BATI DÜZEN KURUCU ROLÜNÜ KAYBETTİ
Kanal A Genel Yayın Yönetmeni Alper Tan, Batılı devletlerin,
düzen kurmak amacıyla işgal ettikleri bölgelerde düzeni sağlamada başarısız
olduklarını ve Suriye için de iddia ettikleri düzeni sağlayamayacaklarını
yazdı. İşte Tan'ın o analizi:
Afganistan'daki Marksist hükümetin daveti üzerine Komünist
lider Leonid Brejnev'in emriyle Sovyetler Birliği, 24 Aralık 1979'da
Afganistan'a girmişti. Afgan mücahitler, Ruslarla 9 yıl savaştılar. Yenilen
Sovyet askerleri 15 Mayıs 1988'de geri çekilmeye başladı ve 15 Şubat 1989'da
büyük kayıplar nedeniyle Mihail Gorbaçov'un emriyle işgal sona erdi.
Savaş sonrası Sovyet güçleri, resmi kayıtlara göre
Afganistan’da 14 bin 453 askerini kaybetti. Muhtemelen ölen Rus asker sayısı
gerçekte daha fazla. 451 Sovyet savaş uçağı düşürüldü. Afganistan hezimeti
Sovyetlerin sonunu hazırladı. Afganistan’dan askerlerini çeken Gorbaçov
döneminde SSCB darmadağın oldu.
Sovyetler, Afganistan'a girdiğinde, buranın Sovyetler’e
bağlanacağı ve Rus toprakları olarak Hint Denizi’ne kadar inecekleri yazıldı,
çizildi. Ama neticede SSCB Afganistan'dan kovuldu ve BİRLİK dağıldı.
Bu defa 11 Eylül saldırılarını bahane eden ABD, 2001
sonbaharında Afganistan’ı işgal etti. ABD’nin buraya yerleşeceği veya “kuzey”
“güney” diye ülkeyi ikiye böleceği yazılıp çizildi. ABD ve yandaşları da burada
tutunamadı. Bu sefer dünyanın diğer süper gücü ABD ve diğer destekçileri de o
garip Afganistan’dan tekme tokat kovuldu, zelil ve perişan edildiler..
Rusların, Amerikalıların, Avrupalıların... Kısacası
Haçlı-Siyonist ittifakının küçümsediği işgal ettiği o Afganistan, zayıf ve
fakir de olsa hala bütün olarak ayakta duruyor.. Milyonlarca şehit verse de
bugün Afganistan süper devletlere mezar oldu.
Afganistan'da şu an bulunan tek askeri ve siyasi güç
Türkiye'dir. Türkiye, resmen NATO adına orada ama tüm birlik ve komutanlıklar
Türk askerinden oluşmaktadır. Başka yabancı güç kalmadı.
ABD Irak'ı işgal etti... Yıllarca, artık “ABD buradan çıkmaz
ve Bağdat artık Washington oldu” denildi, “ABD, Türkiye’ye komşu oldu” denildi.
“Kürtler ABD’ye bağlanıyor” diye konuşuluyordu. ABD, Irak’ta da tutunamadı.
Çekildi, defolup gitti.. Gitti gitmesine ama yerini İran'a bıraktı. Tüm Irak'ı,
İran denetimindeki Iraklı Şiilerin yönetmesini istiyordu. ABD zahiren İran’a
düşmanmış gibi yapıyor ama Irak’ı, Tahran’a teslim etmeye yelteniyordu.
Başbakan Nuri El Maliki bunun taşeronluğuna soyunmuştu...
Ama Irak Kürtleri ABD’ye uyup İran’a teslim olmadılar.
Sünniler ise Saddam’ın generalleri, Saddam’ın istihbarat birimleri eliyle
dünyayı sarsan işler yaptılar ve İran’a onlar da teslim olmadılar..
Yani işgalciler, Irak’ı da tam olarak arzu ettikleri gibi
bölemediler. Herkesin kan, can, para döktüğü Irak'ta yine Sünni ve Kürt
kesimler, ABD’ye veya İran’a değil aksine Türkiye’ye yaklaştılar. Bugün artık Irak
Kürtleri, Ankara ile kader birliği yaptılar ve fiilen Türkiye’nin bir parçası
haline geldiler. Eğer Irak, ABD’nin isteği doğrultusunda ilerde bölünecek
olursa Kürtler de dahil özellikle Sünni halkın yakınlaşma veya birleşme
konusunda hangi ülkeyi tercih edeceğini öğrenmek için müneccim olmaya gerek
yok. Türkiye’nin Irak Şiileri ile de çok iyi ilişkileri var.
Şimdi gündemde Suriye var ve Suriye’nin de üçe
bölüneceğinden söz edip masabaşı yeni “Sykes-Picot haritaları” yayınlıyorlar.
Washington’da oturup yeni Suriye haritaları üretiyorlar. Şurdan şura Esad’ın
olacak, burdan bura PYD’nin olacak. Kalanı muhalifler yönetecek. IŞİD de şurada
duracak.. Ohh ne ala...
1991’de işgal ettiğinden bu yana Irak’a düzen getiremeyen,
şekil veremeyen, 2001’de işgal ettiğinden bu yana Afganistan’da nizam
sağlayamayan Amerika şimdi de Suriye’ye çeki-düzen getirecekmiş. Vay anam
vay...
Washington’un üfürükten senaryolarını vahiy gibi görerek bu
ülkede ve bu bölgede gelecek planı yapanlar kafalarına şunu soksunlar: 25 yılda
Irak’ta, 15 yılda Afganistan’da düzen kuramayan ABD, Suriye’de asla düzen
kuramaz, kuramayacak..
Yayınladıkları parçalanmış Suriye haritaları ABD’nin
psikolojik savaşının bir yansımasıdır. Kaddafi’den sonra Libya’yı bölmek için
de çok uğraştılar. Bölmek için Halife Hafter isimli işbirlikçi generali
desteklediler. Ama beceremediler.
Bundan sonraki haritaları işgalci güçler, işbirlikçi
azınlıklar değil, toprağın sahibi olan halklar belirleyecekler. Çünkü artık
halklar, sömüren istilacılara fırsat vermeyecek. Halklar işgal güçlerine ve
ihanet şebekelerine karşı savaşlarını devam ettiriyorlar. Suriye’de devam eden
savaş, işte böyle bir savaştır. İstikbal, sömürgecilerin, vesayetçilerin,
güçlülerin değil, halkların ve halklarla beraber olan devletlerin olacaktır.
Bu nedenle Türkiye, dış siyasetini ülkelerdeki yönetimler
üzerine değil, halklar üzerine inşa ediyor. Bu nedenle Türkiye, bugün yedi
düvelle mücadele ediyor, yetmiş yıllık ABD-NATO macerasını çöpe atmaya
hazırlanıyor.
Artık Türkiye olmadan bu coğrafyada hiçbir proje icra
edilemez. Zemin bulamaz, tutunamaz. Ortadoğu’nun da İslam dünyasının da kalbi
Türkiye'dir.. Güçlü devletlerin dünyayı paylaştığı ve yönettiği dönem artık
bitmiştir. Yeni Dünya Düzeni, hakiki manada halkların irade ve tercihlerine
göre şekillenen bir dünya düzeni oluyor.
Batı yüz yıl önce İslam coğrafyasına misafirliğe gelmişti.
Gelirken eli boş gelmedi, fitne-fesat ve bombalarını hediye getirdi. Yüzyıl
sonra şimdi Müslümanlar Batı'ya iade-i ziyarette bulunuyorlar. Herhalde eli boş
gitmeyeceklerdir.
Tehditkâr ve buyurgan üslupla Türkiye ve İslam alemine nizam
vermeye çalışan Batı, bu günlerde ne oldu ise hümanistleşti. “Dünyamızı savaşla
değil, barışla dizayn etmenin mümkün olduğu” telkin etmeye başladılar.
Şimdi oyunun kuralları değişiyor. Bundan sonra kuralları
Batı değil, başkaları koyacak. Görünen köy kılavuz istemez. Umutsuzluğa gerek
yok. “Gözü olana gün ışımıştır.”
Alper TAN // 01.03.2016
Yazı gayet güzel ve anlaşılması kolay bir şekilde tanzim edilerek yayınlanmış.
YanıtlaSilTeşekkür ederiz
Selam ve Saygılarımla