PROF. DR. ATA ATUN
Turkish Forum, 16 Aralık 2016
1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında yer alan Garanti ve
İttifak Anlaşmasını, Türkiye’nin Garantörlüğünü ve Uluslararası kurallara göre
adada bulunan Türk Silahlı Kuvvetlerinin varlığı konularını göz göre göre,
bilinçsizce dürttük ve zedeledik.
Daha geçen yılki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bitmesinden
birkaç hafta sonra resmi ağızdan "Garantiler Tabu değildir" açıklaması
ile güya ileriye doğru bir adım attığımızı zannederek kendimize fena bir gol
attık. Benim kişisel değerlendirmeme göre büyük bir politik ve stratejik hata
oldu bu açıklama. Aynen "Bayram değil, seyran değil, eniştem beni
niye öptü" ile aynı mantıkta ve eşdeğerdi maalesef.
Yıllar önce biz Kıbrıslı Türkler soykırıma uğradığında Batı
dünyasının bizlere attığı politik kazıktan sonra Kıbrıs Cumhuriyeti’ne el koyan
Rumlar, 1 Mayıs 2004 tarihinde Avrupa Birliğine kabul edilirken 16 Ağustos 1960
tarihinde resmen yürürlüğe giren Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasını, içeriğinde
Türkiye’nin garantörlüğünü barındıran Ek I, Garantiler ve İttifak Anlaşması ile
birlikte, Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasını olduğu gibi kabul etmişti. Günümüzde
halen, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası, Avrupa Birliği müktesebatı içinde BİRİNCİL
HUKUK OLARAK YER ALMAKTA.
Almanya’nın Stratejik garantörünün Amerika Birleşik
Devletlerinin olduğu AB’nin Birincil Hukukunda yer aldığı gibi, Türkiye’nin de
1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Garantörü olduğu aynı kıstaslarda ve eşit
geçerlilikte 1 Mayıs 2004 tarihinden beridir AB’nin Birincil Hukuku içinde yer
alıyor. Zaten dönemin AB Komiseri Olli Rehn de 2009 yılının Ocak ayında yaptığı
resmi açıklamada, Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyetinin garantörü olmasının AB’nin
kurallarına ve müktesebatına aykırı olmadığını belirtmişti.
Müzakere ekibimizin, ikide birde "AB üyesi bir
ülkenin garantörü AB dışından bir ülke olamaz" ve "Garantörlük
kavramı 21. Yüzyılda geçerliliğini kaybetmiştir"diyen Rumların oyununa
geldikleri kesin. Belli ki hiç araştırma yapmışlar. Avrupa Birliği ile Rumlara
müzakerelerde yapıcı gözükmek için de seçimin hemen sonrasına "garantiler
tabu değildir" mesajını vermiş, arkasından da Türkiye’nin garantisini
konuşmaya başlamışlar.
Şimdi müzakere heyetinin Garantiler konusunda geldiği aşama
15 yıllık bir geçiş döneminden sonra Türkiye’nin, Kıbrıs adası üzerinde olan
garantisinin tekrar gözden geçirileceği ve kaldırılabileceği şeklinde.
Garantileri tartış ve 15 yıla bağla, nüfus oranını ilelebet
kalacak şekilde 4 Rum’a 1 Türk olarak kabul et, KKTC topraklarının beşte
birinden fazlasını Rumlara iade etmeyi onayla, tazminatla kapatılabilecek
toprak konusunda mülkiyetin sahipliliği hakkı olarak ilk sözün ve kararın 1974
yılında 6 yaşında olan bir çocuğa kadar geri gidebileceğini kabul et, binlerce
Türk ailesinin göçmen olacağının altyapısını oluştur, 4 özgürlüğün
uygulanabileceğinin, yani Rumların çalışmak, yerleşmek, mülk edinmek ve iş
kurmak için KKTC’de yaşayabileceklerinin altına imzanı at, Kıbrıslı Türklerin
yegane hayatta kalma garantisi olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kıbrıs adasından
ayrılmasını onayla ve 60 bin Rum’un bize göre Türk Devleti, Rumlara göre Türk
Eyaleti içine yerleşmesini tasdikle ve bunun adını da "Müzakereler
iyi gidiyor" koy!
Güzel hoş da, bütün bunlardan sonra dünya ve Türk tarihine "Yıllarca
kan ve gözyaşı döküp, göçmenliği en acı bir şekilde yaşadıktan sonra kurmayı
başardığı devletini lav edip, üzerinde yaşadığı topraklardaki egemenliğini de
çöpe atıp bir başka milletin boyunduruğu altına, azınlık olarak girmeyi kabul
eden halk" olarak geçmeyi acaba hangimiz kabul edeceğiz ve nasıl
kabul edeceğiz, gerçekten çok merak ediyorum. 2004 yılındaki "Annan
Planı" döneminde yaşadığımız gibi gene ABD ve Avrupa Birliği,
Dolarları ve Euroları KKTC’de saçarak ajanları vasıtası ile aramızdaki hainleri
satın alıp, aptalları, kaypakları ve akılsızları kandırmaya çalışacaklar,
KKTC’yi tarihin karanlıklarına gömmek ve Kıbrıs adasını Rumların hakimiyeti
altına sokmak için…
Ata ATUN
e-mail: ata.atun@atun.com veya ata.atun@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder