Babür Hüseyin ÖZBEK, 07 Nisan 2017
Bizi, Türkiye’yi yönetenler bilinçli olursa, sahip oldukları
siyasi, askeri ve ekonomik gücün eğer idrakında iseler Türkiye’yi kuşatan
bölgede hiçbir güç bize rağmen operasyon yapamaz, bizi tehdit edemez. Ancak
yaşanan gerçek durum hiç de böyle değil; bilhassa güney ve güney – batı Anadolu
ile Ege’deki adalar meselesinde sıkıntı had safhada.
01 Nisan 2017’de Hatay’da hududa 3-4 km . mesafedeki Esad
Muhalifleri’nin Karargahı vuruldu. Sınırdaki Cisr es-Sugar ilçesinin En Naciye
ve El Gasaniye köyleri Katil Esad’ın Rusya güdümlü uçaklarının saldırısına
uğradı. Bunları yeryüzünde durduracak güç yok mu? Takip eden günlerde
zehirli – sarin sinir gazı ile İdlib bölgesine saldırı devam etti. Sonuç mu,
Rusya Birleşmiş Milletler’de hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam etti ve
ediyor. Büyüklük iddiasında olan milletler katliam yapmazlar, savaş suçu
işlemezler, Sayın Dimitry Peskov bunu patronu V. Putin’e uygun bir lisanla
ve onu sinirlendirmeden anlatabilmeli.
Bakış açısını biraz daha genişletelim; Akdeniz’de
Yayladağı Türkiye – Suriye hududundan Şemdinli’nin güney doğusundaki Türkiye –
İran hududuna kadar olan 1289
km .’lik ( 911 km .’si Suriye, 378 km .’si Irak) mesafe
uzun mu uzun, belalı mı belalı, krizlerle dolu bir sınırımız var. Ne bu
sınırları, ne bu sınırların güneyinde kalmış, gözlerini Ankara’ya çevirmiş
tarihin bize sorumluluk yükleyerek bıraktığı ecdat yadigârı Türkmen = Türklere
yeterince sahip çıkılamıyor. Onlara parlak nutukların arasına
serpiştirilmiş cilalı, damardan aldatıcı sözlerin dışında bir şey veremiyoruz.
99 yıl önce 25 Ekim 1918’de Kerkük İngilizler tarafından
işgal edildi. İşte o gün o bölgede gönderlerdeki Türk bayrakları indirildi.
Ülke İstiklal Harbi’nin sancıları ve yokluklar içinde idi. Çok yönlü sıkıntı
vardı. Ve 5 Haziran 1926’da Ankara Antlaşması ile hem Kerkük’ü hem de
Musul’ü İngiliz emperyalizmine terk ettik.
Yıllar birbirini kovalarken devlet (T.C.) bir asırdır (ne
dün ne bugün) olmayan bölge politikası ile hiçbir çıkış yapamadı. 14 Temmuz
1959’da Moskova’dan dönen şimdiki Barzani’nin dedeleri Molla Mustafa Barzani
komünist militanları ile Kerkük’te kanlı bir katliam yaptı, zamanın hükümeti
donuk, sönük, etkisiz birkaç demeçle o cinayetleri geçiştirdi. Neden? Çünkü
Türkiye’nin bir Irak politikası yoktu Musul ve Kerkük’ün statüsü nasıl olmalı,
T.C. neyi, nasıl savunmalıydı, kimsenin bu konuda hiç hazırlığı yoktu.
Eğer o günlerde Türkiye destekli bir Irak Türkmen
silahlı gücü kurulsa ve bedeli ne olursa olsun desteklense idi bugün aynı
mekânlarda yaşayan Türkmen, Arap ve Kürt halkın yanında diğer iki millet gibi
Türkmen bayrağı da dalgalanacaktı.
36’INCI PARELELİN 45 KM . GÜNEYİ
Türkiye 1991 Körfez Krizi’nde gerekeni yapmadı, sessiz ve
pısırık kaldı.
Uzun uzun 36’ıncı Parelel’in kuzeyinin “Kırmızı Çizgimiz”
olduğu söylendi. Kerkük 36’ıncı Parelel’in 45 km . güneyinde anlı şanlı
bir Türkmen şehri idi. Sanki Musul kuzeyinde kaldı da T.C. burada etkili
olabildi mi?
Irak’ta ülkenin tek geliri petrol ve petrol ürünleri. Kerkük
Basra’dan sonra en büyük petrol rezervlerine sahip kent, tüm üretimin % 40’ı bu
bölgedeki kuyulardan çıkıyor. İl sınırları içinde yüksek kalitede, dünya
normlarının da üstünde “ iyi “denen bir graviteye sahip 5 petrol kuyusu var.
Ancakbu kuyular ve bölge 2014’ten sonra Amerikan uydusu Erbil kontrollü KYP ve
KDP’li Peşmerge’nin emrine girdi.
Irak hep kaosla, dış baskılarla, ihtilâllerle iç içe yaşadı.
1968’de askeri darbe ile Baas Partisi yönetime geldi. Hem Türkmenlere hem
Kürtlere çok sert ve acımasız davranıldı. Felaket bir Araplaştırma
politikası aldı başını gitti. 1972’de şehrin adı “Temim” olarak değiştirildi.
Saddam Hüseyin (1937 – 2006 ) herkesi her şeyi tehdit ederken Türkiye’de
kendine düşeni aldı.
2003’de Irak’ın ABD tarafından işgalinin ardından 15 Ekim
2005’de yeni bir anayasa yapıldı. Buanayasanın 140’ıncı maddesi ile
Türkmenler’i de kapsayan (yetersiz ve eksik olmasına rağmen basit bir
statü ile ) aşağıdaki 2 maddeden oluşan bir düzenleme yapıldı:
a - ) Saddam Hüseyin zamanında ülkelerinden sürülüp
çıkarılan muhacirler yerlerine geri dönecekler.
b - ) Ve sonra nüfus sayımı yapılacak.
Bu şartlar işlemedi, eğer işleyen kısmı varsa o da gayri
resmi olarak gereğinden fazla zorlama ileKürt göçmenleri Kerkük’e yığdı.
Türkmenlerin nüfus kâğıtları ve tapu kayıtları sistematik olarak imha edildi,
kasten tahrip edildi. O tarihlerde yönetimde Amerikan güdümlü Bağdat
hükümetleri ile Ankara’da Mesud Barzani ve Kürt Irak Cumhurbaşkanı Celal
Talabani’nin kol kola olduğu bir T.C. hükümeti mevcuttu.
Pardon, ne dediniz, “Türkiye’nin tartışmalı Kerkük meselesi
ile ilgili tutumu nedir?” diye mi soruyorsunuz, “Önceden tespit edilmiş
öyle tutarlı bir politikamız henüz mevcut değil beyler.”
21’İNCİ ASIR KÜRT ASRI OLACAK
Sizin kulağınıza da geliyor mu bilmiyorum; “21’inci Asır
Kürt asrıdır.” diyor bazı sözde Kürt aydınları, yazarları. Onu bilmiyorum,
yorum yapamam ama bu “ Kürt Asrı” sözü T.C.’ye zarar verirse veya
verecekse bilin ki bedeli ağır olur. Ben derim ki Irak’ta elde ettiğiniz
mekânlarla bölgede nasıl, nereye kadar tutunursunuz bu sizin, sizi yöneten
Pentagon mühürlü, Moskova bürolarından akıl, silah, personel ve her türlü güç
almayı şimdilik beceren adamlarınızın yarın işler ters giderse Kürt halkına ne
diyeceklerine bağlı.
Mesut Barzanı palazlandı, artık işi büyütüyor. 28 Mart
2017’de Kerkük’te resmi binalara Arap bayrağının yanında Kürt bayrağının
asılmasını uygun görüyor, savunuyor ve hatta 2017’de Kürdistan’ın
bağımsızlığı için referandum çalışmalarına başlıyor. Celal Talabani’nin
Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ve Mesud Barzani’nin Kürdistan Demokratik
Partisi (KDP) iç çekişmeleri bir tarafa bırakıp omuz omuza işbirliği
yaptılar. KDP politbüro üyesi (Onlar eski komünist terimleri kullanıyorlar)
Mahmut Muhammet yaptığı toplantılar sonunda herhalde Barzani’den direktif
almış olmalı ki: “Bağımsızlık referandumu bu yıl yapılacak “ dedi.
Irak Türkmen Cephesi ( I.T.C.) lideri Erşad Salihi
Kerkük’te ne kadar güçlü? Erdoğan – Yıldırım hükümeti “ Kerkük Kürtlerin
Küdüs’üdür.” diyen zihniyetle anlaşır mı, ipler bir yerden sonra kopar mı
belli değil. Belli olan T.C.’nin bir asır boyunca tartışmalı kadim Türk yurdu
Kerkük meselesinde kalıcı, koparıcı bir politikasının olmadığı.
Yürekleri yakan, söylerken Mehmet Özbek’in kendine has
coşkulu bir ruh kattığı ünlü Kerkük hoyratından bir dörtlük:
Ah Kerkük, yüz ak Kerkük
Her zaman yüz ak Kerkük
Ölseydim düşmeseydim,
Men senden uzak Kerkük….
Babür Hüseyin Özbek
<bhozbek44@gmail.com>
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder