Refah
Partisi’nden vekil seçildi. Aslında Kavakçı bir projeydi.
Meclise
türbanıyla, Nazlı Ilıcak’ın kolunda girdi. Vekillikten çıkarıldı. Şimdi birçok
soytarı Kavakçı’nın başörtüsü nedeniyle vatandaşlıktan çıkarıldığını yazıyor.
YALAN! Hem de ahlaksızca söylenen bir kuyruklu yalan. Kavakçı ABD vatandaşı
olduğu ve bu durumu sakladığı için vatandaşlıktan çıkarıldı. Vatandaşlıktan
çıkarıldıktan sonra, ABD’de Türkiye Cumhuriyeti aleyhinde konferanslar verdi.
Eski eşi Kafkas Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Cihangir İslam, KHK ile
FETÖ üyesi olmaktan ihraç edildi.
Kendisi ABD
vatandaşıdır. ABD Vatandaşı olan kişi ABD Anayasası’nı ve yasalarını iç ve dış
düşmanlara karşı koruyacağına, ABD Ordusuna hizmet vereceğine yemin eder.Ve bu
ABD vatandaşı hatun kişi, 3 Temmuz 2017 günü yeniden Türk(!) vatandaşı yapıldı.
Sonra da alel acele Kuala Lumpur Büyükelçiliğine atandı.
Sizce bu hatun
Büyükelçiliği sürecinde, Türkiye ve ABD çıkarlarının çatıştığı noktada,
yeminine mi sahip çıkacak yoksa Türkiye’nin çıkarlarını mı koruyacaktır???mCHP
vekilleri haklı olarak eleştiri yapıyor ama, eleştiriye hakları var mı???
Ülkemizde
ikiyüzlülük kurumsallaştı. Çok yüzlülük geçer akçe oldu. Dürüstlük hem öksüz,
hem yetimdir artık. İlkeli olmak diye bir kavramı hatırlayan yok. Hatırlatalım;
Baylar ve
bayanlar, gerçeklere Fransız kalanlar, sözüm sizleredir.
Bu ülkede bir Maliye Bakanı var. Adı: Mehmet Şimşek. İngiliz vatandaşı. Yani, İngiltere Kraliçesi’ne bağlılık yemini etmiş bir kişidir Maliye Bakanınız. Londra’da küresel çeteye ait olan Merrill Lynch Bankası’nın başında otururken, AKP tarafından keşfedilip(!) Türkiye’ye getirildi. Dışarıdan bakan yapıldı. Hakkında birçok şaibe yazılıp-çizildi. Eşi yabancıydı. Bakan olduktan sonra boşandı. Türkiye Vatandaşı bir hanımla evlendi. O dönem ben ve bazı yazarlar bu konuyu yazdık. Eleştirdik. Mecliste karşı çıkan olmadı. Hatırladığım kadarı ile sadece Bahçeli, İngiliz vatandaşı olmasına değil, dışarıdan bakan atanmasına eleştiri getirdi. Ben de o eleştiriye, ikiyüzlülük olduğu için eleştiri ile karşılık verdim. Çünkü MHP’nin de içinde olduğu 57. Hükümet döneminde Derviş ABD’den ithal edilerek(!) bakan yapıldı. Ülkenin canına okudu.
Bu ülkede bir Maliye Bakanı var. Adı: Mehmet Şimşek. İngiliz vatandaşı. Yani, İngiltere Kraliçesi’ne bağlılık yemini etmiş bir kişidir Maliye Bakanınız. Londra’da küresel çeteye ait olan Merrill Lynch Bankası’nın başında otururken, AKP tarafından keşfedilip(!) Türkiye’ye getirildi. Dışarıdan bakan yapıldı. Hakkında birçok şaibe yazılıp-çizildi. Eşi yabancıydı. Bakan olduktan sonra boşandı. Türkiye Vatandaşı bir hanımla evlendi. O dönem ben ve bazı yazarlar bu konuyu yazdık. Eleştirdik. Mecliste karşı çıkan olmadı. Hatırladığım kadarı ile sadece Bahçeli, İngiliz vatandaşı olmasına değil, dışarıdan bakan atanmasına eleştiri getirdi. Ben de o eleştiriye, ikiyüzlülük olduğu için eleştiri ile karşılık verdim. Çünkü MHP’nin de içinde olduğu 57. Hükümet döneminde Derviş ABD’den ithal edilerek(!) bakan yapıldı. Ülkenin canına okudu.
İşte, halk bazı
sözlere bu ikiyüzlülük nedeniyle itibar etmiyor. İtibar görmek için dürüst
olacaksın. İlkeli olacaksın. Milleti salak yerine koymayacaksın. Eleştirdiğin
konuda sabıkan olmayacak.Demem o ki, ABD vatandaşı Merve Kavakçı’yı ABD
vatandaşlığı nedeniyle eleştirmek için, Kraliçesinin vatandaşı Mr. Şimşek’in
bakanlığına da karşı çıkmak gerekir.Dün Mr. Şimşek’e hangi gerekçeler nedeniyle
karşı çıktıysam, bugün de aynı gerekçelerle Madam Kavakçı’nın Büyükelçi
yapılmasına karşıyım.
Kavakçı’nın bir
resmi var. Şeyh Nazım Kıbrısi’nin önünde diz çökmüş, elini Kıbrısi’ye doğru
uzatmış, avucunda bir şeyler var.Nazım Kıbrısi hakkında çok önce bir yazı
yazdım. Kıbrısi İngiliz ajanı olarak bilinir. Kıbrıs Kahramanı Dr. Fazıl Küçük,
Kıbrisi sohbet ederken teneke çaldırırmış. Kıbrısi İngiltere Prenslerinin
sünnetli doğduğunu iddia eder. Bu iddia, Müslümanların Kraliyet ailesine güven
duymasını sağlamak için yapılan bir propagandadır. Beyin yıkama yöntemidir.
İngiliz ajanı Lawrence’in yöntemine ne kadar çok benziyor değil mi?
İngiltere
Osmanlı’ya da tarikatlar vasıtasıyla girmiştir. Yüzlerce ajanını Nakşibendi,
Kadiri, Rufai, Melami şeyhi, Alevi Dedesi olarak Osmanlı topraklarına salmış,
bugün de ülkemizin başına bela olan Kuran dışı;
“Kadercilik”
anlayışını yerleştirerek, müritleri tembelliğe alıştırmıştır. Uyuşturucu Baronu
Hikmetyar’ın dizinin dibine çökenlerin, İngiliz İstihbaratı ile bağlantılı bir
şeyhin dizi dibine çökenleri baş tacı etmesinden doğal ne olabilir ki?
Şaşırmıyorum. Bataklık oluşurken bas bas bağıranlardanım. Hatta çığlık
atanlardan biriyim. 2007 yılında “80 Yıllık Kin” başlığıyla yazdığım yazıya,
“abartmışsınız” diye yorum yazan sarı basın kartı sahibi gazeteciye selam
olsun.
Bataklık
oluşurken bataklık kenarına sandalye koyup oturan, sivrisineklerin hücumuna
uğrayacağını da bilmelidir. Sivrisinekler ısırmakla kalmaz. Sıtma da yapar.
Ülkece sıtma hastalığına yakalandık. Titriyoruz. Ve zaman zaman sayıklıyoruz;
AB-D bizi
kıskanıyor(!).. Kadılarımızı, ithal bakan ve büyükelçilerimizi kıskanıyor.
Saman ithal edişimizi, “borç yiğidin kamçısıdır” deyip ülkeyi borç bataklığına
sürükleyen yiğitlerimizi kıskanıyor. Memurun ve O..punun rüşvetini peşin veren
Reza Zarrablarımızı kıskanıyor. Gizli banka hesaplarımızı, saraylarımızı,
halkın HIYAR GİBİ soyuluşunu kıskanıyor. Ege’yi “Yunanistan’a bahşiş niyetine
hibe eden bonkörlüğümüzü” fena halde kıskanıyor(!)… Hele her yağmurda
şehirlerimizin göl haline gelmesini öyle bir kıskanıyor ki, sormayın gitsin…
Zahide UÇAR
-------------
Atatürk'ü öğrenerek büyümüş bir çocuksanız, masal kahramanlarına ihtiyaç duymazsınız.
Atatürk'ü öğrenerek büyümüş bir çocuksanız, masal kahramanlarına ihtiyaç duymazsınız.
***
MÜRTECİLER,
YOBAZLIK VE KİMLİK PARÇALANMASI
Yüzlerinde
korku endişe, dillerinde atıp tutmalar olsa da İslam görünümlü yeni bir din
kurdular. Bu yeni dinde, yalancılık, pişkinlik, hırsızlık, adaletsizlik, baskı,
zülüm meşru görülüyor. Sapık inanç düşünce ve yaşam biçimlerine karşı olan
herkesi ötekileştiriyorlar.
Anadolu’da
bin yıldır oluşan kimlik parçalanıyor. Türk Milleti’ni oluşturan kardeşçe
yaşayan etnik topluluklar birer birer ayrıştırılıyor. Türkiyelilik kavramı ile
Türk Milleti’nin ortak dokusu altüst ediliyor İngilterelilik, Fransalılık,
Almanyalılık oralarda konuşuluyor mu?
Kimliksiz
kişiliksiz, kanı ve zihni bozuk tiplerin etkili ve yetkili konuma getirildiği
Türkiye’de; kardeşlik köprüleri yüz yıl sonra bir kez daha
parçalanmak isteniyor.
Osmanlının
son döneminde Tanzimat ve Islahat fermanları ile halkların etnik damarları öne
çıkarılmış, Balkan ve Ortadoğu halkları ayrıştırılmıştı. Şimdi de sahte İslamcı
fasık kimliğe sahip tipler, liboşlar, kökeni belirsizler ihanet çalışmaları
içindedir.
Bütün
etnik kimlikleri birleştiren Ortak Türk Kimliği yok edilmek
isteniyor.
Bu
kimlik; ortak vatan, ortak tarih, ortak sanat, ortak
sevinçler üzüntüler, ortak gelecek kimliğidir. Bu kimlik Türk Milleti
kimliğidir.
Milletimiz
diyorlar. Peki hangi millet bu? Gerçek kimliklerini İslam dini ile
örttükleri için soysuzlar, kimliksizler zihin kirlenmesi yaratıyorlar.
İnsanların ortak değerleri yerine ayrı olan konuların öne çıkmasına neden
oluyorlar.
Birleştiren
tek şeyin din olduğunu söylüyorlar. Ama o din’i de din olmaktan çıkaran
icraatlarda bulunuyorlar. Yandaş Müslüman karşı Müslüman ayrımı yapıyorlar.
Ruhlarında fesatlık var. Fitne bunların beslenme kaynağıdır. İslamcı ya da
liberal kimlik altında gizledikleri, içlerinde barındırdıkları kinlerini,
demokratlık, özgürlük kamuflajı altında kusuyorlar.
Amaç,
hedef ve oyun; Bin yıldır oluşmuş ortak din, ortak tarih, ortak
vatan, ortak kültür değerler bütünlüğünü parçalamak, üniter devlet yapısını
değiştirmek içindir.
Bakın;
konuşmalara, yazılanlara çizilenlere, batıl ilkel ortaçağ kalıntısı Arapçı
hayalperestlere. Ne diyorlar, ne yazıyorlar ne karar alıyorlar? Açık değil mi?
Oyun
karanlık odalarda; kirli ve lekeli zihinleri ile
planladıklarını bu millete hazmettirmektir.
Türk
Milleti bu oyuna düşecek mi düşmeyecek mi? Türk Milleti tarih boyunca benzeri
ihanetleri bertaraf etmiştir.
Biz
her zaman, her kesimi uyarıyoruz ve diyoruz ki; Zihinleri
işgal edilmiş bir ülkeyi çelişkili nutuklarla, ayakta tutamazsınız. Zihinsel
işgale karşı tedbir almak da her duyarlı insanın temel görevidir. Elbette bu
görev, esas olarak siyasi iktidara aittir.
Medya
ve yargı da işgal edilmişse, kim, nasıl ne şekilde alacaktır?
Bugün
bu ülke sevdalıları, asimetrik bir psikolojik harekata maruz kalmıştır.
Kendisini mi savunsun, yoksa dayanağı olan halkın zihninin işgaline mi
dirensin?
Halkın
önemli bir bölümünün zihni işgal edilmişse, kendi ülkesinin bayrağına karşı
çıkanlarla, bayrağı gönderde tutmak isteyenler arasında çatışma çıkar!
Aydınların
görevi; her ülke aydının görevi ne ise odur. Zihni işgal
edilmiş olan bu ülke çocuklarını, çarpık din ve çıkar esaretinden kurtarmak
herkesin görevidir.
İnsanları,
uyandırma, bilgilendirme ve aydınlatmada herkes sorumludur.
Makyavel; “Türkleri
dışarıdan işgal etmeye kalkmayın, yenemezsiniz. Fakat bir defa içeriden ele
geçirdiniz mi her şeyi kabul ettirebilirsiniz!” diyordu!
Demokrasi,
özgürlükler, dini ve etnik kimlikler kullanılarak vatandaşların bir kısmının
zihinleri işgal edilmiştir.
Yapılması
gereken; karanlık odalarca ve yabancı istihbarat
servisleri tarafından yetiştirilip unvan sahibi kılınan ve önemli makamlara
getirildikten sonra Türkiye aleyhine çalışan kozaları, gerçek kimlikleriyle
ortaya çıkarmak ve halka bunları tanıtmaktan geçmektedir.
Bu
yapılırsa, zihinleri işgal edilmiş olanlara da şok tedavisi uygulanmış olur!
GüNüN
SöZü: Temeli sağlam olan bina yıkılmaz, bilgili insan
ise sarsılmaz.
Av.Prof.Dr.Nurullah
AYDIN
31
Temmuz 2017-ANKARA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder