de "Evet" derdim. Ama ben, Kıbrıs Türk halkının menfaatine olmadığını düşünerek "Hayır" dedim.”
“Eğer yapacağım anlaşmayla KKTC halkını Rum devletinin altına girmeye ve yama yapmaya mahkum edecekse istemem.. Böyle bir anlaşmaya imza atarsam, önce ben sonra oy verenler lanetlenecektir"
**
KKTC'yi yok etme planı - 2
Ali Serdar Bolat, 26 Şubat 2014
Kıbrıs açılımını, yani KKTC’yi "Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni" yok etme açılımını da, (pek vatansever olduğu sanılan)  Kayserili Abdullah Gül başlattı. Hani, Futbol maçı bahanesi ile soykırım müfterisi Erivan’a gidip Ermenistan açılımını başlatmış olduğu gibi. (6 Eylül 2008). Dahası, Tahran’a giderken “Kürt meselesinde iyi şeyler olacak” deyip Kürt açılımını başlattığı gibi. (10 Mart 2009) “Savcı bulun, delillendirin, yargılayın” diyerek Ergenekon tertibini başlattığı gibi (17 Mayıs 2006 Danıştay saldırısından hemen sonra)...
Rafet Ballı yazdı. Aydınlık, 18 Şubat 2014:
“2013 Eylül ayı sonunda Gül ABD’ye gitti. BM toplantısı için. Kıbrıs Rum Kesimi Cumhurbaşkanı Anastasiadis ile görüştü. 1964’den beri ilk görüşme.”, “Gül BM Genel Kurulu’nda konuşurken Rumlar oturup dinlemiş. Halbuki her sene protesto edip çıkarlardı.”, “NTVMSNBC, Gül’ün Anastasiadis’e söylediklerini açıkladı: (27 Eylül 2013), “Bu işleri zamana yaymayın, pozitif gündemle bakın, kararlı bir şekilde konuşun ve mesafe alın”, (Yani: “Kararlı olun, bastırın, KKTC’yi alın” diye akıl veriyor. Tercümesi bu.), “Sonra BM (yani ABD) devreye girdi, gönülsüz Derviş Eroğlu susturuldu. Gül ve Erdoğan’ın zorlamasıyla çözüm peşrevleri tekrar başlatıldı.”, “Satış yaparken her zaman halka havuç verilirdi. Bu defa gaz verdiler. Güney Kıbrıs açıklarında bulunan trilyonluk rezervlerden çıkarılacak gazı Avrupa’ya taşıyacak borular Türkiye’den geçecekmiş. Kıbrıs’ı vermeye değmez mi? Al boruyu ve Kıbrıs’ı.”, “Ahmet Davutoğlu Kanal 7’de açıkladı. İskele Sancak Programı, 13 Şubat 2014. Sır tutamıyorlar. “5 aydır gizli diplomasi yürütülüyor”muş. Yani Gül – Anastasiadis görüşmesinden beri... “Gelinen aşama devrim niteliğinde” imiş. “Devrim” diyorlar. Kıbrıs’ta teslimat büyük anlaşılan.”
“Fakat boşuna. Devr-i iktidarlarının son mevsimindeler.”
Müzakereler, İsrail – Kıbrıs Rum Kesimi askeri tatbikatı gölgesinde yapıldı.
Olay “van minıt” ile başladı. Tayyip Bey, Obama’nın “İsrail’e karşı çıkar gibi yap, Müslüman ülkeleri İran’ın yörüngesine girmekten kurtar, Ortadoğu’da lider ol”tavsiyesine uyayım derken hızını alamayıp “van minıt” deyiverince, üstüne bir de Mavi Marmara rezaleti eklenince, İsrail fırsat bu fırsattır deyip Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’ne yanaşıverdi. Tayyip Bey, böylece, “Monşer diplomasisi de neymiş” yanılgısı üzerinden Batı ve Güney kanadımızda Türkiye karşıtı güçlü bir odak yaratmış oldu.
Türkiye, geleneksel olarak, Kıbrıs Rum Kesimi’nin KKTC münhasır sularında petrol aramasına karşı çıkıyordu. Hatta oraya Tayyip Bey “Piri Reis” gemisini göndererek bu bölgede hak sahibiolduğumuzu göstermek istiyordu. Ancak, gerek “van minıt” ve Mavi Marmara olayları ile İsrail’i karşımıza almamız, gerekse Ergenekon-Balyoz tertipleri ile Türk Donanmasının güçsüzleştirilmesi, bu bölgelerdeki iddiamızı sürdüremez hale gelmemiz sonucunu verdi.
Bu arada, İsrail karasularında büyük doğalgaz kaynakları bulundu. KKTC’ye ait bölgede de zengin kaynaklar bulunması olasılığı arttı. Ama Tayyip Bey’,i yüksek diplomasi dehası ve TSK düşmanlığı yüzünden artık oralarda hak iddia edemez hale gelmştik. İsrail ve Kıbrıs Rum Kesimi ortak tatbikatlar yaparak, Türkiye’ye “Artık buraları unut” diyorlardı.
Ama, bize ait bölgelerin de bulunduğu o yerlerden çıkarılacak olan petrol ve doğalgazı Avrupa’ya taşıyacak olan boru hatlarının Türkiye üzerinden geçirilebileceğini, yani bize bir kıtır atılabileceğini söylüyorlardı. Ancak, bir şartları vardı: KKTC’yi Rum Kesimi’ne, AB’ye vermeliydik.
“Ver KKTC’yi al boruyu” diyorlardı. “Münhasır Ekonomik Bölgede İşgalcinin Engellenmesi” adlı Rum – İsrail ortak deniz tatbikatı, tam da müzakerelerin olduğu günlere, 13-14 Şubat’a denk gelmişti. Ne tesadüf.
Bu tatbikat hangi işgalciyi engellemek için yapılıyordu? Açık açık söylüyorlardı. Avrupa Birliği toprağı olan Kıbrıs Adası’nın kuzeyini işgal etmiş olan TC ve KKTC’yi engellemek için yapılıyordu. İşgalci TC ve KKTC, Kıbrıs Adası’nın münhasır ekonomik bölgesindeki denizlerde hak iddia edemezdi. Etmeye kalkarsa Rum-İsrail ortak gücünü karşısında bulurdu. Tatbikatın senaryosu şöyle: Doğu Akdeniz’deki petrol sahalarına Türkiye’nin olası bir müdahalesinin engellenmesi.
Tatbikata 40’tan fazla İsrail savaş uçağı, İsrail donaması ve Rum donanması katıldı. Rumların 12.parselde kurduğu ve Türkiye’nin sert tepki gösterdiği “Afrodit” adlı Rum doğalgaz platformu TC saldırısına karşı korundu. “Bu denizler artık sizin değil”., Ege adaları AKP döneminde Yunan işgali altına girdi. Şimdi Doğu Akdeniz’de hakkımız olan yerlere el kondu. AKP seçmeni beğendi mi şimdi bu durumu?
Türk askeri adadan çekilsin, Türkiye’nin garantörlüğü ortadan kaldırılsın. İşgal tamamen bitsin. Son amaçları bu.
Atlantik ötesinden Obama, Brüksel’den AB, Güneyimizden ise Rum -İsrail sopası gösteriliyor. AKP Hükümeti, deliğe süpürülmemek için, KKTC’nin satışı açılımını başlattı.
 ***
KKTC'yi yok etme planı - 3
Ali Serdar Bolat, 27 Şubat 2014
KKTC’yi bitirme adımı
Rum tarafının sızdırdığı haritaya göre KKTC, verimli topraklarının %66’sını kaybedecek. Rumlara verilecek olan 682 kilometrekare KKTC toprağı tamamen tarım arazisinden oluşuyor.
KKTC toprakları%21 azalarak 2,559 kilometrekareye düşecek. Bu toprak kaybı sonucunda KKTC, narenciye üretiminin %67’sini, patates üretiminin %75’ini, sebze üretiminin %50’sini ve hububat üretiminin %70’ini kaybedecek. Bu kayıplar sonucunda, KKTC, tarımsal yıllık gelirinin %33’ü olan 41,5 milyon dolar gelir kaybına uğrayacak. Gelir kaybı bu kadarla kalmıyor. Tarımsal ticaret, tarım ürünleri taşımacılığı ve bunlara bağlı faaliyetlerde doğacak kayıpla birlikte tarım sektörünün toplam kaybı 127 milyon dolara ulaşacak. Bu değer, KKTC gelirlerinin %12,2’sine eşit. Ayrıca, Rumlara verilecek topraklar üzerindeki 160 adet imalathaneden dolayı 12 milyon dolar, 442 ticarethane ve 188 otel ve lokantadan dolayı 43 milyon dolar gelir kaybı olacaktır. Bunun sonucunda, tarımsal işyerleri ile birlikte toplam 1,350 işyeri kaybedilmiş olacak, nüfusun %15’ini teşkil eden 13.000 KKTC vatandaşı işsiz kalacaktır.
Emperyalizm Kıbrıs’a tam zamanında saldırdı.
E. Tuğg. Noyan Umruk 16 Şubat 2014 günlü “Tam Zamanı Yumuşak Karnımıza Vurmanın” başlıklı Aydınlık köşe yazısında zamanlamaya dikkat çekiyor. Böyle müzakereler için en uygun zaman karşı tarafın zayıf olduğu bir zamandır. %30’a varan devalüasyon, kapıya dayanan borç ödemeleri, zayıflatılmış, darmadağın edilmiş bir ordu ve donanma, yolsuzluk ve rüşvet soruşturmaları, paralel yapı ile başı dertte olan Tayyip Erdoğan’ın üzerine çullanmanın tam zamanı.
“Ver KKTC’yi, al desteği, kal bir süre daha iktidarda. Boru da cabası.”
Emekli Büyükelçi Onur Öymen, Girit adasındaki kayıpları hatırlattı  ve zamanlamaya dikkat çekti
Müzakerelerin zamanlamasına dikkat çeken Öymen, "Diplomaside kuraldır, böyle önemli müzakereler yapacaksanız bunu en güçlü olduğunuz zamanda yapacaksınız. Belli ki, bu kural şimdi sadece Rum-Yunan tarafı için geçerli. Diğer bir kural da taviz istediğiniz tarafı müzakerelerden önceki aşamada, ekonomik ve siyasi önlemler ve basın yoluyla yıpratacaksınız. Türkiye'ye yapılan da budur. Kredi notu düşürülüyor, Avrupa'dan soğuk rüzgarlar esiyor, ABD Başkanı ile görüşme kapıları uzun süredir kapalı. Bütün bunlardan sonra müzakereler başlar başlamaz Amerika'dan Türk hükümetine övgüler gelmesi anlamlı değil mi?" diye konuştu.
'Egemen eşitlik rafa kalktı'
HÜSEYİN LAPTALI
Türk tarafının yıllardır savunduğu egemen eşitliği tavrından vazgeçtiğinin anlaşıldığını belirten Öymen, "Şimdi üzerinde mutabakata varılan ilke 'Tek devlet, tek vatandaşlık, tek egemenlik'. Türk tarafının böyle bir tavizi vermeyi kabul etmesi müzakerelerin nasıl sonuçlanabileceği konusunda fikir veriyor" ifadesini kullandı.
"Kofi Annan Planı Türk tarafı için acı bir reçeteydi" diyen Öymen şunları söyledi: "Annan Planı, AKP ve dış baskılarla KKTC'de referandumla kabul edilmişti. Daha da fazlasını alabileceğini düşünen Rumlar tarafından ise reddedildi. Şimdi Türk tarafı evvelce kabul ettiği bir plandan daha fazlasını elde edebilir mi? Rum tarafı kendisi açısından Kofi Annan Planı'ndan daha azını kabul edebilir mi?”
***
yorum, eleştiri ve katkı
27 Şubat 2014 9:45 Perşembe tarihinde Müge Gülses <mugegulses@yahoo.com.tr> şöyle yazdı:
Sayın Ertürk,
Milletin fertleri olarak bize dayatılan senaryo ve ülkemizi milletimizi yok etme sürecine dur demek için kendimize ve birbirimize güven temelinde dayanışma içinde siyasi örgütlülüğe ihtiyaç vardır.Var olan partilerin dayatmacı bencil tutumlarına mahkum değiliz. Vatanverler, bağımsız -özgür düşünceleri ve vicdanları  zemininde  ilkeler doğrultusunda(insanhakları-hukukun üstünlüğü-ahlaki ilkeler ) bilim rehberliğinde siyasi örgüt içinde olmalıdırlar.
Kendini vatansever tanımlayan herkesin içinde olacağı bir yapılanmayı oluşturmak üzere sizi ve herkesi BCP de mayısta yapılacak olan kurultayda  sorumluluk almaya ve ihtiyacımız olan güçlü milli sesi tüm dünyaya haykırmaya davet ediyorum.
Bu yapılanma önerisinde  hiç bir vesayet,dayatma  koşul yoktur. Bu yapılanmayı "BİZCİLLİK" le,   " birlikte"  yapmalıyız.  BCP nin 12 yıllık geçmişi halk dayanışması örneğini oluşturmuş, para kaynağı olmadan da insanca dayanışarak , ilkeler doğrultusunda  Cumhuriyetimizin değerlerine olan inancımız sayesinde örgütlülüğün devam edebildiğini ispatlamıştır.
BCP nin kuruluş öncesi-süreci-ve bugüne kadar geçmişi siyasi hayatımızdaki farklı  tek örnektir.
BCP dışında  ortaya çıkabilecek yeni bir siyasi yapının  sömürü düzeninin devam etmesi  demek olacağını düşünüyorum.
12 yıldır deneyimlediğim "siyasi irade oluşturmak demek" herkesin kendi vicdanı  ve ilkeleri çerçevesinde kendini "yeniden yapılandırması" "kendini siyasette karar alıcı noktasında  yaratması" demektir.
Erk satışı ve sömürü siyasetine son verecek olan  önerdiğim  yapıdır.
Yukarıda ifade ettiğim ilkeler bize yönderlik yapacaktır.
Kişi odaklı değil ilkeler odaklı ve planlı uygulama söz konusu olmalıdır.
Plan ise TÜRK MİLLETİNİN ÖZGÜR VE BAĞIMSIZ İSTENCİNİ YANSITMALIDIR.
M.Kemal başarı için hedeften geriye doğru planlamayı önerir.
Aynı zamanda "nasıl başaracağımı düşünmem ,yalnızca engelleri kaldırırım" der.
Engeller nedir? diye baktığımda;  bencillik ve  herkesin sorgulamadan kendi düşüncelerinin esiri olduğunu görüyorum.
Bu iki büyük engeli kaldırmak için ise  "BİZCİLLİK" ve "SORGULAMA" tutumlarını içselleştirmeliyiz.
zaman dar, yeter artık,konuşmakdan örgütlenmeye geçmemiz gerekmez mi?Belki büyük bir CUMHURİYET KURULTAYI" ile başlamalıyız.19 mayıs bu büyük kurultaya yaraşır  diye düşünüyorum. İfade ettiğiniz "kefeni giymeden" önce  
"TÜRK DEVRİMİNİ TAMAMLAMALIYIZ"
sevgi ve saygılar, BCP Genel Sekreteri, müge gülses

27 Şubat 2014 Perşembe

ULUSAL YORUM ::: ZEKERİYA TÜMER, "ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR!.."

BASINDAN SEÇMELER VE ULUSAL YORUMLAR.
Başbakan diyor ki: “Ellerinden gelse bana’da şantaj yapacaklar”Başbakan devam ediyor konuşmasına: “Paralel yapı, iş adamlarına, akademisyenlere, güvenlik güçlerine şantaj yaparlar, hepsine yaptılar, yapıyorlar. Ellerinden gelse bana da yapacaklar. Böceği yerleştirdiler ama bir şey bulamadılar.” Demiş ve uzağındakine seslenmiş: “Ey paralel yapı ve başındakiler, beddualar ediyorsunuz.”
ULUSAL YORUM:
Başbakan bunu söylemişti ve neticede Başbakanın kaseti internete düştü. Montaj mı değil mi zaman gösterecek. Şantaj yapıldı. Başbakan demek ki bunu biliyordu. İnternet yasasını boşa çıkarmamış. Bundan böyle bu kabil haberler yayınlanamayacak. Yayınlayanlar hakkında da yasal işlemler yapılacak.
Devletin temeline dinamit koyabilecek güçte bir paralel yapı var demek ki.
Kim bunlar?
 Neden isimleri açık ve seçik söylenmez.
Devletin tüm istihbaratı ve güvenlik güçleri kimin elinde?
Sayın Başbakan, bu paralel yapı, Türk Ordusunun şerefli subaylarına da iftira attı. Onların yüzünden mi hapiste çürüyorlar.
Bu paralel yapının başı ellerini açmış, beddualar ediyor..
Kime ne için ediyor?
 Bu paralel yapı nasıl bir teşkilattır?
Bunu açık ve seçik isimleri ile neden açıklamıyorsunuz?
Bunlar devleti nasıl ele geçirdiler ki, sizin evinize kadar girerek böceği koydular. Bizler çok merak ediyoruz.
Bu paralel yapı mı Baykal’ı koltuğundan etti? 
Bu paralel yapı mı 17 Aralık operasyonu nu patlattı?
 Bu paralel yapı kiminle paralel hareket ediyor.
Nasıl bir güç odağı? Kimler var arkasında.
Biz bir kişiyi beddua ederken Televizyonlarda gördük. O da Amerika’da yaşayan Fettullah Gülen hoca.
Kendisine saldırılınca ağırına gitmiş olacak ki, dayanamayıp Allaha yalvararak, kendisini korumaya çalıştı. Kendisine iftira atanlara beddua etti.
Ne günlere kaldık, herkes bir birini suçluyor. Kimse kimseyi beğenmiyor. Herkes bir birinin arkasından kuyusunu kazmaya çalışıyor.
Peki bizler ne yapacağız. Bu ülke ne zaman huzura kavuşacak? Muasır Medeniyet seviyesine ulaşabilecek miyiz?
Sayın Başbakan, paralel yapı paralel yapı deyip durmayın, paralel yapının adını sanını açık ve net olarak dile getirin. Suç işlediler ise derhal kanuni işlemleri başlatın.
Mağdurları oynayarak oy peşinde koşulmasın. Siz cesur ve kararlı kişisiniz. Korkmadan size karşı darbe girişimi yapanları nasıl içeride çürütüyorsanız ki onlar gerçek te suçlu mu suçsuz mu düşünmek gerek, dışarıda olanları, paralel yapı dediğiniz kişileri de cesaretiniz varsa adalete teslim edin.
ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR.  

25 Şubat 2014 Salı

BİR SEÇMEN ANALİZİ (ANKARA) VE YORUM'U

Ankara 2014 Askı Listelerinin Karşılaştırılması ve Seçmen Analizi
Her yıl Türkiye geneli üst sınır olarak ortalama sandık seçmen listelerine doğum ve vatandaşlığa kabul kapsamında yaklaşık 1,400,000 civarında yeni seçmen eklenmektedir. 
Ayrıca her yıl Türkiye geneli üst sınır olarak ortalama sandık seçmen listelerinden ölüm ve vatandaşlıktan çıkış nedeniyle yaklaşık 450,000 civarında seçmen düşmektedir. 
Buna göre, seçmen sayısı her yıl yaklaşık 950,000 kişi civarında artmaktadır. 
Bu bilgilerden hareketle 12 Haziran 2011 ve 8 Ocak 2014 tarihleri arasında Ankara listelerine eklenen ve düşen seçmenlerin analizleri yapılmış olup, sonuçlar Tablo 1′de verilmiştir.
Tablo 1. 12 Haziran 2011 ve 8 Ocak 2014 Tarihlerine Ait Ankara Listelerinin Analizi
İLÇELER
Haziran 2011 Seçmen Sayısı1
Ocak 2014 Seçmen Sayısı1
Fark
Haziran 2011 – Ocak 2014 Listelerinin Karşılaştırma Sonuçları
Eklenen Seçmenler
Düşen
Başka İl ve İlçeye
Yeni
Diğer
Giden
Gelen
Akyurt
17,243
19,010
1,767
1301
285
537
2,225
2,943
Altındağ
252,840
249,940
-2,900
15527
5,199
9,573
48,593
34,540
Ayaş
9,996
10,082
86
492
98
370
1,328
1,194
Bala
13,932
17,639
3,707
997
475
563
2,608
5,406
Beypazarı
34,530
35,624
1,094
1840
511
1,251
3,016
3,010
Çamlıdere
5,730
5,932
202
268
75
303
952
1,114
Çankaya
612,270
682,902
70,632
29319
15,088
25,885
92,984
145,094
Çubuk
54,355
57,086
2,731
3997
876
1,830
4,748
4,436
Elmadağ
29,987
30,912
925
2041
376
884
3,050
2,442
Etimesgut
261,444
326,867
65,423
18030
7,627
9,428
44,430
93,624
Evren
2,499
2,368
-131
104
60
277
353
335
Gölbaşı
66,629
77,435
10,806
4654
1,559
2,172
10,001
16,766
Güdül
7,257
7,351
94
296
100
406
867
971
Haymana
22,284
30,159
7,875
2132
879
946
3,327
9,137
Kalecik
10,448
10,373
-75
550
136
490
1,358
1,087
Kazan
26,226
30,733
4,507
2021
636
838
3,599
6,287
Keçiören
586,433
611,884
25,451
35524
12,708
20,554
79,193
76,966
Kızılcahamam
19,500
21,556
2056
1019
333
934
2,218
3,856
Mamak
380,263
403,356
23,093
23560
8,789
13,622
52,167
56,533
Nallıhan
23,924
23,563
-361
982
253
967
2,641
2,012
Polatlı
79,457
81,541
2,084
5392
2,155
3,313
8,955
6,805
Pursaklar
71,848
82,692
10,844
5513
1,667
1,840
10,773
16,277
Sincan
309,572
328,197
18,625
21128
6,581
9,383
46,489
46,788
Şereflikoçhisar
25,493
24,865
-628
1343
637
1,410
3,384
2,186
Yenimahalle
483,839
436,267
-47,572
23089
9,028
17,848
133,531
71,690
Toplam
3,407,999
3,608,334
200,335
201,119
76,131
125,624
562,790
611,499
277,250

1 Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığının açıkladığı seçmen sayıları
Tablo 1′e göre, 12 Haziran 2011 ve 8 Ocak 2014 tarihleri arasında Ankara listelerine 277,250 seçmen eklendiği ve 125,250seçmen düşürüldüğü görünmektedir. Ayrıca, Ankara’ya başka il ve ilçelerden gelen 611,499 seçmenin 251,680‘inin başka illerden geldiği ve Ankara’dan başka il ve ilçelere giden 562,790 seçmenin ise 202,971‘inin de başka illere gittiği tespit edilmiştir. Bu sonuçtan daha çok Ankara’nın kendi ilçeleri arasında yer değişmelerin yaşandığı anlaşılmaktadır. Bu sayılara ilişkin hesaplamalar kısaca aşağıda sistematik bir sırayla özetlenmiştir.


56,198,627
2014 Ocak Türkiye Geneli Seçmen Sayısı – YSK Hesaplanan
-
52,725,973
2014 Ocak Türkiye Geneli Seçmen Sayısı – YSK

  3,472,654
2014 Ocak Türkiye Geneli Düşürülen Seçmen Sayısı


3,846,002
2014 Ocak Ankara Geneli Seçmen Sayısı – YSK Hesaplanan
-
3,608,334
2014 Ocak Ankara Geneli Seçmen Sayısı – YSK (Tablo 1)

  237,668
2014 Ocak Ankara Listesinden Düşürülen Seçmen Sayısı

Bu sonuca göre, 8 Ocak 2014 tarihi itibariyle Ankara listesinde olması gerektiği halde listelerde görünmeyen (düşen) 237,668 kişi vardır. Sorgulanması gereken bu seçmenler kimdir?


  3,608,334
2014 Ocak Ankara Geneli Seçmen Sayısı – YSK (Tablo 1)
÷
52,725,973
2014 Ocak Türkiye Geneli Seçmen Sayısı – YSK


% 6,844
2014 Ocak Ankara Listesinin Türkiye’ye Oranı




12 Haziran 2011 ve 8 Ocak 2014 Ankara listelerinin karşılaştırmaları yapılmış olup, sonuçlar aşağıda verilmiştir. Buna göre,


201,119
2011 Haz. – 2014 Ocakta 18 Yaşını Dolduran Seçmen Sayısı – YSK
+
  76,131
2011 Haz. önce 18 Yaşından büyük olan Seçmen Sayısı – YSK

277,250
2011′de olmayıp Ocak 2014′de Eklenen Seçmen Sayısı – YSK

125,624
2011′de olup Ocak 2014′de Düşürülen Seçmen Sayısı – YSK

Buna göre, yapılan karşılaştırmalarda Haziran 2011 ve Kasım 2014 tarihleri arasındaki yaklaşık 30,5 aylık dönemde Ankara sandık seçmen listesine toplam 277,250 seçmenin eklendiği görülmektedir (Tablo 1).
Halbuki, 30,5 aylık dönemde sandık seçmen listesine yüksek projeksiyon olarak en fazla 243,530 seçmen (1,400,000/12 = 116,666 x 30,5 Ay = 3,558,313 x 6,844 = 243,530) eklenmeliydi.
Bu durumda 33,720 seçmenin (277,250 – 243,530 = 33,720) 2014 Ocak listesine gerekenin çok üzerinde eklendiği anlaşılmaktadır.
Sonuç 1. Buna göre 2014 Ocak listesine gerekenin çok üzerinde eklendiği anlaşılan 33,720 seçmen kimdir? 
Diğer taraftan, yapılan karşılaştırmalarda 2011 listesinde olan toplam 125,624 seçmenin 2014 Ocak listesinden düştüğü tespit edilmiştir (Tablo 1).
Bu düşürülen 125,624 seçmenden 30,5 aylık dönemde listelerden ölüm ve vatandaşlıktan çıkış (450,000/12 = 37,500 x 30,5 Ay = 1,143,750 x 6,85 = 78,346) nedeniyle düşmesi gereken 78,346 seçmen çıkarıldığında (125,624 – 78,346 = 47,278) 2014 listesinden 47,278 seçmenin fazladan düştüğü görülmektedir. Bu fazladan düşen 47,278 seçmen toplamda düştüğü belirlenen 237,668 seçmenin içinde yer almaktadır.
Sonuç 2. Buna göre 2014 Ocak listesinden gerekenin çok üzerinde düşürüldüğü anlaşılan 237,668 (47,278 + 190,390 = 237,668) seçmen kimdir? 
Tüm bu sonuçların önümüzdeki yerel, cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler için gereğinin yapılması hayati önemdedir. Bu açıdan bakıldığında tüm vatandaşların YSK’nın sayfasında açıkladığı listede kendisini kontrol etmesinde, eğer listede yoksa kaydettirilmesinde büyük yarar görülmektedir.

19 Şubat 2014 Çarşamba

Erdoğan'dan Kabataş görüntülerine ve o diziye sert tepki..

Erdoğan'dan Kabataş görüntülerine ve o diziye sert tepki
Başbakan Erdoğan'dan Haliç Metro geçiş köprüsü açılışında konuştu. Konuşması sırasında görüntüleri ortaya çıkan Kabataş olayı ve Samanyolu TV'de bir dizide yayınlanan peygamber görüntülerine ateş püskürdü.
Başbakan Erdoğan, Gezi Parkı olayları sırasında Kabataş’ta bir kadına saldırılmasıyla ilgili sözlerini yineleyerek, "Kabataş’ta yavrusu ile beraber bir kızımıza yapılan saldırı ile alakalı onun üzerinden oynamaya başladılar. Bunun altında da boğulacaksınız. Sizler adli tıp raporlarını nereye saklayacaksınız" dedi.
(ULUSAL YORUM: Valla Sayın Başbakanım, nereye saklanması gerektiğini siz biliyorsunuz. Yalanı kim söyledi, hangisi gerçek hangisi yalan, bizlerde şaşırdık. Yalan söyleyen ve iftira atanlar Allah’tan bunları nereye saklayacaklar, bunu öğrenmek isteriz.)
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Metro Geçiş Köprüsü açılışında yaptığı konuşmada Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştirerek, “CHP Genel müdürü uluslararası bir gazeteye röportaj vermiş. Diyor ki ‘Türkiye kurulduğu tarihten 1071’den bu yana yüzünü medeniyete çevirmiştir’ Türkiye 1071’de mi kuruldu. ‘Bizi bir Ortadoğu ülkesi haline getirmeye çalışıyorlar’ diyor. Bunun neresini düzelteceksin. Seviye bu. CHP Genel Müdürü’nün seviyesi bu. CHP’nin başında 1071’i Türkiye’nin kuruluş tarihi zanneden bir genel müdür var. Cahiliyet diz boyu. Bu şekilde birilerinin gözüne girmeye çalışıyor. Tarih Coğrafya bilgisi, din kültürü ve ahlak bilgisi, siyaset sıfır. Özgüven sıfırın dahi altında. CHP’nin bu ülkeyi nereden nereye getirdiğini herkes biliyor. CHP iş yapmaz. İş yapılmasına da izin vermez” dedi.
(ULUSAL YORUM: 1071 tarihi bize Malazgirt savaşını anımsatıyor. Malazgirt Meydan Muharebesi, 26 Ağustos 1071 tarihinde, Büyük Selçuklu Hükümdarı Alparslan ile Bizans İmparatoru IV. Romen Diyojen arasında gerçekleşen bir savaştır. Alp Arslan'ın zaferi ile sonuçlanan Malazgirt Muharebesi, "Türklere Anadolu'nun kapılarında kesin zafer sağlayan son savaş" olarak bilinir.
C.H.P.Genel Müdürü bu savaşın Türklere Anadolu kapılarını açtığını söylemek istedi herhalde. 
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’da Sayın Başbakanım o da sizin gibi koskoca Cumhuriyet Halk Partisinin Başıdır. Genel Müdürlük sıfatı çok gerilerde kaldı. Siz de bir zamanlar İstanbul Belediye Başkanı idiniz. Şimdi ise koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devletinin  Başbakanısınız.  Bu sözler bizleri üzüyor Sayın Başbakanım)
“TAHLİYE KARARINDAN PARALEL YAPININ BORAZANLARI RAHATSIZ OLDU”
17 Aralık operasyonunda tahliye kararlarına değinen Başbakan Erdoğan, “Dün 17 Aralık dalgası ile alakalı bakın tutuksuz yargılama kararları çıktı birileri rahatsız oldu……..)
(ULUSAL YORUM: Sayın Başbakanım adalet iyi işlediği zaman, suçlu ile suçsuz iyi ayırt edildiğinde, hukuk herkese eşit davrandığında, kimse rahatsız olmaz kanısındayız. Rahatsız olanlarda mutlaka suçluluk duygusu vardır.)
 “BAŞÖRTÜLÜ KIZLARIMIZA SALDIRANLARLA, 
PARALEL YAPI BİRLİKTE HAREKET  EDİYOR”
(ULUSAL YORUM: Başörtülü kızlara kim nerede saldırdı, o meçhul. Paralel yapıdan biz şunu anladık. C.H.P. ile Fettullahçılar  birlikte hareket ediyorlar. Bunların içerisinde Amerika’da var mı acaba!. )
 “HSYK YASASI MECLİSTEN GEÇTİ”
Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu ile ilgili düzenlemenin dün gece meclisten geçtiğini hatırlatan Başbakan Erdoğan, “Dün gece sabaha kadar HSYK ile ilgili yasa mecliste kavga gürültü devam etti. CHP’den zaten orada 5-10 kişi var. MHP’den de o kadar. Hamdolsun kadromuz bütünüyle orada ve meclisten HSYK kanunu çıkardılar. Yürüyeceğiz. İnancımızla azmimizle, milletimizin verdiği vekaleti temsil ederek yürüyeceğiz. Bu çözüm sürecini engellemek isteyenlere fırsat vermeyeceğiz. İstedikleri iftirayı atsınlar, istedikleri ihaneti yapsınlar. Sevgili peygamberimizi miraçtan indirip kamyona bindirecek kadar ahlaksız bunlar. Değerlerimize ihanet edecek kadar ahlaksız bunlar. Bu millet bunlara asla geçit vermeyecek. Bunlara imkan tanımayacak” dedi.
(ULUSAL YORUM: Mecliste koskoca adamların, üstelik Milletvekili sıfatını taşıyanların, yumruklaşmaları, birbirlerine küfürle saldırmaları hiç hoş değil.
İftira, ihanet ve ahlaksız davranışlar, kimseye yapılmamalı. Hapiste şu an yatan Ordu mensuplarımız ve gazetecilerimiz ihanet ve iftira’ya kurban gitmediler mi? Geniş düşünmek zorundayız Sayın Başbakanım.)
“CHP, MHP, BÜTÜN MARJİNAL ÖRGÜTLER AYNI İTTİFAKTA BULUŞTU”
Gezi olayları sırasında Kadıköy’de duvara yazılan bir yazıdan bahseden Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü;
“Kadıköy’de ‘Zulüm 1453’de başladı’ yazdılar. Bunlar bu. Ankara’da bayrağımızı sokakta ateşe verdiler. Bu CHP değil mi yahu seçimlerde Hakkari’ye gidip de mitinginde bir tane Türk bayrağı sallandıramadı. Onun böyle bir değeri yok. Ne kadar manevi değerimiz varsa hep saldırdılar. Bu kadar işte bunlar alçak ve hain. O malum paralel yapı şimdi bunlarla aynı safta. CHP, MHP, bütün marjinal örgütler aynı ittifakta buluştu”
(ULUSAL YORUM: Sayın Başbakanım; Öcalanlı ve PKK bayraklı gösterilerde Türk Bayrağı var mı? Onlarda bu ülke sınırları içerisinde gösteri yapıyorlar. Bayrağımıza, dilimize ve dinimize hep birlikte sahip çıkalım.)
EKONOMİ Bakanlığı görevinden 17 Aralık'ta yapılan yolsuzluk operasyonun ardından istifa eden AK Parti Mersin Milletvekili Zafer Çağlayan, Mersin Erdemli İlçesi'ndeki toplu temel atma töreninde konuştu. AK Parti milletvekili Nebi Bozkurt temel atılırken edilen okuduğu dua sırasında Başbakan'ın ismini söylemeyi unutunca müdahale Çağlayan'dan geldi.
(ULUSAL YORUM: Çağlayan, yanındakinin kulağına Başbakanı fısıldarken, bu ülkeyi düşmanlardan kurtaran ve sizin TC.Bakanı olmanızı sağlayanlara neden dua ettirmedin. Sizler ekilmiş tohumların üzerinde rahat bir ortam da yatırım yapıyorsunuz. Üstelik yapılan yatırımların parası da sizin cebinizden çıkmıyor. Milletten toplanan vergilerle yapılıyor. Devletin parası ile ahkam kesmek kolay. Kim iktidar olursa olsun, o da devletin kasasından yatırımı yapar. Yıllarca iktidar olanlar yapmadı mı? Mustafa Kemal Atatürk’ün on yılda yaptığı yatırımlara bir bakın. Üstelik o dönemde, yoksulluk ve sıkıntı olağanüstü idi. Dua edecekseniz geçmişe dua edin.
'İLK SEN DUYACAKSIN'
İkili arasındaki görüşmede Rüçhan Bayar, bir soruşturma olması durumunda Sarraf'ın bunu ilk ağızdan hemen duyacağını belirtiyor. Bu konuşmanın yapıldığı gün rapora göre Sarraf, Muammer Güler ile de makamında yüz yüze bir görüşme yapıyor. Bu görüşmeden 3 gün sonra 11 Ekim 2013 saat 19.51'de ise bu kez Sarraf, Güler ile telefonda görüşüyor. Görüşmede Güler'e "Sayın bakanım sadece insanın insan ailesine zedeliyorlar başka bir şey yok" dediği belirtilirken Muammer Güler'in yanıtı ise şöyle oluyor: Abicim hiç sen o konuda sen rahat ol sen rahat ol... Vallahi böyle bir şey varsa senin önüne ben yatarım ya... Senin İçişleri Bakanlığı'nda bir şeyin yok MİT'te bir şeyin yok, Mali de bir şeyin yok.
(ULUSAL YORUM: Sayın Bakan, bu görüşme gerçekse mutlaka sizin bu kişiyle sıkı ilişkileriniz var demektir. Keşke siz görüşmeseydiniz. Üst düzeyde olanların ilişkilere çok dikkat etmeleri gerek. Teknoloji çok gelişti, hiçbir şey gizli kalmıyor.