Gericilik ve bölücülük ittifakı bir proje midir?
Bülent ESİNOĞLU
Gericilik yükseldikçe, bölücülüğünde yükseldiğini yaşayarak
öğreniyoruz.
Yaşayarak öğrenmek, bedel ödeyerek öğrenmektir.
Oysa tarih, gericiliğin asıl işlevinin, bölünme olduğunu
gösteren örneklerle doludur.
Osmanlı, böyle gericileşerek bölünmüş ve yok olmuştur.
Cumhuriyet döneminde, yaşanan aydınlanma ve devrimcileşme,
Kürt ve Türkleri birleştirerek yol alıyordu.
Fabrika ya da bir işyerinde Kürt ve Türk işçisi bir arada
çalışarak, yaşayarak bütünleşiyordu.
Doğu bölgelerinden gelen vatandaşlarımız batıda iş buluyor
ve birlikte yaşıyordu. Hala da böyledir.
Doğuda feodal ağaların eline düşmüş, yani gerici bölgelerde,
modernleşmenin girmediği(feodal ağlar din dışı ilişkileri elinden geldiğince
engeller) yörelerde, dincileşmek kurtuluş olarak sunulmuştur.
Doğunun geri bıraktırılması(GAP Projesinin yıllarca
Batı engelledi) gerici ve bölücü yönetimlerin projesidir. Hala GAP sulaması
tamamlanmamıştır.
Gericilik ve bölücülük doğal müttefiktirler.
Bir de, bu doğal müttefikliği dışardan destekleyen dış
etkiler varsa, bu doğal müttefiklik, çıkar müttefikliğine dönüşür.
Emperyalistler, bir ülkeyi ele geçirmeye veya etki alanı
içine almaya karar vermişlerse, ilk ilişki kuracakları odaklar, gericiler ve
onların doğal müttefiki bölücülerdir.
Gericiliğin temel karakteri; yaşayan kurumları(din, hukuk,
kültür, vs.) muhafaza etmek, bu kurumlar üzerinden
çıkarlarının(iktidarlarının)sürmesidir.
Bu çıkarlar halkın çıkarları olmadığından, halk düşmanlığını
da bünyesinde taşır.
Bölücülüğün doğal diğer müttefiki ise; dış
güçlerdir.
Hem gericiliğin hem de bölücülüğün müttefiki olan
emperyalizm, eğer birproje yapacaksa, en elverişli proje; bölücü ve gericilerin
laiklere ve devrimcilere karşı birleştirme projesidir.
AKP, PKK’nın birlikte hareket etmesi; yapısal bir
durumdur. Doğal bir projedir.
Bu projede, Amerika ve onun asıl temsilcileri olan
işbirlikçi sermayenin varlığı, AKP’nin kendisini, bir ABD projesi yapan temel
unsurdur.
Biraz daha açarsak; feodal yapılanma olan gericiliğin,
bölücülükle olan birliği doğal bir durumken, AKP’nin sermaye elitleri ile
birlikte iktidara taşınması bir ABD projesidir.
AKP örgütlülüğünün bir Amerikan projesi olması, artık AKP ve
Fehullah cemaatinin öncüleri tarafından açık edilmektedir. (Ali Bulaç,
Abdurrahman Dilipak ve Karslı tarafından açıklanan ilişkiler ağı)
Şimdilerde, ortakların arasının açılması nedeniyle, utangaç
bir biçimde ifşa olan ilişkiler ağı, önümüzdeki günlerde, halkın anlayacağı
biçime dönüşecektir.
Asıl proje Büyük Ortadoğu ve Genişletilmiş Kuzey Afrika
Projesidir.
AKP onun alt parçasıdır.
12 yıldır, ortaya çıkan, belgeleri ile ifade etmeye
çalıştığımız bu proje, RTE’nin kendi ağzından, otuz ayrı yerde ifade
edilmiştir.
“Biz Büyük Ortadoğu Projesinin eş başkanlarında biriyiz,
bize bu görev verildi. Biz bu görevi yapıyoruz.” diye il kongrelerinde 30
kez ifade edilmiştir.
Amerikancılığın geçer akçe olduğu günlerde, bu sözün ne
anlama geldiğini anlamayanlar, Meclis’teki muhalefet, bu ana sorunu, mücadele
aracı olarak kullanmamıştır. Çünkü onlar da ABD ve Batı yanlısıdırlar.
-AKP bir ABD Projesidir.
-Ergenekon, Balyoz ve diğerleri bir Amerikan projesidir.
-Kobani bir ABD projesidir.
-IŞİD bir ABD projesidir.
-Barzani bir Amerikan projesidir.
-Türkiye, Irak, İran ve Suriye’nin parçalanması ve Birleşik
Kukla Kürdistan kurulması Amerikan projesidir.
Batıdan, ABD’den kopmayalım diyenler bu projenin inşasına
yardım edenlerdir.
Yani Amerikan Mandacılarıdır. Manda sözü belki bazılarının
gözünü açar.
Size bazı mandacıları söyleyeyim, azınız açık kalsın. Yunus
Nadi, Halide Edip Adıvar. Eğer Mustafa Kemal onları adam etmeseydi,
vatansızlığın çukurunda boğulup gideceklerdi.
Bu hatırlatmayı şunun için yaptım. Kendini solcu ve
devrimci sanıp, Batıdan kopamayanların varacağı yer mandacılıktır.
Tekrar bu güne dönelim.
Türk ordusunu felç edenler, sanıyorlar ki; işin önemli bir
kısmını hallettik. İngilizler de, Osmanlı ordusuna silah bıraktırınca, her şeyi
çözdüklerini sanmışlardı.
Artık halkımız televizyon terörüne ve simgesel şiddete maruz
kala kala savunmaya geçmenin zorunlu olduğunu anladı.
Bölücü ve gerici ittifakı kırılacak.
Umutsuzluğun en derin olduğu günlerde bile “biz kazanacağız
diyordum”
Hiçbir zaman halkımıza olan güvenimi yitirmedim. Şimdi daha
da umutluyum.
Bu halk bölücülüğe ve gericiliğe direnecek.27.12.2014, bulentesinoglu@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder