ROTASI
DOĞRU GEMİYE BİNMEK
HAY-DER Genel
Başkanı
İnsan, eksiklik, hata, günah ve
kusurlarla doludur ve bu bizim yaratılışımızdan kaynaklanmaktadır. Nitekim bir
Hadis-i Kutsi de, Cenabı Hak; “Siz, hatasız kullar olsaydınız, sizi helak eder,
yerinize hata eden ama af dileyen kullar yaratırdım” buyurmaktadır.
Bazen biz emredilen ibadetleri
yapmayız, bazen eksik yaparız, bazen içine riya karıştırırız. Kendi nefsimize
veya çevremizde ki insanlara kötülük yaparız. Bu örnekleri hayatın her
safhasına çoğaltabilirsiniz. Ama bütün bu hatalara rağmen “sırat-ı müsteğiymi –
doğru yolu” muhafaza etmekteyseniz, Allah’ın sizi affedeceğinizi umarsınız.
Bir de bu konun bir başka şıkkı
vardır. İbadetlerinizi hiç aksatmazsınız. İlimle hem hal olursunuz. Başınızda
sarık, sırtınızda cübbe, bacağınızda şalvarla gezersiniz. İçinizden bir duygu
“Allahın en sevgili kulu olduğunuzu…” size fısıldar durur. Ama istikametinizi
bozmuşsanız, yolunuz Allah’ın istediği yola değil de başınızdakilerin sizi
götürdüğü yanlış yoluna girmişseniz, bu halinizle Allah korusun, kendinizi
Allah’ın azabından kurtaramazsınız. Bu azap sizi hem dünyada ve hem de ahrette
bulacaktır. Nitekim bazı ayetlerde, “nar (ateş) veya cehennem denmeyip, elim
azap…” denmesi, Allah’ın azabının dünya ve ahrette bize ulaşacağının bir
ifadesidir.
Sevgili Peygamberimiz bir Hadis-i
Şeriflerinde; “Sizin dininiz, emirinizin (başınızda size hükmeden kimsenin) dini
gibidir” buyurmaktadır.
İstikamette olup olmadığımızı zaman
zaman ölçmeli, durumumuzu kendi vicdanımızda devamlı olarak muhasebe etmeliyiz.“Acaba
benim yolu doğru mu? Ya yanlış yoldaysam…” diyebilmeliyiz.
Bir insan iki hal (durum)
üzerinedir. Ya bir toplumun başıdır ve arkasında kendini takip edenler vardır.
Veya kendisi bir başın (reisin) arkasından gitmekte ve onun aldığı kararlara
uymakta, onun gittiği yoldan gitmektedir.
Eğer toplum içinde bir fert iseniz
ve başındakilerin yanlış yolda gitmekte olduğunu (en azından) hissediyor ama
aidiyet duygusuyla siz de o yanlış yolda gidiyorsanız, haliniz perişandır. Kur’an-ı
Kerim de, bu gibi insanlar yanlış yolda olmalarından dolayı Allah’ın azabına
uğrayınca şöyle dua edecekleri bildirilmektedir.
“Ya Rabbi… Başımızdakilere iki katlı
azap ver. Çünkü bunlar, dâl ve mudil olduklarından – hem kendileri yanlış yolda
olduklarından ve hem de bizi yanlış yola sürüklediklerinden dolayı” diye dua
edeceklerdir.
DÜNYA
ÖLÇEĞİ İLE ÖLÇMEK
Bir insan, kendinin sırat-ı müsteğiym
– doğru yolda olup olmadığının kontrolünü yapabileceği bir örneği birlikte
inceleyelim.
Şu dünya da hepimiz birer yolcuyuz.
Ezelden gelip (galu bela) ebede (öteki dünya) gitmekteyiz. İstiyoruz ki dünyada
da mutlu olalım, ahirette de... Bunun için tek yol Allah’ı tanımak, onun
emirlerini tutmak, nehiylerinden (yasaklarından) kaçmaktır. Bir de istikametimize
dikkat etmektir.
Yolculuğumuza denizden devam edeceğimizi
kabul edelim. Rıhtıma geldik. Orada (genellikle) üç gemi beklemekte, bu gemiler
bizi gideceğimiz yere götüreceklerini söylemektedirler.
Diyelim ki biz Medine’ye gitmek (İslam
tam ve kâmil manada Medine’de uygulandı) istiyoruz. Önce Cidde limanına
gideceğiz. Oradan aktarma yaparak Medine’ye ulaşacağız.
Bu üç gemiden birisi diyor ki,
“Arkadaş benim rotam Moskova’dır. Moskova’ya gitmek istiyorsan gel benim gemime
bin. Bu yol seni mutluluğa götürecektir” İkinci gemi ise benim rotam,
Cidde’dir. Mutluluk ancak bendedir, benimle seyahat etmen şarttır, demektedir.
Bir üçüncü gemi daha vardır ki bu
gemi ikinci gemiden, genellikle daha büyük, daha şık ve daha çekicidir.
Müşterilerini celp etmek için bütün güverte ışıklarını yakmış, kuvvetli ses
cihazlarıyla (medya ile) müşterilerini davet etmektedir.
Bu gemi kendi rotasını söyleyeceği
yerde, “bakın biz de sizin gibi giyiniyoruz, sizin dilinizi konuşuyoruz, sizin gibi
ibadetlerimizi yapıyoruz. Bize gelin, sizi mutluluğa biz ulaştırırız”
demektedir.
Cidde limanına gidecek insan, bu
geminin rotasını bilmeden bu gemiye biner mi? Ebediyet ve mutluluğa talip bir
yolcu, üçüncü geminin bu tarz davetlerine aldanır mı? En azından bu geminin
daha önceki seyahatlerinde hangi rotayı takip ettiğini ve nereye gidip
geldiğini araştırmaz mı?
Birinci gemi, diğer gemilerle
birlikte rıhtımdan açıldıklarında, rotasını Moskova’ya çeviriyor ve diğer gemilerden
ayrılıyor.
İkinci ve üçüncü gemiler bir müddet
aynı rotayı kullandıkları halde ikinci gemi rotasını Cidde limanına çevirirken,
üçüncü gemi rotasını Wasightona çeviriyor ve o limana doğru yol almaya başlıyor.
Şimdi sen ey Medine yolcusu… Birinci
gemi açıkça rotasını söylediği için ona binmedin. Ama bir takım dünyalık
menfaatler, makam, şöhret ve görüntüler için üçüncü gemiye binmişsen, günde beş
vakit değil on vakit namaz kılsan, her gününü oruçla geçirsen, gece teheccüt
namazları kılsan, devamlı zikir üzere olsan, belki sadece ibadet borcunu
ödersin. Ama bindiğin gemi seni Washingtona götürüyorsa, sen istikametini
değiştirmişsin demektir. Bu sebeple yaptığın bu ibadetler seni
kurtarmayacaktır.
İstikamet üzere olmak, rotası Cidde
olan gemiye binmekle olur. İsterse bu gemideki yolcuların sayısı, diğer
gemilerin yolcularına nispetle az olsun.
Bu gemilere nasıl biniliyor diyecek
olursan… Onlara üye olmakla, oy vermekle, maddi ve manevi desteklemekle ve onlara
kalben muhabbet etmekle binilmiş olunur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder