GELECEK ALTI AY
Ahmet Kılıçaslan AYTAR
ABD Dışişleri Bakanı J. Kerry, Viyana'da Suriye
Zirvesi'nde sağlanan mutabakat gereğince,
1 Ocak'ta BM denetiminde ateşkes ilan edilmesi,
Suriye önderliğinde 6 ay içinde geçiş hükümeti kurulması ve
yeni bir anayasanın hazırlanması,
18 ay içinde ise adil bir seçim yapılması ve BM denetiminde
"kimin terörist kimin muhalif " olduğunun belirlenmesi konularında
anlaşmaya varıldığını söyledi.
Suriye'deki tarafların bir araya geldiği toplantıların bir
sonraki turunun ABD'de yapılacağını açıkladı...
*
Kerry, bu paralelde İsrail-Filistin meselesinde son dönemde,
Filistin yönetiminin "Tek Devletli Çözüm" öngörüsünün gerginlik
yarattığını,
Tek devletli çözümün İsrail'in "demokratik bir Yahudi
devleti" geleceğini de tehlikeye atacağını,
Gerginliğin sürmesi halinde Filistin yönetiminin ne kadar
daha ayakta kalabileceğini bilmediğini de hatırlattı.
*
Peki ama bunlar ne anlama geliyor?
*
Suriye jeopolitik konumu ve durumu sonucu daima tehditlerle
karşı karşıya kalmıştır.
Suriye'yi iç savaşa taşıyan olayların iç sorunlarla ilgili
bir boyutu olsa da, esas neden bazı Arap ve Batılı ülkelerin İsrail'in
çıkarlarına hizmet edecek tutum ve politikalarıdır.
İsrail'e yaranmak için "Suriye Dostları" yalanı
ardına gizlenen Suriye'ye düşman diplomatik hareketler terörü desteklediler.
Bu suretle teröristleri gönderen ve finanse eden ülkeler
Suriye'de yaşanmakta olan insani durumu ahlaksız bir ticarete dönüştürdüler.
*
O sırada İsrail'in azınlık olarak kabul ettiği Filistin
Devleti ile HAMAS'ın aralarındaki görüş ayrılığı ve güvensizlikler aşılmış,
"Birlik Hükümeti" kurulmuştu.
İsrail ile barış sürecinin temelini oluşturacak anlaşmalar
için İsrail'in hukuken var olma hakkını tanıyacaklarını, 1967 sınırlarına
dayanan iki devletli çözüm prensibine bağlı kalacaklarını açıkladılar.
BM de iki devletli çözümü temel alan barış prensibine bağlı
kalınması koşuluyla Birlik Hükümeti'ni kabul ettiğini bildirdi.
*
Ne ki İsrail, Gazze'de yeniden imarın başlatılması, ablukanın
kaldırılması ve kapıların açılması,
Gazze'nin Batı Yaka'dan uzaklaşması için değil dünya ile
irtibata geçmesi için deniz ve hava limanlarının inşa edilmesi,
Elektrik, su, yol, kanalizasyon gibi alt yapı sorunlarının
çözülmesi taleplerini yerine getirmedi.
Gazze ve Batı Yaka'nın bir bütün olduğu, Gazze'nin de
Filistin siyasi sisteminin bir parçası olduğu,
Bir çözüm olacaksa bunun mutlaka Filistin ulusal çerçevesi
içinde herkesin ortak olmasına itibar etmedi.
Ama İsrail'in Filistinlilere saldırıları ve Yahudi
yerleşimcilerin Mescid-i Aksa'ya yönelik baskınları nedeniyle bölgede gerginlik
giderek tırmandı.
*
ABD, İsrail ve Suriye Dostları ise bu sırada Suriye'de
Esad'ın iktidarını koruma konusunda büyük bir potansiyele sahip olduğunu
anlamışlardı.
Ergeç Suriye ile yapılacak bir barış anlaşmasında, İsrail'in
bir Yahudi Devleti olarak tanınması ve güvenliği için rejim gücünün Sünni güçle
dengelenmesini sağlamaya yöneldiler.
Irak'ta da Irak Kürtleri ve Sünnilerin Şii'leri
dengelemesine yönelik bir karşı ağırlık oluşturmaya kalkıştılar.
*
Birdenbire Suriye ve Irak'taki otorite boşluğu kullanılarak,
İsrail ve ABD'nin kendilerini açığa vermeden Suudi
Arabistan, Katar ve Türkiye'ye dünyanın her yerinden kiralattığı ve türlü
lojistik verdirdiği,
Yakın gelecekte "Yahudi Devleti'ne " itiraz
etmeyecek yeni bir Suriye ve Irak'ın biçimlendirilmesine hizmet etmek üzere,
Çoğu Amerikan pasaportlu dünyanın bir çok ülkesinden birkaç
bin kiralık asker eskisinden kurulu Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) çetesi boy
gösterdi.
*
Aslında ABD ve İsrail, Lâikliğin önünü keserek İslam
dini yerine çakma İslamcılıktan medet ummasıyla ve böylesi bir çeteye
güvenmekle yanlış yapmıştı.
Çünkü Suriye ile yapılacak bir barış anlaşmasında İsrail'in
bir Yahudi Devleti olarak tanınması ve güvenliği için tek bir alternatif vardı.
Bu İslamcılıktan ziyade Araplığı temel alan, bağımsızlığı ve
lâikliği savunan bir ideolojiye dayanan BAAS anlayışıydı.
*
Halbuki ABD ve İsrail, Ortadoğu'da kurumsal demokrasinin
eksiklerini tamamlamakta Türkiye'nin İslam dünyası içinde demokratik açıdan yol
gösterici olma karakterini kullandı.
Türkiye'nin batılılaşmak, Batı medeniyetinin esas
unsurlarına bağlanmak ve bunları hayata uygulamak zorunda olduğunu, bunların
unsuru olan ilim ve zihniyetin doğup serpileceği ortamın koşulu olarak
lâik hukuku ve özgürlüğü hiç bir zaman benimsememiş,
AKP iktidarıyla Osmanlıcılığın "sınırlar içinde yaşayan
herkes ırk,din,dil ayrımı olmaksızın eşittir", İslamcılığın
"toplumu bir arada tutan temel faktör din'dir" sentezini uyguladılar.
Türkiye AKP iktidarının arkasında "Osmanlı'nın
ardından Türkiye'nin İslam toplumlarına Vatikan benzeri ekonomik güç olması
projesi"nde "Suriye ve Irak jeopolitiğinde bölgeyi kazanan petrolü ve
Misak'ı Milli topraklarını da kazanır" siyaseti doğrultusunda savrulmaya
başladı.
*
Suriye Hükümeti ise anayasal,kanuni ve meşru sorumluluk
olarak güvenliğin tesis edilmesinde birinci derecede kendisinin sorumlu
olduğunu,
Suriye'nin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü için BM
garantisinde savaşan silahlı güçlere her türlü lojistik veren devletlerin
desteklerini kesmesi, sınırların denetimi için bir mekanizmanın oluşturulması
gerektiğini,
Böylece ulusal bir misak çerçevesinde
egemenlik,bağımsızlık,toprak bütünlüğüne tutunan bir konferans ile Suriye'nin
siyasi geleceğinin resmedilmesini istiyordu.
*
Şimdi Dışişleri Bakanı J.Kerry'nin açıklaması ABD'nin;
Rusya, Çin ve İran başta olmak üzere Suriye de savaş suçları işleyerek hukuku
ihlâl eden Esad rejimi kadar muhalif tarafların, teröristlerin ve destekleyen
ülkelerin paylarını üstlenmeleri,
İşlenen suçların savaş hukukunun geçerliliği ve
gelişmesindeki öneminden hareketle esaslı bir biçimde kategorize edilmesi
ve hukukun üstünlüğünün sağlanması,
Yeni Suriye'nin kurulmasına ilişkin bağlayıcı kararın bu bileşkeden
çıkarılması,
Bu sistematik hukukun, BM'de yeni bir dünya statüsünün
oluşmasına yol açması talebini ilk kez teyid etmesi anlamına geliyor.
*
Bu suretle Rusya, şimdi Suriye'de aşırıcı terör örgütlerinin
tasfiye edilmesi mücadelesi verirken,
Bir taraftan da Recep Tayyip Erdoğan'ın gayrı resmi
bir lider olarak İslam Birliği çatısı altında bulunan ülkelerde,
"Ümmet adına" İslam devletlerinin rejiminde
ve işleyişinde getirilmeye çalışılan sistematikle,sonucu İslami Cihad'a
varan;
Vatandaşlık yerine din, eşitlikler yerine din birliği,
adalet yerine insan olmayı öngören siyasal ve sosyo-ekonomik yönetim
anlayışının cari kılınmasının önüne geçmek için ABD ve İsrail'den küçükte
olsa bir kredi aldığı anlaşılıyor.
*
Recep Tayyip Erdoğan, kitlelerin Batı tipi düzenin Müslüman
halkları her türlü zulme maruz bıraktıkları fikrinde yetiştirmesinde etkin olan
ve "İslami Cihad" ateşini körükleyen kişi olarak ateşkesin ilan
edileceği 1 Ocak ile geçiş hükümetinin kurulacağı 6 ay içinde her alanda
asimetrik saldırılarla peyderpey itibarsızlaştırılırken,
Herhangi bir doğrudan kalkışmaya karşı Marmara, Doğu
Akdeniz, İncirlik, Diyarbakır'da gerekli tertibatlar da alınmıştır.
Giderek el birliği ile kendisinin ve aşırıcı
yapılanmalarının tasfiye edileceği bir sonuca yürünüyor ki, kaçışının olanağı
bulunmuyor.
*
İsrail'in azınlık olarak kabul ettiği Filistin Devleti ile
İsrail arasında 1967 sınırlarına harfiyen uymak yerine aralarında toprak
değişimi yapabilmeleri ve " İsrail Devleti'nin Yahudi devleti olarak
tanınması" temel konularında eşit iki devlet olarak Barış
görüşmelerinin başlaması ise,
"Geçiş Sürecini" takibedecek olan "Siyasi
Çözüm Sürecinin" işidir.
*
Bu süreçte İsrail'in tanınması ve güvenliğinin
sağlanması için Rusya'nın bölgede sürekli kalması ve arabulucu olmasından başka
bir çözüm yoktur.
Gerginliğin sürmesi halinde sadece Filistin yönetiminin
değil dünyanın daha ne kadar ayakta kalabileceğini, Ne J.Kerry,ne bir
başkası, ne de ben biliyorum. 10.12.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder