Yalçın KOÇAK
18. Dönem
Sakarya Milletvekili
Üniversite
kapatmak, kitap yakmak kadar, fikir suçlusunu hapsetmek kadar kötü sonuçları
olan bir fiildir.
Bizce, acizliğin aculluğun ifadesidir.
Yıl
1974: Türkiye ilk vakıf/özel üniversite kapatma deneyimini yaşadı. Sıkıntısı
hala devam ediyor. Heybeliada Ruhban Okulu da kısmen bu meseleden
kaynaklanıyor.
Türkiye
o zaman da, bu üniversiteleri kapatmamış, hami üniversitelere devir etmişti.
Konuyu
iyi bilmesi gerekenlerden birisi de cumhurbaşkanıdır, onun da okulu Marmara
Üniversitesine devir edilmişti.
Biz
bu hale nasıl geldik;
Doğramacı
hocayı arar olduk…
Yerine
gelen seleflerden “ben Amerikancıydım, beni niye içeri aldılar anlamadım” diyen
Kemal Gürbüz, “Türkçeden Akademik Lisan
olmaz”da dediği gibi, bunu YÖK yönetmeliklerinin maddelerine de koyarak
sabotajına devam etmiştir.
Bunlara
aptal diyemezsin sıfatları Profesör,
Hain
diyemezsin Makamları T.C, maaşlarını bizden alıyorlar.
YÖK’çülerin
Yaptıkları Vakıf Üniversiteleri yasasına bir bakın.
Vakıf
gibi bir kurumsal yapı kurulacak. Kurucu Vakıf 50 milyon TL, o garabet yapıya
hibe edecek ve en fazla iki kişiyle (o vakıf gibi garabetin) yönetimine
girecek. Okumuş Batı sıfatlı allâmelerimiz Prof.’lar da bir elleri yağda, bir
elleri balda çiftlik yönetir gibi Vakıf benzeri, türedi garabeti yönetecekler.
Ye
Memet ye...
Devlet
kendi üniversitesine öğrenci başı 3000 TL bütçe ayırırken, bu garabet
kuruluşların 30 bin TL absürt ortalama fiyatlarıyla dünyanın en pahalı yüksek
öğretiminin fonlatılması hangi aklın ürünüdür, hangi kitabın insaf cüzüne
sığar. Emekli hocalar kendilerine iş buluyor, çocukları da diploma almış
aileler, kendilerini tatmin etmiş oluyor, yarınlar ise hüsran. Genç
akademisyenlerin hakları bu yasa da unutulmuş, çünkü kendi emeklilikleri için
düşünülmüş bu garabet vakıf gibiymiş gibi, aslında vakıf adını da istismar eden
verme değil, alma kuruluşları.
Üniversite
tabelalı, Üniversal olmayan kurumlar.
Profesör
olmadıkları halde bu sıfatın ticaretini yapan öğretim görevlileri…
Üniversite
kapatılıyor ve ülkemde kimsenin sesi çıkmıyor.
Niye?
Kapatanların
haklı tarafları var.
Kim
verdi bu izinleri, hangi YÖK Başkanı?
Hangi
Eğitim Bakanı bu kurumlarda ki uzantılar sorgulanmalı…
Üniversite
kapatmak, sevimsiz bir fiil; Biz kapatan değil, yaşatan olalım, el koyalım,
rehabilite edelim, yönetimini ve yöneticilerini lime lime edelim, devletin hızı
yavaştır, sabrı çoktur, yapamayacağı yoktur.
Dilsiz
şeytanlar, susuyorsa biz doğruyu yaparak ön alalım.
Kravatlı
eşkıya şehre inmiş halkımızın istikbale yatırım olarak gördüğü evladına
(aslında ülkenin geleceğine) yaptığı, yapacağı yatırıma kene gibi yapışmış
servisten emiyor, kafeteryadan götürüyor, defter-kitaptan, geziden, tosttan,
çaydan, kıldan, tüyden asalak tufeyli bir taife ortaya çıkmış sömürüyor.
TÜBİTAK’ı
soydular;
MEB
milyon dolarlık kitaplar bastılar sattılar;
Girdikleri
her kurumu tahrip ettiler.
Belli
kurumlar dışında boşalan kadrolara adam almayalım.
Devlet
organizasyonunu sil baştan yapılandıralım.
Hukuk
reformunu, İstinabe mahkemelerini yıllarca konuştuk, daha az hâkim, daha az
masraf ve daha kesin sonuç, daha doğru olacaktır.
Özal
rahmetli “Teritoryal Güç” dediğinde anlamadan ahkâm kesenler, “Amfibik bir
ordumuz olmalı” gerçeğini daha yeni fark etti.
Cüpbe
ve Rütbelere yeni düzenleme getirelim.
Orgenerallik
Rütbesini toprak alana;
Korgeneral
rütbesini bölgesinde terörü bitirip, asayişi sağlayana;
Valilerin
ve yerel meclislerin önerisiyle Cumhurbaşkanı versin.
Denizci
ve Havacı niye Genel Kurmay Başkanı olmuyor dediğimizde yıl 1988 idi.
Niye
Hulusi Behçet’ten beri dünya literatürüne Türk adıyla bir icadımız yok diye
sorgulamadık. Profesör Aziz Sancar bizi mahcubiyetten kurtardı. Niye Türk her
dalda dışarıda başarılı da, burada değil? Üniversitelerde ki makam ve sıfatları
dünya ölçeğinde rehabilite edelim, Profluk hacca müşteri bulmak için kullanılan
bir makam olmasın.
Çare
için;
1930
yılında Atatürk niye ülkenin tek Üniversitesi olan İstanbul Üniversitesini
kapattı sorusuyla başlayalım.
Cevabı;
Yetersiz
ve liyakatsizlerin Akademik kıskançlığı, bu gün de ziyadesiyle var.
Liyakatsiz
hocaların, korkaklığı ve emir kipi ile cümle kuramama erk'sizlikleri ortada.
İbn-i
Haldun'un bunlara danışın ama idareye getirmeyin sözü de orada..
Mukaddime
de.?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder