24 Haziran 2015 Çarşamba

VATAN PARTİSİ-KİM NEREDE HATA YAPTI?.. Osman Başıbüyük

VATAN PARTİSİ; KİM NEREDE HATA YAPTI
Osman Başıbüyük
Erken seçime hazır olun
Tarihî 7 Haziran seçimleri bitti, koalisyon çalışmaları devam ediyor. Anlaşılan o ki; nasıl bir koalisyon olursa olsun, önümüzdeki dönem partilerin erken seçim hazırlıklarıyla geçecek.
Koalisyon ortaklarından birisi kendini seçim için avantajlı gördüğünde veya ortaklıktan zarar ediyor hissine kapıldığında ülkeyi erken seçime götürecek. Bu arada koalisyon kurulamama ihtimalini de göz ardı etmeyelim.
AKP, istikrar için benden başka alternatif yok diyerek tek başına iktidarı zorlayacak. Bu rüyası gerçekleşirse bugün herkesin gündemden düştü diye baktığı başkanlık sisteminin eskisinden daha güçlü olarak önümüze konma ihtimali doğacak. CHP veya MHP’nin tek başına iktidar olamayacağını hesap eden vatandaş, Erdoğan’ın hayal ettiği başkanlık sisteminden kurtulmak için yine stratejik oy kullanarak, AKP’yi tek başına iktidar yapmayacak partilere yönelecek. Yani 7 Haziran seçiminde yaşadığımız senaryonun üç aşağı beş yukarısını önümüzdeki seçimde de yaşayacağız.
KİM KAYBETTİ KİM KAZANDI?
7 Haziran seçimlerinin kazananları kaybedenleri çok yazıldı. Vatan Partisi cenahından Bahçeli’ye, Kılıçdaroğlu’na istifa çağrılarında bulunuldu, en ağır eleştiriler yapıldı, yapılıyor.
SEÇİMİN KAYBEDENLERİ arasında VATAN PARTİSİ DE VAR. Bekledim ufak tefek de olsa biri iki ÖZELEŞTİRi gelir diye; TIK YOK!!!
1-2 sene içerisinde gerçekleşmesi beklenen erken seçime Vatan Partisi hiç özeleştiri yapmadan, mevcut yapısıyla mı hazırlanacak? Böyle kalacaksa sonucun ne olacağı şimdiden belli! % 0,35 olan oy oranı DAHA DA DÜŞECEK.
Seçmenin bir tehlikeden kurtulmak için STRATEJİK OY KULLANARAK, gönlündeki partiye değil, diğerlerine yöneldiği durumlarda, baraj altı kalması beklenen partilerin oyları daha da düşer. 2011 seçimlerinde baraj altı partilerin toplam oyu % 4,61 iken bu seçimlerde % 3,72’ye düştü. Bu düşüşü Vatan Partisinde de görebiliriz. İşçi Partisi olarak girdiği 2002 seçimlerinde % 0,51, 2007 seçimlerinde % 0,37, 2011 seçimlerine katılmadı ve son olarak 2015 seçimlerinde % 0,35. STRATEJİK OYLARIN FAYDASI BARAJI GEÇME İHTİMALİ OLAN PARTİLEREDİR. Bu tespiti HDP örneğinde yaşadık.
NEREDE YANLIŞ YAPILDI?
Politikaları ne kadar doğru olursa olsun, halkın çok büyük bir kesimi tarafından MARJİNAL olarak algılanan bir parti ile seçim barajını aşmak mümkün değildir. BARAJ ancak bir CEPHE HAREKETİYLE AŞILABİLİR. 
10 yıllık AKP’nin baskıcı tek parti iktidarından sonra 2012 ortalarına gelindiğinde, kumpas davaların da etkisiyle halkta ciddi bir arayış başlamıştı. Kaset komplosuyla yeniden düzenlenen CHP, AKP’den kurtulmak için halka bir umut ışığı veremiyordu. CHP’nin içerisindeki ulusalcı kanat Kılıçdaroğlu yönetiminden rahatsızdı. Gerçi Kılıçdaroğlu 2011 seçimlerinde ulusalcıların önemli bir kısmını partiden tasfiye etmişti ama daha içeride önemli bir güç vardı. Ayrıca tasfiye edilenlerin hâlâ parti içindeki etkisi devam ediyordu.
Bu arada AKP’nin PKK açılımı ve başkanlık sisteminin önünü açacak yeni anayasa çalışmalarına direnmek için kurulan MİLLİ ANAYASA FORUMU toplumda büyük ilgi uyandırmıştı. TBMM eski Başkanı HÜSAMETTİN CİNDORUK liderliğindeki Forum, siyasi yelpazenin her kesiminden öncülerin katılımıyla şehir şehir, ilçe ilçe gezerek kamuoyu oluşturuyordu. İşte bu noktada YENİ bir PARTİ KURMA fikri doğmuştu. CHP’den istifa edecek milletvekillerinin de katılımıyla mecliste temsil edilen yeni bir parti kurmak mümkün olabilirdi.
Meclis içindeki milletvekilleri sayesinde kurulacak yeni bir parti, hiç kuskusuz bir alt yapıya ihtiyaç duyacaktı. İŞÇİ PARTİSİNİN ÖRGÜTÜ, ULUSAL KANAL ve AYDINLIK GAZETESİ bu ALT YAPIYI SAĞLAYABİLİRDİ. Bu zemin kullanılarak, Kuvayı Milliye anlayışıyla, Demokrat Parti, Demokratik Sol Parti gibi diğer birçok siyasi patinin teşkilatı birleştirilerek her kesime söz hakkı veren, iktidar adayı, GERÇEK BİR MUHALEFET PARTİSİ YARATILABİLİRDİ. İslamcılar da dâhil olmak üzere partinin vitrininde siyasal yelpazenin her kesiminden temsilci bulunmalıydı. Değişik parti ve siyasi görüşteki insanların ortak bir zeminde buluşturulabilmesi için YENİ PARTİNin geçmişteki veya günümüzdeki hiçbir siyasi partiyle doğrudan BAĞLANTILI OLMAMASI GEREKİYORDU. Bu ihtiyaç daha geniş bir tabandan oy alabilmek ve farklı siyasi geçmişleri olan insanları meydanlara toplayabilmek için önemliydi.
Hayal edilen YENİ PARTİLEŞME SÜRECİNİN en kritik noktası bu işi başarabilecek bir LİDER bulunmasıydı. BU LİDER, GEÇMİŞ SİYASİ HAYATIYLA, yeni partiye katılacak farklı siyasi görüşlerin geri durmasına sebep olabilecek birisi olmamalıydı. Bu lider, milli sermayeyi yanına alabilecek, bunun yanında sosyal politikalar izleyebilecek birisi olmalıydı. Bürokrasiyi bilen, devlet adamlığı tecrübesine sahip olmalıydı. Eski siyasilerin, Cumhurbaşkanlarının, Başbakanların destekleyebileceği, kamuoyu tarafından tanınan bir isim olmalıydı. Tutum, davranış ve politikalarında ısrarcı, ancak dikleşmeyen karşı tarafı iknayı, diyalogu ön plana çıkaran bir mizaca sahip olmalıydı. En önemlisi genç ve dinamik olmalıydı.
DOĞU PERİNÇEK, BU FİKRE SICAK BAKMADI. İşçi Partisini ve liderliğini bırakmak istemedi. Ama bu fikirden yararlanarak İşçi Partisinin büyütülebileceğini düşündü. Ona göre; “Bugün Türkiyemizde, halkın cephesinde fırtınaları aşabilecek tek siyasi parti İşçi Partisiydi. İşçi Partisi’ni dağıtarak büyüme önerileri, iyi niyetten gelse de, pratikte fırtınalarda kaybolmak anlamına geliyordu. Önümüzde tek bir örgütsel çözüm vardı; demircilerin örgütü olan İşçi Partisi’ni güçlendirmek ve Millî Hükümet hedefine ilerlemek”.
2012 yılında yeni parti kurma fikri gündeme geldikten sonra o kadar önemli gelişmeler oldu ki: GEZİ OLAYLARI patlak verdi. KUMPAS DAVALAR ÇÖKTÜ. Ergenekon sanıkları özgürlüklerine kavuştu. 17-25 Aralık operasyonları iktidarın kirli çamaşırlarını ortaya döktü. Cemaat büyük darbe aldı vb... AMA BÜTÜN BU YAŞANANLARIN PERİNÇEK’İN İŞÇİ PARTİSİNE OY OLARAK HİÇBİR KATKISI OLMADI.
Seçimlerin arifesine gelindiğinde zorla partinin ismi değiştirilerek Vatan Partisi yapıldı. Bu hamle sadece bir TABELA DEĞİŞİKLİĞİYDİ, vatandaş üzerinde hiçbir etkisi olmadı. Seçmene Vatan Partisini sorduğunuzda; hâlâ “HAA PERİNÇEK’İN PARTİSİ” diye cevap veriyordu.
Perinçek’in siyasi hayatı, vatan sevgisinin ne olduğunu gelecek kuşaklara taşıyacak bir ders niteliğindedir. Mücadelesindeki korkusuzluğu, 10 yıldan fazla hapis yatmasına rağmen eğilip bükülmemesi, Ergenekon Mahkemesinde yaptığı savunma hiç unutulmayacaktır. Yazarlığını hiç saymıyorum bile. Bu kadar olumlu bir kariyere rağmen, PERİNÇEK’İN HALK ARASINDAKİ İMAJI ÇOK FARKLIDIR. Sıradan bir vatandaşa sorduğunuzda ya komünist der, ya Maocu der, ya da Apo’ya verdiği gülden bahseder. Oturur anlatırsınız saatlerce; Perinçek’in kim olduğunu. Aradan 6 ay geçer aynı adamla karşılaşırsınız bu sefer bırak şu MİT’çiyi der. Einstein’in dile getirdiği; “önyargıları parçalamak, atomu parçalamaktan zordur” sözü gerçekten de doğrudur.
Sonuç itibariyle bir CEPHE HAREKETİ ile başlayıp YENİ bir PARTİ KURMA FİKRİ yerine; PERİNÇEK’İN HERKES BENİM YANIMA GELSİN, “Biz’i birleştirecek eksen, İşçi Partisi’dir; gerisi macera bile değildir, kumar oynamaktır” POLİTİKASI BAŞARISIZLIKLA SONUÇLANMIŞTIR.
Buna karşın BDP yerine kurulan HDP, aynı bir CEPHE HAREKETİ GİBİ DAVRANARAK, Alevi, Kürt, Zaza, Ermeni gibi etnik ve mezhep kimliklerinin yanı sıra siyasal İslamcıların da dâhil olduğu radikal soldan liberal görüşe kadar siyasi YELPAZENİN HER KESİMİNDEN İNSANLARI BİR ARAYA GETİREREK barajı aşmayı başarmıştır. Tabi ki bu başarıda en büyük paya sahip olan STRATEJİK OYLARIN barajı geçme ihtimali olan partiye yarayacağı prensibidir.
ÖZELEŞTİRİ VE YENİLİK YAPMAYAN KAYBETMEYE MAHKÛMDUR
Gazetelerin, televizyonların, sivil toplum kuruluşu veya tarikatların toplumu etkileme yönünde başarılarından bahsedilebilir. SÖZ KONUSU bir siyasi partiyse, tek başarı kriteri, SEÇİMLERDEN ALINAN OYDAN BAŞKASI DEĞİLDİR. Hakkınızda söylenen iyi şeylerin, sayılan başarıların bir ANLAMI YOKTUR. 
6 OK’A sahip çıkan TEK ATATÜRKÇÜ PARTİYMİŞ gibi görüntü veren Vatan Partisinin aldığı cüzi oy işin kötüsü ATATÜRKÇÜLÜĞE DE ZARAR VERMEKTEDİR.
Ayrıca PARTİYE EMEKLİ ASKERLERİN DOLDURULMASI sanki TSK ile bir bağlantı varmış imajı yaratarak HER İKİ KURUMU DA YIPRATMAKTADIR. Hele hele bu askerlerin bazılarının sanki TSK’nın sözcüsüymüş gibi konuşması, celladının kılıcını yalarcasına bazı medya kuruluşlarında ne amaca hizmet ettiği belli olmayan, siyasi öngörüden uzak demeçler vermesi, PARTİYE GÖNÜL VERMİŞ EMEKÇİLERİN SADAKATİNİ ZORLAMAKTADIR. 
SÖZÜN ÖZÜ;
Vatan Partisinin önümüzdeki seçimlerde başarılı olabilmesi için ciddi bir ÖZELEŞTİRİ YAPMASI GEREKMEKTEDİR. Yoksa fedakâr emekçinin dişinden tırnağından artırarak yaptığı yardımlar yine boşa gidecektir. Parti, çeşitli istihbarat örgütlerinin zaman zaman servis ettiği bilgilerle topluma mesaj ulaştırmak için kullandığı bir araç olmaktan öteye geçemeyecektir. Emil Ludwig’in, Mustafa Kemal’den aktardığı hikâyeyi bir daha düşünmek gerek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder