1 KASIM 2015
"MİLLETVEKİLİ GENEL SEÇİMİ" SONUÇLARI BİR SÜRPRİZ Mİ?,,,
Makine Yüksek Yüksek
Mühendisi
Sevgili Okurlar,1 Kasım 2015 Milletvekili seçiminde, Adalet
ve Kalkınma Partisi AKP’nin % 49,5 oy alarak; tekrar, tek başına iktidar olma
şansını yeniden elde etmesi, elbette bir sürpriz…
AKP’nin seçimi kazanmasını şu şekilde özetlemek te mümkün:
Kendisinden hesap sorulmasını istemiyordu ve bunun içinde;
tek başına iktidar olması gerekiyordu ve öyle oldu. Gerisi teferruat…
Olup bitenleri anlayabilmek için; bundan önceki makalelere
bakmanızı öneririm
Bu son seçimi de kazanarak, AKP’nin 4. defa tek başına
iktidar olma şansını yakalamış olmasında, en büyük faktör;
AKP’nin fiiliyattaki lideri konumunda olan ve şimdinin de
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN dır. Ama bu husus;
Türkiye’nin her konuda daha üst noktalara çıkartılması
hedefinde, sorunların çözümünde, Türkiye’nin daha iyi idare edilmesi
noktasında;
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın başarılı olduğu
anlamına gelmez.
Bu husus, daha ziyade; Recep Tayyip ERDOĞAN’ın başarılı bir
algı operasyonu ile
Halkımızın önemli bir kısmını yönlendirip, kendi tarafına
çekmesi, çekebilmesi ile ilgili bir konu…
Başka konularda var da; ben bu gün daha çok, bu konuda bir
şeyler söylemek istiyorum.
Öncelikle şu hususu hatırlatmak isterim:
Ben bu gün, olumsuz gelişmelere ait birçok örnek ortada
iken; Recep Tayyip ERDOĞAN’ı gözü kapalı destekleyen çok sayı da insan
tanıyorum. Bu konuda aklın mantığın durduğu yerdeyiz.
Tabi ki bu konuda; AKP’ye oy veren seçmenin, genelde eğitim
seviyesi ile ilgisi var, gelenek-göreneklerimizin, kültür yapımızın etkisi var,
Dinin etkisi var, sonuçta genetik yapımızın etkisi var…
Recep Tayyip ERDOĞAN’ın konuşma şekli, çok kırıcı…
Muhalefete, ya da kendini eleştirenlere, ağıza alınmayacak
sözler sarf ediyor; alçaklar, şerefsizler, ananı al götür, İsrail Dölü…
Yoksa biz, bağırıp-çağıran, muhataplarına argo kelimelerle
karşılık veren insanlardan mı, hoşlanıyoruz?
Bu konuda psikologlara, sosyologlara, genetik uzmanlarına
önemli görevler düşüyor.
Birde şu husus çok önemli:
AKP’nin iktidara geldiği 2002’den bu yana, Toplumda her
geçen gün artan bir hoşnutsuzluk, bir muhalefet var…
İşçi, memur, emekli, çalışan, esnaf, çiftçi, köylü…çoğu
kişi; gidişattan, halinden memnun değil Ama her defasında nasıl oluyor da, AKP
oylarını artırıyor, kazanıyor? Sadece 7 Haziran 2015 Milletvekili seçiminde,
tek başına iktidar olamamıştı.
Bu gibi konularda, yaratılan algı operasyonunun dışında,
birçok seçim hilelerinin yapıldığı iddiaları, 0rtalıkta uçuştu;
Mükerrer oy kullanma, ölüleri bile seçmen yazma, sandık
hırsızlığı, bilgisayar oyunları, elektrik kesilmesi, trafolara kedi girmesi
gibi, akla, mantığa sığmayan birçok seçim hilesi…
Yüksek Seçim Kurulu’nun fazladan, niye çok sayıda oy
pusulası bastırıyor gibi, bir çok konular.
Bir ara mükerrer oy kullanmayı önlemek açısından, parmağa
özel mürekkep sürülüyordu. Sonradan bu uygulamadan vaz geçildi. Acaba neden?
Avrupa’da ve diğer gelişmiş bazı demokrasilerde, bizde halâ
kullanılan ve birilerinin lehine oy kaydetmeye müsait olan, yazılım
sisteminden, halâ niye vazgeçmediğimiz;
Seçimlere güveni azaltan en önemli faktörlerden biridir.
7 Haziran 2015’de yapılan Milletvekili seçiminde, Halkımızın
% 60’a yakın bir kısmı; CHP, MHP ve HDP’ye oy vermek suretiyle, AKP’nin tek
başına iktidar olmasını istemedi. Bu husus aynı zamanda; Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip ERDOĞAN için de, bir ihtar anlamını taşıyordu…
Ama muhalefet partileri bir koalisyon hükümeti kurma
noktasında, ellerine geçen, tarihi bir fırsatı değerlendiremediler…
MUHALEFET PARTİLERİNİN BECERİKSİZLİĞİ VE ÖZELLİKLE DE;
DEVLET BAHÇELİ’NİN ANLAMSIZ İNADI; AKP’NİN SEÇİMİ KAZANMASINDA ETKİLİ
OLDU…
Özellikle MHP Lideri Devlet BAHÇELİ’nin, bir Koalisyon
Hükümeti kurulması aşamasında;
PKK’nın Meclis’te ki Temsilcisidir gibi gerekçelerle, HDP
ile bir arada olamayacaklarını söylemesi ve bu konudaki inadı;
AKP’ye ve Recep Tayyip ERDOĞAN’a, yeniden tek başına iktidar
olmasını, Altın Tepsi içinde hediye etti diye de özetlenebilir.
Halkımız, Devlet BAHÇELİ’nin inadını;
MHP’nin oylarını % 4 düşürmek suretiyle ,cezalandırdı ama
Olan Türkiye’ye oldu.
Recep Tayyip ERDOĞAN’ın bu güne kadar seçimleri hep
kazanmasının ardında;
Devlet BAHÇELİ’nin zor anlarda, Tayyip ERDOĞAN’a bir şekilde
yardım edip, onu kurtaran bir görevli olduğu kanaati de; Halkımız arasında,
yaygın bir görüştür.
Seçim sonrasında CHP, MHP ve HDP kanadında, parti
tabanlarında büyük çatlaklar oluştu.
Şimdi bu gibi konularda, bir şeyler söylemek istiyorum.
HDP Lideri Selahattin DEMİRTAŞ,ın seçim kampanyası
sırasında, PKK’nın eylem yapmasına karşı çıkması gibi hususlar;
Selahattin DEMİRTAŞ ile Kandil arasında ve PKK’nın diğer
bazı üst yöneticileri arasında bir anlaşmazlık konusu haline geldiği ortaya
çıktı…
Meğerse Selahattin DEMİRTAŞ’’ın suskunluğu, bu sebeptenmiş…
Selahattin DEMİRTAŞ, seçim kampanyası esnasında Recep Tayyip
ERDOĞAN için;
Seni Başkan yaptırmayacağız konusuna, hep vurgu yaptı.
Ama seçim sonrasında görüldü ve anlaşıldı ki;
Selahattin DEMİRTAŞ, bu konuda aynı noktada duruyordu.
Ama malûm diğer yöneticilerin;
Başkanlık konusunu da tartışabiliriz gibi yaklaşımları,
anlaşmazlığın devam ettiğini, ortaya koymaktadır.
Türkiye’nin Üniter yapısına aykırı söylemlerine, elbette
katılamayız. Ama Halkımız arasında, Selahattin DEMİRTAŞ’a karşı bir sempatinin
oluştuğunu da görüyorum.
AKP ve Tayyip ERDOĞAN’ın;
HDP’nin seçim barajı altında kalması için yürüttükleri
kampanyaya rağmen;
HDP’nin seçim barajını aşarak, Meclis’e girmesini;
Selahattin DEMİRTAŞ’a bağlamak, daha doğru bir yaklaşım olur.
Bu noktada HDP Lideri Selahattin DEMİRTAŞ’ın;
CHP Lideri Kemal KILIÇDAROĞLU İle MHP Lideri Devlet
BAHÇELİ’den daha karizmatik olduğunu söyleyebiliriz.
CHP ve MHP kanadında, kazanlar kaynıyor…
Kemal KILIÇDAROĞLU ile Devlet BAHÇELİ, koltuklarını
kaybedebilirler.
Gelinen nokta itibarı ile Muhalefet cephesinde, yakın bir
gelecekte önemli değişimlerin yaşanacağı anlaşılmaktadır.,
Bu sorunu şöyle özetlemek mümkün:
1-İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi AKP, 7 Haziran 2015
tarihinde yapılan Milletvekili seçiminde;
Aldığı 40,8 oyla, tek başına iktidar olma şansını
kaybetmişti ve bir Koalisyon Hükümeti kurma ihtimali belirmişti…
Ne var ki uygulamadaki örneklerle de sabit olan; AKP’nin
fiiliyattaki Lideri konumundaki, şimdinin de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
ERDOĞAN;
Bir Koalisyon Hükümeti’nin kurulmasını istemediğinden
dolayı;
45 Günlük süreyi;
Yeni Hükümeti kurmakla görevlendirdiği, kendi partisinin
Genel Başkanı ve Başbakanı Ahmet DAVUTOĞLU vasıtasıyla doldurarak;
Hükümet kurulamıyor gerekçesiyle, Anayasamızın kendisine
tanıdığı yetkiyi kullanmak suretiyle, erken seçim kararı aldı ve 1 Kasım’da
malûm seçim yapıldı…
Eğer Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN 45 günlük süreyi;
CHP, MHP VE HDP’NİN Genel Başkanları arasında eşit olarak,
paylaştırmış olsaydı; Muhtemelen bir Koalisyon Hükümeti kurulabilirdi…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’NIN 45 günlük süreyi,
kendi Partisinin Genel Başkanı
Ahmet DAVUTOĞLU ile doldurması, muhalefet liderleri; Kemal
KILIÇDAROĞLU, Devlet BAHÇELİ ve Selâhattin DEMİRTAŞ’a görev vermemesi;
Cumhurbaşkanının tarafsızlık ilkesine ve teamüllere aykırı
bir uygulamadır.
Eğer Yüksek Seçim Kurulu;
Bu konuda Cumhurbaşkanı’nın Anayasa ihlâli yaptığını
belirterek, yaşanan mağduriyeti
Önleseydi, belki bir koalisyon Hükümeti kurulur ve 1 Kasım
2015 erken seçimi de olmazdı…
Bu itibarla Yüksek Seçim Kurulu da, bu konuda görevini
yapmamıştır…
2-Eğer Muhalefet Partileri CHP, MHP ve HDP’NİN Genel
Başkanları, kendi aralarında anlaşıp; bir Koalisyon Hükümeti kurmaya hazır
olduklarını açıklamış olsalardı;
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, Hükümeti kurma görevini,
onlara vermek zorunda kalırdı.
Bu noktada Muhalefet Liderleri de, sınıfta kalmışlardır.
Bir Koalisyon kurma konusunda en fazla sorunu, MHP lideri
Devlet BAHÇELİ çıkarmıştır.
CHP lideri Kemal KILIÇDAROĞLU, daha ilk başta Devlet
BAHÇELİ’ye; istiyorsan, sen Başbakan ol demiştir. Ama
Devlet BAHÇELİ, kabul etmemiştir
MHP; HDP için, PKK’ya destek veriyor gibi gerekçelerle, bir
koalisyon kurmayacaklarını, her defasında söylüyordu…
Ama aynı Devlet BAHÇELİ, PKK’ya teröre destek veriyorlar
gibi gerekçelerle, her defasında AKP’ye de çatıyordu ama Meclis Başkanı
seçiminde, AKP’nin Adayı İsmet YILMAZ’IN seçilmesine vesile oldu…
Aslına bakarsanız AKP ve onun fiili lideri konumundaki
Tayyip ERDOĞAN’ı zor anlarında hep; Devlet BAHÇELİ kurtarıyor…
Peki buna ne diyeceksiniz?
Diyelim ki kendi aralarında anlaşamadılar, ya da
Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN, kendilerine engel çıkartıp, Hükümeti kurdurmadı…
Şimdi sorulması gereken soru şu:
Seçimden önce AKP Hükümeti ve özellikle de Recep Tayyip
ERDOĞAN’A;
17 ve 25 Aralık 2013, rüşvet ve yolsuzluk iddiaları için
hesap soracaklarını söyleyip, duruyorlardı hep;
Peki hem bu gibi konularda, hem de seçim barajının % 10’un
altına çekilmesi konusunda, niye bir kanun teklifi vermediler?...
Niye kaldır parmak, indir parmak yapıp ta, AKP’Yİ ve Tayyip
ERDOĞAN’I, köşeye sıkıştıramadılar?
Çoğu vatandaşımızın, kredi kartı borcu, ya da ev, araba gibi
konularda borçlanmış olmalarının etkisi var. Dolayısıyla, bu gibi
vatandaşlarımızda; eğer iktidar değişirse, borçlarını ödeyememe korkusu var,
Özellikle yandaş üst guruplara tanınan Devlet ihaleleri alma
konusunda tanınan kolaylıklar var gibi konularda ve değişik kesimlere,
Halkımızın kültürüve genetik yapımızında elbette önemli Alınan Örneğin bu gibi
ülkelerde, hatta Başkanlık sistemiyle yönetilen Amerika Birleşik Devletleri’nde
bile kuvvetler ayrığı vardır. İktidarlar % kaç oyla gelmiş olurlarsa olsunlar;
Yargı, Yürütme, Yasama, Basın hep bağımsızdır.
Hükümeti idare edenler % şu kadar oy aldım diyerek;
Anayasa,, Yargı, Milli Eğitim gibi temel konularda, istedikleri gibi
değişiklik yapamazlar. Devletin İdare şeklini, Rejimini değiştirmeye asla
cesaret edemezler…
Bu gibi ülkelerde, özellikle Devletin dış politikalardaki
temel hedefleri de; iktidarda kim olursa olsun, değişmez.
Bu itibarla Batı demokrasilerinde, seçimle iş başına gelen
hükümetler;
Anayasa, mevcut Kanunlar ve teamüller çerçevesinde;
Halkın yaşantısını daha üst noktalara çıkarmaya, her
alandaki sorunları çözmeye, sonuç itibarı ile Devleti her alanda yüceltmeye
çalışırlar…
Eğer Batı demokrasilerinde Hükümetler, bunun tersi bir
uygulama ortaya koyarlarsa; hangi siyasi görüşe sahip olursa olsun, zaten halk
buna müsaade etmez. En azından, ilk seçimde oylarını düşürerek, gereken cevabı
verir.
Hani Yağmur Yağdı; Yarıklar Kapandı diye bir Atasözü var ya;
merak edenler, benim web siteme girsinler, daha önce yazdıklarıma bir göz
atsınlar…
Nihayetinde burada, AKP Hükümetinin 1 Kasım 2015 seçiminde,
böylesi bir sonucu nasıl aldığını tahlil etmeye çalışıyoruz.
AKP ‘nin 4. Defa seçimi nasıl kazandığına ışık tutabilmek
açısından;
Bizim insanımızla, Batılı bir seçmenin davranışı konusunda
ilginç, birkaç örnek vermek istiyorum.
Yıllardır Arkadaşım olan ve aynı apartmanda oturduğumuz bir
Arkadaşım, seçim günü bana şöyle dedi:
AKP’ye oy ver AKP’ye; Hastane yapacak, Hastane!...
Ya,sırf Hastane yapacak gibi bir gerekçe ile bir Partiye oy
verilir mi?...
Hastane yapmak, Okul yapmak gibi şeyler, zaten Hükümetlerin
görevi.
Hastane yapmak, okul yapmak…gibi şeyler yapmak,elbette iyi
de; ben bunların, kaliteli yapılıp, yapılmadığına bakarım, kanun ve
yönetmeliklere uygun yapılıp, yapılmadığına bakarım. Ucuza mı, pahalıya mı
yapıldığına bakarım…
İstanbul’da oturan ve Tayyip ERDOĞAN hayranı bir Yakınım da,
yukarıda bahsettiğim yakın bir arkadaşımın söylediğine benzer bir örnek verdi
ve dedi ki: önceki Hükümetler zamanında, SSK’ nın Hastanelerinde saatlerce ilaç
kuyruğunda beklerdik, şimdi beklemiyoruz…
Tabi ki bunlar işin olumlu yönleri.O kadar olumsuz yönleri
de var ki; yapılan bazı iyi şeyler; perde gerisinde kalan olumsuz şeylerin
gölgesinde kalıyor…
Örneğin, önceki Hükümetler zamanında; çalışanlar, ya da
emekliler; ister SSK, ister Emekli Sandığına mensup olsunlar, hastanelerde
kayıt parası, eczanelerde ilaç farkı gibi konularda para ödenmezdi.
Peki Yeşil Kartlılar için, Bütçeden yeterince para ayrılmış
olsa; pirimi ödenen, emekli, ya da çalışanlardan; sağlık kesintisi yapmaya
gerek kalır mıydı?...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder