19 Mart 2014 Çarşamba

18 MART 1915, Prof. Dr. D. Ali ERCAN



18 MART 1915
Prof. Dr. D. Ali ERCAN
Değerli arkadaşlar, Çanakkale savaşında Anlaşık (itilaf) Devletlerin deniz kuvvetlerine vurulan büyük darbenin 99. yıl dönümündeyiz;  İstanbul'u işgal etmek ve Osmanlı Devletine son noktayı koymak üzere yola çıkmış olan Anlaşık Devletlerin (İngiltere-Fransa) tarihin gördüğü en büyük  armadası 18.Mart.1915 te Türk denizcilerinin Çanakkale Boğazına akıllıca döşedikleri mayınlara çarparak ve boğazı savunan Türk topçu ateşi altında isabet alarak çok ağır kayıplara uğradı. O zamana kadar görülmedik boyutlarda inşa edilmiş  uzun menzilli toplarıyla 3 ay boyunca Gelibolu Yarımadasını savunan askerlerimiz üzerine ateş yağdırmış olan bu  büyük ve donanımlı savaş gemileri Çanakkale Boğazını geçemeden battılar.. Bu gemilerden On binlerce askerimizin üzerine ölüm yağdıran bombardıman, ateş gücü ölçeğinde, Japonya'ya atılan Atom bombaları ile kıyaslanabilir ağırlıktadır.
Ancak, 18.Mart savaşın bitimi değil, çok daha ölümcül Kara savaşlarının başlangıcı sayılır... Sadece Deniz gücü kullanarak Çanakkale Boğazını rahatlıkla geçemeyeceklerini anlayan Anlaşık (itilaf) Güçler Gelibolu Yarım adasını  ele geçirmek üzere 25.Nisan'da çıkartma harekâtına başladılar. Bundan sonrası 8 ay sürecek olan Kara savaşlarıdır. Ve Mustafa Kemal'in Tarih sahnesine çıkışıdır.
Değerli arkadaşlar,  en az 18.Mart kadar, Gelibolu Yarımadası üzerindeki kara muharebelerinin başlangıcı 25.Nisan gününün de aynı coşku ve heyecanla yaşanması gerektiğini, özellikle de 23.Nisan Ulusal Egemenlik Bayramımızın bir yandan yapay "kutlu doğum haftası" diğer yandan  her 24.Nisanda tekrarlanan "ermeni hezeyanlarıyla" karartılmak istenmesine karşı, 25.Nisanda daha yoğun etkinlikler düzenlenmesi gerektiğini değerlendiriyorum. 
Aradan bir asır geçmesine rağmen değişen bir şey yok; Yine o zamanlardakine benzer uluslararası/küresel hesaplaşmalar sürecini yaşıyor, Emperyalizmin yeni kurgularına tanık oluyoruz. Emperyalizme direnişin görkemli örneği Çanakkale ruhuna büyük özlem ve gereksinim duyduğumuz bugünlerde tüm  Atatürkçü, çağdaş, aydın, yurtsever arkadaşları saygı ve sevgiyle selamlıyorum..æ
not. Ekte 2 yıl önce İzzet Baysal Üniversitesinde verdiğim 18.Mart konulu konferans yansılarını  gönderiyorum; (7 MB) ayrıca aşağıdaki linkten Gelibolu Yarımadasını geniş objektiften seyredebilirsiniz.
http://www.360tr.net/17_canakkale/gelibolu/
TARİHİN SEYRİNİ DEĞİŞTİREN GEMİ
Almanya'da inşa edilen ve 1912 de Nusret adı ile Osmanlı Donanmasında hizmete alınan 360 tonluk gemi Gemi 40 metre boyunda ve 7,5 metre enindedir. 40 Mayın taşıyabilen geminin azami hızı 15 mildir. (28 km/saat) 
NUSRET MAYIN GEMİSİ VE 26 MAYIN ÖYKÜSÜ
Çanakkale boğazında önceden boğazı kesecek şekilde dikine döşenmiş mayın hatlarının büyük kısmı düşmanın mayın arama-tarama gemileri tarafından tespit edilerek imha edilmişti. Düşman zırhlılarının hareketlerinin incelenmesi sonunda yeni bir yöntem kararlaştırıldı…  Bu sefer mayınlar boğazı kesecek şekilde değil de kıyıya paralel olarak dökülecekti; çünkü düşman zırhlıları boğaza guruplar halinde giriyor ve ikmal için geri dönen gurup, boğazın en geniş yeri olan Erenköy bölgesinde kıyıya dik manevra yapmak durumunda kalıyordu.
6 Mart 1915 gecesi  Çanakkale müstahkem mevki komutanı Yarbay İsmail Cevat Bey, mayın grup komutanı Nazmi Bey'e “çok önemli bir göreviniz var. Vatanın selameti bu görevin başarıyla yerine getirilmesine bağlıdır. Yarın akşam,  Nusrat'la son 26 mayını  Erenköy  Bölgesinde  kıyıya paralel olarak dökeceksiniz.”  Emrini verdi. Nazmi Bey, ertesi gün Nusret mayın gemisinin komutanlığı yapacak olan arkadaşı Tophaneli Yüzbaşı Hakkı'yı buldu.
Nusret'in Kaptanı 
Yüzbaşı İsmail hakkı Bey 
İki gün önce kalp krizi geçiren Yüzbaşı Hakkı Bey, Cevat Bey'in uyarısına rağmen, görevi üstlendi. 7 Mart'ı 8'e bağlayan gece yarısı Nusret demir alarak Çanakkale'den uzaklaştı. Deniz sakin, gece zifiri karanlıktı. Uzaklarda dolaşan düşman devriye gemileri projektörleri ile suyun yüzünü aydınlatmaktaydı. Nusret bütün ışıklarını söndürmüş, hatta kıvılcım atmasın diye ocaklarını bastırmış, maskeli ışıklar altında rota izleyerek, daha önce döşenen mayın hatları arasından  Erenköy bölgesindeki  hedefine doğru ilerliyordu. Son kontroller bittikten sonra ilk mayın platforma alınmış ve atış anı beklenmeye başlamıştı. Heyecan doruktaydı. Vatanın selameti için gerekli olan zafer kilidi, Nusret ‘in elindeydi. Onu mutlaka sessizce yerine bırakmalıydı.  
Sonunda Anadolu yakasındaki Akyarlara, yeni mayın hattının hazırlanacağı noktaya geldiler. Elde kalan son 26 mayını teker teker sessizce suya bırakmaya başladılar. Suya düşen her mayın belli bir sıra halinde kendisini asılı tutacak ağırlığın gerdiği teller üzerinde yer almaya başladı. Birkaç dakika sonra tüm mayınlar belirlenen rota doğrultusunda dökülmüştü. tehlikeli geri dönüş yolculuğu başlamıştı. Daha önce dökülen mayınlara çarpmadan ve düşman devriye gemilerine görünmeden Nusret yol alıyordu.
Bir an için Nusret'in çok yakınında bir karaltı ortaya çıktı. Düşman gemisi olmalıydı bu. Ara verdikleri projektörle taramaya yeniden başladıkları zaman Nusret‘i görecekler ve her şey bitecekti. Bütün personelden buz gibi terler boşanıyordu. Nihayet korktukları başlarına geldi ve düşman gemisinin projektörleri yandı.. Karanlığı yaran projektör ışığı az öteden, hızla, üzerlerine doğru, denizi tarayarak geliyordu. Işık huzmesinin içine girmelerine saniyeler kala, Türk kıyılarında yanan projektör bir mucize yarattı. Kıyıdaki projektör düşman projektörünü deniz üstünde yakaladı. Ortalığı sise yakın yoğun bir beyazlık kapladı. İki projektör arasındaki bu beklenmedik bu ışık kavgası Nusret'e yaşam umudunu geri verdi. İki projektör, birbirini köreltmek için olağanüstü bir mücadeleye girişmişlerdi.... Düşman projektör, kurtulmak için yoğun çaba harcıyor, bir türlü başaramıyordu. Nusret, bu ışık kavgası altında sessizce sıyrıldı, Çanakkale yönünde yol almaya başladı. Tehlike geçmiş, verilen görev büyük bir başarıyla yerine getirilmişti.
Nazmi Bey büyük bir sevinçle, Kaptan köşküne çıktı, kader arkadaşını tebrik etmek istedi. Ancak Kaptan Hakkı Bey yanıt veremedi; Nazmi Beyin kucağına yığıldı..Nusret mayın gemisinin kahraman kaptanının hasta kalbi bu ışık savaşındaki heyecan kasırgasına dayanamamış ve durmuştu.
***
Bu olaydan on gün sonra itilaf kuvvetleri donanması saldırıya geçmişti. Savaş tam istediği şekilde, kontrollu olarak devam etmekteydi ki, birden ikmal için geri dönen gemilerde büyük patlamalar meydana gelmişti. Bunların nedeni, 7–8 Mart gecesinde dökülmüş ve bundan sonrada gerek düşman pilotlarının fark edemediği gerekse 17–18 Mart gecesi mayın  arama gemilerinin yaptığı mayın kontrolunda bulunamayan Nusret'in mayınlarıydı.  
Düşmanın yüzen kaleleri birer birer batmaya başlamıştı. Önce Bouvet 639 kişilik mürettebatı ile denizin derinliklerine gömüldü. Bu andan itibaren her şey ters gitmeye başlamıştı. Bouvet'in battığı yerin yakınında manevra yapmakta olan Inflexible bir mayına çarpıştığını rapor etti ve çok tehlikeli bir şekilde yan yatmaya başladı. Üç dakika sonrada Irresistable'nda yana yatmakta olduğu ve sancak tarafından mayına çarptığını bildiren yeşil flamanın sancak seren cundasında dalgalandığı görüldü. mürettebatı kurtarılan gemi boğazın sularına gömüldü. İtilaf Devletleri üç büyük savaş gemisini (Irresistable, Ocean, Bouvet) kaybetmiş, üç tanesi de (Inflexible, Golois, Souffren) ağır yaralanmış şekilde eldeki gücünün üçte birini yitirmişti. Nusret'in yapmış olduğu bu görev Tarihin akışını değiştirdi.
***
İtilaf donanması 18 Mart günündeki yenilginin tüm faturasını, son keşfini yapıp   “mayın yoktur” raporunu veren  pilota  çıkardılar ve bu pilotu kurşuna dizerek idam ettiler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder