3 Şubat 2014 Pazartesi

“Fazla söze gerek yok” UYAN ARTIK EY TÜRK MİLLETİ!...

“Fazla söze gerek yok” 
 UYAN ARTIK EY TÜRK MİLLETİ (*)
Zekeriya TÜMER
 21. yüzyıla yaklaştığımız bu günlerde, Türkiye’miz üzerinde son derece tehlikeli oyunlar oynanmaktadır.
Osmanlı’nın ilk kuruluşundan bu yana yıllar geçmesine rağmen halen Osmanlı dönemi geri getirilmek istenmektedir.
Kurtuluş savaşının nasıl kazanıldığını tüm Türk milleti çok iyi bilmesine karşın, bazı kendini bilmezler o günün güç şartlarını inkar ederek, kendi çıkarları uğruna milli kahramanlarımıza dil uzatmaktadırlar.
Orta Asya’dan boylar halinde 9. yüzyılda yayılan Türk kavimlerinin nerelere dağıldıklarını hepimiz bilmekteyiz. Bu boyların bir kısmı da Anadolu’ya gelerek, adım adım ve kanları ile sulayarak bugünkü güzelim vatanımıza sahip olmuşlar ve bu vatanı bize emanet etmişlerdir.
Özü Türk olan nesil bu topraklara yerleşmiştir. Yerleşmiştir ama sonradan gelen bazı etkinlikler nedeniyle de özü Türk olan neslin bazı kesimlerinin bozulmalarına da sebebiyet verilmiştir.
Büyük önder, geçmiş yüzyılımızın dâhisi Mustafa Kemal Atatürk Türklüğün yozlaştırılmak istendiğini çok iyi anlamış ki, her kelimesinde ve her ortamda Türklüğün yüceliğinden bahsederek, en sonunda da Cumhuriyetin kuruluşunun 10. yılındaki nutkunda da “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” ifadesini kullanmıştır.
Türk ırkı, yapılan bilimsel araştırmalarda da ispatlanmıştır ki, zeki, dürüst, namuslu, saygılı, çalışkan ve cesur bir ırktır. Napolyon “Eğer İranlıların inadı, Türklerin cesurluğu benim askerlerimde olsa dünyayı fethederim” demiştir.
Böyle yüce bir millet bugün kamplara böldürülmekte ve zamanında Çinlilerin yaptıkları gibi, içimize nifak sokarak Türk milleti parçalanmak istenmektedir.
Ülkemizin içinde bulunduğu bu koşullar altında, gerçek Türkler yavaş yavaş, hem ekonomik ve hem de sosyal, kültürel yönden zayıflatılarak, güçsüz durumlara düşürülmektedirler.
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içersinde yaşayan ve mozaik denilen topluluktan oluşan bu ülkenin kimliği Türk kimliğidir. Türk kimliğini kabul eden insanlarlar bir araya gelmeli ve güç oluşturmalıdır. Birbirimize yardım ederek bizleri zayıf düşürenlere karşı durmalı ve bu ülkenin menfaatleri için çalışmalıyız.
Bugünkü gerçeklere bir göz atalım: Siyasi iktidarlar kendi şahsi çıkarları peşinde koşmaktan, ne halkı ve ne de memleketi düşünemez hale gelmişlerdir. İktidar olma hevesi içerisinde ne yaptıklarını bilmeden hareket etmektedirler. İşte bugünkü durum, seçim atmosferine girildi bile. Şimdi, bu siyasiler tekrar seçilebilmekten başka ne düşünecekler?
Elbette siyasilerimiz içinde de son derece dürüst ve namuslu sağlam Türk karakterini taşıyan insanlar vardır. Ne kadarı bu karakterdedir onu kendi vicdanları bilir. Biz hepsini bu karakterde görmek arzusu içerisindeyiz.
Devlet daireleri, işini bilmeyen ve ülkeye zarar vermeye çalışan, menfaatçi grupların adamları olarak, çıkar peşinde koşan kişiler tarafından yönetilmeye başlamıştır. (Bazı ahlaklı –dürüst-faziletli- memurlarımız hariç)
Ticari hayat yabancıların tekeline her geçen gün artarak girmektedir. Topraklarımız ve devletin şirketleri yabancı sermayelere peşkeş çekilerek satılmaktadır. Bunların neticesi herhalde bu ülkenin yararına olmayacaktır.
Türkün hiçbir zaman Türk’ten başka dostu olmamıştır.
İşte bu şartlar altında bir araya gelerek birlik ve beraberlik içerisinde ekonomik, sosyal, kültürel bir dayanışma içerisinde olmalıyız.
Çalışmalarımızda ülkemize hiçbir şekilde zarar vermemeye, bayrağımıza dinimize, özümüze, Atatürk ilke ve inkılâplarına, yasalarımıza bağlı olmak zorundayız ve mecburuz.

(*) 29 ekim 1998 Mahalli idareler gazetesinde sözün özü köşesinde yayınlandı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder