GDO, GENETİK VE MOLEKÜLER BİYOLOJİ
GDO SAVAŞÇISI: FELSEFELERİ ÖJENİKÇİLERLE AYNI
Yazan: SONMUCİD on TEMMUZ
12, 2016
Bir konferans için İstanbul’a gelen dünyaca ünlü GDO savaşçısı
Prof. Dr. Ignacio Chapela Karar’a konuştu: “ABD’de GDO hakkında gerçekleri dile
getirmek kolay değil. Mesleğinizi kaybedersiniz. Şiddetli bir sansür
mekanizması var. Dünyadaki tüm Amerikan konsolosluklarında da GDO’yu
destekleyecek sunumlarla eğitilmiş çalışanlar bulundurulur.”
ÜRÜN DİRİER
Ignacio Chapela |
UC Berkeley Üniversitesi Mikrobiyal Ekoloji Laboratuvarı’nın
kurucusu, dünyaca ünlü GDO savaşçısı Prof. Dr. Ignacio Chapela Boğaziçi
Üniversitesi’ndeydi. “GDO Araştırmaları ve Üniversitelerin Ticarileştirilmesi”
konulu bir konferans veren Prof. Chapela, Karar’ın sorularını yanıtladı.
Prof. Dr. Ignacio Chapela, adını 2001 yılında transgenlerin
yabani Meksika mısırına geçişi üzerine yaptığı araştırmayla duyurdu. Bu
araştırma transgenlerin bulaşıcı olduğu ve doğadaki diğer bitkilere geçiş
yapabildiğinin ilk ispatıydı. Biyoteknoloji dünyası önce bu bilgiyle sarsıldı,
sonra da kabullenmeyi reddetti. Prof. Chapela ise hiç ummadığı bir tepkiyle
karşı karşıya kaldı. Görev yaptığı Kaliforniya Üniversitesi’nin kadrosundan
bile çıkarıldı. Daha sonra itibarı iade edilerek yeniden kadroya alındı.
2009’da ise Prof. Chapela’nın iddiaları başka laboratuvarlar tarafından da
onaylanarak kabul gördü.
BELGESELLERDE DE ROL ALDI
Toprakların GDO ile kirletilmesi konusunda Meksika, Kosta
Rika ve Ekvator’daki yerel halklarla işbirliği yapmasıyla da bilinen Prof.
Chapela, genetiği değiştirilmiş organizmalar ve yemek sistemlerini konu alan
Monsanto’ya göre Dünya ve Yemeğin Geleceği gibi birçok belgesel filmde de rol
aldı.
2001’de makalenizi yayınladıktan sonra yaşadıklarınız
konusunda özetle ne söylersiniz?
Kimse böyle bir habere hazırlıklı değildi. İlk önce
dışlandım. Aldığım tepkiler arttıkça içine düştüğüm umutsuzluk ve çaresizlik de
artıyordu. Bildiğim bir gerçek vardı, kimsenin gözle göremediği transgenler
doğadaki diğer bitkilere geçerek onları da kirletiyor ve bozuyordu. Ama bana
inanmak istemiyorlardı. Bugün artık bu bilgi kabul ediliyor ama hala GDO’nun
sağlığa zararları konusunda kör ve sağırı oynuyorlar. 2001’de başlayan
çaresizliğim hala devam ediyor dolayısıyla.
GDO EMBRİYODA MUTASYONA YOL AÇIYOR
GDO’nun insan sağlığına zararlı olduğu kesin mi?
İyi bir bilim insanı bu soruyu ‘yeterli bilgimiz yok’ diye
cevaplar. Genç bir biyolog iken bu konularla ilgili gerçeği bilmek
istemiyordum. Çünkü soracağımız tek bir soru 50 yıllık bir çalışma
gerektirecekti ve bu soru biyoteknoloji çalışmalarına engel olabilirdi. Ben de
gençken sektörde çalışmış biri olarak şunu söyleyebilirim ki, zararlı mı
zararsız mı diye hiç sormadan GDO’ları çevreye saldık. GDO’lu ürünler insan
üzerinde zararlı mı diye hiç denenmedi. Ancak hayvan deneylerinde görüyoruz ki
GDO’lu yemlerle beslenen hayvanların iç organları, bağışıklık ve üreme
sistemleri bozuluyor. Erken doğuma ve embriyoda mutasyonlara yol açıyor. Bazı
araştırmacılara göre otizmin ve kanserin 1950’den sonra artmasının nedeni de
GDO.
SANSÜR MEKANİZMASI ÇOK ŞİDDETLİ
GDO hakkında bağımsız çalışmalar yapılamıyor mu peki?
GDO hakkında gerçekleri dile getirmek bir bilim insanı için
hiç de kolay değil Amerika’da. Şiddetli bir sansür mekanizması var.
İddialarınızda fazla ileri giderseniz mesleğinizi bile kaybedebilirsiniz. ABD
gibi hükümetle şirketlerin beraber adım attığı tüm ülkelerde bu durum böyledir.
Amerika’da tarım ve dış işleri bakanları genellikle Monsanto firmasında (GDO’lu
tohum karteli) çalışmış kişilerden seçiliyor. Dünyadaki tüm Amerikan
konsolosluklarında GDO’yu destekleyecek sunumlarla eğitilmiş çalışanlar
bulundurulur. Farklı ülkelerde yayınlanan tüm biyogüvenlik kanunlarında hep bir
kişi yazmış gibi aynı dil kullanılır. Teste ihtiyaç olmadığı, insana zararlı
olmadığı gibi…
ÖJENİKÇİLERLE FELSEFİ OLARAK AYNI
GDO’lu tohum kartellerinin öjenikçi (geri kalmış insan
topluluklarının kısırlaştırılarak nüfuslarının kontrol altına alınması) olduğu
iddiaları hakkında ne söylersiniz?
Yıllarca bu endüstrinin içinde çalıştım ve İsviçre’de
yaşadım. Öjenikçi düşünceler daha çok İsviçre’den çıkar. Tarihsel olarak, geri
kalmış insan topluluklarını kısırlaştırma fikri ve çalışmaları Kaliforniya’da
başlamıştır, oradan Almanya’ya geçmiştir. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra bu
çalışmalar durdurulmuş ve çalışmaları yapan bilim insanları Almanya’dan
İsviçre’ye göç etmişlerdir. O nedenle bu tarz fikirler buradan çıkar. GDO’lu
tohum üreticileri öjenikçidir diyemem, elimde kanıt yok ama felsefi olarak
öjenikçidirler diyebilirim. Örneğin şu an Afrika’ya GDO’lu tohumları götüren
tek merkez Bill Gates’in vakfıdır. Eşi Melinda Gates de açıkça bazı toplumların
daha çok, bazılarının da daha az çocuk yapması gerektiğini deklare etmiş
biridir.
BUNLAR AÇIKÇA KONUŞULABİLİYOR DEMEK Kİ…
2 hafta önce Zürih’te bir kongredeydim. Bir bilim adamı
çıkıp bulduğu bir bakteriyi yoğurda karıştırarak gıda yoluyla kadınların
kısırlaştırılabileceğini açıkladı. Bu bence korkunç bir şey ama orada
alkışlandı. Bilim olarak kabul ediliyor bu tür fikirler. Gizli bir toplantı da
değildi, açıkça dile getirilebiliyor.
İSVİÇRE’DE GDO EKİMİ SERBEST Mİ?
Hayır yasak. Hatta taşıma sırasında kamyonlardan düşen
GDO’lu tohumların toprağı kirlettiğine dair tartışmalar sürüyor şu an
İsviçre’de.
Dünyada nerelerde GDO’lu ekim yapılıyor?
Yüzde 95’i Amerika, Kanada, Brezilya, Arjantin ve pamuk
ekimini de içine katarsanız Hindistan’da üretiliyor. Ancak ABD ve Arjantin’de
buğday tarımı yapan çiftçiler tüm baskılara rağmen GDO ekimi yapmak
istemiyorlar artık. Mısır üreticilerinin başına gelenleri yaşamak ve
pazarlarını kaybetmek istemiyorlar. Zaten gelecekte GDO’ya yapılan
sübvansiyonların kalkacağını düşünüyorum. Çünkü ziraat açısından çok az ve
geçici avantajları var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder