BAŞBAKAN
AYAKKABI KUTUSUNDAKİ PARALAR HALKBANK’IN DEĞİL.
Başbakan
Erdoğan, Halkbank'ın Genel Müdürü Süleyman Aslan'ın evinde ayakkabı kutuları
içinde bulunan paralarla ilgili, "Paralar bankanın değil." dedi.
Başbakan
Erdoğan, rüşvet ve yolsuzluk operasyonuyla ilgili El Cezire'nin sorularını
yanıtladı. Başbakan, Halkbank'ın Genel Müdürü Süleyman Aslan'ın evinde ayakkabı
kutuları içinde bulunan paralarla ilgili olarak ''O paralar Halkbank'ın parası
değil. Yolsuzluk dendiğinde şunu anlarım; devletin kasası soyuluyor mu
soyulmuyor mu?'' dedi.
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Dolmabahçe'deki ofisinde El Cezire'den Jamal
Elshayyal'e konuştu. Erdoğan, yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan Gezi Parkı
eylemlerine kadar pek çok konuda soruları yanıtladı.
İşte
röportajdan çarpıcı bölümler:
"DEVLETİN
KASASINDAN ALINAN VE ÇALINAN BİR ŞEY YOK İNANCINDAYIM"
"Aslında
şu anda hükümetimiz art niyetlerle hazırlanmış bir senaryoyla karşı karşıya. Bu
senaryo ne yazık ki tamamı ile hükümetimize bir darbe yönelimine ait bir
senaryo ve bu senaryo tutarlı değil. Söylenenler, iftiralar... Hiçbirisinin
devletin kasasından alınan ve çalınan herhangi bir şey olmadığına kesinlikle
inancım var. Bizi şu ana kadar başarılı bir şekilde getiren süreç de budur.
"BU
BİR İFTİRA"
İktidarımız,
hükümetimiz, kesinlikle yolsuzlukların hükümeti değildir. Bu bir iftiradır.
Bunun bedelini bu iftirayı atanlar ödeyeceği gibi, muhatap olanlar da yasalar
içerisinde halleder.
"AYAKKABI
KUTUSUNDAKİ PARALAR HALKBANK'IN DEĞİL"
Ben
yolsuzluk dendiğinde şunu anlarım; devletin kasası soyuluyor mu soyulmuyor mu?
Ayakkabı kutusu içerisinde söylenen olaylar, Halkbank'tan alınan ya da soyulan
para değildir.
Bu Halk Bankası biz iktidara gelmeden önce görev zararı kaydeden bir bankadır. Şu anda ise Balkanlar'ın, Avrupa'nın kârlı bankalarından bir tanesidir. Bunları görmemezlikten geliyorlar.
Bu Halk Bankası biz iktidara gelmeden önce görev zararı kaydeden bir bankadır. Şu anda ise Balkanlar'ın, Avrupa'nın kârlı bankalarından bir tanesidir. Bunları görmemezlikten geliyorlar.
"BDDK
İNCELEDİ"
BDDK
(Bankacılık Düzenlememe ve Denetleme Kurumu) gelmiştir, incelenmiştir.
İncelemelerin neticesinde herhangi bir sıkıntının olmadığına dair raporunu
vermiştir.
Biz buna mı inanacağız, yoksa iftiralara mı inanacağız? Bizim iftiralarla devlet yönetmek gibi bir derdimiz yoktur.
Biz buna mı inanacağız, yoksa iftiralara mı inanacağız? Bizim iftiralarla devlet yönetmek gibi bir derdimiz yoktur.
"POLİSTEKİ
DOSYA İLE YARGIDAKİ BİRBİRİNİ TUTMUYOR"
Bakıyoruz
ki, polisteki hazırlanan dosyalarla yargıdakiler birbirini tutmuyor.
Bir diğer taraftan da gizlilik kaydı olan bu dosyalar medyaya servis ediliyor. Bunlar yapılamaz. Bunların içerisinde çok itibarlı iş adamları, siyasiler var. Çünkü suç sabit oluncaya kadar insanlar suçsuzdur. Siz kalkıp da bir insanı suçlayamazsınız.
Bir diğer taraftan da gizlilik kaydı olan bu dosyalar medyaya servis ediliyor. Bunlar yapılamaz. Bunların içerisinde çok itibarlı iş adamları, siyasiler var. Çünkü suç sabit oluncaya kadar insanlar suçsuzdur. Siz kalkıp da bir insanı suçlayamazsınız.
Diyelim ki
bu insanlar Türkiye'nin en saygın iş adamları. Bu iş adamları hakkında suç
sabit olmadığına göre böyle bir açıklama yapıldığı zaman bu insanların finans
kuruluşları nezdindeki itibarı ne olacak? Bu itibarı geri iade edebilir
misiniz? Yarın bu insanlar bu işleri yine alıp götürecekler.
Mesela ben
bir örnek vereceğim: Üçüncü havalimanı 42 milyar dolara mal olacak bir
havalimanı. Burada biz devlet olarak para ödemiyoruz. Yolsuzluk neresinde bunu
göreceğiz. Bu havalimanı 20 yıl bunlar tarafından işletilecek. 20 sene sonra bu
havalimanı, devlete teslim edilecek.
"BU
BİR İHANT DEĞİL Mİ?"
42 milyar
doları bu insanlar bulacaklar. İçerideki devlete ait, özele ait bankalardan
kredi alarak bunu yapacaklar. Belki yurtdışından da kredi alacaklar. Ama siz bu
girişimcileri böyle bir lekelemeyle, karalamayla yıpratırsanız bu insanların kredibilitesi
sarsılmaz mı? Bu bir ihanet değil mi?
Bütün bu
adımlar atılırken hukuk bize de hangi yetkileri verdiyse onu yapıyoruz.
"HUKUK
BİZE YETKİ VERİYOR, YERLERİNİ DEĞİŞTİRİYORUZ"
Atamalarda
insanların sadece yerleri değiştiriliyor. Bu insanların mesleklerine son
verilmiyor. Bu atamaları yaparken de hukuk bize hangi yetkiyi veriyorsa, bu
yetkiler içerisinde bunu yapıyoruz.
Birileri bir yanlış yapıyorsa, bu yanlış yapanları orada tutmak zorunda değiliz. Bu suistimalin hesabını bunlar birilerine vermek durumundadır.
Birileri bir yanlış yapıyorsa, bu yanlış yapanları orada tutmak zorunda değiliz. Bu suistimalin hesabını bunlar birilerine vermek durumundadır.
Burada da
Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) var. Yargıyla ilgili tasarrufu HSYK
yapar. Oraya sevkediliyorlar ve onlar bunun atamalarını, kararını, yer
değiştirmelerini yapıyor.
Ama güvenliğe gelince bizim yapma yetkimiz var. Onu da biz yapıyoruz.
Ama güvenliğe gelince bizim yapma yetkimiz var. Onu da biz yapıyoruz.
"GÜVENMEDİĞİM
İNSANI BAKANLIK MAKAMINA GETİRMEM"
Ben
güvenmediğim, inanmadığım bir insanı bakanlık makamına getirebilir miyim?
Güvendiğim için onları o makama getirdim. Bu arkadaşlarımızın yanlışı çıkacak
olursa, yanlışları varsa yargı gereğini yapacaktır.
Bu
arkadaşlarım bir iyi niyet göstermişlerdir. Bu ortaya çıktığı zaman, bu tür bir
kampanya başlatıldığı zaman "Biz Başbakanımızı rahatlatmak için
görevimizden afffımızı istiyoruz" demişlerdir. Kendi arzuları ve
istekleriyle görevlerinden çekilmişlerdir.
Aslında
bazıları istifa diye verdiler. Görevlerinden affını istemişlerdir. O şekilde
çekilmişlerdir.
Şu anda da bir yargı süreci var. Bu yargı süreci içerisinde her şeyi çok açık, net görme imkanımız olacak.
Şu anda da bir yargı süreci var. Bu yargı süreci içerisinde her şeyi çok açık, net görme imkanımız olacak.
"BUGÜN
TÜRKİYE, AB'DEN DAHA ÖZGÜR"
Bugün
Türkiye, Ab (Avrupa Birliği) üyesi ülkelerin hemen hemen tamamına yakınından
çok daha özgürdür.
"AĞAÇLARIN
SÖKÜLMESİ BAHANE"
Bir defa
Gezi Parkı'nda yapılanların hiçbir iyi niyeti yoktur. Burada 12 tane ağacın
sökülmesi olayı vardır. 12 ağacın sökülmesi, bahane edilen bir süreçtir.
Bunun asıl adı nedir biliyor musunuz? Sandıkta başarı elde edemeyenler, bu tür yollarla başarı elde etmenin gayretine girmişlerdir.
Bunun asıl adı nedir biliyor musunuz? Sandıkta başarı elde edemeyenler, bu tür yollarla başarı elde etmenin gayretine girmişlerdir.
Eğer
demokrasiye inanıyorlarsa, özgürlüğü savunuyorlarsa, bunu molotof
kokteylleriyle mi savunacaklar? Cam-çerçeve vatandaşın dükkanlarını yakarak
yıkarak mı elde edecekler?
Böyle bir özgürlük mücadelesi olabilir mi?
Böyle bir özgürlük mücadelesi olabilir mi?
"JÜRİSTOKRASİYE
ÜLKE TESLİM EDİLMEZ"
Burada bir
şeyi görmemiz lazım. Vesayet demokrasiyle bağdaşmaz. Bunu bilmemiz lazım.
Jüristokrasiye (yargıçlar iktidarı) asla ülke teslim edilmez. Eğer siz
jüristokrasiye ülkeyi teslim edecek olursanız, o ülkenin vay haline.
Biz
yargıdan sadece adaletin bağımsız bir şekilde tecellisini, ama aynı zamanda
tarafsız bir tecellisini bekleriz. Çünkü yargı tarafsız ve bağımsız olmalıdır.
Yargı, "yürütmeye veya yasamaya üstünüm" dememeli.
Bizde
kuvvetler ayrılığı esastır. Bunlar birbirleriyle müdahale etmeksizin, o ülkede
yaşayan insanların huzur ve mutlululuğu için ellerinden geleni yapmalıdırlar
diye inanıyoruz.
CUMHURBAŞKANLIĞI
SEÇİMLERİ
Ağustos
ayında Cumhurbaşkanlığı Seçimi var. Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili olarak
partimizin vereceği karar bizim için baş göz üstündedir. Ama şu anda bizim
hedefimiz 30 Mart seçimleri. 30 Mart seçimine endeksli olarak çalışmalarımızı
sürdürüyoruz.
Partimizdeki
kuruluşta aldığımız prensip kararı üç dönem arka arkaya milletvekili olan bir
dönem ara vermek durumundadır. Ondan sonra tekrar aday olabilir. Bu şu anda
bizim partimizde geçerlidir. Bu kararı değiştirebilecek merci de partimizin
genel kuruludur. Başka bir merci de bunu değiştirmez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder