“Fazla söze gerek yok”
UYAN ARTIK EY TÜRK
MİLLETİ (*)
Zekeriya TÜMER
21. yüzyıla
yaklaştığımız bu günlerde, Türkiye’miz üzerinde son derece tehlikeli oyunlar
oynanmaktadır.
Osmanlı’nın ilk kuruluşundan bu yana yıllar geçmesine rağmen
halen Osmanlı dönemi geri getirilmek istenmektedir.
Kurtuluş savaşının nasıl kazanıldığını tüm Türk milleti çok
iyi bilmesine karşın, bazı kendini bilmezler o günün güç şartlarını inkar
ederek, kendi çıkarları uğruna milli kahramanlarımıza dil uzatmaktadırlar.
Orta Asya’dan boylar halinde 9. yüzyılda yayılan Türk
kavimlerinin nerelere dağıldıklarını hepimiz bilmekteyiz. Bu boyların bir kısmı
da Anadolu’ya gelerek, adım adım ve kanları ile sulayarak bugünkü güzelim
vatanımıza sahip olmuşlar ve bu vatanı bize emanet etmişlerdir.
Özü Türk olan nesil bu topraklara yerleşmiştir. Yerleşmiştir
ama sonradan gelen bazı etkinlikler nedeniyle de özü Türk olan neslin bazı
kesimlerinin bozulmalarına da sebebiyet verilmiştir.
Büyük önder, geçmiş yüzyılımızın dâhisi Mustafa Kemal
Atatürk Türklüğün yozlaştırılmak istendiğini çok iyi anlamış ki, her
kelimesinde ve her ortamda Türklüğün yüceliğinden bahsederek, en sonunda da
Cumhuriyetin kuruluşunun 10. yılındaki nutkunda da “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE”
ifadesini kullanmıştır.
Türk ırkı, yapılan bilimsel araştırmalarda da ispatlanmıştır
ki, zeki, dürüst, namuslu, saygılı, çalışkan ve cesur bir ırktır. Napolyon
“Eğer İranlıların inadı, Türklerin cesurluğu benim askerlerimde olsa dünyayı
fethederim” demiştir.
Böyle yüce bir millet bugün kamplara böldürülmekte ve
zamanında Çinlilerin yaptıkları gibi, içimize nifak sokarak Türk milleti
parçalanmak istenmektedir.
Ülkemizin içinde bulunduğu bu koşullar altında, gerçek
Türkler yavaş yavaş, hem ekonomik ve hem de sosyal, kültürel yönden
zayıflatılarak, güçsüz durumlara düşürülmektedirler.
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içersinde yaşayan ve mozaik
denilen topluluktan oluşan bu ülkenin kimliği Türk kimliğidir. Türk kimliğini
kabul eden insanlarlar bir araya gelmeli ve güç oluşturmalıdır. Birbirimize
yardım ederek bizleri zayıf düşürenlere karşı durmalı ve bu ülkenin menfaatleri
için çalışmalıyız.
Bugünkü gerçeklere bir göz atalım: Siyasi iktidarlar kendi
şahsi çıkarları peşinde koşmaktan, ne halkı ve ne de memleketi düşünemez hale
gelmişlerdir. İktidar olma hevesi içerisinde ne yaptıklarını bilmeden hareket
etmektedirler. İşte bugünkü durum, seçim atmosferine girildi bile. Şimdi, bu
siyasiler tekrar seçilebilmekten başka ne düşünecekler?
Elbette siyasilerimiz içinde de son derece dürüst ve namuslu
sağlam Türk karakterini taşıyan insanlar vardır. Ne kadarı bu karakterdedir onu
kendi vicdanları bilir. Biz hepsini bu karakterde görmek arzusu içerisindeyiz.
Devlet daireleri, işini bilmeyen ve ülkeye zarar vermeye
çalışan, menfaatçi grupların adamları olarak, çıkar peşinde koşan kişiler
tarafından yönetilmeye başlamıştır. (Bazı ahlaklı –dürüst-faziletli-
memurlarımız hariç)
Ticari hayat yabancıların tekeline her geçen gün artarak
girmektedir. Topraklarımız ve devletin şirketleri yabancı sermayelere peşkeş
çekilerek satılmaktadır. Bunların neticesi herhalde bu ülkenin yararına
olmayacaktır.
Türkün hiçbir zaman Türk’ten başka dostu olmamıştır.
İşte bu şartlar altında bir araya gelerek birlik ve beraberlik
içerisinde ekonomik, sosyal, kültürel bir dayanışma içerisinde olmalıyız.
Çalışmalarımızda ülkemize hiçbir şekilde zarar vermemeye,
bayrağımıza dinimize, özümüze, Atatürk ilke ve inkılâplarına, yasalarımıza
bağlı olmak zorundayız ve mecburuz.
(*) 29 ekim 1998 Mahalli idareler gazetesinde sözün özü
köşesinde yayınlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder