Rum anıt açar, biz anıt yıkarız...
14 Ağustos 1974 günü Mutlu Barış Harekatı’nın ikinci aşaması
başladığında, bugün adı Yıldırım olan Milya köyünde oturan sözüm ona kahraman
EOKA’cılar, hızla Mağusa’ya doğru yola çıkmış olan Türk Silahlı Kuvvetlerine
ellerindeki son model silahlarla karşı koyup kahramanca dövüşmeyi
seçeceklerine, Atlılar Murat ağa, Sandallar köylerine oturan silahsız ve en
küçüğü 16 günlük, en yaşlısı da 96 yaşında olan masum insanları bebek, çocuk,
kadın yaşlı demeden hunharca şehit edip sonra da tabanları yağlayarak son hızla
kaçmayı tercih etmişlerdi.
15 Ağustos 1974 günü, Türk Silahlı Kuvvetleri Mağusa şehrine
ulaştıktan sonra kendiliğinden oluşan sınır hattının kuzeyinde kalan köyler tek
tek taranıp teslim alınmıştı. Ben de 7 kişilik ekibimle İskele’den (Trikomo)
başlayarak Dip Karpaz köyüne kadar tüm Rum köylerine tek tek giderek, hepsini
resmen teslim almıştım. Tuzla köyünü teslim aldıktan sonra rastgele önümüze
çıkan elleri silahlı EOKA’cı birkaç Rum’un peşine düşmek zorunda kalıp Boğaz
bölgesindeki TSK’nin küçük bir birliğine kadar onları kovalamıştık ama aniden
ortadan kaybolmuştu bu milisler. Gariplik Sandallar ve Atlılar köylerinde idi.
Boğaziçi (Lapathos) ve Yıldırım (Milya) üzerinden Tuzla’ya doğru geri dönerken
Sandallar ve Atlılar köylerinden geçtiğimizde ortalıkta hiçbir hareket yoktu,
bunlar Türk köyleri olmalarına rağmen. Tavuklar, kediler, köpekler, eşekler
bile yoktu yollarda… Ama bu bize, o telaş, her an tuzağa düşme, bubi
tuzaklarına yakalanma, saldırıya uğrama düşüncelerinin verdiği olağanüstü
heyecan ve tetikte olma duygusundan dolayı hiçbir mana ifade etmemiş, civar
köylerdeki Kıbrıslı Türkler esir alınıp Limasol’a götürüldükleri için de
topluca şehit edildikleri aklımızın köşesinden bile geçmemişti.
1 Eylül 1974 günü Atlılar, Sandallar ve Muratağa köylerinde
yaşayan bebek, çocuk, kadın ve yaşlıların hiç ayırım yapılmadan topluca
Yıldırım köyünden gelen üç mangalık bir Rum milis birliği tarafından
katledildikleri haberi Mağusa’ya ulaşınca hepimiz büyük bir şok yaşamıştık.
Neredeyse hepsini tek tek isimleri ile tanıyorduk şehitlerimizin. Sancaktarımız
Kemal Servet bey ve Mağusa savunmasının kahraman ismi Tabur Komutanımız Oğuz
Kalelioğlu beni hemen toplu mezarın bulunduğu yere keşif yapmak için göndermişlerdi.
Kardeşlerimiz, canlarımız şehitlerimizin bedenleri daha çürümemişti ve o gün
öğleden sonra başlanan ilk kazıda üst kısımlarda yer alan şehitlerimizin hemen
hemen hepsinin kimliklerini de-aileleriyle birlikte- giysilerinden,
ayakkabılarından ve diğer özelliklerinden teşhis edebilmiştik. Bizimle birlikte
yakınlardaki Türk Silahlı Kuvvetlerinden gelen bir birlik de vardı.
Topluca, insanlık dışı bir şekilde şehit edilen
kardeşlerimiz için iki yarı yerde, biri Muratağa ve Sandallar şehitlerimiz
için, diğeri de Atlılar şehitlerimiz için Anıt mezar yapıldı. Üzerlerinde
isimleri yazıldı ve resimleri kondu. Bir tanesi iki harekat arasında doğan bir
bebeğimiz beş minik şehidimizin resimleri bulunamadığı için onların resimleri
konamadı.
Şimdi "toplu mezarda yatanların kim oldukları tam
olarak bilinmiyormuş ve bu nedenle kimlik tespiti yapılacakmış! Aralarında Rum
da varmış" gibi saçma sapan bahanelerle şehitlerimizin yattığı ve
1963-1974 yılları arasında uğradığımız soykırımı ispatlayan anıt niteliğindeki
bu toplu mezarlarımız açılacak, anıtın üzerinde isimleri yazmasına ve resimleri
bulunmasına rağmen şehitlerimizin kimlikleri tespit edilecek ve tek tek,
birbirlerinden ayrı olarak defnedilerek, Rumlar istedi diye "Toplu
Mezarlarımız"ortadan kaldırılacak. Zira yaptıkları barbarlıkları hiç
anlatmadıkları ve dünyayı haklı oldukları yalanıyla kandırdıkları için rahatsız
oluyorlar bu mezalimin tanığı mezarlardan.
Biz bu tarafta uğradığımız soykırımı ispatlayan ve gözler
önüne seren anıtlarımızı Rumların ayak oyunları ile ortadan kaldırırken,
EOKA’nın sarsılmaz ve ebedi üyesi Rumların Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis,
Lefkoşa’nın Peristerona köyünde Rum kayıplar ve ölenler için hem anıt
yapılmasına ön ayak oldu hem de "Türk askeri geri gidecek,
Anadolu’dan gelenler geri dönecek, Rum göçmenler evlerine geri dönecek, işgal
ve istila bitecek" içerikli dört dörtlük milliyetçi bir nutuk attı.
Biz Rumlar gücenmesin anıtlarımızı diye yıkarken, Rumlar
geçmişi hatırlamak ve gelecek kuşaklara hatırlatmak amacıyla anıt dikiyorlar.
Aslında bizim yapmamız gereken, bugün yıkılan daha doğrusu
yıktırılan anıtlarımız yerine daha büyüğünü ve daha görkemlisini yapmak ve
olası bir anlaşmaya da Şehitliklerimizin ve Anıtlarımızın sökülmesini önleyen
maddeler koydurmak olmalıdır...
Ata ATUN, e-mail: ata.atun@atun.com veya ata.atun@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder