14 Ocak 2017 Cumartesi

DİKKAT!.. ÇOK ÖNEMLİ: GDO, GENETİK VE MOLEKÜLER BİYOLOJİ GDO SAVAŞÇISI: FELSEFELERİ ÖJENİKÇİLERLE AYNI

GDO, GENETİK VE MOLEKÜLER BİYOLOJİ
GDO SAVAŞÇISI: FELSEFELERİ ÖJENİKÇİLERLE AYNI
Bir konferans için İstanbul’a gelen dünyaca ünlü GDO savaşçısı Prof. Dr. Ignacio Chapela Karar’a konuştu: “ABD’de GDO hakkında gerçekleri dile getirmek kolay değil. Mesleğinizi kaybedersiniz. Şiddetli bir sansür mekanizması var. Dünyadaki tüm Amerikan konsolosluklarında da GDO’yu destekleyecek sunumlarla eğitilmiş çalışanlar bulundurulur.”
ÜRÜN DİRİER
Ignacio Chapela

UC Berkeley Üniversitesi Mikrobiyal Ekoloji Laboratuvarı’nın kurucusu, dünyaca ünlü GDO savaşçısı Prof. Dr. Ignacio Chapela Boğaziçi Üniversitesi’ndeydi. “GDO Araştırmaları ve Üniversitelerin Ticarileştirilmesi” konulu bir konferans veren Prof. Chapela, Karar’ın sorularını yanıtladı.
Prof. Dr. Ignacio Chapela, adını 2001 yılında transgenlerin yabani Meksika mısırına geçişi üzerine yaptığı araştırmayla duyurdu. Bu araştırma transgenlerin bulaşıcı olduğu ve doğadaki diğer bitkilere geçiş yapabildiğinin ilk ispatıydı. Biyoteknoloji dünyası önce bu bilgiyle sarsıldı, sonra da kabullenmeyi reddetti. Prof. Chapela ise hiç ummadığı bir tepkiyle karşı karşıya kaldı. Görev yaptığı Kaliforniya Üniversitesi’nin kadrosundan bile çıkarıldı. Daha sonra itibarı iade edilerek yeniden kadroya alındı. 2009’da ise Prof. Chapela’nın iddiaları başka laboratuvarlar tarafından da onaylanarak kabul gördü.
BELGESELLERDE DE ROL ALDI
Toprakların GDO ile kirletilmesi konusunda Meksika, Kosta Rika ve Ekvator’daki yerel halklarla işbirliği yapmasıyla da bilinen Prof. Chapela, genetiği değiştirilmiş organizmalar ve yemek sistemlerini konu alan Monsanto’ya göre Dünya ve Yemeğin Geleceği gibi birçok belgesel filmde de rol aldı.
2001’de makalenizi yayınladıktan sonra yaşadıklarınız konusunda özetle ne söylersiniz?
Kimse böyle bir habere hazırlıklı değildi. İlk önce dışlandım. Aldığım tepkiler arttıkça içine düştüğüm umutsuzluk ve çaresizlik de artıyordu. Bildiğim bir gerçek vardı, kimsenin gözle göremediği transgenler doğadaki diğer bitkilere geçerek onları da kirletiyor ve bozuyordu. Ama bana inanmak istemiyorlardı. Bugün artık bu bilgi kabul ediliyor ama hala GDO’nun sağlığa zararları konusunda kör ve sağırı oynuyorlar. 2001’de başlayan çaresizliğim hala devam ediyor dolayısıyla.
GDO EMBRİYODA MUTASYONA YOL AÇIYOR
GDO’nun insan sağlığına zararlı olduğu kesin mi?
İyi bir bilim insanı bu soruyu ‘yeterli bilgimiz yok’ diye cevaplar. Genç bir biyolog iken bu konularla ilgili gerçeği bilmek istemiyordum. Çünkü soracağımız tek bir soru 50 yıllık bir çalışma gerektirecekti ve bu soru biyoteknoloji çalışmalarına engel olabilirdi. Ben de gençken sektörde çalışmış biri olarak şunu söyleyebilirim ki, zararlı mı zararsız mı diye hiç sormadan GDO’ları çevreye saldık. GDO’lu ürünler insan üzerinde zararlı mı diye hiç denenmedi. Ancak hayvan deneylerinde görüyoruz ki GDO’lu yemlerle beslenen hayvanların iç organları, bağışıklık ve üreme sistemleri bozuluyor. Erken doğuma ve embriyoda mutasyonlara yol açıyor. Bazı araştırmacılara göre otizmin ve kanserin 1950’den sonra artmasının nedeni de GDO.
SANSÜR MEKANİZMASI ÇOK ŞİDDETLİ
GDO hakkında bağımsız çalışmalar yapılamıyor mu peki?
GDO hakkında gerçekleri dile getirmek bir bilim insanı için hiç de kolay değil Amerika’da. Şiddetli bir sansür mekanizması var. İddialarınızda fazla ileri giderseniz mesleğinizi bile kaybedebilirsiniz. ABD gibi hükümetle şirketlerin beraber adım attığı tüm ülkelerde bu durum böyledir. Amerika’da tarım ve dış işleri bakanları genellikle Monsanto firmasında (GDO’lu tohum karteli) çalışmış kişilerden seçiliyor. Dünyadaki tüm Amerikan konsolosluklarında GDO’yu destekleyecek sunumlarla eğitilmiş çalışanlar bulundurulur. Farklı ülkelerde yayınlanan tüm biyogüvenlik kanunlarında hep bir kişi yazmış gibi aynı dil kullanılır. Teste ihtiyaç olmadığı, insana zararlı olmadığı gibi…
ÖJENİKÇİLERLE FELSEFİ OLARAK AYNI
GDO’lu tohum kartellerinin öjenikçi (geri kalmış insan topluluklarının kısırlaştırılarak nüfuslarının kontrol altına alınması) olduğu iddiaları hakkında ne söylersiniz?
Yıllarca bu endüstrinin içinde çalıştım ve İsviçre’de yaşadım. Öjenikçi düşünceler daha çok İsviçre’den çıkar. Tarihsel olarak, geri kalmış insan topluluklarını kısırlaştırma fikri ve çalışmaları Kaliforniya’da başlamıştır, oradan Almanya’ya geçmiştir. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra bu çalışmalar durdurulmuş ve çalışmaları yapan bilim insanları Almanya’dan İsviçre’ye göç etmişlerdir. O nedenle bu tarz fikirler buradan çıkar. GDO’lu tohum üreticileri öjenikçidir diyemem, elimde kanıt yok ama felsefi olarak öjenikçidirler diyebilirim. Örneğin şu an Afrika’ya GDO’lu tohumları götüren tek merkez Bill Gates’in vakfıdır. Eşi Melinda Gates de açıkça bazı toplumların daha çok, bazılarının da daha az çocuk yapması gerektiğini deklare etmiş biridir.
BUNLAR AÇIKÇA KONUŞULABİLİYOR DEMEK Kİ…
2 hafta önce Zürih’te bir kongredeydim. Bir bilim adamı çıkıp bulduğu bir bakteriyi yoğurda karıştırarak gıda yoluyla kadınların kısırlaştırılabileceğini açıkladı. Bu bence korkunç bir şey ama orada alkışlandı. Bilim olarak kabul ediliyor bu tür fikirler. Gizli bir toplantı da değildi, açıkça dile getirilebiliyor.
İSVİÇRE’DE GDO EKİMİ SERBEST Mİ?
Hayır yasak. Hatta taşıma sırasında kamyonlardan düşen GDO’lu tohumların toprağı kirlettiğine dair tartışmalar sürüyor şu an İsviçre’de.
Dünyada nerelerde GDO’lu ekim yapılıyor?
Yüzde 95’i Amerika, Kanada, Brezilya, Arjantin ve pamuk ekimini de içine katarsanız Hindistan’da üretiliyor. Ancak ABD ve Arjantin’de buğday tarımı yapan çiftçiler tüm baskılara rağmen GDO ekimi yapmak istemiyorlar artık. Mısır üreticilerinin başına gelenleri yaşamak ve pazarlarını kaybetmek istemiyorlar. Zaten gelecekte GDO’ya yapılan sübvansiyonların kalkacağını düşünüyorum. Çünkü ziraat açısından çok az ve geçici avantajları var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder