TÜRGİŞLER
Türk
Milletinin en önemli boylarından biri olan Türgişler (Türkeş) hakkında bilgi
sahibi değiliz. Veya Türgişler'in az bilinmesinin sebebi, Emevi-Abbasi
yayılmacılığına karşı verdiği mücadeledir. Çünkü Türgişler, her defasında
Arapları mağlup etmiş, Türklerin katledilmesini engellemiştir. Çinlilerin ve
Arapların varlığından rahatsız olduğu Türgişlerin tarih sahnesinden çekilişi
de, Arapların ve Çinlilerin yaptığı fitne ile Türk'ü, Türk'e kırdırmakla
olmuştur.
TÜRGİŞLER
Çin
kaynaklarında Tou-k’i-che, Tou-kiue-che1 (Fransızca transkripsiyonu ve
T’u-k’i-schi2 (Almanca transkripsiyonu) şekillerinde yazılan isim, sinologlar
tarafından “Türgeş” şeklinde telaffuz olunmuş, ayrıca İslam kaynaklarında
“Türkeş”3 ve “Türkiş”4 şekillerinde yazılmış olup en eski yazılı Türk metinleri
olan “Eski Türk Yazıtları’nda “Türgiş”5 ve bundan bir süre sonra kağıt üzerine
yazılı Uygur vesikalarında yine “Türgiş”6 şeklinde kaydedilmiştir. Bu durumda,
birçok araştırıcının yaptığı gibi en eski vesikalar içerisinde kendi ana
kaynaklarımız olan Göktürk ve Uygur eser ve metinlerindeki “Türgiş” telaffuz
şeklini benimsemek, menşei Türk olan ve Türkçe konuşmuş bulunan bu eski Türk
boyunun adını tespitte en doğru yol olacaktır.
Mevcut
en eski metinler içerisinde yazılış şekilleri ne kadar farklı bulunursa
bulunsun Türgiş kelimesinin kökünde “Türk” sözünün yattığı aşikârdır. Bu
noktadan hareketle Türtiş şeklinde geliştiği ve bugünkü imlasını aldığı
nazariyesi de kuvvet kazanmaktadır.7 Türgiş sözünün manası hakkında bugüne kadar
ortaya bir görüş atılamadı. Bu haliyle “güç, kuvvet” anlamına gelen Türk
kelimesi ile Türgiş sözcüğü arasında mana bakımından bir bağlantı kurmak
mümkündür.
552
tarihinde kurulan Göktürk Devleti’nde Bumin Kağan, kardeşi İstemi Yabgu’yu
(552-576) ülkenin batı sahasındaki Türk boylarını yönetmekle görevlendirdi.
Karluklar; Tchou-yue (Ok: çu-yue),Tchou-mi (Ok: Çu-mi) ve I-ou (ok: İ-u) gibi
önemli boyların yanında İstemi Yabgu sayıları bir hayli fazla olan On-okları da
24 sene başarılı bir şekilde idare etti. 552′den önce bu bölgeye gelmiş olan
On-oklar 581 tarihinden itibaren Batı Göktürk Devleti’nin (58l-659) bünyesinde
yer aldılar ve bu devletin yaptığı bütün savaşlarda asker kaynağının
çoğunluğunu bunlar teşkil ettiler. Ancak, 630 tarihinden itibaren Çin
İmparatorluğunun etkisi ile On-okların devlete bağlılığı gevşemeye başladı. Bu
durumu fark eden Tie-li-che (ok: Tie-li-şe) Kağan (634-639) dahili otoriteyi
kuvvetlendirmek amacıyla 635 yılında On-okları ikiye böldü.8 Bu taksimatta
ülkenin doğusunda başlarında birer “çur” bulunan beş Tou-lou (ok: Tu-lu)
kabilesi ve yine ülkenin batısında başlarında birer “erkin” bulunan beş
Nou-che-pi (Ok: Nu-şe-pi) boyu yer alıyordu. Kağan bunun yanında başlarında boy
beyleri bulunduğu halde bu On kabilenin başına yine birer “şad” tayin etti.
On-okların
beş Ton-lou grubu içerisinde yer alan Türgişler, bu ünitenin dördüncü
kabilesini teşkil ediyorlardı. Çin kaynaklarından aldığımız ilk haberlere göre
onlar, 651 senesinde Ho-lo-che (ok: Ho-lo-şe) çur unvanlı boy beylerinin
idaresinde Ebinor gölüne dökülen Borotala nehri boylarında oturuyorlardı. Hemen
belirtmek gerekirse, beş Tou-lou grubunun en kalabalık boyu Ayarnor’un güney
sahillerinde ikamet eden Hou-lou-ou (ok: Hu-lu-u) kabilesi idi.9
İhe-Hüşetü
ve Hoytu-tamir yazıtlarının10 bize verdiği malumattan ve diğer kaynaklardan
edindiğimiz bilgilere göre onlar önceleri Altay dağlarının güney batı
eteklerinde oturuyorlardı. 65l senesinden çok önceleri Türgiş boyları, cereyan
eden siyasi olayların etkisiyle buradan güneye göç etmek mecburiyetinde
kaldılar. Zamanını tam olarak tespit edemediğimiz bir dönemde boyun büyük
bölümü Ebinor gölü civarına göç ederken küçük bir kısmı da Beşbalık şehri
yöresine göç ettiler. O dönemde Beşbalık ticaret yolları kavşağında olduğundan
diğer Türk boyları da başta Karluklar, Basmıllar vb. olmak üzere buraya göç
ettiler ve zamanla orada çoğaldılar. Ticaret, besicilik ekonomisi yapan Türk
boyları için o dönemlerde çok ilgi çekiciydi.
Türgişler
VII. asrın ortalarından VIII. asrın ortalarına (651-759) kadar Altay dağlarının
batısından Seyhun ırmağına kadar uzanan geniş düzlüklerde yaşadılar. Yoğun
olarak bulundukları arazi İ-li ırmağı boyları, Issık göl ve çevresi, Çu nehri
vadisi ve Talas ırmağı kıyıları idi. Güneyden Tanrı dağları tarafından kuşatılan
bu geniş alan kuzeyden, Balkaş, Alagöl ve Zaysan gibi göller dizisi ile çevrili
idi. Coğrafi olarak, zirveleri kar ve geniş buzullar ile örtülü Tanrı dağları
Batı Türkistan için büyük ve tükenmez bir su hazinesi teşkil ediyordu.
Kaynaklarını buradan alan İ-li ve Çu nehirleri Batı Türkistan için bulunmaz bir
nimetti.11 Bu verimli ve sulak arazide Türgiş boyları 651-759 seneleri arasında
hayvanlarını besleyerek göçebe bir hayat sürdüler.
Bugün
bile soğuk mevsimde Çu ırmağının korunaklı kıyılarında barınan yarı göçebe
Kırgızlar, yazın en ünlüsü Issık gölün batısına rastlayan Koçkar gibi Tanrı
dağları yaylalarına göçerler. Çu ve İ-li ırmakları, Tanrı dağları arası
bozkırlar, bugün de vadi tabanlarını süsleyen yerleşik halktan ayrı olarak
hayvanlarıyla birlikte kışlaklarla yaylalar arasında mekik dokuyan göçebelerin
uğrak yeridir.
Çin
kaynaklarında ilk defa 651 yılında Ebinor kıyılarında gördüğümüz Türgiş
kabilesi zamanla güçlendi ve bölgede hatırı sayılır bir boy haline geldi. Onun
gelişmesi ve güçlenmesine bazen dış etkenler de yardımcı oldu. Bunlardan birisi
de 640 olayıdır. Bu tarihte Çin İmparatorluğu ticaret yolları kavşağında yer
alan Turfan Krallığı’na saldırdı ve bu devleti kendisine bağladı. Krallığın
sakinlerinden büyük bir kısmını Millieu (ok: Milyö) Krallığı’na (Tokmak’ın
güneyinde) sürdü.12 Bu hareket, Tanrı Dağlarının kuzeyindeki yerli yabancı
bütün kavimleri etkiledi. Özellikle Issık gölün batısında ikamet eden yabancı
kavimler kendilerinin de Çin saldırısına maruz kalacağı telaşı ile süratle
Maveraünnehir’e göç ettiler. Onların boşalttığı coğrafi sahayı doğudan gelen
Türk boyları doldurmaya başladılar. Bu olay sebebi ile Türgiş boyları da yavaş
yavaş batıya doğru ilerlemeye başladı. Buna, 657 yılında Batı Göktürk
Devleti’ni yıkmak amacıyla Çin İmparatorluğu’nun üç ordu ile başlattığı saldırı
ve onun yarattığı korku da eklenince Türgiş boylarının büyük çoğunluğu batı göç
yollarına düştüler. İ-li nehri ve Issık göl istikametinde cereyan eden bu
yolculuk esnasında ve daha sora ikamet ettikleri mahallerde biz onların daha
küçük boyları hakkında da bilgi sahibi olmaktayız.
Çin
kaynakları bize VII. asrın ikinci yarısında Türgiş boyları olarak: Mo-ho,
Souo-ko (ok: So-ko), A-li-che (ok: A-li-şe), Ko-chou (ok: Ko-şu) ve Kiu-pi-che
(ok: Kiu-pi-şe) oymaklarını sayarlar.13 Bunlardan Mo-ho, Souo-ko ve A-li-che
boyları İ-li nehri ile Issık göl arasında yer alırken, Ko-chou kabilesi
Beşbalık civarında görülmektedir. Bunların yanında Alman sinoloğu Prof. Dr. W.
Eberhard14 V. ve IX. asırlar arasında soy kökü belli olmayan kabileleri
sayarken Sha-to (ok: Şa-to), Ta-pa ve Tu-huo-lo (ok: Tu-ho-lo) isimli Türgiş
oymaklarını da ilave eder. Bunlardan Sha-toların Beşbalık civarında Ko-chou
kabilesinin bir kısmı ile karışık vaziyette yaşadıklarını ve ismini oturdukları
araziden (çöl) aldıklarını düşünebiliriz. Diğerleri ise 657 yılından sonra Çin
istilasından kaçmayıp Türgişlerin hakimiyetine giren boylardan bazıları
olabilir.
Batı
Göktürk Devleti’nin son kağanı Aşena Ho-lou (ok: Ho-lu) ülkesinin
bağımsızlığını kazanma yolunda giriştiği mücadelede (656-658) Çin
İmparatorluğu’na yenik düşünce ona tabi olan boylar da esaret altına girdiler.
Tabii ki Türgiş boyu da 657′de Çin İmparatorluğu’na boyun eğmek zorunda kaldı.
Çin işgali bölgede doğrudan yönetim şeklinde kendisini gösterdi. Bu yönetim
gereği olarak bölgede Çin’e doğrudan bağlı mahalli hükümetler kuruldu. Bu arada
Türgiş arazisinde de iki mahalli hükümet tesis edildi. Bu yeni Çin idare
sistemi 665 yılına kadar katı bir şekilde kendisini gösterdi. Ancak bu tarihten
sonra kuvvetlenen Tibetliler, Çin İmparatorluğu’nu batıdan zorlamaya
başladılar. Menfaatleri gereği onlar bu Çin saldırılarında müttefik olarak Türk
boylarından da istifade yoluna gittiler ve On-ok şefleri ile iş birliği
yaptılar 676 yılında olduğu gibi. Bunun yanında Türgişler, Batı Türk boy
beylerinin Çin İmparatorluğu’na karşı yürüttükleri bağımsızlık mücadelesine
fiilen katıldılar ve bu Türk şeflerine ellerinden gelen yardımı yaptılar.
679′da On-ok şefi Aşena Tou-tche (ok: Tu-çe) ve onun hile ile esir edilişinden
sonra yine 682 yılında On-ok şefi Aşena Kiu-pou-touo’nun (ok: Kiu-puçur) Çin’e
karşı giriştikleri bağımsızlık mücadelesinde Türgişler de yardım ettiler.15
Zira, bu sonuncu harekatta Çin sarayına götürülen Türk esirleri arasında bir
Türgiş şefinin isminin geçmesi bunu doğrulamaktadır.
Sarı
Türgiş Devleti (690-715)
Doğudaki
Göktürk Devleti 682′de yine merkez Ötügen olmak üzere ikinci defa
bağımsızlığına kavuştu. Onların bir parçası olan Batı Türkleri ise bu sıralarda
dağınık ve perişan bir durumda idiler. Çin İmparatorluğu’na karşı yürütülen
bağımsızlık hareketi de duraksamıştı. Batı sahasında Türk boylarını derleyici
ve toparlayıcı bir lidere ihtiyaç vardı. Tarihin her devrinde böyle zor
zamanlarda Türk devletlerinde görülen çok önemli bir özellik, toplayıcılık ve
birleştiricilik vasfıdır. Türk devleti anlamındaki “İl” deyiminin aynı zamanda
“barış” manasını ifade etmesi de bunu gösterir.16 Batı sahasında da bu
birleştiricilik vasfını, bu tarihi görevi Türgişler ve onların boybeyi
üstlendi. Onlar en zor ve dağınık yaşanılan bir dönemde başta On-oklar olmak
üzere batıda bütün Türk boylarını bir araya getirip bir birlik tesis ettiler ve
kendi şeflerinin önderliğinde devlet kurulmasını sağladılar.
686
yılında Çin İmparatorluğu Issık gölün batısındaki arazide yaşayan boyları
yönetmek için kendi emrindeki Türk şefi Aşena Hou-che-lo’yu (ok: Hu-şe-lo)
gönderdi.17 Bu tayinli kağan, bölgeyi iyi idare edemedi. Halka sert davrandı.
Az sonra II. Göktürk Devleti’nin kurucusu Kutluk Kağan’ın hücumlarına
dayanamayıp Çin’e kaçmak zorunda kaldı. Onun kaçış Bağa Tarkan unvanına sahip Türgiş
şefi Ou-tche-le (ok: U-çe-le) çok iyi değerlendirdi (690). Batı Türklerini
kendi etrafında birleştiren Ou-tche-le yeni bir devlet kurmuş oldu. Bu devlete
Tou-lou oymaklar grubunun öncülüğünden dolayı Sarı Türgiş Devleti denildi (Çin
kaynaklarında bu grup Sarı oymaklar adı ile anılır).
Sarı
Türgiş Devleti birçok olumlu faktörün bir araya gelmesi ve ahenkli çalışması
sonucu kuruldu. Bir defa Ou-tche-le’nin bağlı olduğu boy (Tou-lou grubunun 4.
boyu: Türgiş) On-okların en kalabalık oymağı değildi. Ekonomik yönden de pek
parlak yönleri yoktu. Bu kuruluş safhasında her şeyden önce Kutluk Kagan’ın
dolayısı ile II. Göktürk Devleti’nin büyük yardımları oldu. Coğrafi yönden,
Türgiş boyu 690′lı yıllarda On-okların ikamet ettiği sahanın ortalarında
oturuyorlardı. On kabile grubu içerisinde orta yerlerde ikamet eden bir boyun
diğer dokuz kabile ile temas kurması, haberleşme imkanları ve iş birliği yapma
avantajları, diğer boylara göre daha fazladır. Bu devletin kuruluşunda etkili
olan en önemli faktör bize göre Ou-tche-le’nin liderlik vasıflarıdır. Az sonra
da bahsedeceğimiz gibi onun önderlik özellikleri diğer dokuz On-ok boy beyine
göre daha üstündü ve bu boylar ona severek ve isteyerek bağlanmışlardı.
İcraatının
ilk yıllarında Ou-tche-le tebaasını iyi idare ediyor ve onlara güven veriyordu.
Bu yönüyle daha başlangıçta çevrede büyük bir itibara sahip oldu. Kısa zamanda
oymakları güçlenmeye başladı. Kağan unvanını aldığında her biri 7000 askere
kumanda eden 20 askeri vali tayin etti. Böylece yeni kurulan devletin 140.000
kişilik bir ordusu oldu.18
Ou-tche-le’nin
iki devlet merkezi vardı. O, Nou-che-pi kabile grubunu yönetmek için
karargahını (merkez) önce Çu nehrinin kuzeybatısında kurdu.19 Daha sonraları bu
merkezini Çu vadisinin kuzey doğusuna taşıdı. Bu şekilde Tokmak vadisi onun
büyük karargahı (merkezi) oldu. Ou-tche-ie doğudaki Tou-lou kabilelerini rahat
idare edebilmek için küçük karargahını önce İ-li nehrinin üzerinde bulunan
Kong-yue şehrinde kurdu. Daha sonra Tou-lou boyları batıya kaydığından O, küçük
merkezini Issık göl ile İ-li nehri arasında bulunan Kouna-char (ok: Kuna-şar)
şehrine nakletti. Saltanatında seri bir icraat gösteren Ou-tche-le’nin
sınırları doğuda Turfan ve Guçen’e (Beşbalık yakınında) uzandı. Doğuda nihai
sınır II. Göktürk Devleti’nin toprakları oluyordu. Batıda sınır Seyhun ırmağına
kadar uzanıyordu. Burası Çin kaynaklarının hou (ok: Hu) halkları dediği İran ve
Arap asıllı mahalli hükümetlere komşu idi. Kuzeyde Balkaş gölü ve onun uzantısı
gibi görünen Alagöl ve Zaysan vb. göller sınır teşkil ediyordu. Güney sınırı
ise Tanrı dağları ve onun güney eteklerinde kurulan Çin İmparatorluğu’nun Dört
Garnizon’u idi.
Ou-tche-le’nin
16 yıllık icraatını iki bölümde incelemek mümkündür. Birinci kısımda o, 690-698
yılları arasında ülkesinde dahili otoriteyi kuvvetlendirdi, teşkilatını
genişletti ve her yerde huzur ve adaleti sağladı. 698′de Bolçu savaşı ile
başlayan ikinci safhada ise dışardan bakıldığında onun hata yaptığı ortaya
çıkar. Kapgan Kağan’ın saldırıları ile bunalan Çin İmparatorluğu kendisine
yöneltilen bu ağır baskıyı defetmek için müttefik aramak zorunda kaldı. Bu
amaçla Kırgızları ve Türgişleri ittifaka davet etti. Tabiatıyla bunu casusları
vasıtasıyla öğrenen Kapgan Kağan rahatsız oldu. Tonyukuk Yazıtı’nın en ince
ayrıntısına kadar verdiği Bolçu savaşında Göktürk ordusu büyük bir zafer
kazandı. Bütün bir gün boyunca devam eden savaş sonunda Ou-tche-le esir düştü.
İsmi açıklanmayan Türgiş şadı ve yabgusu öldürüldü ve 50 kadar da Türgiş ileri
geleni esir alındı.20 Bu savaşın yankıları epey fazla oldu. Batı sahasındaki
diğer Türk boylarının ileri gelenleri gelip Göktürklere tabiyetlerini
bildirdiler. Devletinin kuruluşu sırasında büyük yardımlarını gördüğü II.
Göktürk Devleti’ne karşı Ou-tche-le’nin neden Çin İmparatorluğu ile iş birliği
yaptığı sorusu bugün bile sorulabilir.
Şahsi
düşüncemize göre bunun cevabını Asya’nın neresinde ne kadar Türk var ise bir
bayrak altında toplama siyaseti izleyen Kapgan Kağan’ın sert tutumunun rolü
olabilir. Bin bir zahmetle kurduğu devletini devam ettirebilmek için nereden
gelirse gelsin savunmaya imkanı olan Ou-tche-le belki de bu savunma ve
sorumluluk anlayışı ile Çin İmparatorluğu’nun davetini kabul edebilir. Aksi
haliyle kuruluş sırasında büyük desteğini gördüğü II.Göktürk Devleti’ne
nankörlük etmesi düşünülemez bile.
Bolçu
Savaşı’ndan21 sonra Ou-tche-le öldürülmedi, fakat eski itibarı da kalmadı.
Savaş sonrasında Kapgan Kağan (692-716) onun ülkesini kendi öz oğlu Fou-kiu
(ok: Fu-kiu) ya bıraktı.22 Bu görünüşte bir yönetim idi. Fiiliyatta çok küçük
yaştaki Fou-kiu hiç bir zaman bu bölgeye gelmedi ve herhangi bir icraatta
bulunmadı. II.Göktürk Devleti’nin yöneticileri bölgenin idaresini yine
kendilerine bağlı olarak Ou-tche-le’ye bıraktılar. Bu durum, Ou-tche-le’nin
ciddi ve otoriter devlet adamlığı özelliklerinin Göktürk ileri gelenlerince
takdir edildiğini gösterir.
698
den ölüm tarihi olan 706 ya kadar ne kitabelerde ve ne de Çin kaynaklarında
Ou-tche-le ile ilgili önemli bir olay zikredilmektedir. II. Göktürk Devleti’ne
olan bağlılığın bunda etkisi olabilir. Ölümü ile ilgili olarak Çin
kaynaklarının verdiği haberde yine Kapgan Kağan’ın baskısına maruz kalan bu
devletin komşuları ile bir ittifak için zemin yoklaması karşımıza çıkmaktadır.
706 tarihinde Çin saray görevlisi Kouo Yuen-tchen (ok: Kuo-Yuençen) ile yaptığı
uzun görüşme sonunda Ou-tche-le aldığı soğuk algınlığının etkisi ile öldü. Oğlu
Souo-ko (ok: So-ko) Çinli devlet görevlisine önce ceza vermeyi düşündü (kaynağa
göre Kouo-Yuen-tcen öldürülmekten çok korkuyordu) fakat yaptığı incelemede bir
kasıt görmediği için Çinli görevliyi az sonra serbest bıraktı ve ülkesine
dönmesine izin verdi.23 Ou-tche-le döneminden bize kalan yegane hatıra son
yapılan arkeolojik kazılarda bulunan paralarıdır.24 Bu paralarda onun lakabı
göze çarpmaktadır. Bir yüzünde “Türgiş Kağan Bay Baga” ibaresi bulunan
paraların diğer yüzünde “Kuz Boş Ordın” ifadesi yer almakta ve bu ibare
“Serbest Balasagun” diye tercüme edilmektedir. Paraların üzerindeki “Kağan”
tabiri de onun bağımsız bir devlet başkanı olduğuna işarettir. Bu yönüyle
Ou-che-le Türk tarihinde ilk defa para kestiren bir Türk hükümdarı olmaktadır.
Souo-ko
Kağan Devri (706-710)
Çin
kaynaklarına göre soğuktan ölen Ou-tche-le’nin yerine oğlu Souo-ko halef oldu.
İcraatının ilk yıllarında Souo-ko babası zamanında, başlayan Çin
münasebetlerini devam ettirdi her iki taraf da birbirlerine karşılıklı olarak
elçi ve hediyeler gönderdiler. Bunların arasında Çin sarayının gönderdiği 4
kadın (prenses) dikkat çekicidir. Kaynakların ifadesine göre yine icraatının
ilk yıllarında Souo-ko’nun 300.000 kişilik bir ordusu vardı.25
Kısa
süren Souo-ko döneminde iki büyük olay cereyan etti. Bunlardan birincisinde
Türgiş Kağanı ileri gelen kumandanlarından Külçur Tchong-tsie (ok: Çong-tsie)
ile anlaşmazlığa düştü. Daha öncede bölgede bazı olaylara karışan kumandanın
Türgiş tahtında gözü vardı. Bu yüzden Souo-ko ile aralarında birkaç defa savaş
olmuştu. Çinli yetkilileri 1000 altın rüşvetle kendisine çekmeye çalışan ve
bunun sonunda Türgiş Kağanı’na karşı silahlı destek bulan bu asi kumandanı,
Souo-ko Kuça şehri yakınlarında, yardımına gelen Çinli kumandan Fong-kia-pin
ile beraber yakaladı ve her ikisini de öldürdü.26
Souo-ko’nun
uğraştığı ikinci mesele kardeşi Tche-nou (ok: Çe-nu) ile arasında vuku bulan
ihtilaftır. Altay geleneğine bağlı kalan Souo-ko, sayısı gün geçtikçe artan
oymaklarının bir kısmının yönetimini kardeşi Tche-nou’ya devretti. Kendisine
bırakılan kabile sayısının azlığından şikayet eden kardeşi ona karşı isyan
etti. Kendi gücü az olduğundan ağabeyine karşı başarı sağlayamayacağını anlayan
asi kardeş, selameti Kapgan Kağan’a sığınmakta buldu. Souo-ko’nun Çin
İmparatorluğu ile temas kurmasından zaten rahatsızlık duyan Kapgan Kağan 20,000
kişilik bir ordu ile Türgiş Kağanı’nın üzerine yürüdü ve onu yine Bolçu’da yendi
ve esir etti. Ülkesine geri dönüş yolunda birbirlerine hayrı dokunmayan iki
kardeşin kendisine hiç hayrı dokunmayacağı gerçeğini yüzlerine karşı
söyledikten sonra her ikisini de öldürttü ve bundan sonra Türgiş Devletini
doğrudan kendisine bağladı.27
Bars
Kağan ve Sarı Türgiş Devleti’nin Sonu
Bars
Kağan ile ilgili olarak Çin kaynaklarında en küçük bir haber yoktur.
Kitabelerde adından söz edilmekte ise de satırların silikliği ve üzerinde tarih
bulunmaması bu dönemin gereği gibi aydınlatılmasını engellemektedir. Bars
önceleri Türgiş ülkesinde Bey idi. Souo-ko’nun icraatını beğenmeyen II. Göktürk
Devleti yöneticileri, büyük bir ihtimalle onun ortadan kaldırılmasından sonra
ona “Kağan” unvanını verdiler ve arkasından onun devlete bağlılığını pekiştirmek
için Bilge ve Köl-tigin kardeşler kendisini kız kardeşleri ile evlendirdiler.28
Bars
Kağan’dan beklenen ülkede huzuru sağlaması, boylar üzerinde tam bir otorite
kurması ve II. Göktürk Devleti’ne sadakat göstermesi idi. Fakat bunları
sağlayamadı ve icraatında başarılı olamadı. Kitabeler onun yanıldığı haberi ile
adeta devlete ters düştüğünü ima etmektedirler.
Bars
Kağan zamanında iki büyük hadise göze çarpar. Bunlardan birincisinde Çin
İmparatorluğu’nun kışkırtmaları neticesinde Türgişlere karşı 712 veya 713′te
Kûl-tegin tarafından idare edilen bir Maveraünnehir seferi yapıldı.29 Özellikle
Kara Ttürgişler üzerine yapılan hareket başarılı oldu. İkinci olay Tou-lou
kabile grubundan iki büyük boyun (Hou-lou-ou ve Chou-ni-che (ok: Şu-ni-şe) Çin
İmparatorluğu ile temas kurmalarına kızan Kapgan Kağan’ın 715′teki cezalandırma
seferidir.30 7l5-716 yılları hem doğuda hem de batıda Türk devletlerinin büyük
karışıklık içine düştüğü yıllardır. 712-713 seferi ile Talas civarında oturan
Karatürgişler daha batıya kaydılar. 7l5 darbesi ile Tou-lou grubu da daha
batıya itilmiş oldu. Çu ve Talas ırmakları arasında bu iki grup sıkışarak
oturmak mecburiyetinde kaldılar, Bu sıkışma onları birbirine daha fazla
yaklaştırdı31 ve onlar Nou-che-pi’lerin önderliğinde Tou-lou’ların iştirakiyle
yeni bir devlet, Kara Türgiş Devletini kurdular.
Kara
Türgiş Devleti (716-739)
Sou-lou
Kağan’ın Saltanatı
Kapgan
Kağan’ın yarattığı şahsi korkuya rağmen Kara Türgiş kabileleri 715 tarihinde
Kiu-pi-che’e (ok: Kiu-pi-şe) oymağının şefi Sou-lou’nun etrafında birleştiler.
Sou-lou başlangıçta “çur” unvanına sahipti ve Talas nehri yakınlarında bulunan
Taraz şehrinde oturuyordu. On kabile yavaş yavaş ona itaatlerini sunmaya
başladı. Kısa zamanda 200.000 kişilik bir orduya sahip oldu.32 Az sonra “tegin”
unvanını alan Sou-lou 716 yılında Kapgan Kağan’ın ölümü ile bölgesinde rahat
bir ortama kavuştu ve arkasından 716 senesinin 8. ayında kendisini “Kağan” ilan
etti. Sou-lou’nun sağladığı huzur derhal çevrede etkisini göstermeye başladı.
Ülkeleri karışıklık içinde bulunan II. Göktürk Devleti’nin birçok boyu batıya
göç ederek Sou-lou Kağan’ın himayesine sığındı.33
Sou-lou
Kağan akıllı bir yönetici ve devlet adamı idi. İş başına geçince derhal kuvvet
derecesine göre komşularının durumunu değerlendirdi bunlardan II. Göktürk
Devleti’nde sırada Bilge Kağan (7l6-734) yeni saltanata başlamıştı. Onun kızını
alarak ve onun oğluna kendi kızını vererek bu büyük güç ile samimi bir iş
birliği yaptı. Güneyde Tibet Krallığı vardı.Tibet Kralı’nın kızını alarak bu
devlet ile de samimi bir dostluk ve ailevi ittifak bağları tesis etti34 ki
büyük devleti siyasi bakımdan dostluğunu kazanan Sou-lou Kağan bundan sonra Çin
İmparatorluğu ile mevcut olan problemlerine eğildi.
Türgişlerle
Çin İmparatorluğu arasında eskiden beri süre gelen sınır problemi vardı. Dört
Garnizon kurulduğundan beri Çin İmparatorluğu ile Türk devletleri arasında bir
mania idi ve ticari yönden Türk devletlerine çok zarar veriyordu. O sıralarda
Tibet Krallığı Çin İmparatorluğu’nun amansız bir düşmanı idi. Bu durum Türgiş
Kağanları için büyük bir avantajdı. Sou-lou da bundan istifade etti ve 717
senesinde Aksu ve Yakarık şehirlerini kuşatarak Dört Garnizonu ele geçirme
hazırlıklarına başladı. Buna karşılık Çin imparatorluğu emrindeki Göktürk beyi
Aşena Hien ve Üç Karluk kabilesi askerlerini gönderdi. Aşena Hien Sou-lou’nun
harekatına karşı bir başarı sağlayamadı.35 Bunun üzerine Çin İmparatorluğu
onunla uyuşma yoluna gitti ve Sou-lou’ya bir takım askeri unvanlar ve hediyeler
gönderdi. Fakat Sou-lou Kağan hedefinden şaşmadı ve belirlediği dış politika
uygulamasına aynen devam etti. Bu amaçla 719 yılında Çin’in elinden Tokmak
şehrini aldı. Tokmak, Dört Garnizon’un dört şehrinden biriydi ve içinden ünlü
İpek Yolu geçiyordu. Böylece Kuzey İpek Yolu Türgiş Devleti’nin eline geçmiş
oldu.36
Tibet
Krallığı ile hasmane münasebetler içerisinde bulunan Çin imparatorluğu II.
Göktürk Devletine karşı (Bilge Kağan yeni saltanata başlamıştı) çok dikkatli
bir dış politika izliyor, onlarla samimi bir dostluk ve iş birliği politikası
sürdüren Sou-lou’ya karşısı da pasif bir durumda kalmak zorunluluğunu
hissediyordu. İki büyük güce karşı üçüncü bir gücü karşına almak istemeyen
imparatorluk 736 yılına kadar Sou-lou ile bir mesele çıkarmamaya gayret etti ve
onunla dost olma yollarını aradı durdu. Bu amaçla Çin imparatorluğu 722 yılında
kendisine sığınan Batı Göktürk prenslerinden Aşena Hoai-tao’nun kızı Kiao-ho’yu
“prenses” unvanını verdikten sonra eş olarak Sou-lou Kagan’a gönderdi.37
Çin
İmparatorluğu ile meselelerini halleden ve bu devletin uzun bir süre kendisi
için bir tehlike olamayacağına kanaat getiren Sou-lou Kağan bundan sonra
ülkesinin batısında cereyan eden olaylara ağırlık verdi. Batıda
Maveraünnehir’de mahalli şehir devletleri vardı ve bunlar Arap istilasına karşı
sürekli olarak Sou-lou Kağandan yardım istiyorlardı. Bu sıralarda Emevi Devleti
İslamiyeti doğu illerine (Maveraünnehir ve Seyhun doğusuna) yayma politikası
izlemekte idi. Bu amaçla Emevi kumandanı Kuteybe 714′te genel karargahını Merv
şehrinden kuzeydeki Taşkent bölgesine nakletti. Kuteybe buradan daha kuzeye ve
diğer yönden Kaşgar’a doğru İç Asya ana yolu istikametinde akınlara girişmeyi
planlıyordu. Bunlardan kuzeye doğru giden yol (Kuzey İpek Yolu) Türk illerinden
geçiyordu. Kuteybe 715 yılında ölünce bu politikada duraklama oldu. Başarıyı
sürdürmek için Emevi Devleti bölgedeki valileri sık sık değiştirmek zorunda
kaldı. Emevilerin doğu politikasındaki başarısızlığının asıl sebebi mahalli
yerli prenslerin Araplarla iş birliği isteksizliğinden ziyade karşılarına çıkan
yeni ve taze bir güç Sou-lou Kağan faktörü idi. Türgiş boylarının başında
bulunan Sou-lou Kağan bölgedeki mahalli prensliklere yardım yaparken İslamın
dini akidelerine karşı değil Arap hakimiyetini Maveraünnehir’den söküp atmak
amacını taşıyordu. Bölgenin ayrıca ipek yolları üzerinde bulunmasından dolayı
da iktisadi önemi vardı.
Maveraünnehir
bölgesinden Türk illerine ilk akın Emevi halifelerinden Ömer bin Abdülaziz (717-720)
zamanında yapıldı. Onun Horasan valisi El Cerrah bin Abdullah (valilik yılları:
717-7l8) Seyhun ötesine bir sefer düzenledi. Onun yardımcısı Abdullah bin Mamer
el Yeskuri kumandasındaki Emevi ordusu Seyhun bölgesinde ilerlediği bir sırada
Türgiş ordusu tarafından kuşatıldı. Abdullah ancak ödediği fidye-i necat
(kurtuluş parası) sayesinde kurtuldu. Bu olayın akisleri çok fazla oldu. Emevi
hanedanı aradaki bu Türgiş engelini kaldırabilmek için Çin İmparatorluğu ile
ittifak yapma yollarını aradı. Ancak Çin’e gönderdiği elçi heyetleri eli boş
döndü.38
El
Cerrah’ın bu başarısızlığı üzerine Halife Ömer onun yerine Horasan valiliğine
Abdurrahman bin Nuaym el Gamidi’yi (718-720) tayin etti. Onun valiliği
sırasında Maveraünnehir’de Soğdlular Türklerin de yardımıyla isyan ettiler.
Soğdluların yardım isteği üzerine Sou-lou Kağan ile gelen kumandanlarından
Külçur’u (İslam kaynaklarında Kursul) bölgeye gönderdi. Takip eden olaylarda
Horasan valisi Said bin Abdülaziz (720-721) bütün eyaletin ayaklandığını
görünce etraftan gönüllü toplamaya başladı. Türgişler bu birleşik kuvvetlere
karşı Bahile Sarayı (Semerkant yakınında) civarında çetin savaşlar yaptılar ve
sonunda Külçur Horasan valisini ağır hezimete uğrattı.39
Türgiş-Emevi
savaşlarında yeni vali Said el Haraşi (721-722) 721 yılı sonlarında isyan eden
halkı Hocend bölgesinde teslim olmaya zorladı. Paralarını aldığı 400 tüccar
hariç geri kalanını öldürdü. Canlarını kurtarabilenler Türgişlere sığındılar.
Şimdi Maveraünnehir’de tam bir panik havası vardı. Halife Hişam (724-743) bu
gaddar valiyi değiştirdi ve yerine Müslim bin Said el Kilabi’yi (722-724)
getirdi. Bu arada Arap ordusunda karışıklık baş göstermiş ve Yemenli kuvvetler
etkisiz hale getirilmişti. Fergana istikametinde ilerleyen Emevi ordusuna
(Müslim kumandasında) karşı bizzat Sou-lou’nun kendisi çıktı. Müslim bunun
üzerine acele geri dönme emri verdi. Cebri yürüyüşle 11 gün boyunca geri
çekilen ve bu sırada bütün ağırlıklarını yakmak zorunda kalan bu ordu, Seyhun’a
ulaşamadan Türgişlerle iş birliği yapan mahalli kuvvetler tarafından
durduruldu. Arkadan da Hakan Sou-lou geliyordu. Ağır zayiat veren Emevi ordusu
güç belâ Semerkant’a çekilebildi.40
724′ten
sonra bölgede durum değişti. Taarruzda olan Emevi hilafeti Türgişlere karşı on
beş sene boyunca savunma durumuna geçti. Sadece Maveraünnehir’de değil
Toharistan ve diğer güney bölgelerindeki mahalli idareciler ve halk bile-artık
Türgişleri kurtarıcı gözü ile görüyordu.
Türk
kuvvetlerinin her tarafta üstünlüklerini gösterdikleri bir dönemde Emeviler
Horasan valisini tekrar değiştirdiler. Yeni vali Esed bin Abdullah el Kasri
(724-727) Huttal’da 726 yılında Türgiş ordusuna karşı başarısızlığa uğradı ve
yenilgi üzerine vali az sonra değiştirildi.41
Emevi
Devleti’nin son zamanlarında ülkede Şii ve Abbasi propagandası hızlandı.
Sou-lou Kağan da bu durumdan istifade ile Emevilere muhalif yerli unsurlarla
işbirliği yaptı. Bu iş birliği az sonra 728′de Buhara’nın fethini kolayca
gerçekleştirdi. Maveraünnehir’de Arap idaresinde artık Semerkant ve Dehusiye
şehirleri ile iki küçük kale kaldı. Emevilerde uğranılan her yenilgi yeni bir
vali değişikliğine sebep oluyordu. Yerli halka bazı imtiyazlar tanınmasına rağmen
yeni vali Eşres bin Abdullah es-Sülemi (727-729) Beykent şehri yakınlarında
Sou-lou tarafından sıkıştırıldı. Eşres Semerkant’a doğru çekilirken yetişen
Hakan ve Külçur yönetimindeki kuvvetler tarafından Kemerce kalesinde kuşatıldı
(729). Sou-lou’nun amacı Semerkant’taki Arap merkez ordugahını düşürüp
Emevileri Maveraünnehir’den tamamen söküp atmaktı.42 Bu maksatla Semerkant’ı
kuşatma hazırlıklarına başladı.
Karargahın
kumandanı Savra bin Hurr yeni tayin edilen Horasan valisi Cüneyd bin
Abdurrahman el Murri’yi (729-734) Merv’den yardıma çağırdı. Cüneyd derhal
harekete geçti ise de Türgişler tarafından yolu kesildi. Mecburi olarak dağ
yollarından ilerleyerek Semerkant’a ulaşma çarelerini aradı. Fakat Savdar
dağlarının dar geçitlerinde Hakan tarafından sıkıştırıldı. Yorgun düşen ordusu
susuzluğu da maruz kaldı. Nihayet 12.000 kişilik ordusunun 10.000′ini
kaybettikten sonra Semerkant’a ulaşabildi. Emevi Halifesi Hişam, durumu
öğrenince 20.000 kişilik bir takviye ordusunu Semerkant’a doğru yola çıkardı. Gerek
bu ordunun gelişi ve gerekse yaklaşan kış şartlarını göz önüne alan Hakan daha
fazla Semerkant önlerinde kalmayı uygun görmeyerek ülkesine çekilme kararı aldı
(732).43
Vali
Cüneyd’in 734′te ölümünden sonra Horasan’da Emevi-Abbasi çekişmesi baş gösterdi.
Abbasi taraftarı Haris bin Süreyc önce Belh şehrini arkasından Merv şehrini
zapt edince bölgede dahili anarşi hız kazandı. Üç yıl devam eden (734-737) bu
karışıklıkta durumu tehlikeye giren Haris sonunda Türgişlere sığındı.44
Hakan
Sou-lou bölgede büyük bir itibara sahipti. Başta Soğd hükümdarı Gurek olmak
üzere Maveraünnehir şehir devletlerinin şefleri ve Tahoristan hakimi onun
yanında yer almaya başladılar. O, Toharistan sakinlerini Emevilere karşı
ayaklandırmak için 737 senesi sonlarında bölgeye bir sefer düzenledi. Fakat
vali Esad bin Abdullah (İkinci defa: 735-738) Hakan’ın ordusunu 737′de arkadan
vurdu. (San veya Haristan Savaşı).45 Bu savaşta San-lou Kağan ikili oynayan
Cüzcan Melikinin ihanetine uğradı. Sou-lou Kağan bu ihanetin cezasını verecekti,
bu amaçla derhal hazırlıklara başladı. Ancak ülkesine döndüğünde uzun bir
süredir emrinde çalışan çok güvendiği kumandanı Külçur tarafından bir gece
baskını sonunda öldürüldü (738).
22
yıl saltanat süren Sou-lou Kağan temiz ve ılımlı bir mizaca sahipti. O,
tebaasını çok seviyor ve onları güzel bir şekilde idare ediyordu. Savaşlardan
elde ettiği ganimeti eşit bir şekilde maiyetine dağıtıyordu. Bu sebeple
kumandanları ondan hoşlanıyor ve maiyetleri ile beraber kendilerini onun
hizmetine adıyorlardı.
İslam
kaynaklarına göre Araplar ona “Ebu Müzahim” (zahmet, sıkıntı veren, tazyik eden
manasındadır) diyorlardı. Emevilere çok zahmet verdiği ve sıkıntı çektirdiği
için ona bu lakabı takmışlardı. Askeri yönden, Son-lou mükemmel bir kumandandı.
Savaş sırasında iki-üç kumandanı ile birlikte en yüksek yere çıkar, düşman
cephelerini güzelce inceler, zayıf bir nokta gördüğü anda derhal yandan,arkadan
veya.önden hücuma geçer ve zafere ulaşırdı.46 Kale kuşatmalarında ise
kuşatılanlara önce aman verir, canlarını bağışlardı. Sou-lou dış politikada da
usta bir siyasetçi idi. Daha önce de belirttiğimiz gibi II. Göktürk Devleti ve
Tibet Krallığı hükümdarlarına kız verip kızlarını alması geleceğe yönelik
yatırımlardı. Bu durumu gören Çin İmparatorluğu ona karşı uysal davranmak
zorunda kalmıştı.
Sou-lou’nun
ölümü Türgiş tarihi kadar dünya tarihini de etkilemiştir. Onun ölümü ile
Türgişlerde bir dağılma görülürken Emevi devleti ile Çin İmparatorlukları da
dış politikalarını revizyondan geçirme gereği duydular. Sou-lou Kağan
Maveraünnehir’i Emevilere dar etmiş, onlar Ceyhun ötesine geçmeye adeta korkar
olmuşlardı. Onun ölümü üzerine Emeviler askıya aldıkları taarruz politikalarını
tekrar canlandırdılar. Bu amaçla Nasr bin Seyyar kumandasındaki (738-748) İslam
orduları Seyhun’u geçmeye başladı. Aynı şekilde Çin İmparatorluğu da İpek
Yolu’nun öneminden dolayı batı seferlerine tekrar başladı ve 748′de Tokmak’ı
zap tetti. Kısa bir süre sonra 751′de Talas Savaşı bu iki gücü (Emevi Devleti
ve Çin İmparatorluğu) karşı karşıya getirdi. Eğer Sou-lou Kağan öldürülmese
idi. Talas Savaşı’ndan bahsetmek pek mümkün olmayacaktı.
Kara
Türgiş Devleti’nin Sonu ve Türgişlerin Kuvvetten Düşüp Dağılmaları
Bir
gece baskını sonucu Sou-lou Kağan’ı öldüren Tch’ou-mou-koen (ok: Çu-mu-koen)
Külçur’u (diğer ismi: Bağa Tarkan) ardından Kara Türgiş tahtına oturamadı.
Zira, Sou-lou Kağan’ın güçlü kumandanlarından Tou-mo-tou (ok: Tu-mo-tu) derhal
ölen kağanın oğlu Tou-ho-sien’i (ok: Tu-ho-sien) tahta çıkardı.47 Yeni kağan
Tokmak şehrinde iken Tou-mo-tou bu sefer o sırada Siyah oymakların başında şef
olarak Talas şehrinde oturan Eul-wei Tegin’in desteğini sağladı. Üç müttefik
(Tou-ho-sien, Tou-mo-tou ve Eul Wei) beraberce Baga Tarkan’a hücum ettiler ve
onu bölgeden kaçırdılar.
Taht
ihtirası içerisinde kıvranan Baga Tarkan bunun üzerine 738 senesinin 6. ayında
Çin İmparatorluğu’ndan askeri yardım talebinde bulundu. Çin İmparatoru
Hüen-tsung (7l2-755) ileri gelen kumandanlarından Kai-kia-yun’a yardıma gitmesi
görevini verdi. İki müttefik yanlarına Taşkent ve Keş hakimlerini de alarak 739
senesinin 8. ayında Tokmak şehrinde Ho-lo tepelerinde Sou-lou’nun oğlu
Tou-ha-sien’i bozguna uğrattılar. İkinci bir Çin ordusu Talas şehrinde oturan
Eul-wei Tegin”in kardeşi Pa-se’yi yendiler ve böylece Baga Tarkan ve Çin ordusuna
karşı koyacak Türgiş kuvveti kalmadı.48 738-739 yılları arasında çok kısa bir
süre saltanatta kalan Tou-ho-sien Kağan’ın icraatı hakkında kaynaklarda geniş
bilgi yoktur. Onun esir düşüp Çin’e götürülmesi ile beraber de Kara Türgiş
Devleti sona erdi.
Daha
Son-lou Kağan’a suikast yapmadan önce Çin İmparatorluğu ile gizlice anlaştığı
ortaya çıkan Baga Tarkan bu komplodan sonra onun oğluna karşı yenilgi
aldığından Türgiş tahtına oturamadı. Arkasından Çin’den askeri yardım talebinde
bulundu ve iki müttefik 739 senesinde Tou-ho-sien’i esir ettiler, Baga Tarkan
ikinci defa Türgiş tahtına oturmayı bekliyordu. Fakat bu sefer de Çin
imparatoru Hüen-tsung bu bölgeye kendisine zamanla iltica etmiş olan Batı
Göktürk prenslerinden Aşena hin’i On-ok Kağanı atadı, Baga Tarkan buna çok
bozuldu. Tarihi itirafından49 sonra Türgiş tahtına sahip olma yollarını aramaya
koyuldu. Bağa Tarkan 740 yılının 12 ayında bütün boyunun ileri gelenleri ile
bağlılığını sunmak için Çin sarayına gitti. Bundan çok hoşnut kalan Çin İmparatoru
bu sefer Türgiş Kağanlığını ona bıraktı.
Baga
Tarkan (740-744) Sarı oymaklara mensuptu. Siyah boylar (Nou-che-pi’ler) onun
idaresine iki yıl tahammül edebildiler. 742 yılında onlar El Etmiş Kutluk
Bilge’yi (742-748) kendilerine kağan seçtiler. Türgiş ülkesinde nizamın
bozulduğunu gören Çin İmparatorluğu bu sefer kendisine iltica etmiş olan Batı
Göktürk ailesi ileri gelenlerinden Aşena Hin’i bölgeye kağan (tayinli kağan)
olarak atadı. Bağa Tarkan bu tayine rıza göstermedi ve onu kendisine rakip
olarak gördü. Yeni idare merkezi Taraz şehrine 30 km. mesafede bulanan Kiu-lan
şehrinde Bağa Tarkan Aşena Hin’i öldürdü (742). Bu hareket doğrudan doğruya
kendisini tahta çıkaran Çin İmparatorluğunu karşısına almak demekti. Olayları
iyi takip ettiği anlaşılan bu devlet, bir süre sonra Bağa Tarkan’a tepkisini
gösterdi ve 744 senesinin 5. ayında Kuça’da hükümet görevlisi
Fou-mong-ling-tcha (ok: Fu-mong-ling-ça) vasıtasıyla onu ortadan kaldırdı.50
Baga
Tarkan’ın 744 yılında öldürülmesi ile Türgişlerin başında tek kağan kaldı. 742
yılında siyah oymakların başına geçen El Etmiş Bilge Kağan, Baga Tarkan’ın
ortadan kaldırılmasından sonra dört sene daha sarı ve siyah bütün Türgiş
boylarını yönetti. Saltanatında Çin’e birkaç defa elçi gönderen bu kağanın
icraatı hakkında daha geniş bilgi yoktur. Bu süre esnasında ülkede bir isyan ve
baş kaldırma olmadığına göre Kutluk Bilge’nin ülkesini huzur ve adalet esasları
içerisinde yönettiğine hükmolunabilir. Onun iyi bir Kağan olduğu dış
temaslarından da anlaşılıyor. Ezgene isimli bir elçisini Kırgızlara gönderen El
Etmiş’ten Tuba Yazıtları kısaca bilgi verirler.51 Kutluk Bilge’nin sonu
hakkında kaynaklarda yeterli bilgi bulunmamaktadır. Sadece 748 senesinde Tokmak
şehrini ele geçiren Çinli kumandan Wang-tchang-kien’in (ok: Wang-çang-kien)
Kutluk Bilge’yi tahttan indirdiğine dair Çin kaynaklarında emareler vardır.
El
Etmiş Kutluk Bilge’den sonra Türgiş tahtında I-po Kağan’ı (749-751)
görmekteyiz. Çin kaynaklarında onun bu ülkeye üç defa elçi gönderdiği
kayıtlıdır. 751 yılında Çin İmparatorluğu’nun Kuça askeri valisi Kao-sien-tche
(ok: kao-sien-çe) Talas savaşından önce yaptığı bir askeri harekatta Taşkent
hakimi ile beraber I-po Kağan’ı da esir edip Çin sarayına götürmektedir. Bu
tarihten sonra da kaynaklarda I-po’nun adı bir daha geçmemektedir.52
751-753
yılları arasında Türgişlerin başında kağan görülmemektedir. Talas Savaşı’ndan
sonra Çin İmparatorluğu bölgeden çekildiğinden ve İç işlerinde An-lu-shan
isyanı ile uğraştığından Çin kaynakları Kuzey batı komşular Türgişler) hakkında
sessiz kalmaktadırlar. Kendi kaynaklarımızdan Şine Usu yazıtı incelendiğinde
751′den itibaren Uygurların sürekli olarak Karluk ve Türgişlerle savaştığı ve
onlara karşı galip geldikleri görülmektedir. Büyük bir ihtimalle galip gelen
Moyunçu’nun baskısı ile Türgişlerin başında 753-756 yılları arasında Tengride
Bolmış Kağan olarak dikkati çekmektedir. Çin İmparatorluğuna üç defa elçi
gönderen bu kağanın sonu meçhuldür. Büyük bir ihtimalle sarı ve siyah oymaklar
çekişmesinde tahttan indirilmiş olabilir.
757
yılında Türgişlerin başında Kağan görülmemekte Sarı ve Siyah oymaklar çekişmesi
bütün şiddeti ile devam etmektedir. Bu çekişmeden 758 senesi başlarında Kara
Türgiş boyları galip çıkmakta ve onlar kendilerine A-t’o-pei-lo’yu (ok:
A-to-boyla) kağan seçmekteler. 759 senesi sonlarına kadar iş başında görülen bu
kağan Çin sarayına iki defa elçi göndermektedir.53 Bu tarihten sonra gerek
kendi kaynaklarımızda ve gerekse Çin kaynaklarında bir daha Türgişlerin adı
geçmemektedir. Denilebilir ki Türgişlerin zayıflama ve dağılma dönemleri komşu
Türk kabilesi Karlukların işine yaradı. 740 yılından 759 yılına kadar epeyce
uzun bir süre devam eden Türgişlerin bu karışık döneminde onlar önceleri
oturdukları İrtiş nehri boylarından Issık göl civarlarına göç ettiler, Talas
Savaşında önemli bir görev yaptıktan sonra yavaş yavaş Türgişlerin iki idare
merkezi Tokmak ve Taraz’ı ele geçirerek onların yaşadıkları sahanın hakimi
oldular54 ve orada kendi isimleri ile bir devlet kurdular 766.
Türgişlerin
Nou-che-pi boylar birliği daha Bars Bey zamanında Seyhun boylarına ulaşmış ve
orada Peçeneklere komşu olmuşlardı. Talas Savaşı (751) ve dahili çekişmeler
sırasında Türgiş boylarının büyük bir kısmı Peçeneklerin arkasından Seyhun
nehri boylarında göçe başladılar. Zira, doğuda Karluk baskısı vardı, güneyden
Tanrı dağları göç için onlara geçit vermiyordu, batıda Maveraünnehir’de Abbasi
ordularının tehdidi vardı. Böylece onlar biraz da mecburiyetten tek açık kalan
yön, kuzey istikametinde Seyhun nehri boyunca göç etmek zorunda kaldılar.
Peçeneklerin arkasından ağır seyreden bu göç sırasında VIII. asırdan XI. asra
kadar üç asır boyunca onlar nüfus bakımından çoğaldılar ve on kabile önce 22
boy (Kaşgarlı Mahmud zamanı) daha sonra 24 boya (Reşidüddin Fazlullah XIV.
asır) ulaştı. Kitabelerin ve Çin kaynaklarının Onokları böylece 24 Oğuz boyu
olarak karşımıza çıktı.
Prof.
Dr. Hüseyin Salman
1
Chavannes Edouard, Documents Sur Les Tou-kiue Occidentaux, Paris 1941, İndex s.
370 ve metindeki ilgili sahifeler.
2 Liu-mau-tsai, Die Chinesischen Nachrichten zur Geschichte der Ost-Türken, c. I-II, VViesbaden 1958, s. 160 vd.
3 Tabari, Tarih el Rusül ve’l Mülük, De Goeje neşri, Leiden 1879-1898, c. II., s. 1613 vd.
4 Gerdizi, Zeyn-ül-Ahbar, Abd al-Hayy habibi neşri, Tahran 1347 hş. s. 279.
5 Orkun, Hüseyin Namık, Eski Türk Yazıtları, c. I-Iv, İstanbul 1936-1941, c. IV sözlük, s. 169 ve metindeki ilgili sahifeler.
6 Caferoğlu Ahmed, Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü, İstanbul 1968, s. 258.
7 Kafesoğlu, İbrahim, Türk Milli Kültürü, İstanbul 1983, s. 132.
8 Chavannes, a.g.e., s. 27, 28, 56, 57, Liu-mau-tsai, a.g.e. C. II. S. 605.
9 Chavannes, a.g.e., s. 34.
10 Orkun, a.g.e., C. I, s. 137: C. II, s. 108-112.
11 Yücel, Talip, Batı Türkistan Coğrafyasına Toplu Bakış, Türk Kültürü, sayı 294, Ankara 1987, s. 615-624.
12 Chavannes, a.g.e., s. 106 vd.
13 Chavannes, s. 67, 68, 271.
14 Eberhard, Wolfram, Çinin Şimal Komşuları, Ankara 1942, s. 152-154, 207, 210.
15 Chavannes, a.g.e., s. 74 dipnot 3, 123.
16 Kafesoğlu, a.g.e., s. 241.
17 Chavannes, a.g.e., s. 281.
2 Liu-mau-tsai, Die Chinesischen Nachrichten zur Geschichte der Ost-Türken, c. I-II, VViesbaden 1958, s. 160 vd.
3 Tabari, Tarih el Rusül ve’l Mülük, De Goeje neşri, Leiden 1879-1898, c. II., s. 1613 vd.
4 Gerdizi, Zeyn-ül-Ahbar, Abd al-Hayy habibi neşri, Tahran 1347 hş. s. 279.
5 Orkun, Hüseyin Namık, Eski Türk Yazıtları, c. I-Iv, İstanbul 1936-1941, c. IV sözlük, s. 169 ve metindeki ilgili sahifeler.
6 Caferoğlu Ahmed, Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü, İstanbul 1968, s. 258.
7 Kafesoğlu, İbrahim, Türk Milli Kültürü, İstanbul 1983, s. 132.
8 Chavannes, a.g.e., s. 27, 28, 56, 57, Liu-mau-tsai, a.g.e. C. II. S. 605.
9 Chavannes, a.g.e., s. 34.
10 Orkun, a.g.e., C. I, s. 137: C. II, s. 108-112.
11 Yücel, Talip, Batı Türkistan Coğrafyasına Toplu Bakış, Türk Kültürü, sayı 294, Ankara 1987, s. 615-624.
12 Chavannes, a.g.e., s. 106 vd.
13 Chavannes, s. 67, 68, 271.
14 Eberhard, Wolfram, Çinin Şimal Komşuları, Ankara 1942, s. 152-154, 207, 210.
15 Chavannes, a.g.e., s. 74 dipnot 3, 123.
16 Kafesoğlu, a.g.e., s. 241.
17 Chavannes, a.g.e., s. 281.
18
Chavannes, a.g.e., s. 79.
19 Chavannes, a.g.e., s. 282.
20 Orkun, a.g.e., s. 114.
21 Mahal olarak Bolçu, İrtiş ve Urungu ırmakları arasında ve Ulyungur gölünün biraz güney doğusunda bulunmakta ve bugünkü Bolun-Togoy yerleşme merkezine uygun düşmektedir (Bkz. Rene Giraud, Lİmpire des Turc Celestes, Paris 1960, s. 179.
22 Chavannes, a.g.e., s. 282.
23 Chavannes, a.g.e., s. 184.
24 Bernştam A. N., Türgiş Sikkeleri, Çev. Abdülkadir İnan, T. T. K. serisi, no. Ter/40.
25 Chavannes, a.g.e., s. 79.
26 Chavannes, a.g.e., s. 80, 190.
27 Chavannes, a.g.e., s. 44, 80.
28 Ergin, Muharrem, Orhun Abideleri, İstanbul 1970, s. 8.
29 Kafesoğlu, İbrahim, İ.A. Türk mad. c. XII, kısım II, s. 184.
30 Chavannes, a.g.e., s. 78.
31 Ögel, Bahaeddin, Türk Mitolojisi, Ankara 1971, s. 155.
32 Chavannes, a.g.e., s. 44, 81.
33 Liu-mau-tsai, a.g.e., c. I, s. 171, 223.
34 Orkun, a.g.e., c. I, s. 57, Chavannes, a.g.e., s. 46 not 1.
35 Chavannes, a.g.e., s. 284.
36 Chavannes, 78, 284.
37 Chavannes, a.g.e., s. 308.
38 Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, İstanbul 1983, s. 133.
39 Barthold V. V, Moğol İstilâsına Kadar Türkistan, İstanbul 1981, s. 243, Ayrıca bkz. Kafesoğlu, a.g.e., s. 133.
40 Gibb, H. A. R, Orta Asya’da Arap Fütuhatı, Çev. M. Hakkı İstanbul 1930, s. 50-51.
41 İbn-ül Esir, El Kamil Fi’t Tarih, Çev, Yunus Apaydın, İst. 1986, C. V., s. 109-111.
42 Gibb, a.g.e., s. 57.
19 Chavannes, a.g.e., s. 282.
20 Orkun, a.g.e., s. 114.
21 Mahal olarak Bolçu, İrtiş ve Urungu ırmakları arasında ve Ulyungur gölünün biraz güney doğusunda bulunmakta ve bugünkü Bolun-Togoy yerleşme merkezine uygun düşmektedir (Bkz. Rene Giraud, Lİmpire des Turc Celestes, Paris 1960, s. 179.
22 Chavannes, a.g.e., s. 282.
23 Chavannes, a.g.e., s. 184.
24 Bernştam A. N., Türgiş Sikkeleri, Çev. Abdülkadir İnan, T. T. K. serisi, no. Ter/40.
25 Chavannes, a.g.e., s. 79.
26 Chavannes, a.g.e., s. 80, 190.
27 Chavannes, a.g.e., s. 44, 80.
28 Ergin, Muharrem, Orhun Abideleri, İstanbul 1970, s. 8.
29 Kafesoğlu, İbrahim, İ.A. Türk mad. c. XII, kısım II, s. 184.
30 Chavannes, a.g.e., s. 78.
31 Ögel, Bahaeddin, Türk Mitolojisi, Ankara 1971, s. 155.
32 Chavannes, a.g.e., s. 44, 81.
33 Liu-mau-tsai, a.g.e., c. I, s. 171, 223.
34 Orkun, a.g.e., c. I, s. 57, Chavannes, a.g.e., s. 46 not 1.
35 Chavannes, a.g.e., s. 284.
36 Chavannes, 78, 284.
37 Chavannes, a.g.e., s. 308.
38 Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, İstanbul 1983, s. 133.
39 Barthold V. V, Moğol İstilâsına Kadar Türkistan, İstanbul 1981, s. 243, Ayrıca bkz. Kafesoğlu, a.g.e., s. 133.
40 Gibb, H. A. R, Orta Asya’da Arap Fütuhatı, Çev. M. Hakkı İstanbul 1930, s. 50-51.
41 İbn-ül Esir, El Kamil Fi’t Tarih, Çev, Yunus Apaydın, İst. 1986, C. V., s. 109-111.
42 Gibb, a.g.e., s. 57.
43
Kafesoğlu, İ.A. Türkler mad. C. XII, kısım II, s. 184.
44 Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s. 135.
45 İbn-ül Esir, a.g.e., s. 152-153.
46 Minorsky, Addenda to the Hududal-Alam, BSOAS, C. XVII, 2, 1995, s. 265.
47 Taberi, a.g.e., s. 241.
48 Chavannes, a.g.e., s. 89.
49 Chavannes, a.g.e., s. 84.
50 Chavannes, a.g.e., s. 47, 84: “Eğer Sou-lou bertaraf edildi ise benim planlamam ile
olmuştur. Eğer Asena Hin, Kağan olarak atanırsa hükümetinizin bana vereceği mükafat nedir?.
51 Chavannes, a.g.e., s. 286.
52 Chavannes, Notes Additionelles Sur Les Tou-Kiue Occidentaux (Document’ ilâve) s. 69,
76, 80.
53 Chavannes, Notes Additionelles, s. 81, 82, Chavannes, a.g.e., s. 286.
54 Chavannes, a.g.e., s. 85, 286.
55 Chavannes, a.g.e., s. 85.
44 Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s. 135.
45 İbn-ül Esir, a.g.e., s. 152-153.
46 Minorsky, Addenda to the Hududal-Alam, BSOAS, C. XVII, 2, 1995, s. 265.
47 Taberi, a.g.e., s. 241.
48 Chavannes, a.g.e., s. 89.
49 Chavannes, a.g.e., s. 84.
50 Chavannes, a.g.e., s. 47, 84: “Eğer Sou-lou bertaraf edildi ise benim planlamam ile
olmuştur. Eğer Asena Hin, Kağan olarak atanırsa hükümetinizin bana vereceği mükafat nedir?.
51 Chavannes, a.g.e., s. 286.
52 Chavannes, Notes Additionelles Sur Les Tou-Kiue Occidentaux (Document’ ilâve) s. 69,
76, 80.
53 Chavannes, Notes Additionelles, s. 81, 82, Chavannes, a.g.e., s. 286.
54 Chavannes, a.g.e., s. 85, 286.
55 Chavannes, a.g.e., s. 85.
Barthold
V, V, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, (Hazırlayan Hakkı Dursun. Yıldız)
İstanbul 1981.
Bernştam,
A. N, Türgiş Sikkeleri, çev. Abdülkadir İnan, T. T K basılmamış tercümeler
serisi no, Ter/40.
Caferoğlu,
Ahmed, Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü, Istanbul 1968. Chavannes, Edouard,
Documents Sur Les Tou-kiue Occidentaux, Paris 1941. Chavannes, Edouard, Notes
Additianelles Sur Les Tau-kiue Occidentaux (Documents’a ilave). Eberhard, W.
Çinin Şimal Komşuları, çev. Nimet Uluğtuğ T. T. K yayınlarından, Ankara 1942.
Ergin M., Orhun Abideleri, İstanbul 1970.
Gardizi,
Zayn al Ahbar, Abd al Hayy Habibi heşri, Tabran 1347 hş. Gibb, H. A. R, Orta
Asya’da Arap Fütühatı, çev. M. Hakkı, İstanbul 1930.
G-iraud,
Rane, L’İmpire des Turcs Calestes, Paris l96O.
İbn
al-Asir, El Kamil Fi’t Tarih, C. V, çev. Yunus Apaydın, İstanbul l986.
Kafesoğlu,
İbrahim, Türk Milli Kültürü, İstanbul l9832.
Kafesoğlu,
İbrahim, İ. A. “Türkler” mad. C. XII, kısım: 2.
Liu-mau-tsai,
Die Chinesischen Nachrichten zur Geschichte der Ost-Türken, C. I-II, Wiesbaden
1958.
Minarsky
V. Addenda ta the Hudud al-Alam, B.S.O.A.S, C. XVII, 2, 1955.
Orkun,
Hüseyin Namık, Eski Türk Yazıtları, c. I-V, İstanbul 1936-1941. Ögel,
Bahaeddin, Türk Mitolojisi, c. I, Ankara l97l.
Ögel,
Bahaeddin, Şine-usu Yazıtının Tarihi Önemi, Belleten, XV/59, Ankara 1951.
Taberi,
Tarih al-Rusul va’l Muluk, M. J, de Goeje neşri, Leiden l879, 1898.
Yücel,
Talip, Batı Türkistan Coğrafyasına Toplu Bakış, Türk Kültürü sayı 294, Ankara
1987.
49
1 2 52
------------
Gezi'de,"Camiye ayakkabılarıyla" girdiler diyerek kıyameti koparan da; türbenin yıkılmasını başarı sayan da aynı Recep Tayyip Erdoğan.
Gezi'de,"Camiye ayakkabılarıyla" girdiler diyerek kıyameti koparan da; türbenin yıkılmasını başarı sayan da aynı Recep Tayyip Erdoğan.
__._,_.___
Posted
by: =?iso-8859-9?Q?Y=FDlmaz_ARSLAN?= <y.arslan57@gmail.com>
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder