18 MART 1915
Prof. Dr. D. Ali ERCAN
Değerli
arkadaşlar, Çanakkale savaşında Anlaşık (itilaf) Devletlerin deniz
kuvvetlerine vurulan büyük darbenin 99. yıl dönümündeyiz; İstanbul'u
işgal etmek ve Osmanlı Devletine son noktayı koymak üzere yola çıkmış olan
Anlaşık Devletlerin (İngiltere-Fransa) tarihin gördüğü en büyük
armadası 18.Mart.1915 te Türk denizcilerinin Çanakkale Boğazına
akıllıca döşedikleri mayınlara çarparak ve boğazı savunan Türk topçu ateşi
altında isabet alarak çok ağır kayıplara uğradı. O zamana kadar görülmedik
boyutlarda inşa edilmiş uzun menzilli toplarıyla 3 ay boyunca Gelibolu
Yarımadasını savunan askerlerimiz üzerine ateş yağdırmış olan bu büyük ve
donanımlı savaş gemileri Çanakkale Boğazını geçemeden battılar.. Bu gemilerden
On binlerce askerimizin üzerine ölüm yağdıran bombardıman, ateş gücü ölçeğinde,
Japonya'ya atılan Atom bombaları ile kıyaslanabilir ağırlıktadır.
Ancak, 18.Mart savaşın bitimi
değil, çok daha ölümcül Kara savaşlarının başlangıcı sayılır... Sadece Deniz
gücü kullanarak Çanakkale Boğazını rahatlıkla geçemeyeceklerini anlayan Anlaşık
(itilaf) Güçler Gelibolu Yarım adasını ele geçirmek üzere 25.Nisan'da
çıkartma harekâtına başladılar. Bundan sonrası 8 ay sürecek olan Kara
savaşlarıdır. Ve Mustafa Kemal'in Tarih sahnesine çıkışıdır.
Değerli arkadaşlar, en
az 18.Mart kadar, Gelibolu Yarımadası üzerindeki kara muharebelerinin
başlangıcı 25.Nisan gününün de aynı coşku ve heyecanla yaşanması
gerektiğini, özellikle de 23.Nisan Ulusal Egemenlik Bayramımızın bir yandan
yapay "kutlu doğum haftası" diğer yandan her 24.Nisanda
tekrarlanan "ermeni hezeyanlarıyla" karartılmak istenmesine karşı,
25.Nisanda daha yoğun etkinlikler düzenlenmesi gerektiğini
değerlendiriyorum.
Aradan bir asır geçmesine rağmen
değişen bir şey yok; Yine o zamanlardakine benzer uluslararası/küresel
hesaplaşmalar sürecini yaşıyor, Emperyalizmin yeni kurgularına tanık oluyoruz.
Emperyalizme direnişin görkemli örneği Çanakkale ruhuna büyük özlem
ve gereksinim duyduğumuz bugünlerde tüm Atatürkçü, çağdaş, aydın,
yurtsever arkadaşları saygı ve sevgiyle selamlıyorum..æ
not. Ekte 2 yıl önce İzzet Baysal
Üniversitesinde verdiğim 18.Mart konulu
konferans yansılarını gönderiyorum; (7 MB) ayrıca aşağıdaki
linkten Gelibolu Yarımadasını geniş objektiften seyredebilirsiniz.
http://www.360tr.net/17_canakkale/gelibolu/
TARİHİN SEYRİNİ DEĞİŞTİREN GEMİ
Almanya'da inşa edilen ve 1912 de
Nusret adı ile Osmanlı Donanmasında hizmete alınan 360 tonluk gemi Gemi 40
metre boyunda ve 7,5 metre enindedir. 40 Mayın taşıyabilen geminin azami hızı
15 mildir. (28 km/saat)
NUSRET MAYIN GEMİSİ VE 26 MAYIN ÖYKÜSÜ
Çanakkale boğazında önceden
boğazı kesecek şekilde dikine döşenmiş mayın hatlarının büyük kısmı
düşmanın mayın arama-tarama gemileri tarafından tespit edilerek imha edilmişti.
Düşman zırhlılarının hareketlerinin incelenmesi sonunda yeni bir
yöntem kararlaştırıldı… Bu sefer mayınlar boğazı kesecek şekilde
değil de kıyıya paralel olarak dökülecekti; çünkü düşman zırhlıları boğaza
guruplar halinde giriyor ve ikmal için geri dönen gurup, boğazın en geniş yeri
olan Erenköy bölgesinde kıyıya dik manevra yapmak durumunda kalıyordu.
6 Mart 1915 gecesi
Çanakkale müstahkem mevki komutanı Yarbay İsmail Cevat Bey, mayın grup
komutanı Nazmi Bey'e “çok önemli bir göreviniz var. Vatanın
selameti bu görevin başarıyla yerine getirilmesine bağlıdır. Yarın
akşam, Nusrat'la son 26 mayını Erenköy Bölgesinde kıyıya paralel olarak
dökeceksiniz.” Emrini verdi. Nazmi Bey, ertesi gün Nusret mayın
gemisinin komutanlığı yapacak olan arkadaşı Tophaneli Yüzbaşı Hakkı'yı
buldu.
Nusret'in Kaptanı
Yüzbaşı İsmail hakkı Bey
İki gün önce kalp krizi
geçiren Yüzbaşı Hakkı Bey, Cevat Bey'in uyarısına
rağmen, görevi üstlendi. 7 Mart'ı 8'e bağlayan gece yarısı Nusret
demir alarak Çanakkale'den uzaklaştı. Deniz sakin, gece zifiri karanlıktı.
Uzaklarda dolaşan düşman devriye gemileri projektörleri ile suyun yüzünü
aydınlatmaktaydı. Nusret bütün ışıklarını söndürmüş, hatta kıvılcım atmasın
diye ocaklarını bastırmış, maskeli ışıklar altında rota izleyerek, daha önce
döşenen mayın hatları arasından Erenköy
bölgesindeki hedefine doğru ilerliyordu. Son kontroller
bittikten sonra ilk mayın platforma alınmış ve atış anı beklenmeye başlamıştı.
Heyecan doruktaydı. Vatanın selameti için gerekli olan zafer
kilidi, Nusret ‘in elindeydi. Onu mutlaka sessizce yerine
bırakmalıydı.
Sonunda Anadolu yakasındaki
Akyarlara, yeni mayın hattının hazırlanacağı noktaya geldiler. Elde kalan son
26 mayını teker teker sessizce suya bırakmaya başladılar. Suya düşen her
mayın belli bir sıra halinde kendisini asılı tutacak ağırlığın gerdiği teller
üzerinde yer almaya başladı. Birkaç dakika sonra tüm mayınlar belirlenen rota
doğrultusunda dökülmüştü. tehlikeli geri dönüş yolculuğu başlamıştı. Daha önce
dökülen mayınlara çarpmadan ve düşman devriye gemilerine görünmeden Nusret
yol alıyordu.
Bir an
için Nusret'in çok yakınında bir karaltı ortaya çıktı. Düşman gemisi
olmalıydı bu. Ara verdikleri projektörle taramaya yeniden başladıkları zaman
Nusret‘i görecekler ve her şey bitecekti. Bütün personelden buz gibi terler
boşanıyordu. Nihayet korktukları başlarına geldi ve düşman gemisinin
projektörleri yandı.. Karanlığı yaran projektör ışığı az öteden, hızla,
üzerlerine doğru, denizi tarayarak geliyordu. Işık huzmesinin içine girmelerine
saniyeler kala, Türk kıyılarında yanan projektör bir mucize
yarattı. Kıyıdaki projektör düşman projektörünü deniz üstünde yakaladı.
Ortalığı sise yakın yoğun bir beyazlık kapladı. İki projektör arasındaki
bu beklenmedik bu ışık kavgası Nusret'e yaşam umudunu geri verdi. İki
projektör, birbirini köreltmek için olağanüstü bir mücadeleye
girişmişlerdi.... Düşman projektör, kurtulmak için yoğun çaba harcıyor,
bir türlü başaramıyordu. Nusret, bu ışık kavgası altında sessizce sıyrıldı,
Çanakkale yönünde yol almaya başladı. Tehlike geçmiş, verilen görev büyük bir
başarıyla yerine getirilmişti.
Nazmi Bey büyük bir sevinçle,
Kaptan köşküne çıktı, kader arkadaşını tebrik etmek istedi. Ancak Kaptan Hakkı
Bey yanıt veremedi; Nazmi Beyin kucağına yığıldı..Nusret mayın gemisinin
kahraman kaptanının hasta kalbi bu ışık savaşındaki heyecan kasırgasına
dayanamamış ve durmuştu.
***
Bu olaydan on gün sonra itilaf
kuvvetleri donanması saldırıya geçmişti. Savaş tam istediği şekilde, kontrollu
olarak devam etmekteydi ki, birden ikmal için geri dönen gemilerde büyük
patlamalar meydana gelmişti. Bunların nedeni, 7–8 Mart gecesinde dökülmüş
ve bundan sonrada gerek düşman pilotlarının fark edemediği gerekse 17–18 Mart
gecesi mayın arama gemilerinin yaptığı mayın kontrolunda bulunamayan
Nusret'in mayınlarıydı.
Düşmanın yüzen kaleleri birer
birer batmaya başlamıştı. Önce Bouvet 639 kişilik mürettebatı ile denizin
derinliklerine gömüldü. Bu andan itibaren her şey ters gitmeye başlamıştı.
Bouvet'in battığı yerin yakınında manevra yapmakta olan Inflexible bir mayına
çarpıştığını rapor etti ve çok tehlikeli bir şekilde yan yatmaya başladı. Üç
dakika sonrada Irresistable'nda yana yatmakta olduğu ve sancak tarafından
mayına çarptığını bildiren yeşil flamanın sancak seren cundasında dalgalandığı
görüldü. mürettebatı kurtarılan gemi boğazın sularına gömüldü. İtilaf
Devletleri üç büyük savaş gemisini (Irresistable, Ocean, Bouvet) kaybetmiş, üç
tanesi de (Inflexible, Golois, Souffren) ağır yaralanmış şekilde eldeki gücünün
üçte birini yitirmişti. Nusret'in yapmış olduğu bu görev Tarihin
akışını değiştirdi.
***
İtilaf donanması 18 Mart
günündeki yenilginin tüm faturasını, son keşfini yapıp “mayın
yoktur” raporunu veren pilota çıkardılar ve bu pilotu
kurşuna dizerek idam ettiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder